• 1726
    galatasaray..

    nasıl başardın ? ne yaptın da bu kadar hayatıma girdin ? gerçekten bilemiyorum. sarında mı var bir keramet kırmızında mı çözemiyorum. bir insan hiç tanımadığı, bir tane bile maçını izlemediği metin oktay ile ilgili bir video izlerken ağlar mı ? ağlarmış.. işte böyle bir sevgi galatasaray. böyle bir tutku. anlatması zor.

    galatasaray.. sabah kalktığımda, akşam yatarken hayatımın her anında varsın, iyi ki de varsın.

    beni çok mutlu ettiğin zamanlar oldu. çok da üzdüğün zamanların oldu diyemem. çünkü sen beni hiç mutsuz etmedin be galatasaray'ım. mutsuz eden ya yöneticiler olmuştur ya da sahadakiler. ama sen hiç üzmedin beni. sen hep mutluluk kaynağım oldun ve ölene kadar da öyle olacaksın.

    bir spor kulübünü büyük yapan ne aldığı kupalar ne de kazandığı maçlardır. tarihi çirkinliklerle dolu olan bir kulübün müzesinde bin tane kupa olsa ne yazar ? önemli olan vizyondur, karakterdir. ve işte benim galatasaraylı olmamın, ve bundan gurur duymamın da sebebi galatasaray'ın o benzersiz asaletidir. müzesindeki kupalar vs.. değil. işte o asil duruşuyla galatasaray türkiye'nin en büyük ve benzersiz spor kulübüdür.
  • 1729
    şu günlerde yeniden yapılandırılan ve uyum sürecini yaşayan ve üstüne çok gidilen takımdır malesef. bu hunharca eleştirileri kendisine gönül vermiş insaların yapması çok daha vahim bir durumdur. ben inanıyorum ki biraz kendine geldikten sonra hepimizi utandıracak ve eskiden olduğu gibi alışık olduğumuz zaferleri yaşatacak.

    edit: imla
  • 1730
    2000'li yıllarda uluslararası futbol tarihi ve istatistikleri federasyonu'nun yaptigi değerlendirmeye göre sıralamada dunyanin en iyi yedinci takimi. bir başka deyişle dünyanın yedi harikalarından, gururumuz, sevincimiz, en büyük türk takımı.

    ve an itibariyle eski başarılarını yakalayıp yenilerine imza atmak için tekrar yükselen değerimiz, sevgilimiz...
  • 1731
    106 yıllık tarihininde bir çok başarıyı yakalamış, türk spor tarihinin en büyük kulübüdür. edirne'den ötesini göremeyen türk takımlarına inat, kurucumuz ali sami yen'in "amacımız ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak, türk olmayan takımları yenmektir" sözünden hareketle dünya devlerini teker teker yenmiş ve neticede gerek uefa kupasında gerekse şampiyonlar ligi'nde çeşitli başarılara imza atmış ve tüm türk halkının göğsünü kabartmıştır.

    yabancı ülkelerde tanınan tek türk takımı olup, bünyesinde "imparator"laşan, "kral"laşan büyük spor insanlarını dünyaca tanınır hale getirmiştir.

    başardıklarıyla türk futbol tarihi'nde hep ilklerin ve enlerin takımı olmuştur ve olmaya devam edecektir.
  • 1732
    özellikle 21. yüzyılın başında kazandığı başarılar ile türkiye'de kitleleri peşinden sürüklemiş ,taraftar sayısını arttırmış ancak son yıllarda aldığı şampiyonlukları takımdaki aksaklıkları gizlemiş olan yeni atılımıyla eski günlerine dönecek olan spor kulübüdür.bu objektif bilgi cümlesidir.burada yazmamıza neden galatasaray'ı anlatmaya ne entryler yeter ne sayfalar(örn:sokakta galatasaray forması ile gördüğü adama öz kardeşiymiş gibi gülümsemek)
  • 1734
    sen öyle bir aşksın ki hayatımda belki sayfalar senin benim hayatımda olan yerini yazsam. ilk galatasaray formasını giydiğimde beni ağlatabilecek kadar , üstümden 1 hafta çıkartmayacak kadar bağlandığım , her nefes alış verişimde , yolda yürürken birisinin üstünde sarı kırmızı renklere sahip bir şey gördüğümde bile duygulandığım ve sana tutku ile bağlanıp , yenildiğinde sadece '' ahh bee galatasaray'ım '' diye bildiğim , avrupada hangi branşta olursa olsun galibiyetinde veya kazandığın zaferlerden sonra göğsümü kabarta kabarta yürüyü gururla '' ben bu büyük kulübün aşığıyım arkadaş! '' dediğim aşksın hayatsın..

    hayatın acımasız anlarına inat yaşasın galatasaray'lı hayat !
  • 1735
    7 yaşından itibaren taraftarı olduğum 26 yıllık sevdam. 4 yıl öncesine kadar en sevdiğim; sonrasında istemeyerek de olsa gönlümde ikinci sıraya düşürdüğüm takımım (ama anne ama baba ama kardeş vs dediğinizi duyar gibiyim ama bizde böyle. atanmışın değil seçilmişin sevgisi ölçüdür bizim için). çeyrek asırdan uzun süredir başarısında başarısızlığında, üzüntüsünde sevincinde, iyi gününde kötü gününde, bazen kızarak bazen överek ama her zaman gururla yanında olduğum kulüp.
    onun için yeri geldi üç kuruşluk adamlarla ağız dalaşına girdim, yeri geldi stadyumlarda 10 saate yakın zaman geçirdim, yeri geldi eve gece birlerde döndüm; hepsi de fazlasıyla helal olsun. bunlardan çoook daha fazlasını yapan bir sürü taraftarın olduğunu biliyorum.

    ölene kadar sarı kırmızı.
  • 1740
    aynı adı taşıyan topçuların küçük büyük diye ayrıldığı yıllardı. isimlerin de ahmet, mehmet gibi “normal” olduğu kumsal, sağnak gibi “modern” isimlerin olmadığı yıllar… bundan sebep öyle batuhan gibi ismi olan topçular da yoktu. o, güzel andığımız, belki gerekli belki gereksiz nostalji fetişine daldığımız o yıllarda, dizler asfaltlarda paramparça olmuş halde, düşe kalka, bata çıka öğrendik o güzel oyunu. sonraları büyüyüp, iki satır okuyup gördüklerimizle o kanıya vardık ki aslında ne güzel metaformuş o hallerimiz hayat denilen merete dair. daha o zamanlar sınıf kavramı karl babanın anlattıklarıyla değil de sıralarına oturup gs kazıdığımız dersliklerden ibaret yer alıyordu zihinlerimizde. işte yaş alınca insan hatırlayamıyor ve "kendimi bildim bileli" şablonu yetişiyor ya imdada, bizde öyle diyelim. kendimizi bildik bileli galatasaraylıydık. ama aç parantez yapıp, içimize o tarifi ve betimlemesi namümkün sevdanın yerleştiği zamanlar diye belirtelim andığımız o zamanları. o zamanlar ki mahallenin fenerli oğlanının, amcasının alamanya’dan getirdiği çivili kramponlarıyla havasını attığı, ayağımızdaki seneye de giyer sebebiyle iki numara büyük alınmış pabuçlardan mütevellit içimize cam parçacıklarının dolduğu ama başımızın dikliğinden feragat etmediğimiz zamanlar… o zamanlar ki asfaltta çivili krampon giymeye çalışıp ayakta duramayan fenerin oğlanlarına cimbomun çocuklarının iki numara büyük pabuçlarla koyduğu zamanlar...beraber maç izlediğin babanın, koca adamın, en büyük kahramanının gözlerinden süzülen katreleri anlamlandırmaya çalıştığımız zamanlar... içerimize galatasaraylılığın yerleştiği zamanlar.
    galatasaraylılık…
    akılla izah mümkün değil. olsaydı eğer mahallenin beşiktaşlı abisinin teklifiyle beşiktaşlı oldum derdik bi kinder sürpriz yumurtaya. ya da diğerleri gibi beşiktaşlıyım deyip çikolatayı aldıktan sonra kaçıp yalan söyledim diye bağırırdık. öyle ya, aklı başında rasyonel birey aklını kullanıp kendisi için en karlı seçimi yapacaktı. aklını kullan al çikolatayı, bak davana. daha sonraları çikolata yiyemeyen çocukları dert ettiğimizde anlamıştık ki karnımız toktu bu liberal mavralara. çocukken bilmezdik böyle süslü kelimelerle ifade etmeyi belki ama pratiğimiz doğruydu ve aslolan da oydu. yapmadık. satmadık .onur haysiyet şeref gibi kavramların gönlümüzde yanan sevdayla nasıl harmanlanmış olduğunun farkındaydık. babanın gözlerinden süzülenlerin anlamını belli ki o küçük yaşta kavramıştık. galatasaraylıydık.
    o yaşlardan bu yaşlara rasyonel düşüncenin r'si uğramadı bu mevzuda hayatımıza. üç kuruşluk aklımızla sorgulamadık şey bırakmazken hayatımıza dair bi sana dokunamadık galatasaray. allahı sorguladık seni sorgulayamadık galatasaray. haşaaa! allah çarpar.
    yaşam belirtisinin kökeninde duygulanma vardır duygulanmanın da temeli aşktır demiş ya freud, yattığı yerden kalksa da bi psikanalizle yaşadığımı hissettiren duygulanmaların temelindeki galatasaray aşkını bi anlatsa, açıklasa…
    madem ki çocukluktan girdik, mademki çabamız anlatmaktı galatasaraylılığı,galatasarayı o zaman şöyle bağlayalım;
    çehov demiş ki duyduğum en güzel deniz betimlemesi bir çocuğa aittir; deniz büyüktür. biz de yıllar önceki o çocuğun ağzından en saf en yalın en gerçek haliyle diyelim;
    galatasaray büyüktür.
  • 1746
    vakar. kırmızı ve sarının gözlerimi kamaştırdığı resim. çocukluğumdan beri moralim, motivasyonum, abartısız sevincim.
    ***
    kendi yöneticileri ve taraftarlarının da olağanüstü katkılarıyla senelerdir her platformda hakkı yenen, küçümsenen, itilip kakılan sahipsiz takım. şike filmlerinin yıldızı olan takımın karıştırdığı haltların onda birine karışmış olsaydı muhtemelen şu an bankasya'da onuncu maçına çıkmış olacaktı. düşündükçe soğuyorum bu işlerden.
    ***
    bu ülke için fazla olan...
  • 1747
    pekçokları gibi renklerine vurulup peşine düştüğüm tarif edilemez tutku. nickimdeki gibi tatlı vişne ve tok bir sarının mükemmel uyumu. tarif edemeyeceğime 9 yaşında konya deplasmanında oynadığımız bir lig maçında karar vermiştim. çayıma bisküvi bandırıp yiyerek izlediğim maç kabusa dönmüş ve öne geçmemize rağmen kaybetmiştik. evdekiler neden ağladığımı soruyordu; bir çocuğun hayattan ne beklentisi olabilirdi ki. neden ağladığımı bilmiyordum.. 2000 mayısının on yedi gecesi şahsi nedenlerden dolayı hayatımın en zor gecesi olmasına rağmen o zorlukları unutup umutlara tutunabildiğimi fark ettiğim gün neden ağladığımı daha iyi biliyordum. galatasaray demek umut demek benim için.
App Store'dan indirin Google Play'den alın