• 7026
    gerçeklerden uzaklaşınca, istikrarsızlığa prim verince daha da kötüye giden kulübüm. şimdi aşağıda gerçekleri tek tek sıralayacağım.

    1- türkiye 20 senedir aynı kişi tarafından yönetiliyor. keza muhalefet partisi de aynı sayılır. bu kurulması gereken sistemi gösterir. şunu diyebilirsiniz hemen, "biz galatasarayız, sistemin dışındayız, tek adamlık bizde yoktur ". cevap sistemin dışında filan değilsiniz sisteme ters davranıp sonuç almayı bekliyorsunuz. o yüzden istikrarsızlıktan kıvranıyoruz. dönemleri okumak önemlidir. 90'ların türkiyesi ile 2000 lerin türkiyesi aynı değil.

    2- bütün iş adamları devlete bağlıdır. ister muhalif olsun ister iktidara yakın olsun hepsi devletin kontrolündedir, sistem içerisindedir. galatasaray başkanları da iş adamlarıdır ve sisteme dahildir. yani adnan polat, ünal aysal, dursun özbek, burak elmas, rahmetli mustafa cengiz ve özhan canaydın hepsi pırlanta gibi isimlerdi. hepsi tecrübeli ve başarılı kişilerdi ve galatasaray'ı menfaatsiz seven kişilerdi. gönderilme sebepleri başarısızlık veya sisteme bağlı olmaları olarak gösterildi. oysa kimi getirisen getir sisteme bağlı olacaklardı. yani yok yere hepsi yollandı.

    3- gidenin yeri dolmaz. atatürk'ün yerini doldurabilir misin? asla dolduramazsın. kulüpleri de böyle düşüneceksiniz. hele hele galatasaray gibi başkanlık havuzu dar olan bir kulüp için bu imkansıza yakın. tecrübeli, işi bilen isimleri gönderdikçe yeni gelenler daha güçsüz ve tecrübesiz olacaklar. yani burak elmas sonrası burak elmas'tan daha güçsüz ve tecrübesiz bir isim gelecek. (umarım yanılırım).

    4- tüketim kültürü en tehlikeli yaşam biçimidir. sadece tüketmeye odaklı, transfer isteyen, transfer olmazsa başkan gitsin demeler kulübü istikrarsızlığa sürükler.

    5- tff, pfdk, mhk, tahkim sistemin kontrolü altındadır. onları seçtiğiniz başkanla yenemezsiniz (madde-2). taraftar inisiyatif almalı.

    sözün kısası başkanlıkta istikrar sağlayamazsak önümüzdeki seneler bile zindan olur. bunu farkedemeyip başarısızlık geldi, transfer yapılmadı diye başkan yollamaya devam edersek iç bölünmelerle 90'ların fenerbahçesine döneriz. aman dikkat.
  • 7027
    burak elmas yönetimine idari açıdan ibrasızlık çıktıktan sonra henüz iç temizliği bitmemiş kulüp.

    1- 80 yaşında ünal aysal, tarihin en kötü/kötü niyetli başkanı dursun özbek hatta siyasi açıdan galatasaray kültürüyle milyon ışık yılı mesafede olan abdürrahim albayrak başka koltuğuna oturmamalıdır.

    2- yukarıda belirttiğim isimler haricinde geriye kalan isimler yetersiz görünmektedir. bu konuda bir soru işareti bırakıyorum.

    3- bu ibrasızlığı ''fatih terim adaleti'' adı altında değerlendiren beyinlerden uzak durmalı, sadece fatih terim değil ''x kişisine'' olan saygı ve sevgisi galatasaray'a zarar vermesine göz yumacak kadar kör eden ve durum değerlendirmesinden yoksun herkesten uzak durulmalı, kulak verilmemeli.

    4- ne torrent gibi yetersiz ve kimyası uyuşmayan ne de terim gibi kimyası uyuşup hatalarını inat uğruna tekrarlayan teknik sorumlulara yönenilmemeli. sadece bir kaç referans ile menajer promosyonu isimler getirilmemelidir.

    bu sadece sorunlardan bir kaç önemli nokta, bir sürü istenmeyen ot var yolunması gereken ya da yerine çiçekler ekilmesi gereken. bu birden olur mu sanmıyorum fakat yukarıdaki 4 madde en azından sportif açıdan kritik.

    son bir not da; ''başkan bırakmayacaklar'', ''bu gidişle kimse başkan olmaz'', ''ibra ayıptır'' gibi düşünen arkadaşlarımız için bırakayım.

    öncelikle istediği gibi at koşturamayacak diye, ya da hesap verme yükü altına giremeyecek kadar plansız ve yetersiz kişiler bir zahmet başkan adayı olmasın. ve ibra çok büyük bir şanstır. kötü gidişe erken engel olmaktır. şöyledir ki; eğer yolculuk yaptığınız otobüsün şöförü uçuruma doğru giderken uyukluyorsa, ''nasıl olsa uyanır'' ümidiyle beklemek ne otobüse ne de içindekilere gelecek zararın telafi edilemeyecek bir hale sokmasına neden verecektir. işte bu sebeple ibra en az seçim kadar adaletli bir güvenlik önlemidir.
    (bkz: 26 mart 2022 galatasaray olağan mali genel kurulu)
  • 7030
    sadece bir spor kulübü değildir galatasaray.

    2001 yılında mecidiyeköy anafen dershanesinde okurken, tribünlerden gelen o tezahüratları duyunca istemsiz bir şekilde ağlatandır. kalpleri doldurandır..

    hocamın “deli misin oğlum neden ağlıyorsun” sorusuna “galatasaray hocam” dedirtendir. eski gima’nın oradan kapalı tribünü 90 dakika izletendir. belki 18, 19 yaşında münferit gittiğin kadıköy’de polisten otobanda dayak yedirten, ama acıtmayandır.. dönerken deplasmandan, kadıköy sokaklarında “en büyük cimbom” diye yankılanandır. galatasaray bir histir.. babadan oğula bırakılacak bir sevgi seli gibi..
  • 7031
    şahısları ve çekişmelerini dinlemekten, kendi durumunu konuşmaya, kafa yormaya fırsat bulamadığım canım kulübüm. kulüp x,y,z, isimlerin (aracı) olmuş, ya biri ya ötekilerinin çiftliğine dönmüş. artık kutuplaşmayı değil, kutubu görmek, ve bunların içine çekilmemek gerekiyor. bu da ancak kulübün yüzünün taraftarına, takımına, futbola, özüne dönmesi/döndürülmesi ile olur.

    artık hiçbir şey getirmeyen çekişmeleri, "galatasaray benim", "hayır benim" çekişmelerini bir kenara bırakıp, gerçek anlamda yeni bir sayfa açmak, bu sayfayı layığıyla yazmaya başlayacak kişileri bulmak gerekiyor, yoksa durum vahim.

    edit: noktalama.
  • 7032
    biri “samimiyetle yaşamak” der, diğeri “hodri meydan”. hiçbiri de galatasaray’ı menfatsiz seven galatasaray taraftarının hakkını asla ödeyemez.

    binlerce km ötede yaşayıp galatasaray için ne fedakarlıklar yapan nice insan tanıdım. hiçbir beklentileri de yoktu, bahsettiğim fedakarlıkları içtenlikle, galatasaray sevgisiyle yapıyorlardı.

    kulübe üye olup bu kişilerin çeyreği kadar galatasaray’ı sevmeyen, galatasaray’ın iyiliğini düşünmeyen, bunun için çabalamayan onlarca, yüzlerce insan olması canımı yakıyor.

    vah galatasaray’ım vah!
  • 7034
    kendine doğru düzgün bir başkan adayı bile bulamayan kulüp. mevcut adaylara bakılırsa durum içler acısı. dursun özbek olmazsa eşref hamamcıoğlu olacak o olmazsa metin öztürk. böyle bir vasatlık yok. böyle bir acziyet yok.

    bugün ali koç bıraksa en az 5-6 tane çok güçlü başkan adayı var fenerbahçe'nin. sadettin saran, mehmet ali aydınlar, ferit şahenk, abdullah kiğılı falan. bu adamlardan biri gelir. nihat özdemir bile tff'yi bırakıp fenerbahçe'ye başkan olur.

    bir de bize bak. başkan olsun diye gözünün içine baktığımız adamlar korkaklar gibi kaçıyor. hiçbir yeterliliği olmayan adamlar patır patır adayım diyor. sonra biye bu haldeyiz? senin camianda sana layık aday bile çıkmıyor, nasıl düzelecek galatasaray.

    eşref hamamcıoğlu, metin öztürk ya da dursun özbek, hangisi başkan seçilirse seçilsin önümüzdeki 3 sene ilk 4'e girmez galatasaray. fener ve beşiktaş tarafından da şamar oğlanına döner. aha şimdiden yazıyorum. başkan ne kadar güçlü ise sen de o kadar güçlüsün. bizim adayların kıymeti kendinden menkul.

    tarihin en kritik seçimine giriyoruz adaylara gel anasını satayım.
  • 7035
    26 mart 2022 galatasaray olağan mali genel kurulunda burak elmas yönetimini ibra etmeyenlerin bir çoğunluğu kendi kendine biz bu boku neden yedik diyordur.
    burak elmas yönetimi başarısız mıdır? evet başarısızdır ama ibra edilmeyecek kadar değil.
    yani aslında konu burak elmas da değil, 6 aylık icraatla bir yönetim gönderilmez.
    oyu verdin yolladın, peki sonra? sonrasını 5 gündür yaşıyoruz işte.
    bekliyoruz ki güçlü bir aday çıksın, ama maalesef çıkmayacak:(
    eşref bey genel kurulda konuşma yaptı ve yönetimi eleştirdi, yani istifa etmelerini istedi.
    yönetim ibra olmadı ve seçim kararı aldı.
    5 gün ne bekledi? ikna olmayı mı?
    metin öztürk var aday olarak ve dursun özbek bence aday olacak.
    aysal aday “olamadı” çünkü onun aday olması için gerekli siyasi ortam yok maalesef.
    şimdi bu adaylardan hangisi burak elmas’tan daha iyi olacak veya daha iyi yönetecek?
    geçen gün şöyle bir entry (bkz: #3357930) girmiştim.
    aslında bunu yazarken bir nevi nadasa ihtiyacımız olduğunu belirtmiştim.
    öyle veya böyle bir yönetim vardı ve kendilerince düzenlerini sağlamaya başlamışlardı.
    ligde hakemler tarafından doğransa da, avrupapa’da uzun süre sonra kulübün kimliğini geri kazanan bir takıma sahip olmuştuk.
    yani aslında gemi yavaş yavaş yüzmeye başlamıştı.
    kaptanın çok hatası olmuştu elbet ama bir şekilde bu dalgalı denizden çıkacaktık.
    şimdi fırtınanın ortasında gemiye yeni kaptan göndermeye çalışıyoruz.
    ne gemiyi tanıyor, ne de denizi:(
    inşallah her şey güzel olur, çünkü gerçekten ben artık çok sıkıldım…
  • 7036
    zengin, isim sahibi ve parlak imaja sahip başkan adayı bulamamasının sebeplerinden birisi önüne gelenin at koşturamadığı bir kulüp olmasıdır. galatasaray türkiye'deki diğer kulüplere göre daha denetlenebilir bir yapıya sahiptir. yanlış yaptığınızda hesabı sorulur. beşiktaş'ta fikret orman ve ahmet nur çebi kongreye gittiğinde medyanın tanıdık simaları ve kulüp üyeleri "başkanlarımızı ibra edelim, aman kimsenin canı yanmasın" diye ağlarken galatasaray'da çatır çutur hesap sorulur. fenerbahçe'de üyeler ali koç'u eleştirmekten korkarken galatasaray'da genel kurulun karşısına çıkıldığında gördüğünüz şey kan banyosudur. mali ve idari anlamda yapılan her iş farklı ve "çoğunluğu hür" insanlar tarafından eleştirilerek değerlendirilir. galatasaray herkesin başkan olabileceği, 20 sene başında kalabileceği bir kulüp değildir, hiç olmamıştır.

    açık konuşmak gerekirse kimsenin senelerce çiftliğine çeviremeyeceği bir kulübe servetini aktaracağını düşünmüyorum. galatasaray ile karşılaştırılan bazı kulüplerin olası başkan adaylarının hayalleri gerçekten kulüplerini samimi bir biçimde yönetmek midir yoksa ego tatmininde bulunmak mıdır? bu kulübün başına ünal aysal gibi son derece zengin bir adam da geçti. onun en ufak başarısızlığına bile kredi verilmedi. galatasaray böyle bir kulüp, sevin ya da sevmeyin. bu camiada işler farklı yürüyor.

    başkan adayları beğenilmiyor olabilir. ben de şu ana kadar 30 nisan 2022 galatasaray olağanüstü seçimli genel kurulu için adaylığını koymuş isimlerden tatmin olmuş değilim ama yönetmek parayla ya da isimle gerçekleştirilebilecek bir eylem değil. yönetmek, özellikle de galatasaray gibi bir camiayı yönlendirmek zor iş. ali koç'un ismi ve parası vardı, 4 senede fenerbahçe'ye ne gibi bir artı katabildi? ismi markalaşmış adaylar aziz yıldırım başkanlık yaparken kulübün başına geçeceklerdi, sürekli gazete manşetlerinde isimlerini görüyorduk. hangileri gerçekten cesaret edebildi? aday olacaklarını söyleyip her seçimde kaçmadılar mı? ali koç fenerbahçe'yi almasa(!) bugün hala aziz yıldırım at koşturmaya devam ediyordu. şimdi de işler farklı ilerlemiyor. kulübün başında aziz ismi yerine ali ismi hüküm sürürüyor. değişen tek şey ad-soyad değişikliğinden ibaret.

    galatasaray mükemmel yönetilmiyor. geçmişte birçok hata yapıldı ama bu ülkedeki yönetim standartlarının en tepesinde de bu camianın ismi var. yakın gelecekte sıkıntılar çekeceğimiz aşikar fakat kulübün geleceğine bu kadar karamsar bakmak da doğru değil. galatasaray bir şekilde toparlanacaktır. ben kulübün dinamiklerine güveniyorum. belki asla bayern ya da real madrid gibi olamayacağız ama camianın işleyiş şekli diğer kulüplere nazaran çok daha doğru çalışıyor. ne kadar eleştirilirse eleştirilsin durum bu. çekinceler doğru, yanlışlar mevcut ve hatalar yapılmaya devam ediyor fakat galatasaray yolunu bulacaktır. bu camiayı diğer camialarla karşılaştıracak kadar düşmeye gerek yok. galatasaray'ı toparlayacak birileri de mutlaka çıkacaktır. bugün ya da yarın. ben galatasaray'ın başkanlarından çok dinamiklerine güvenirim. taraftara tavsiyem onların da aynısını yapmaları yönündedir. zira galatasaray'ı yöneten isimler de kendilerinden çok bu dinamiklere güveniyorlar.
  • 7037
    geleceği elbette parlak olan kulübümdür, bundan şüphe duymuyorum. fakat şu anki ortamda başkanlık makamına yapılan saldırılar ve başkanlık makamında ki istikrarsızlıkla 10-15 sene iç karışıklıklarla geçirecektir. akıllar başa gelirse toparlanma o acı dolu yılların ardından gelecektir. şu an ki en büyük problemi taraftarıdır.

    galatasaray'ın futbolda büyümesi bilinçsiz taraftarın çoğalmasına, bilinçli taraftarın da gerçeklerden uzaklaşmasına yol açtı. 2 sene de bir başkan değiştirmeyi marifet sayan bir anlayış türedi ki en son başkan 6 ay görev yapabildi.

    bilinçsiz taraftarın dili transfer yani tüketim oldu. başkan transfer yaparsa iyi, yapmazsa gitsin demeye başladılar. bu bilinçsiz taraftarı sosyal medyadan fenerli-beşiktaşlı troller yönetmeye başladı.

    bilinçli taraftarın ise gerçekleri görme yetisi azaldı. birincisi yaşadıkları ülke türkiye'yi değerlendirme kapasiteleri az olduğu gibi kendi kulüplerini tanımadıkları ortaya çıktı. misal; galatasaray'ın başkan seçeceği aday listesi çok kısıtlı bir listedir. fazla bir isim yoktur. siz burak elmas'ı yolladığınızda ondan daha iyisinin geleceğini umamazsınız şu ortamda. iş adamları başkan olmak istemiyor çünkü taraftar tarafından yıpratılmak istemiyor, iş hayatları zindan oluyor. örnek o kadar fazla ki..

    galatasaray'da başkanlık makamının saygınlığı yeniden tesis edilmeli. bu olmazsa olmaz bir şarttır. sosyal medyadaki taraftar hiçbir şekilde dinlenilmemeli. sosyal medya; ismi cismi belli olmayan başka kişilerin yönettiği bir mecra ve yönetenler galatasaraylı değil. o yüzden sosyal medyayı zerre dinlemeyecek bir başkan lazım.

    galatasaray'da ki nefret ortamı gün geçtikçe büyüdü. hala da artarak devam ediyor. bir bakıyorum dursun özbek'e, abdürrahim albayrak'a nefret kusuyorlar. bir grup; ünal aysal, fatih terim'e nefret kusuyor. başka bir grup; adnan polat, yiğit şardan, burak elmas, bilimum eski başkan veya görevdeki teknik direktörlere ve futbolculara nefret kusuyor. kısacası camiada ki herkes birbirine nefret kusuyor. bu kadar nefretin olduğu yerde başarı gelmez. bunun sonucu olacak olan şey; uzun senelere başarısızlık, tüzük değişiklikleri ve aziz yıldırım gibi grupları yok edecek bir başkanın gelmesi olacak. çünkü galatasaray'ın başkanlık havuzundaki isimler galatasaray'ı birleştirecek, nefret duygusunu sona erdirecek isimler değil, sadece taraftarın içindeki nefreti daha da körleyecek isimler. misal eşref bey başkan olursa liseli-alaylı nefreti başlayacak, gelen teknik direktör kim olursa olsun nefret edilecek, futbolcudan nefret edilecek, ve başkan liseli olmasına rağmen iki senede ıskartaya çıkacak. senaryo istisnasız bu olacak.

    bu işin tek çözümü galatasaray'ı daha çok halka açmak olacak. açmazsak( ki galatasaray elitleri ve kongre üyeleri açmayacaktır) ayrışma, nefret daha çok artacak işin içinden çıkılmaz gordion düğümüne dönüşecektir. sonuçta da iskender gelip kılıcı ile çözecektir. şayet o iskender'i bulamazsa camia; küçülmeyi kabullenecektir.
  • 7038
    osmanlı tarihi'ndeki gibi çelebi mehmet'ine ihtiyaç duyan kulübümüz.

    öyle bir isim olmalı ki iki dönem 5-6 yıl başkan olmalı bu süreçte belki de tek teknik direktörle çalışmalı, sportif direktör ve akademi sistemini kurmalı.

    bu süreçler olurken de en başta çıkıp taraftara biz kendimizi nadasa bırakıyoruz diye açıkça demeli. şampiyonluk beklemeyin önce mali, sonra idari, sonra da sportif düzene gireceğiz demeli ve ilk döneminde (ilk 3 yıl) yapacağı mali ve idari yapılanmayı ikinci döneminde (ikinci 3 yıl) sportif başarılarla taçlandırmalı.

    aslında yaş olarak buna en uygun isim burak elmas'tı. campos hamlesi de bunun için müthiş bir zemindi. ne yazık ki 6 ay dayanabildik. ibra edilmezse değişen bir şey olmayacağı aşikardı, tanrılar kurban istedi. keşke listesini güçlendirerek yeni bir seçim yapsaydı.

    şimdi ne metin öztürk'te, ne eşref hamamcıoğlu'nda ne de dursun özbek'te bu ışığı göremiyorum. umarım kapalı kapılar ardından bir çelebi mehmet'imiz çıkar.
  • 7039
    kendisini zor duruma sokan kisileri kurtarici olarak gormeyi birakmasi gereken kulup. hem eski baskan hem de teknik adamlar icin gecerli bu. yoksa ayni donguye giriyoruz.

    bizi ffp belasina bulastiran, florya'yi neredeyse kaybetmemize sebep olan, kardesini, yegenini kulube musallat eden dursun ozbek'i yeniden baskan olsun diye destekleyenler var maalesef. galiba bu kisilerin aklinda kalan tek sey tudor donemi yaptigi iyi ama maliyetli transferler. onun disinda yaptigi tum hatalar unutuluyor.

    ayni sey terim icin de gecerli. terim diyince aklimiza ilk olarak yasattigi basarilar gelir. ama ozellikle son doneminde yaptigi hatalar ve daha da kotusu bunlari israrla yapmaya devam etmesi gelmez. bu yuzden yeniden takimin basina gelsin her sey duzelir diye dusunuluyor, ama su anki durumun en buyuk sorumlularindan biri oldugu unutuluyor.

    toksik iliskide olanlara hep deriz ya iste bu adam/kadinla hala nasil birlikte olmaya devam ediyor diye. bu kisiler de hep o guzel gunleri hatirladigi icin belki duzelir umuduyla devam ediyor. ama sorunun kaynagi olan kisinin cozumun parcasi olamayacagini ya hic gormuyorlar ya da gorduklerinde artik cok gec oluyor.
  • 7040
    türkiye'nin en büyük spor markası ancak, ülkenin karakterine benzer şekilde yönetildiği için dikiş tutmayan camia.

    bir uefa kupası kazandı ancak, bir daha yaklaşamadı bu başarıya... çünkü planlar uzun vadeli anlatılırken uygulamalar hep günlük. burak elmas'ın gelmesini doğru bulmayan biri olarak, fatih terim ile en baştan sözleşme yapmasını hatalı bulan biri olarak, b. elmas yönetiminin gidiş şeklini de yanlış buluyorum. geleli dokuz ay olmuş, hatalar yapmış ama, belli bir projeksiyonu ortaya koymaya başlamışken hooop genel kurul kararıyla çekilmek zorunda bırakılıyor. beğenirsiniz beğenmezsiniz, torrent, sensible ve adını hatırlayamadığım danışman kişisi formülü güzel bir modeldi. gençleşme güzel ve galatasaray'ın ihtiyacı olan bir modeldi ancak şimdi tam zıt karakterde iki adayın başkanlık için öne çıktığını görüyoruz.

    metin öztürk, dursun özbek tarzı bir adam. daha gelmeden mevcut teknik direktörün itibarına zarar veren bir adam. bu adam gelip iki popülist iş yapacak, ortalama taraftarın gazını alacak ancak galatasaray'ın ekonomik olarak canına okuyacak gibi bir intiba var bende. en basitinden torrent ve ekibini göndermek bile kafadan üç milyon euro eksi yazar. zaten galatasaray'ın olması gereken toplam maaş bütçesi 30 milyon euro seviyesindeyken galatasaray'ın kontrat fesihleri için bir kuruş bile harcaması ziyandır.

    öte yandan eşref hamamcıoğlu ise, tipik bir monşer galatasaraylı gibi... taraftardan kopuk, yaşlı gk üyelerine hitap eden bir zat-ı muhterem... küçük olsun benim olsun zihniyetinin bir timsali sanki...

    gözler ünal aysal gibi bir vizyoneri arıyor ancak, o da haklı olarak mevcut tüzüğün kolayca başkan harcadığına işaret etti ve aday olmadı. eğer sürpriz ve güçlü bir aday çıkmazsa burak elmas'ı bile aramak zorunda kalmaz umarım galatasaray. ya da öngörümün aksine mevcut adaylar başarılı işler yapar diye ummak zorundayım.

    şimdilik tek iyi olan şey erden timur'un basketbol takımına destek çıkması. umarım kendisi o şubeyi tamamen devralır ve avrupa'nın zirvesine taşır.
  • 7041
    her şeyi bilen taraftarlara daha doğrusu sosyal medya seyircisine sahip olan türkiyenin en büyük camiası.

    her şeyi bilmek kötü bir şey değil, aksine keşke öyle bir grup olsalar da bizi ve camiayı yönlendirseler ama kazın ayağı öyle değil. bu arkadaşların tek bildiği şey sadece eleştirmek. başkanı eleştirir, teknik adamı eleştirir, malzemeciyi, yardımcı hocayı, kondisyoneri eleştirir. eleştirir babam eleştirir. e peki bu kadar eleştiriyorsun kardeşim, çözümün nedir? işte o zaman bug veriyorlar işte çünkü çözümleri yok.

    ben mesela doğru ya da yanlış, gelecek dönemki teknik adamımız okan buruk olsun diyorum, torrent anca okan buruk’un yardımcısı olur diyorum çünkü burdaki futbol iklimi farklı. başarısız olursan kulübün en büyük efsanesi bile dayanamaz diyorum. torrent yarışmacı bir teknik adam değil diyorum. pandemi sonrası pek anlaşılamadı ama 50bin seyircinin önüne şampiyon adayı bir takımın hocası gibi durmuyor diyorum. bunun adına duruş deyin, vizyon deyin, ne derseniz deyin ama olamaz işte. okan buruk öyle değil işte. kulüpteki akan suyu bilir. 18 yaşındayken dönemin messi’si gibi bir adamken ayağı kırıldıktan sonra nerdeyse gönderilecekken, oyun stilini tamamen değiştirip o efsane kadronun en önemli dişlilerinden biri oldu. kazıya kazıya buralara gelmiş bir adam. futbolculuğu zaten iyiydi ama teknik adamlığı da iyi diyorum. küme düşme adayı takımları çalıştırdı, o takımları bariz toparladı, yetmedi, akhisarda türkiye kupasını aldı, o da yetmedi, gitti başakşehirde şampiyonluk yaşadı, avrupada hatrı sayılır futbol oynattı. al sana done işte. peki sen ne diyosun? terim kötü, başkan kötü, teknik adam zaten kötü. dün riekerink bey diye bağıran adam, bugün torrent’e methiyeler düzüyor. hadi diyelim torrent kaldı, seneye ilk sendelemesinde sözlükte torrent istifa başlığını açacak kişiler de bu kişiler.

    yav mancini diyorum mancini. ben ki çok büyük terimci olmama rağmen adamın hakkını sonuna kadar verdim. halen diyorum, o dönem derbilerde, özellikle iç sahada oynadığımız topu hiçbir zaman oynamadık diyorum. belki lucescu oynattı, tartışırız ama cidden sezarın hakkı sezara. sırf terimciler sallamadı bu adama. bugün torrent’e yanlayan kesim de yaptı bunu. onlara göre her şey kötü, her şey çirkin, yanlış. abi azıcık zevk almayı bilin şu oyundan yahu. bu kadar toksik bi taraftar grubu sadece bizde yok ama en çok bizde var. adamlar tek bir şampiyonluk görmüş aykut ve ersuna yanlıyor halen. halen diyorum bak. diğer takım da sergen diye bağırıyor maç sonları. sergen diyorum bak. şampiyonlar liginde 0 çektiren adam. biz napıyoruz? 8 şampiyonluk yaşatan kulübün en büyük efsanesine demediğimizi bırakmıyoruz. 8 sayısını hafife alanlar için diyorum, o kadar şampiyonluğu save yapmadan fm’de bile kazanamazsın kardeşim. üstelik sadece bununla da kalmamış, avrupadan kupa getirmiş, dünyanın en büyük rakiplerine kafa tutmanı sağlamış. yani kolaysa bunu yap. o taşşak malzemesi olarak kullanılan pirlo, o kadroyla şampiyonluk yaşatamadı juve’ye alooo. terim futbol bilgisini kitaba dökse, pirlo gider alır o kitabı, terimin imzalaması için de sıraya girer. ne anlatıyorsun kardeşim sen?

    insanların dursun özbek’i neden istediklerini anlayabiliyorum. diğer başkan adayların sadece galatasaray ismini kullanma potansiyellerinin olduğunu düşünüyorlar. ceplerinden beş kuruş harcamayacaklarını düşünüyorlar. denize düştükleri için yılana sarılıyorlar yani. sayın özbekin maaşlı trolleri değilse mantıkları bu yani ki dursun özbek de aday olmayacağını açıkladı. hadi bakalım, şimdi ne olcak. geçen yaz burak elmas başkan olsun diye yağmur duasına çıkılıyordu, 9 ay dayanabildi topu topu. demek ki işler bildiğin gibi yürümüyor burda.

    dediğim gibi eleştiri yapmak kolay, ben de bi ton eleştiri yapabilirim. herkesi, her şeyi eleştiririm. klavye erkekliği yaparım hatta küfrederim. peki çözüm sunabilir miyim? bu kafayla hiç sanmıyorum…
  • 7042
    zorda olan camia. diğer büyükler gibi zorda.

    sosyal medya çıktığından beri büyük oranda sınırları belli iki kesim var. biri sürekli eleştiriyor, sürekli ama, durmadan. diğeri de "hep eleştiriyorsunuz, çözüm önerisi sunmuyorsunuz." dedi ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte bloglarda yazılar yazmaya başladı. ben de zamanında onlardan biriydim. öte yandan bu kesim, taraftarın herhangi bir sorunda sürekli eleştiri yapmasını eleştiriyor. oysa taraftarın çözüm sunmak gibi bir görevi yok. hem para versin, hem zaman versin, hem zerre kazancı olmayan bir meseleden kelli üzüntü çeksin, hem de koca koca adamların yaptığı komik hatalara çözüm önerisi sunsun. güzel iş.

    taraftar verdiği şeyin karşılığında başarı, sevinç bekler. sorunu yaratan kendileri olmadığı için çözümü de onlar bulmayacak. bunlar hep yüksek egonun sonucu. o kadar yüksek egoluyuz ki sosyal medyada ya da kulüp dışında bir yerde yazdığımız, söylediğimiz şeylerin, sunduğumuz çözüm önerilerinin çok önemli olduğunu düşünmek istiyoruz. o yüzden bu "hep eleştiri, hiç çözüm yok." martavalı.

    ben taraftarım. kulübü ben yönetmiyorum. yanlış bir şey gördüğüm zaman ölümüne eleştirme hakkına sahibim. çözüm önerisi sunmak gibi bir görevim de yok. çok istiyorlarsa çözüm önerisi sunmamızı, kursunlar bir taraftar meclisi, eklesinler yönetim kurulunun yanına, bizim de onay veya veto yetkimiz olsun. öbür türlü hep ver, hep ver, bu taraftarlık değil, enayilik olur.

    enayiliğin de lüzumu yok.
  • 7043
    her sene sacma sapan olaylar yasayip, transfer donemlerini ve oncesini hic eden canim kulubum. yasanilan kaso ve belirsizlikle, yine karanavayla gececek bir transfer donemine daha yaklasmaktayiz. anadolu kulupleri bile daha simdiden oyuncu bakmaya, kadrolarinin eksiklerini kapatmaya basladilar ama biz daha baskan adayi bile cikaramiyoruz. umarim dogru duzgun bir aday cikar ve secimi kazanip duzgun bir transfer donemi yasatir bize.
  • 7044
    tanım ile saded arasındaki mesafeyi hızla azaltarak; galatasaray 1905 yılında kurulmuş bir spor kulübüdür.

    lütfen, galatasaray’ın tanımını bir cümle ile yapabilmek benim haddime değildir. ama merak etmeyin onun bana yazdırdığı bu düşünce ve hisler bütünlüğü üstteki tanımın çok daha fazlası. uzun bir yazı olacak hanımlar beyler vaktiniz varsa buyursunlar.*

    1905 yılında lise sıralarında ali sami yen ve arkadaşlarının “vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, turuncudan iz taşıyan tok bir sarı” renk tanımlamalarını yaptıkları, vizyonu ise “türk olmayan takımları yenmek” olarak belirledikleri bir spor kulübü. o yıllardan, o yaşlarda günümüze kadar uzanan bir mirasın, böylesine korunarak başarılarla gelmesi ve bir de üstüne üstlük kuruluş mottosuyla bu kadar örtüşmesi nasıl bir ileri görüşlülük, nasıl bir vizyon sahibi olmaktır?

    ben de belki de bu sözlükteki her arkadaşım gibi çocuk yaşta tanıştım bu renklerle. kimisine babası, kimisine amcası, kimisine de dayısı tanıştırmıştır galatasaray’ı. benim de babam tanıştırdı. birlikte kahvehaneye maçlara giderdik. çok sigara dumanı oluyor diye bazen derbilere beni götürmek istemediğinde acayip üzülürdüm.

    bir ara galatasaray forması istemiştim. hem o dönem bulunması da zor olduğundan hem de maddi imkansızlıkladan alamamışlardı forma. sonra annem üstünde biraz kırmızı şeritleri olan sarı bir forma dikmişti bana. baya şortu ve tozluğu da vardı. orijinalmiş değilmiş umrumda bile değildi. hem galatasaray arması hem türk bayrağı yan yana dikiliydi. ben de tahta kalemle arkasına büyük puntolarla “hagi” yazmıştım. tabiki “10” numarayı da. mahallede her top oynayıp terli terli eve geldikten sonra o forma yıkanırdı elbette. ve ben her seferinde yine tahta kalemi alırdım elime.

    her yenildiğimiz fener maçından hemen sonra eniştem telefonla arayarak babamla kafa bulurdu. görüştüğümüzde de ilk fırsatta yine kuzenim benimle dalga geçerdi. her yenildiğimiz fener maçından sonra “bacanak, doymadınız bize yenilmeye. gönderin artık şu fatih’i ahahahah” şeklinde babamla alay ederdi. kovmadık fatih terim’i. ne yönetim, ne de evinde ya da sigara dumanına boğulmuş kahvehane köşelerinde baba-oğul takımını destekleyen taraftar. biz avrupa şampiyonu olduk. avrupaya, avrupalılara samiyeni dar ettik. avrupa fatih’i olduk. onlar da sadece bizi yenmeyi kendilerine hedef belirlemişlerdi. işte bu yüzden fenerbahçe dendiğinde, sarının yanında lacivert gördüğümde içimde uyanan his ve düşünce, başka bir takımdan veya renklerden çok farklı bir boyuta sahip. neyse konumuz onlar değil.

    çocukken büyüklerimin futbol muhabbetini dinlerken tanımadığım bir amca hatırladığım kadarıyla şuna benzer bir şeyler demişti: “nedir bu futbol futbol. onlar milyonlar alıyor siz burda tartışıyosunuz.” orada bir şeyler diyemedim elbette o amcaya fakat bütün gün o dediklerini düşünmüştüm ve kızmıştım. ben nasıl da savunamadım galatasaray’ı -adamın galatasaray’la ekstra bir derdi yoktu elbette- diye. baya baya o amcayı her gördüğümde gıcık olurdum ona.*

    şimdi bu konuyu düşününce, yine o amca gibi düşünen bir kalabalık elbette vardır. futbolu sevmiyor olabilirler. 22 kişinin bir topun peşinden koşmasını da manasız buluyor olabilirler. ya da dünya kadar para kazanan futbolcuların bizler kadar tasa etmediğini de düşünenler pekala olabilir. ancak bu durum bundan çok daha fazlası. her şeyden önce bunun adı: “sevgi.”

    benim bir yeğenim var. inanılmaz seviyorum. ilk kez dayı oldum ve mutluluktan havalara uçmuştum. henüz baba değilim. o duyguyu yaşamadım ama o da muhtemelen yaşamadan anlaması zor bir mutluluktur. ve anne sevgisi. onlar için hala küçük bir çocuğuz. onların bize duyduğu sevgi de, bunların belki de yoğunluğu en yüksek olanıdır. ne kadar üzsek de onları karşılıksız bir sevgiyle bizi severler. saf bir sevgi. çocuğumuzun canı yansa bizim de yanar değil mi? çok üzülürüz. o anda tüm günlük yaşantımızı etkiler. ya da diyelim eğitim, sanat ya da spor alanında bir başarısı olduğunda nasıl mutlu olur gururlanırız.

    işte galatasaray’a da duyduğumuz sevgi bizi böyle etkiliyor. kazandıkça, güzel başarılar elde ettikçe mutlu oluyoruz. günlük yaşantımızı pozitif etkiliyor. galatasaray iyiyse biz de iyiyiz. ama işler kötü gittiğinde, kaybettiğimizde, başarısızlıklarda bizi yine etkiliyor. hem de ne biçim. içimizdeki sosyal hayat enerjisi kayboluyor. işe ya da okula gitmek istemiyoruz. bir haber okumak, maçla ilgili bir şey izlemek ya da birileriyle konuşmak istemiyoruz. işte bütün bunlar saf sevgiyle açıklanabilir. belki de çocukluktan kalma bir sevgiyle. koca koca adamlar olduk, hala çocuk gibi seviyoruz galatasaray’ı.

    “çocukluk aşkımsın, sen ilk göz ağrımsın.”
  • 7045
    sahipsiz kalmış kulübüm. bunca çalkantı içinde hala 2011'de olduğu gibi güçlü bir listeyle ortak aday çıkaramamaktadır. iki başkan adayı var; biri popülizm kokan söylemler ve yönetime aldığı kişilerle umut vermiyor. diğeri lisecileri mutlu edecek, küçülmekten bahseden, bağlantıları ve gücü olmayan bir aday.
    çatı bir aday çıkarıp güçlü bir yönetim ve sağlam bir teknik direktörle sezona girmek varken şimdi yine bölünmüşlüklerle yola çıkacaktır. galatasaray bu durumlarda dibe vurur ama sonra çıkmasını çok iyi bilir. karanlığa en yaklaştığı an, aydınlığa en yakın olduğu andır. ama bu sefer görünen o ki öyle olmayacak. zaten insanı üzen bu. kötü geçecek, çok sönük birkaç sene kulübümü bekliyor.
  • 7046
    *renklerine, tarihine ve asaletine aşık olduğum kulübüm. kendimi bildim bileli galatasaray taraftarıyım.
    takip ettiğim branşlar itibariyle seçim öncesi, bu sezonki durumumuzu ve geleceğimizi genel olarak değerlendirmek istedim.

    1) galatasaray futbol takımı:
    rahmetli mustafa cengiz dönemi sonrası, gerek yanlış transferler, gerekse ffp yüzünden çok kötü bir kadroyla sezona başladık. takımda ilk 11 için ideal sağ bek, sol bek, merkez orta sahalar yoktu. işin kötü tarafı elde düzgün rotasyon oyuncuları da yoktu.
    bunun için hemen 5-1 biten psv maç kadrosuna bakalım.

    kaleciler: muslera - okan - fatih - ismail - berk
    sağ bek: yedlin - zorunluluktan sekidika - talihsiz omar
    stoperler: marcao - luyindama - alpaslan - ozornwafor - ışık kaan
    sol bekler: ömer - emre taşdemir
    ön libero: taylan/aytaç
    merkez orta saha: ?
    ofansif orta saha: emre akbaba
    sol kanat: kerem - babel - arda
    sağ kanat: feghouli- emre kılınç - yunus
    santrafor: muhammed - diagne - falcao

    sonrasında burak elmas sezona transferlerle başladı. yedlin - boey, ömer - pva, luyindama - nelson, ? - berkan, ? - cicaldau , feghouli- morutan, muhammed - halil değişiklikleri ile genç bir takım oluşturduk. geleceğe yönelik de barış alper geldi. falcao'nun astronomik ücretinden kurtulundu. sekidika, ozornwafor, emre taşdemir, okan kocuk, yunus ve emre akbaba kiralandı. assuncao kiralık olarak denendi. ekonomik açıdan takdir ettiğim bu değişiklikler sonucunda, avrupa'da çok başarılı bir dönem geçirirken, ligde de bir o kadar başarısız bir dönem geçirdik.

    sonrasında teknik direktör değişikliği yaşadık. muslera'nın sakatlığı sonrası kiralık olarak pena geldi. yedlin gönderildi, luyindama kiralandı. assuncao gönderildi. taraftarın gazını almak için, 13 milyon euro bonservis ödeyip, yıllık 2.25 milyon euro bağladığımız diagne'nin sözleşmesi açığa alındı, 1.5 yıllığına 37 yaşındaki gomis'e para bağlandı.* gedson'u kaptırdık, pulgarı aldık.

    performans açısından değişen hiçbir şey olmadı. yine avrupa'da iyi oynayıp, ligde sallanmaya devam ettik.

    sonuç olarak;
    - hoca'nın gönderilme şekli
    - torrent'in gelme sürecinde yaşanan ve birbiriyle çelişen yönetici ifadeleri
    - torrent'e verilen maaş belirsizliği
    - gençlik aşısından vazgeçip, gomis ve pulgar gibi yaşlı oyunculara yönelmemiz
    - gedsona 1.5 milyon euro bulamayıp, 6 aylık ücret olarak pulgar ve gomise toplamda 1.5 milyon euro vermemiz
    - seçim döneminde verilen vaatlerin gerçekleşememesi
    - tff'ye karşı hakkın savunulamaması
    - burak elmas'ın ilk gün göndermesi gereken yöneticiyi anlamsız şekilde savunması
    - anlamsız ceo ataması
    - mehir vakfı
    başkanın da sonunu getirdi.
    gelecek sezon için umudumuz ise, nokta atışı 2-3 transfer ve 2-3 tane altyapı oyuncusunun takıma kazandırılması. erkek basketbol takımı haricinde yazacaklarım arasında, en umutlu olduğumuz branş.*

    2) galatasaray erkek basketbol takımı:
    erden timur, sen bir tanesin. turgay zeytingöz geldikten sonra, kümede zar zor kalmış olan takımı anında ayağa kaldırdı. emir sadık kabaca, rıdvan öncel, okben ulubay, canberk kuş ile yerli rotasyonu güçlendirildi. ege arar ve göksenin köksal ile sözleşme yenilendi. çift sözleşme ile, haktan yavaş ve ege tan yıldızoğlu* gibi iyi oyuncular altyapıya kazandırıldı. yabancı transferleri ile uzun süre sonra çok iyi bir kadro oluşturuldu. dee bost- melo trimble- akoon purcell - kerry blackshear - david kravish* gibi bizim seviyemiz için inanılmaz bir yabancı çekirdeği ile lige başladık. sonrasında, rotasyona pusika eklendi. ayrıca beğenilmeye kravish yerine n'dour da alındı. ancak, sezon başında duygusal bir karar alınarak ekrem memnun ile başlanmıştı. en nihayetinde bu birlikteliğin iki tarafa da zarar verdiği görüldü ve yollar ayrıldı. yerine turgay zeytingöz'ün banvitten de tanıdığı andreas pistolis geldi. takıma isaiah canaan getirildi, oyuncuyu çok beğensem de, melo ve dee bost varken neden diye düşündürdü.* inşallah, bir şekilde çeyrek finalde veya yarı finalde fenerbahçe ile eşleşiriz, maçı alırsak iç savaş çıkar.*
    sonuç olarak, genel anlamda çok doğru yönetiliyor bu şube. biz de erden timur'un emeklerine, bu şubeye ilgi göstererek karşılık veririz.

    3) galatasaray kadın basketbol takımı:
    biraz ara vermiştim bu şubeye ama, görülen şey tam bir curcuna. sezona riquna williams ile başlıyorsun, her türlü rotasyon yokluğuna rağmen, takım euroleague'de gayet iyi bir performans gösteriyor. bir bakıyorum, riquna williams yok. şimdi, kimse bana şöyle çatlak, böyle manyak anlatmasın. elindeki kısalar, pelin derya bilgiç, merve aydın, gizem yavuz, altyapıdan çıkan eda şahin, mısra albayrak. elinde böyle kısalar varken, git adam akıllı bir oyuncu al en başta, çatlak alma.

    bunu da geçelim, şimdi yılın başı kadroya baktım. bütçem de belli olsun. euroleague oynuyorum. 5 tane yabancı alacağım. elimdeki oyunculara baktım. melis, meltem forvet olarak elimde en iyileri. pelin, merve de elimdeki en iyi gardlar. biz meltemi, ne akla hizmet kiralık gönderdik? sakatlıklar kariyerini baltalamasa, bu kızın türk kadın basketboluna damga vurması bekleniyordu. bu takımın yabancıları neden 1 gard, 3 forvet, 1 tane pivot. elindeki en iyi yerli, açık ara melis gülcan o da forvet, bu nasıl planlama? gizem başaran'ın daha yaşlı olması ve dışarıdan gelmesi dışında inci'den ne farkı var? kim yönetiyor bu şubeyi?

    4) galatasaray kadın voleybol takımı:
    gelecek yıl için ayçin akyol ve idil naz kanbur ile anlaşılmış, anthi ve ilkinle de sözleşme uzatılmıştı. umarım o iş, bu ibra yüzünden bozulmaz.

    şimdi kusura bakmasınlar ama en sert başlangıcı bu şubeye yapacağım. sevgili orkun darnel ve ataman güneyligil, sezonun başında bize kışkırtma çekmek için mi kurdunuz bu kadroyu? takımın iki pasörü de ** doğum sonrası voleybola bizimle geri döndüler. nilay yine ehven-i şer olan, sezon sonunda bırakacak zaten. ama gamze alikaya kılıç, resmen pasa tepki olarak doğmuş gibi oynuyor. kötü paslara vurulmasını izlemekten biz yorulduk, anthi vurmaktan yorulmadı. yani alexia gibi bir pasör çaprazını kiralamışsın. elinde ligin üzerinde olan anthi ve ilkin gibi smaçörler var. bu 3'lünün ligde ses getirmesi için ne lazım? pasör. yılın başında bakmışlar kim lohusa, onları pasör yapmışlar.
    neyse hücum konusunda bu takım çok kuvvetli diyerek, orta blokçuların en kötüleri hangileri ise onlar seçilmiş. ne takım sıkıştığında sayı yapıyorlar, ne de büyük maçlarda blok yapıyorlar. sasa planinsec büyük hayal kırıklığı. ara veren oyuncuları almayı seviyorsanız, gidin milena rasici alın sezon sonu.* fatma beyaz, su zent ve zeynep sude demirelden bir beklentim olmadığı için bir şey diyemiyorum.

    olan emektar gizem güreşen, ilkin ve anthi'ye oluyor savunmada. sürekli bomboş smaçları çıkarmakla uğraşıyorlar orta oyuncular yüzünden. hücumda da, orta oyuncular yetersiz olduğu için hızlı hücum yapamıyoruz. hoş yeterli olsalar da öyle bir pasör var ki, evlerden ırak, zaten yapamayız. rakiplerin bütün odağı anthi ve alexia üzerinde. üstüne bir de, sürekli kötü paslara vurmakla uğraşıyorlar. hadi alexia ve anthi, bir şekilde sayı alabiliyor. ilkin için depresyon an meselesi.

    işte böyle, kadın basketbol dışında, diğerleri için gelecekten ümitliyim. galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır.
  • 7047
    genel kurullarda devrimcilik oynamaya çalışan üyeler tarafından oyuncağa dönmüş canım spor kulübü. 10 nisan 2022 fenerbahçe galatasaray maçı başlığında görüleceği üzere ertesi günü derbi olan bir gecede sözlük dahil sosyal medya ve taraftarlarda üç kuruşluk heyecan dahi kalmadı. ibra mevzusunda kürsüye çıkıp takipçi kasanlar, 5 dakikalığına da olsa ünlü olanlar, kişisel şovlarını yaptılar ve geri çekildiler.

    bu kadar kavga dövüşten ve kişisel şovlardan sonra eşref hamamcıoğlu ve metin öztürk gibi 10 sene önce olsa başkan adaylıkları söz konusu dahi olamayacak tecrübe ve nitelikte başkan adayları kaldı elimizde.

    galatasaray'ın önümüzdeki sene ve akabindeki senelerde yaşayacağı potansiyel başarısızlıklar bu üyelerin işledikleri günahların vebalidir. önümüzdeki 3 senede yaşanacak her türlü başarısızlıktan galatasaray lisesi'nin domine ettiği kibirli ve hamasi genel kurul sorumludur.
  • 7048
    sahipsiz camia. 10 nisan 2022 fenerbahçe galatasaray maçının sonucuna üzülen bir futbolcu, teknik ekip üyesi, yönetim kurulu veya genel kurul üyesi varsa şerefsizim. bunları sorgulayacak hesabını soracak kimse de yok. hepiniz iyi günde galatasaraylı olursunuz anca o zaman cemiyette re re re diye şov yaparsınız, o zaman sosyal medyada futbolcular paylaşım yapar, o zaman teknik heyetten bir kişi çıkıp şöyle oynadık böyle analiz yaptık der. şu an takım 14. ve buna sebep olan herkes kafasını yatağa hiçbir şey olmamış gibi koyacak. maalesef bizim gibi amatör ruhlu taraftarlar için çok acımasız bir camiaya sahip galatasaray.
  • 7049
    kendimi bildim bileli hayatımda olan, isminin geçtiği her yerde sahiplenme duygusu hissettiğim, harcadığım tüm mesailer için pişmanlık duymadığım, başarılı olsa da olmasa da her daim desteklediğim, kendimle özdeşleştirdiğim büyük bir değer benim için. ama bir o kadar da taraftarı olanlar için çok yorucu bir camia.

    adı çok büyük ama ülke gerçeğinden çok uzakta yönetildiğimiz gerçeği değişmiyor maalesef. camia içinde hep elitlik, soyluluk vs. gibi bir hava var. evet demokrasi var ama konu liseli olunca esnek demokrasi var sanki. zümre yönetimi gibi. taraftar aynı, ülke aynı, kurumlar aynı ama camia da aynı. hiç burundan kıl aldırmayan tipler. sanki hep bizim olsun da çamurdan olsun havasındalar.

    nadiren güçlü başkan çıkarsak da( güçsüz daha çok çıkıyor. ), onlarda hep kısıtlı hareket alanı buluyorlar gibi. zaten gideceğiz düşüncesiyle etliye sütlüye karışmadan, genelde fatih terim denk gelirse güçlü, denk gelmezse de nadiren ıkınarak başarı alabiliyorlar. yani benim gözlemim bu. çoğunun dışarı da örneğin, bir trabzon vs. benzeri yönetimi kadar bile ağırlığı olmuyor çoğu kez.

    sonucunda, medyada, federasyonda, siyasi çevrede hep yalnız kalan; büyüklüğüne rağmen çok kolay üstüne gelinebilen, hele bir de galatasaray ağırlığının çok altında başkanı olursa sıradanlaşan bir camiaya dönüşen ülkenin en başarılı kulübü, en güçlü kulubü gibi ilginçlikler olabiliyor. zaten taraftarını kontrol edemez seviyedeyken bir de bu durum taraftarı iyice bölüyor. efsanelerimiz ile hiç iyi ayrılamamamız konusuna girmek istemiyorum bile. son dönemde bu durum gözüme iyice kötü görünmeye başladı diyebilirim.

    türk siyasi, sosyal yapısı ortadayken, futbol sistemsizliği belliyken, rakiplerin tavrı bıktırmışken ve taraftarın aşırılaşması ve bitmeyen hayalci yaklaşımlarına yönetimlerin vasatlığı, ekonominin kısıtlayıcılığı vs. de eklenince iyice karamsar tablo ile karşı karşıya kalan bir camia olmaktan korkuyorum açıkçası. amatör sporların varlığından haberimiz bile yok ki zaten orada başarı kavramına uzak oluşumuz ayrı bir tartışma konusu olur.
  • 7050
    kendi içinde "büyük reset" yaşamadığı ve bu büyük reseti doğru kişiler yapmadığı takdirde sonu kötü olan camia. gitgide vasatlaşıyoruz. eskiden ne zaman vasatlaşsak fatih terim gelip bizi kurtarırdı. fakat bu sefer farklı. bu seferki vasatlaşmada onun da büyük payı var.

    nasıl olur, kim yapar bilmem ama gidişat iyi değil. 14 yıl şampiyonluk bekleyen nesle dönüşeceğiz bu gidişle.
App Store'dan indirin Google Play'den alın