7049
kendimi bildim bileli hayatımda olan, isminin geçtiği her yerde sahiplenme duygusu hissettiğim, harcadığım tüm mesailer için pişmanlık duymadığım, başarılı olsa da olmasa da her daim desteklediğim, kendimle özdeşleştirdiğim büyük bir değer benim için. ama bir o kadar da taraftarı olanlar için çok yorucu bir camia.
adı çok büyük ama ülke gerçeğinden çok uzakta yönetildiğimiz gerçeği değişmiyor maalesef. camia içinde hep elitlik, soyluluk vs. gibi bir hava var. evet demokrasi var ama konu liseli olunca esnek demokrasi var sanki. zümre yönetimi gibi. taraftar aynı, ülke aynı, kurumlar aynı ama camia da aynı. hiç burundan kıl aldırmayan tipler. sanki hep bizim olsun da çamurdan olsun havasındalar.
nadiren güçlü başkan çıkarsak da( güçsüz daha çok çıkıyor. ), onlarda hep kısıtlı hareket alanı buluyorlar gibi. zaten gideceğiz düşüncesiyle etliye sütlüye karışmadan, genelde fatih terim denk gelirse güçlü, denk gelmezse de nadiren ıkınarak başarı alabiliyorlar. yani benim gözlemim bu. çoğunun dışarı da örneğin, bir trabzon vs. benzeri yönetimi kadar bile ağırlığı olmuyor çoğu kez.
sonucunda, medyada, federasyonda, siyasi çevrede hep yalnız kalan; büyüklüğüne rağmen çok kolay üstüne gelinebilen, hele bir de galatasaray ağırlığının çok altında başkanı olursa sıradanlaşan bir camiaya dönüşen ülkenin en başarılı kulübü, en güçlü kulubü gibi ilginçlikler olabiliyor. zaten taraftarını kontrol edemez seviyedeyken bir de bu durum taraftarı iyice bölüyor. efsanelerimiz ile hiç iyi ayrılamamamız konusuna girmek istemiyorum bile. son dönemde bu durum gözüme iyice kötü görünmeye başladı diyebilirim.
türk siyasi, sosyal yapısı ortadayken, futbol sistemsizliği belliyken, rakiplerin tavrı bıktırmışken ve taraftarın aşırılaşması ve bitmeyen hayalci yaklaşımlarına yönetimlerin vasatlığı, ekonominin kısıtlayıcılığı vs. de eklenince iyice karamsar tablo ile karşı karşıya kalan bir camia olmaktan korkuyorum açıkçası. amatör sporların varlığından haberimiz bile yok ki zaten orada başarı kavramına uzak oluşumuz ayrı bir tartışma konusu olur.
adı çok büyük ama ülke gerçeğinden çok uzakta yönetildiğimiz gerçeği değişmiyor maalesef. camia içinde hep elitlik, soyluluk vs. gibi bir hava var. evet demokrasi var ama konu liseli olunca esnek demokrasi var sanki. zümre yönetimi gibi. taraftar aynı, ülke aynı, kurumlar aynı ama camia da aynı. hiç burundan kıl aldırmayan tipler. sanki hep bizim olsun da çamurdan olsun havasındalar.
nadiren güçlü başkan çıkarsak da( güçsüz daha çok çıkıyor. ), onlarda hep kısıtlı hareket alanı buluyorlar gibi. zaten gideceğiz düşüncesiyle etliye sütlüye karışmadan, genelde fatih terim denk gelirse güçlü, denk gelmezse de nadiren ıkınarak başarı alabiliyorlar. yani benim gözlemim bu. çoğunun dışarı da örneğin, bir trabzon vs. benzeri yönetimi kadar bile ağırlığı olmuyor çoğu kez.
sonucunda, medyada, federasyonda, siyasi çevrede hep yalnız kalan; büyüklüğüne rağmen çok kolay üstüne gelinebilen, hele bir de galatasaray ağırlığının çok altında başkanı olursa sıradanlaşan bir camiaya dönüşen ülkenin en başarılı kulübü, en güçlü kulubü gibi ilginçlikler olabiliyor. zaten taraftarını kontrol edemez seviyedeyken bir de bu durum taraftarı iyice bölüyor. efsanelerimiz ile hiç iyi ayrılamamamız konusuna girmek istemiyorum bile. son dönemde bu durum gözüme iyice kötü görünmeye başladı diyebilirim.
türk siyasi, sosyal yapısı ortadayken, futbol sistemsizliği belliyken, rakiplerin tavrı bıktırmışken ve taraftarın aşırılaşması ve bitmeyen hayalci yaklaşımlarına yönetimlerin vasatlığı, ekonominin kısıtlayıcılığı vs. de eklenince iyice karamsar tablo ile karşı karşıya kalan bir camia olmaktan korkuyorum açıkçası. amatör sporların varlığından haberimiz bile yok ki zaten orada başarı kavramına uzak oluşumuz ayrı bir tartışma konusu olur.