• 3677
    başkanı ünal aysal'ın ani bir şekilde görevi bıraktığı, kulübün önde gelen isimleri faruk süren, ali dürüst, haldun üstünel, adnan öztürk'ün tüm ricalara rağmen görevden kaçtığı spor kulübüdür.

    elimde tek bir bilgi yok ama bu isimlerin böyle görevden kaçması bana " bir şey var " dedirtiyor. bu isimlerin bildiği şeyleri genelde biz çok sonra öğreniyoruz ve ortada sanki yine benzeri bir olay var malesef bu olay pek de hayırlı değil gibi. umarım zaman beni paranoyak çıkarır.
  • 3678
    çok fazla şey var canımı sıkan, hani derler ya "nasıl anlatalım şimdi bu golü size" diye, bizdeki de şu sıralar bunun dert versiyonu... tabi ki derdin temelinde de bu takımın top oynamaması var... şu sıralar insanlar çok sinirli, herkes sitemkar, her kafadan başka bir ses çıkıyor. ben de kafamdakileri yazmak istedim. bu sinirle uzun yazıları okuyacak olan çıkar mı bilmiyorum ama ben yazayim belki rahatlarım. here it goes...

    kendimi baya zorluyorum, ancak galatasaray seviyesinde olup da kalıcı bir futbol oynama biçimi, şekli, şeması olmayan bir başka futbol takımı var mı emin olamıyorum. dünyada en büyük takımlardan tutun, küçük, mütevazi takımına kadar artık herkes kalıtsal bir futbol aklına, oynama biçimine sahip olmaya çalışıyor. dönem dönem değişkenlik gösterse de en azından bir zaman zarfı içinde bir takımın nasıl futbol oynadığına dair bir fikriniz vardır. bana göre de kalıcı başarının en temel şartlarından biri budur.

    galatasaray'ın son 15 yılı, bana göre inanılmaz seviyede kaotik, incelemelere tabi tutulması gereken ve hatta tez konusu olabilecek bir dönem. bu süre zarfında hiç küçümsenmeyecek derecede şampiyonluk, başarı hikayeleri ve kısmi avrupa başarıları çıkmış. ancak galatasaray'ın elinde bugün inşa edilmiş, kalıcı olan ne var, ne söyleyebiliriz ben bilmiyorum. tek tek incelendiğinde başarılarımızın tamamına yakınının günlük, yani kısa vadeli başarılar olduğunu reddetmenin pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. lucescu'nun yarısı adını duymadığımız kiralık oyunculardan kurulu şampiyon takımı, gerets'in comeback uzmanı, kimsenin parasını bile alamadığı koca yürekli şampiyon takımı, kalli'nin 6 hafta kala bıraktığı, yerlilerle dolu yönetim-futbolcu-taraftar şampiyon takımı... takımın bugünkü iskeletine-periyoduna gelene kadar yaşadığı bu başarıların, bugün galatasaray'ın oynadığı futbola, düzene, sisteme, temele nasıl bir katkısı vardır söyleyebilecek biri var mı? bugünü geçiyorum, şampiyonluğun yaşandığı seneden sadece 1 sezon sonra oynanan futbolla bir alakasını hatırlayan var mı? hadi günümüze gelelim, yakın tarihin en başarılı hocası terim'in şampiyon yaptığı takımın bugünkü takımla bir ilgisini kurabilen var mı? terim'in üst üste iki sezon yönetip şampiyon yaptığı takımı bile bambaşka top oynattığını da unutmayalım.

    bakın bırakın başarısızlıkları, yakın tarihin en başarılı takımlarının bile üstüne koyamamaktan, bir futbol aklı ve disiplini oluşturamamaktan bahsediyorum. peki nasıl başarısız hocalara, futbolculara, yönetimlere kızıyoruz; başarının devam ettirilemediği dönemlerde de mi aynı roldeki insanlara kızmak mantıklı olan? yoksa bunun hem başarılı hem başarısız dönemlerindeki ortak yönünü bulmak mı? benim çıkarımım şu;

    galatasaray 15 senedir 14 kez teknik direktör değiştirmiş, 12 farklı teknik direktörle çalıştırmış. kimisi şampiyon yapıp gönderilmiş, kimisi sezon içinde sıçıp kovulmuş... bunların içinde takımı 3 sezon üst üste çalıştırabilen bir isim bile yok. ve daha trajik olanıysa bu isimleri alıp bir odaya koysanız bir konu hakkında tartışmalarını isteseniz kan çıkar. birbirinden futbol görüşü, anlayışı, hayat görüşü vs. bakımından tamamen farklı insanlar. oturup düşünüyorum, böyle bir süreçte şu yazının en başından beri tekrarladığım futbol anlayışı, düzeni denen şeyin galatasaray'da yerleşik bir hal alması nasıl mümkün olabilir, işin içinden çıkamıyorum. galatasaray günlük başarılara endekslenmiş bir futbol takımıdır.

    bu kronikleşmiş sorun yüzünden, galatasaray takımın başına getirdiği hiçbir hocaya stabil bir ortam sağlayamıyor. üstelik galatasaray gibi yüksek hedefleri olan ve popüler kültürün bir parçası olan şımarık taraftar profiline sahip bir ortamda ise işler normalin birkaç katı daha zor. biz yıllardır her yeni gelen teknik direktörden parçalarının bir kısmı kaybolmuş, çoğu yanlış yerleştirilmiş bir puzzle'ı çözmesini istiyoruz ve önüne birkaç hafta içinde tükenecek bir kum saati koyuyoruz. bir kez, sadece bir kez bile yarısı önceden tamamlanmış, tüm parçaların kutusunda olduğu ve kapakta asıl resmin açıkça gözüktüğü bir senaryoda teknik adam görevlendirdiğimizi hatırlamıyorum. fatih terim gibi bu kulübün ve ülkenin, futbolcuların, taraftarın ne istediğini iyi bilen bir isim dışında; çoğunlukla da yabancı teknik direktörlerin başarısız olması bana göre hiç sürpriz değil bu yüzden.

    lucescu defansif futbol oynatıyor diye sevilmez gönderilir.
    gerets "takıma taç atmayı bile öğretemiyor" diye başkan tarafından gönderilir.
    rijkaard mustafa sarp ve barış özbek'le total futbol oynatamadı diye yerden yere vurulur, 4-3-3'ün bu ülkede oynatılamayacağı nutuk edilerek şutlanır.
    mancini şanslı bir kariyere sahip tazminat avcısıdır, korkaktır, hiçbir zaman sevilmez, gider.
    prandelli italya'nın dışına çıkmamış bir futbol cahilidir. ekim ayındayız hala takıma top oynatamamıştır. umarız yakında gidecektir.

    bu ülkeyi ve bizim kulübü bu kadar özel yapan ne var bilmiyorum ama bu takımı güzel yönetememişlerdir. biz hep çözüm olarak bunların kıçına teneke bağlayıp yerlerine yenisini bulmayı seçtik. her seferinde daha da sabırsızca hem de. dikkat edin, yazdığım isimler sırayla daha da kısa süre görev almışlardır. bugüne geldiğimizde, yine bir başka hocayı kovup yerine başkasını getirmeyi hedefliyoruz. çözüm buymuş. hay allah, yıllardır bunu nasıl düşünemedik! hemen yenisini getirin de onu da en geç sene sonu kovarız, rahatlarız...

    galatasaray taraftarı çok garip. eminim hepsi kendi yöntemleriyle galatasaray'ı seviyor. buna bir şey diyemem. ama taraftarlıkla-futbol yorumculuğu arasında gidip gelen çok sayıda insan görüyorum. "ben demiştim" demek için pusuya yatan, galatasaray'ın hangi taktikle ve oyuncularla daha iyi oynayabileceğini söyleyenler. insanların bu konuda fikirlerinin olması da, bunları paylaşmaları da son derece doğal. ancak iş öyle bir boyuta geliyor ki, bazı arkadaşlar profesyonelce bu işten para kazanıyormuş gibi hırsa bürünüyor. bakın, bu işten para kazanan bir teknik direktör var başımızda, onun yaptıklarını sorgulayarak, yorumlayarak, eleştirerek para kazanan gazeteciler var ayrıca. bizim burada bu rollere bürünmemiz ise ego mastürbasyonundan başka bir şey olmuyor. eğer bir gün burada yazdıkları üzerine bir telefon alıp iş bulanlar olursa lütfen söylesinler olaya bakışım değişir o zaman.

    dediğim gibi, galatasaray taraftarı çok garip. burada akıl almaz şeyler okuyorum. mesela biri çıkıp "ben galatasaray'ı prandelli'den iyi tanıyorum çünkü x senedir her maçını izliyorum" e bu ne şimdi? ne denir bu arkadaşlara? şimdi seni alsak bambaşka bir ülkenin takımının başına geçirsek, sen de kafandaki futbola anlayışına göre bir takım çıkartsan sahaya, taraftarlar da seni bizim burda böyle oynanmaz, biz senden daha iyi biliriz dese ne düşünürsün amk? valla hocalara sabretmek belki zor iş ama size sabretmekten daha zor değil, emin olun...

    belki bu gelip giden hocaların üst üste koyduğunuzda milyon tane yanlışı olmuştur. fakat bizim bu adamların her birine sunduğumuz sağlıksız, düzensiz ortamlarda bu kadar kısa sürelerde en üst seviyede futbol oynatmalarını ve başarıya ulaşmalarını beklememiz hepsinden yanlış bana göre. adı üstünde "yabancı" bir hoca getirdiğinizde takıma ve camiaya olan yabancılığını ilk aşamada gidermesi, ülkedeki düzene ayak uydurması, takıma en uygun taktiği ve anlayışı bulması, bunu zamanla oturtması ve sonuçlar alması zaten doğallıyla bir süreç gerektirirken bunu bir de galatasaray gibi 404 system not found error gibi bir takımda yapmak ekstra bir süreç de gerektiriyor. bizim insana göre birine süre vermek 2 hafta, hadi bilemedin 1 ay. sonuçlar gelmediyse hemen kıça teneke bağlama timi ortalığa çıkıyor ve ağızdan tükürükler saçarak vuruyor da vuruyor. nereye kadar gideceğiz bakalım. galatasaray'ın kronikleşmiş sorunlarını yok sayıp, bunu körükleme yolunu seçen ve çözüm buldum sanarak aslında sorunu daha da büyütenler sayesinde buralara geldik. denizli gelsin 4. yıldızı kesin takar diyorlar mesela. takmasına takar çünkü adaptasyon sürecini en az yaşayacak isimlerden biri piyasada. sonra en fazla bi sezon daha kalır ve artık emekli olur, peki bizim elimizde ne kalır? bu dediğimiz şeyi 5 sene önce beşiktaş'ta yaptı çünkü, sonra gitti ne oldu beşiktaş'a? biz gideriz yeni bi hoca buluruz sonra onu da kovarız bir güzel değil mi? sonra da belki terim gelir kurtarmak için, tabi hala hayattaysa...

    kısır döngüye soktuk kendimizi. bir sene daha şampiyon olmak için galatasaray'ın önündeki seneleri çöpe atmasından rahatsız olmayacaklar var. belki istediğiniz olur yakında hoca gider ama yerine gelecek her kimse sizin istediğiniz futbolu ve takımı oynatır sanıyorsanız biraz komik olur. onun da ağzına sıçmak için bekleyeceğiz hepimiz. onun da kıçına teneke bağlayacağız sonunda. bu davranış biçimiyle sonumuz iç açıcı değil. şampiyonlukların yıllardır bize bir bok katmadığını anlattım, belki biraz fazla şey anlattım sıkıldınız bıraktınız ama keşke şu anlık, fevri hareketlerle iş yapmanın galatasaray'a kötülük yaptığını anlasak artık. 1 şampiyonluk için 10 seneyi daha harcamak yerine biraz daha sabredip, bekleyip geleceğimizi kurtarsak bizden mutlusu olmayacak, inanın...
  • 3680
    100üncü entrymi buraya yazmak istedim..türkiyenin sadece spor alanında değil tüm alanlarda en büyük oluşumu bence..gerek tarihiyle gerek kültürüyle gerekse başarılarıya türkiyenin batıya açılan penceresi oldu..ama bu kadar büyük olmak beraberinde büyük sorunları da getirmeyecek miydi,meyve veren ağaç taşlanmayacak mıydı..hem de nasıl taşlanma fransız vatan hainliği mi kaldı,abdullah öcalan içerikli komplo teorileri mi kaldı,ne süper(!) finaller ne konuşturulmayan hocalar geldi geçti..görüyorum ki hala kaşımaya devam ediyorlar..basın bir yandan sneijder parasını alamıyormuş,solunumunu oksijenle değil de tüp gazıyla gerçekleştiren zat-ı muhterem bir yandan ünal aysalla uğraşıyor...

    peki bize ne düşüyor.sahip çıkmak..burda 25 milyon adamız bu büyük oluşum böyle kolay batamaz,battırmayız..burda birbirimizle didişmeyeceğiz tabiki gidip adam akıllı mücadelemizi vereceğiz..bu lağımdan kurtulmak için ne yapmak gerekiyor bilmiyorum ama ben ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırım,ya siz ??
  • 3686
    2 sene boyunca cok ama cok kotu yonetildi. yanlis transferler, korkunc harcamalar, yok yere sisen bir kadro, plansizlik, akilsizlik vesaire... yazin gelecege bakinca aysal'in sezonu tamamlayacagi ve bu yonetim anlayisinin sezonu fiyaskoyla bitirecegi, sonuc olarak da galatasaray'in yine revizyon-vari bir donemece girecegi gorunuyordu. tabi aniden secim gelince gelecek de degisti.

    galatasaray'in onu simdi aciliyor. teknik direktorle yollari ayirmayacagini soyleyen, biraz tutucu -ki bu denli acilip sacilmis kulup icin cok gerekli- bir baskan adayi var. iyi bir ekibi var. formulu bilen, elini tasin altina sokan albayrak ve durust gibi yoneticiler var.

    buradaki ulemalarin bok attigi prandelli muthis adamis kendini. yasiyor, istiyor, cabaliyor. kadronun muhendisligi tamamen komedi seviyesinde, 35 tane oyuncu prandelli'nin eline verilmis, kimilerinin zorla kadro disi kalmasi istenmis, son gun eline iki yabanci oyuncu daha tutusturulmus. prandelli bu ortamda dogruyu bulmak icin ugrasiyor. nice sezonlar galatasaray benzerini yasadi, hadi eskiler hatirlanmaz, 3 sene oncesi de mi unutuldu? fenerbahce derbisine kadar ne yaptigi belli olmayan, eboue'nin sag icte, sol kanatta denendigi galatasaray'i hatirlamiyor musunuz? prandelli deniyor. bulacak. yeniden soyleyeyim, prandelli iyi bir teknik direktor. ve su ana dek yeni gelmis yabanci bir teknik direktor icin gayet iyi bir performans gosteriyor.

    sneijder formda, melo'nun standardi belli, chedjou cikista. tarik cok iyi bir alternatif. bok attiginiz veysel dahi bir tarafini yirtiyor sahada. sneijder veysel'le kutluyor macin sonunda galibiyeti. galatasaray'in transfere de ihtiyaci filan yok bu sene. sadece eldeki cibanbaslarini gonderecek ve paslanmislari isleyecek o kadar. hamit donecek, pandev form tutacak. eboue'si sabri'si engin'i gidecek, ne idugu belirsiz endogan, umut gundogan, furkan ozcal gibileri ve muzmin sakat gokhan zan ve aydin yilmaz iskartaya cikacak. florya'nin da ahengi artacak, afra tafra bitecek.

    olacak bunlarin hepsi, musterih olun. ama daha onemlisi izin verin. galatasaray taraftarina su donemde dusen takimi motive etmek, yuhalamak degil. zira su an en zayif halka israrla sahada her seyini veren oyuncusunu yuhalayan, teknik direktorunun ekim ayindan istifasini isteyen, arsiz ve doyumsuz taraftar.

    sampiyon galatasaray.
  • 3687
    zenginin malı züğürdün çenesini yorar durumu gibi uzun bir süredir görsel ve yazılı basında sürekli galatasarayın mali durumu konuşulmakta battığımız ve batacağımız söylenmekte. artık bu haberlerden gerçekten gına geldi. halka açık bir şirket aleyhinde bu kadar olumsuz haber yapılmasının hukuki bir sorumluluğu olmalı. mali durumları bizi aratmayan diğer büyük istanbul kulüpleri neden gözardı ediliyor. bu yüzden ilahi adaleti kısa süre içinde göreceğiz gibi geliyor.
  • 3688
    (bkz: zaferler senin ruhunda var)

    (bkz: #1581395) şu yazdığım entry'de 'maçı izlememe gerek yok' dedim bu entry'le de o sözü yemiş olacağım. heyecan sardı yine dört bir yanımı, gel de izleme şimdi. 2010-2011 sezonu nda bütün maçlarını 90 dakika izleyen biri olarak bu zamanda galatasaraya küsmek olmaz. inançsızlık hiç olmaz. tribünden 11 tane taraftar bile o formayı giyip bu maça * çıksa desteğimizi esirgemeyiz.

    sonuç olarak galatasaray'ın olduğu yerde umut vardır mottosuyla maçı heyecanla beklemekteyim.
  • 3691
    kendisi hakkında torunlarımızın "zamanında galatasaray diye bir kulüp varmış, türkiye'nin en iyisiymiş, avrupada kupa kaldırmış v.b." şekilde konuşma ihtimalinden korkmaya başladığım kulüptür.

    taraftar dağılmış, yöneticiler bölünmüş, takım gayesini kaybetmiş, ülkeyi yönetenler ateş-güneş olayında olduğu gibi bi yolunu bulup takımı ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. borçlar hep vardı ama bu kadar umutsuzluk hiç olmamıştır herhalde.

    ben de dahil galatasaraylıyım diyen herkes sadece almayı biliyoruz. tarihi, o zamankilerin fedakarlılıklarını geçmişte bırakalım, şu ana bakalım. başkanından galatasaraylı spor yorumcusuna herkes galatasaraydan alıyor, bir şey veren verdiğinden fazlasını almaya çalışıyor, hatta vermeyen de almaya çalışıyor. dışarıdan bize saldırıldıkça biz içerideki kavgamızı kızıştırıyoruz.

    karamsarlık için özür dilerim... sağlıcakla...
  • 3694
    insanlar ölür,efsaneler ölür,sporcular ölür,teknik adamlar ölür hatta taraftarlar ölür ama şaklabanlar ve düşmanlar ölmez.

    5 maç kayıp edebilirsin hatta farkta yiyebilirsin, önemli olan ne ? maç kazanmak mı, yoksa gelecek için çocuklara bir miras bırakmak mı,

    yarın 10 maç üst üste kazandığın zaman hiç kimse dönüp geriye bakmaz, vay biz bunları mı dedik demez.

    bazen her şey 2 pozisyona bağlı, bazen hakemin 2 dudağındaki düdüğe, herkes kendi kaderini kendisi çizer.

    bizde kendi kaderimizi kendimiz çizmeliyiz, boşuna dememişler ! öfke ile kalkan, zarar ile oturur.

    neden böyle bir düşünceye kapıldım, medya değil o büyük başlar galatasaray'ın dik duruşuna operasyon yaptı.

    ufak ama benim için değeri çok büyük olan örnekler;

    -twitter yasaklandı, biz sessiz kalmadık.

    -berkin elvan öldürüldü, biz sessiz kalmadık.

    -gezi direndi, biz sessiz kalmadık.

    birileri başımızı eğmeye çalıştıkca, biz hep dik durduk.

    arkadaşlar, dik durun, destek çıkın.

    dün fatih terim'i milli takıma davet edenler, bugün yeniden galatasaray'a yollamaya çalışıyor.

    galatasaray kimsenin ama kimsenin oyuncağı değildir. kaderimizi kendimiz çizeriz, çizmeliyiz. maç skoruna endeksli olmamalıyız.

    bu operasyon aslında tt arena açılışında başladı, 3 temmuz şike sürecinde külübümüzün duruşu ve dönemin başkanı aysal'ın söylemleri ile yaraya iyice tuz bastı.

    eğer en kötü gün bugünse, daha çok destek olmalıyız çünkü birlikten güç doğar, galatasaray'ın buna ihtiyaçı var.
  • 3695
    seçim öncesi hiçbir şey yazmak istemedim. zaten uzun süredir de bir şey yazmıyorum. hayal kırıklığı yaşamaya alıştık ne de olsa. 3 sene önce ünal aysal geldiğinde ne kadar da olumlu bakmıştım konuşmalarına. burada da yazdım, sermaye artırımını yazdım, sportif aş ile ilgili bir sürü şey karaladım. atılan her adımı konuyla ilgisi hiç olmayan insanlara bile anlatabilecek kadar basit yazmaya çalıştım her şeyi. atılan her adımda, oturup galatasaray'ın gelecek mali durumunu kafamda çıkardım. bugün geriye dönüp baktığımda benim kurduğum planladığım galatasaray mali yapısıyla alakalı hiçbir şeyin gerçekleşmediğini gördüm. bütün sağlanan gelirlerin, galatasaray'ın geleceğine değil cari harcamalara gittiğini görüyorum ve üzülüyorum. ve bunun karşılığında elimizde kalan kocaman bir hiç. son 1.5 sezondur yapılanları hiçbir akıl izan sahibi mantıkla açıklayamıyor.

    en basitinden 2 kere sermaye artırımı yapıldı. toplam giren fon sportif a.ş'ye 260 milyon tl. kulübün sporcu ve teknik kadro maliyeti 2012 sezonunda 137 milyonken 2014 sezon sonu itibarıyla bu rakam 246 milyon tl olmuş durumda. bakın sadece yıllık futbol takımının sporcu ve teknik kadro ücretlerinden bahsediyorum. geçen sene 246 milyon tl sadece maaş ödenmiş sporculara ve teknik kadroya. buna bir de hiç verim alınamayan, neden alındığı belli olmayan futbolculara ödenen bonservis bedellerini de ekleyin ve sermaye artırımından gelen fonun nereye harcandığını görün. şu anda galatasaray'da 41 futbolcu var. eboue hala bu takımdan maaş almaya devam ediyor mesela.

    ya rakamları euro olarak yazınca belli olmuyor belki etkisi, şöyle örnek vereyim; selçuk inan'ın bu sene kulüpten alacağı ücret 2.750 bin euro, maç başına 25 bin euro. 30 maç yaparsa 750 bin euro. toplamı 3.500 bin euro. bu selçuk inan'ın kazanacağı para. bunun bir de kulübe gelir vergisi yükümlülüğünü koyalım üstüne. 525 bin euro. toplam 4.025 bin euro. tl olarak bakalım buna 4.025 x 2,80 = 11.270 bin tl. sadece selçuk inan 11 milyon tl'ye malolacak bu sene kulübe. geçen sene aldığı da 9 milyon tl olsun hadi. abicim engin baytar en son ne zaman oynadı bu takımda? yiğit gökoğlan?

    son 2 haftalık süreçte, seçim de biraz baskın olduğu için, cumartesi pazar günleri elimde sürekli sportif a.ş'nin, kulübün, diğer şirketlerin ve gs kulübünün konsolide olarak mali tabloları var. artık geceleri bile rüyama giriyor rakamlar.* size o zaman üzülerek bir bilgi vereyim. önümüzdeki sene* avrupa'ya gidemeyeceğiz galatasaray olarak.* ha imkansız değil tabi ki. bu sezon galatasaray 71 milyon euro üzerinde kar ederse(u: gs store'un kulübe satışından gelen 88 milyon tl malesef dikkate alınmıyor hesaplamalarda. ) gidebiliriz ama ilk 3 aylık dönemde dahi 17 milyon euro zararı var galatasaray'ın.

    galatasaray'ın derdi gelir değil. şirket birleşmesinden sonra en büyük giderlerinden, havadan yapılan kar payı ödemelerinden de kurtuldu galatasaray. ama şu son 1.5 sezondur alınan topçular, ödenen bonservisler, menajerlik ücretleri, kadrodışı kalıp hala para alan topçular vs. vs. vs. sinirden kendimi kesicem artık. bir insan hepi topu 1.5 sezon, hepitopu 1 sene içerisinde nasıl bu kadar hatayı arka arkaya yapar ve yaptığı her hata milyonlarca euroluk zarara neden olur. akıl alır gibi değil gerçekten.

    cumartesi seçimi kazanan ekip de, seçimi kaybeden ekip de bu durumdan haberdardı. son mali tablolar iki tarafın da elindeydi. üzüntüm şu ki, avrupa'ya gidemediğimizde, kabak o günkü yönetimin başına patlayacak. ama bu seçime giren iki taraf da, mayıs 2015'te seçimi kazanacak olan ekip de asıl suçlunun kim olduğunu bilecek. bunu taraftara anlatabilecekler mi bilmiyorum.
  • 3698
    19.kez lig şampiyonu , 15 kez türkiye kupası sahibi , uefa ve super kupayı kazanan , 'türk olmayan takımları yenmek' amacıyla kurulmuş , sayısız branşta ülkemizi onurlandırmış gururlandırmış , ezeli rakiplerinin her zaman gıptayla baktığı ve hiç bir zaman galatasaray gibi olamayacaklarını bildiği , muhteşem kültüre sahip , her zaman kalbimizin baş köşesinde kombinesi olan , ilklerin ve enlerin takımı kısaca bizim takımdır.

    kalbimdeki genel tanım budur fakat galatasaray ismini duyduğumda aklıma hep bir anım gelir onu anlatacağım. çocuktuk, 13 yaşımda ilk maçıma gitmiştim, ali sami yen yeni açık. babam fazladan bilet almıştı abim için fakat abim pek futbolla ilgili değildi ve o gün arkadaşlarıyla takılacağından gelememişti. babam da amcamı aradı ve benim fenerli kuzenimin gelip gelemeyeceğini sordu. kuzenimi yolladı ve maça gittik. anadolu yakasında oturan bir aile olarak hayatımda ilk defa mecidiyeköy'e o gün gittim. akçaabat sebatspor maçıydı. mecidiyeköy'e girdiğimizde her yerde şapka satan dayılar amcalar vardı. ulan o zaman da klübe katkısı olur mu olmaz mı bilmiyorduk yolda sokakta ne görsem aldırmıştım babama. babam da ayrı bir saf git store'dan aldır. belki de onun da öyle işine geldi. klasik yeni açık kısmından girdi. çık kadar yere o kadar insanın nasıl sığdığını hala anlamış değildim. yukarı çıktık ve stad. 2004 yıllarını herkes bilir feneri 5 1 yenmemiz dışında olumlu bir şey yok. uefa kupasını almışsın, avrupa da çeyrek final oynamışsın ve nasıl ve ne şekilde böyle batıyorsun şu yaşıma geldim hala anlamadım. kuzenimle klasik ufak çocuk muhabbetleri, ''bizim takım sizinkinden iyi'', ''avrupa'da sıfırsınız'' gibi muhabbetlere yelken açtık. maça girdik ve çıktık koltukların bir kısmı vardı bir kısmı yoktu. ona çok şaşırmıştım. koskoca galatasaray takımının stadında koltuklar var ve yok arasında. tam emin olmamakla beraber yönetim istifa muhabbetinden söküp atılmış olabilirler. maç başlamıştı ve büyük üstünlükle maçı almıştık. ümit karan atmıştı bir golü de. bu anımdaki can alıcı noktaya geldik. o sıralar fatih akyel'in galatasaray'a dönme olayları dolaşıyordu. gazetelerde, tv programında hep muhabbetleri geçiyordu. maça ben babam kuzenim gittik ama orada yeni açığın kombineli biri olduğunu düşündüğüm bir abimiz de yanımızdaydı. tüm maç boyunca bize galatasaray'la ilgili şeyler anlattı. güzel güzel muhabbet döndü. tabi 1'inci dakikadan itibaren taraftarlar '' bu forma kutsaldır, bu formayı herkes giyemez. fatih akyeli istemiyoruz evlat evlat dinlemiyoruz !'' diye bağırıyorlardı. biz de bağırıyorduk kuzenle. tabi ben de o zamanın efsane kartları vardı. dört büyüklerin de olan aslan - kartal - serç- trabzonun ne olduğunu unuttum. rengarenk kartlar biriktirirdik ve oyuncuların fotoları olurdu ve karakterleri olurdu, canavarımsı şekilde. fatih akyeli de oradan biliyorum ayrıca uefa kadrosunda da olduğunu, süper kupada olduğunu. abi bana o gün söyledi fenerbahçe'de oynadığını ve ardından ''galatasaray'ı bir kere sattın mı dünya'yı kurtarsan o formayı bir daha giyemezsin'' dedi. bu söz ben ve kuzenimi çok etkilemişti. babamın ve benim zorumla içinde kalmış olan galatasaray'lılığı kuzenime uzun vadede sağladık. şuan çok iyi bir galatasaray'lı kuzene sahibim. aramızda olan en güzel makara da ''benim uefa kupam var senin yok'' muhabbetidir. kısaca o gün galatasaray'ı kalbimde tam olarak hissetmiştim ve o abinin sözlerinden en aklımda kalan cümle hep bu olmuştur. bu da böyle bir anımdır sözlük.
  • 3699
    hani şöyle bir tabir var ya: çocukluk aşkı diye, iste çocukluk aşkıdır galatasaray. hangi birimiz o forma için ölmeyiz ki? hangimizin ışıklarda beklerken sarıyla kırmızıyı görünce yüzümüze gülümseme gelmez ki? hangimiz onun için ağlamadı ki, hangimiz onun için sesi kısılana kadar bağırmadı ki? en kötü zamanlarında bile bile hangimiz ona küse bildik ki?
App Store'dan indirin Google Play'den alın