• 326
    öyle büyüktür ki 300 milyonlara dayanan borcuna rağmen, senelerdir yapılamamış bir stadı olmasına rağmen, ülkesinin tarafsız! medyasına rağmen, el attığı her işe çomak sokmaya çalışan gani gani insanlar olmasına rağmen, galatasaray'ı başarılı görmeye dayanamayan muhaliflere rağmen, ezeli rakibinin yarısı kadar kombine, forma, store ürünü satamamasına rağmen, futbol takımının şampiyonlar ligine katılamamış hatta uefa avrupa ligine bile 2 ön eleme 1 playoff oynayarak katılacak olmasına rağmen frank rijkaard gibi bir teknik direktör, elano-keita gibi oyuncular getirebilmekte, başka takımların düşünü kuramayacağı başarıları yakalayabilmektedir.
  • 327
    ''söyleyin sevgilim nerede? sevdiğimi verin bana istanbul sokakları.''

    belki de son nokta oldu... dile kolay 10 yıl! evet dile çok kolay. uefa ve super kupa ile duble idi o sene. koskoca 14 yıl da dile kolaydı... çok bekledik, çok sevdik. net ve yalın söylemek gerekirse, sarı-kırmızı renklere aşık her vücud nihayetinde huzuru buluyor. hani efsaneler vardır, hiçbir zaman dipte kalmazlar. her cengaver'in zamanla bir düşüşü olsa bile, kalkışı da bir o kadar ağır ve oturaklıdır. zirveye oynayan, yüzyıllarca tepede bulunan her devlet yıkıldı! roma, osmanlı, muhtemelen çok uzun yıllar sonra amerika da... nottingham forest, leeds, unutulan milli takımlar ve o eskide kalan krallar! gol kralları. şimdi düşününce yüzümde oluşan hafif ve masum tebessümü sezebiliyorum. her şey unutulur, biter, ya da iyi bir kalem sayesinde tarih olur, okuruz.

    fakat bir şey var ki; artık sağ elim kalbimin üzerinde büyük bir huzur ile bekleyebiliyorum. hiç olmadığım kadar heyecanlı ve bir o kadar da sabırsızlanarak bekliyorum. içim o kadar rahat ki anlatılamaz. her şey eksiksiz, olabildiğince olgun ve olması gerektiği gibi. ağır ağır düşmüştük, sarsa sarsa kalkacağız! inanç ile de pek bir ilgisi yok. 2000 yılından beri hangimiz bir gram taviz verebildi bu inançtan. veremedik! veremeyiz! piyasadan çekip aldığınız teknolojinin son ürünü olan yep yeni bir aletin düğmesine basarsınız çalışır. işte bu sebeple çalışacağız. hiçbir aksi neden görmüyorum ki başarısızlık adına. bu yapının aksaması şaka gibi olur gerçekten. bunun yanı sıra düğmeye basılır basılmaz rayında giden tren gibi sürekli aynı istikamette gitmeliyiz. yineliyorum; hiçbir aksi neden göremiyorum başarısızlık adına. üst kademe elini taşın altına son iki senedir koyuyor. şimdi sıra futbolcularımız ve biz olan taraftarda.

    bu kadar rahat ve bilinçli bir sezon öncesi yaşadığımı hiç hatırlayamıyorum. artık biliyorum. biz geliyoruz! galatasaray geliyor! bu saatten sonra çizgiyi koruyabilmek ne kadar önemliyse, başarıyı tadabilmek bu durumu perçinleyebilecek en nitelikli artımız olacaktır. günler bir bir geçerken kavuşuyoruz ligimize ve takımlarımıza. fakat herkesin sevdiceği ayrı, herkesin renkleri farklı. benimkisi ise mecidiyeköy'de, nevizade'de, istiklalde.

    evet belki de uzun yıllar boyunca gelebileceğimiz son noktamız. aklı başında her insan, 4 sene öncesi ile günümüzü kıyaslasa işin içinden çıkamaz.
  • 333
    ne zaman taraftarı olmaya başladığımı hatırlamadığım takım. 7 sülalem galatasaray'lı. başka bir takım tutmama imkan yokmuş zaten. aksini düşünüyorum da ya ailem fenerli olsaydı? bu eziyeti bana reva görseydi? kendime göre mantıklı da bir insanım naçizane. ne zaman feneri bırakıp galatasaray'lı olurdum bilmiyorum. çok şükür galatasaray'lıyım. ekranda sarı ile kırmızının tonlarını görünce ferahlayan bir insanım. bunaldığım zamanlarda sarı-kırmızıya bakar rahatlarım. şu ana kadar hiç bir halt yiyemediğim değersiz hayatımdaki tek güzellik galatasaray...
  • 334
    bir insan sevgilisini her gördüğünde heyecanlanabilir mi ?
    başlarda flört falan kalpler güm güm . ee sonra ?
    iki yıllık ilişkinle buluşacağın zaman onu gördüğünde yine kalbin deli gibi çarpıyor mu ? ya 30 yıllık eşini işten geldiğinde gördüğün zaman ?

    kadıköyde fenerden 4 yedikten 4 gün sonra 4 gün boyunca ne gazete okumuş ne televizyon açmış bi insan olarak kimsenin umrunda olmadığı arkadaşlarımın yapılan planları bozup da gittiğim için tavır koyduğu türkiye kupası maçını kahve de -içerisi sigara dumanı diye o soğukta tek başıma dışarda- izlerken takımım sarı kırmızı parçalı formasıyla tünelden çıktığında kalbimin kim bilir kaçıncı kez sevgiliyi ilk defa görür gibi çarpmasının açıklaması nedir?

    galatasaray hayattır.
  • 336
    insan ağlar. üzülür ağlar, sevinir ağlar, canı yanar ağlar, kalbi kırılır ağlar. ama o insanı gururdan ağlatır. üzdüğü zamanlarda olur tabii ama öyle bir bağlılıktır ki asla arkanı dönemezsin hatta daha da çok bağlanırsın. öyle kıymetlidir kı kıyamazsın. en dara düştüğün anda en umutsuz olduğun anda renklerini görmek ferahlatır. öyle bir sevgilidir ki asla terkedemezsin ve öyle bir sevdadır ki ne kadar uğraşsan da kelimelere sığdıramazsın.
  • 339
    biriciğimizdir, namını dört bir yana salmış renklerimizdir. avrupa'nın göbeğinde matruşka satılan bir dükkanın rafını dünyaca ünlü spor kulüplerine ve milli takımlara ayırmışlar. şöyle bir bakınca türkiye'den bir tek galatasaray'ı görüyoruz raflarda.
    http://img14.imageshack.us/img14/6864/matruska.jpg

    (bkz: galatasaray türkiye'dir)
    (bkz: türkiye denince aklıma gelen tek şey galatasaray)
  • 340
    31 ağustos 2009 ankaraspor galatasaray maçına gidemeyeceği için üzülen kişiyi, fikstür çekildiği gün aranılan maça götürme sözünü yerine getirme vakti geldi denilen ,sonrasında bayramdan önce gelme ihtimalim yok cevabıyla umutsuzluğa düşüren kişinin -aylardır görülmeyen çok özlenmiş kişinin- maçtan bir gün önce ankarada olacağını öğrendiği ilk anda, beni maça götürür o zaman,maça gidiyoruz o zaman dedirtmiş,havalara uçurtmuş,sadece ufacık bir umutla tüm ruh halini değiştirmiş mutluluk kaynağıdır.
    hevesim kursağımda kalmazsa futbol takımının ilk golüne,ilk galibiyetine şahit olacağımdır.

    edit:hevesimi kursağımda bırakanlara inat, i.melih gökçek denen adama inat, şehrin dışına stad yapanlara inat seviyorum seni galatasaray..
  • 343
    dün gece iş yerinde patronla tartışmama neden olmuş canım takımım. şöyleki;

    müşteri - bakar mısınız? bu 2 tişörtten hangisini almamı önerirsiniz? ( parçalı formamızın kırmızısına inanılmaz benzeyen bir renk ve siyah renk)

    ben - beyefendi galatasaraylı mısınız?

    müşteri - (gülerek) evet.

    ben - o zaman kesinlikle bunu öneriyorum. (kırmızıyı göstererek)

    bu sırada fanatik fenerbahçeli müdürüm arkamda olan biteni izleyip dinliyormuş benim haberim yok. müşteri yanımdan ayrıldıktan sonra kenara çekip bir konuşma yaptı. neden müşterilerle bu kadar samimi konuşuyorsun, takım fanatizminin bu işyeriyle alakası ne sıheee sıhee sıheee şeklinde dır dır konuştu. patrondur birşey diyemezsin durumuna birazcıkta olsun düşmemek için. sadece beyefendiye yakışanı giydirmek istedim bu yüzden sordum şeklinde bir cevap vererek yanından ayrıldım.

    ah be galatasaray sen nelere kadirsin.
  • 347
    şu an manisa’da bir otel odasında yazıyorum bu yazıyı. nerden aklıma geldi bu yazıyı yazmak ben de bilmiyorum açıkçası. bilmiyorum. 5 haftadır istanbul’dan, dolayısyla da takımdan, tribünden uzak kaldığım için duygularım depreşmiş olabilir.

    bilenler bilir galatasaray sevgimi. sevgi sözcüğü yetersiz kalabilir belki. tutku doğru kelime mi? belki değil. ama en yakını bu sanırım. chuck palahniuk’u da andık bu arada

    doğduğum andan bu yana galatasaraylıyım dersem yalan olur. babamın pazardan aldığı 3 numaralı bir formam vardı ufacık tefecikken. sırf renkleri güzel diye seviyordum o dönem. ilkokul beşinci sınıfta başladı taraftarlığım. ilk gittiğim maç 2000 – 2001 sezonunda şampiyonluğu kaybettiğimiz ankaragücü maçıydı. 2-1 yenildiğimiz okan’ın kırmızı yediği maç. ağladığımı hatırlıyorum maç sonunda. hayatımda 3 kez ağlamışımdır maç uğruna. diğerlerine de geleceğim.

    sene 2000. malum sene. işte kupayı kazandığımızda çok öyle aman aman bir tepki vermemiştim. daha 11 yaşındaydım. şu an olursa (inşallah) neler yapabileceğimi hayal bile edemiyorum. ama süper kupa’yı aldığımızda çok sevinmiştim. babamla tura çıkmıştık bağdat caddesi’nde. güzel zamanlardı. uefa kupası finalinde giydiğimiz beyaz formanın aynısı vardı o dönem bende. hatta yine bilenler bilir, 3 sene boyunca her beden dersinde giyerdim. artık insanlara gına gelmişti. kaybolduğu için içim acıyor hala. 8 adet gs formam oldu 4’ü kayıp.

    büyüdüm her geçen gün. gs tutkum da büyüdü benle beraber. özhan canaydın dönemi. 6-0’lık maç ağladığım ikinci maçtır. o maçı yine babamla bir kahvede izledik. skor 4-0’ken halime dayanamayan peder bey, alıp götürmüştü beni o kahveden. eve yürürken gooooool seslerinden beşinci golü anladım. eve dönüp annem kapıyı açıp 6 oldu dediğinde ise koyvermişim. saatlerce ağladım. ertesi gün okula gitmek istemedim doğal olarak. okulda en galatasaraylı olarak anılan kişiydim. çok zor bir gündü diyorum, fazla detaya girersem kötü olacak.

    bu esnada ağladığım bir maç daha aklıma geldi. aynı sene içeride 1-0 yenildiğimiz bir bjk maçı vardı. o maçın sonunda sinir krizleri geçirmişim. ben hatırlamıyorum ama babamla kavga falan etmişiz ben kendimi çok parçaladım diye. ulan özhan canaydın, neler çektirmişsin bana sen.

    yine boktan geçen 2 sezon daha falan derken arada feneri 5-1 yendiğiimiz kupa finali vardı güzel olarak sayabileceğim. 6-0’ın acısını o gün çıkarmıştım. okula formayla gittiğim için disipline gittiydim ama kimin umrunda. böyle acayip bir sevgi benimkisi.

    ağladığım son maç 2006’daki meşhur 16 dakikalık maç. öss’ye hazırlanıyorum o sene. o son 16 dakika evde o dönem digiturk olmadığından radyo başında gözyaşlarım aka aka, bir yandan da stresimi atmak için fizik yaprak testleri çözerek geçti. (mantığıma koyayım.) o yaprak test hakikadan gözyaşlarıyla bulanmıştı. ama o son düdükten sonra öss falan hepsi hikaye tabi. şampiyonuz oğlummm!!!!!

    hiçbir galatasaraylı futbolcuya öfke duymadım üstündeki formadan dolayı. sabri dahil hatta gelmiş geçmiş, takımda oynamış nefret ettiğim tek adam vardır. emre belözoğlu. çok severdim çocukluğumda. idol gibi bir şeydi gözümde. ingiltere’de, italya’da oynarken, herkesin eleştirdiği dönemde bile savunurdum kendi çapımda. ama bu kadar sahiplendiğim adam gitti fenere. aşkın nefrete dönüşmesi bir anlamda. benim için çok çok çok özel futbolcular ise şunlar mesela: hakan şükür, hagi, taffarel, bülent korkmaz, jardel, arda, kewell ( özellikle kewell ), song ve şaş’tır.

    hayatımı, duygularımı, mutluluğumu etkileyen en önemli faktörlerden biri bu takım. kız arkadaşımdan ayrıldığım gün, bayan basketbol takımı avrupa şampiyonu olmuştu. o maça kadar yerlerde sürünen ben, maçtan sonra havalardaydım mesela. eee nevizade geceleri’nde ne diyorduk?

    zaten aşklar hep yalan dolan
    sonu hep acı, hüsran.
    bize her sevdadan geriye kalan
    sadece galatasaray…

    geçen seneki bordeaux maçından sonraki mutluluğum, şu hayatımda daha mutlu olduğum bir an ilk etapta aklıma gelmiyor. aynı şekilde hamburg maçından sonraki üzüntüm. bu sene hamburg’un bir şekilde karşımıza çıkmasını o kadar istiyorum ki. intikam. tek sebep bu.

    maç olsun, takımı sahada göreyim diye gün sayıyorum her hafta. iki gün sonraki maç için de. mutlu oluyorum sarı – kırmızıyı sahada görünce. transfer dönemlerindeki gece nöbetleri mesela. ayrı bir heyecan, mutluluk. sabah kalktığında uyku sersemi bir şekilde “kewell galatasaray”’da yazısını görmek mesela. anlatılamaz. kewell demişken… neyse, böyle bir adama ayrı bir yazı yakışır.

    böyle bir şey işte. çok abartı gibi geliyor çoğu insana. doğrudur belki. ama benim için değil. çok özledim ulan maça gitmeyi. bjk maçını iple çekiyorum. bilet bulabilirsem gideceğim. oldu da bulamadım, o zaman adres belli: nevizade. geçen seneki 4 – 2’lik maçta oradaydım mesela. galip gelinen bir maç düşünün. dışarıda hafif bir yağmur var. nevizade’de bissürü galatasaraylı. hep bir ağızdan nevizade geceleri söylüyor. hem de tam yerinde. okul ve eğlence yüzünden hayatının çok önemli bir kısım beyoğlu’nda geçen biri olarak söylüyorum unutulmazdı. bu tezahüratın bendeki yeri ayrıdır bu sebeple.

    seviyorum bu takımı. bana yaşattığı her türlü duygu yüzünden.

    yürüyoruz sessiz ve kederli
    nevizade geceleri
    inletiyoruz her çıkışında
    istiklal caddesini.

    tanım: bir kulüpten öte bir şey.
  • 348
    nelano yalniz birakir miyiz sandiniz? kader bizi ayirmadigi sürece biz harry daim buralardayiz, dimilan? sarp kayalıklar olsada önümüzde sabrimızla aşarız her engeli. tek uğurum renklerin. hiç bir servet bedel olamaz sevdamıza. hiçbir balta giremez sari kirmizi ormanımıza. emret ölelim armanın uğruna.. ufukta aydinlık var görebiliyoruz ve kolkola barişla yürüyoruz topallamadan durmadan.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın