• 351
    günümüzde eskisi kadar sevemediğim spor dalı. piyasada eskisi kadar iyi futbolcular olduğunu düşünmüyorum, iki çalım atabilen 70 milyon euro'ya transfer yapıyor. ki nispeten biraz iyi olan takım diğerlerini çatır çatır eziyor, neredeyse rekabet kalmadı. ayrıca sakatlık meselesi de canımı sıkıyor, adam bileğine darbe alıyor tıp dilinde bir isim buluyorlar ona sonra neymiş 2 hafta yokmuş vay vay. profesyonellik adı altında paraya tapan futbolcular yetiştiriliyor, amatör ruh mu o çoktan dünyayı terk etti. eskiden tekmeye kafa atan, kırık koluyla oynayan, bacağı kopmadığı sürece kadroda olmak için can atan oyuncular vardı, şimdi hepsi bir hiç. özellikle son 10 yılda futbol tükendi.
  • 352
    sahada iki takım bir hakemin mücadelesidir. nefret ediyorum hakemlerin bu kadar ön planda olmasından.

    eğer hakemleri göz ardı edip sadece oyunculara bakarsak futbol maçlarının 1/3'ünü anlamamış oluruz. yıllarca türk futbolunu izleyen kahvehane dayılarının world class hocalardan futbolu daha iyi biliyormuş gözükmesine sebep olan da bu farkındalıktır.

    artık bu işe fifa el atmalı. gerekirse maç sonu her pozisyon küçük büyük fark etmeksizin puanlansın uluslararası bir heyet tarafından. hakemler de her hafta sıralansın kendi aralarında. ona göre maç alsınlar. çok saçma bir durum söz konusu artık. doğru kelimeleri seçemiyorum.
  • 355
    28 haziran 2020 istanbul başakşehir galatasaray maçını kazanamasak da çok mutluyum çünkü emin bayram'ı kazandık.

    giden 1 şampiyonluğa üzülecek değilim, ayrıca matematiksel olarak iş bitmeden de vazgeçecek değilim. ben bu futbolu emin bayramlar için, ozan kabaklar için, seriler için, güzel oyun olduğu için seviyorum.

    bir taraftan gözümün pasını silen bir futbol izledim bugün, diğer tarafta da emin bayram gibi gencecik bir stoperi kazandık. oyuna girdikten sonra sanki 10 senedir galatasaray'da oynuyor gibiydi. bizden birisi gibiydi. bu arada kendisinin stilini ujfalusi'ye benzettim. umarım kariyeri de gelişimi de ujfalusi'den daha iyi olur.

    seri'ye gelirsek kendisi gibi bir orta sahayı ben galatasaray'da izlemedim daha önce. çok bambaşka bir seviyede oynuyor bu adam. melo ile kıyaslamayacağım çünkü melo bir orta sahadan daha fazlasıydı o dönem için. hatta galatasaray'ın ruhuydu; ama seri kalitesi ile oyunu ile resmen tüm sahayı yönetiyor, modern orta saha tanımına cuk diye oturuyor. maestro dedikleri bu olsa gerek.

    devamı gelecek...
  • 356
    giderek daha çok varlıklı insan futbol klübü sahibi olmayı bir yatırım olarak görüyor. leipzig örneğinden de yola çıkarak, benfica ve portonun satış rakamlarına bakarak insanlar bu işe giriyorlar.
    - 1 menajer
    - 1 para babası
    - kadroda ya da teknik ekipte tecrübe için birkaç eski futbolcu
    - 1 yenilikçi genç teknik adam
    - biraz scout ağı (bunu menajer de sağlayabilir)
    bu ekip bir araya geldiğinde şampiyon olmak ya da kupa kazanma amacı gütmeyen, ancak olabildiğince oyuncuyu parlatıp satmaya çalışan bir yapı ortaya çıkıyor.
    adamlar adeta gerçek hayatta fm'yi yaşıyorlar. imreniyorum.
  • 357
    melih şendil'in yaptığı yorum üstüne düşününce aslinda futbol hiç de ataerkil bir spor değil. madem seviye buraya iniyor, biz de kendisinin çok sevdigi ataerkil spora bir bakalım;
    - bir kere futbolcular en ufak mudahelede 40 takla atiyolar, saatlerce kıvraniyorlar.
    - kaslanmalari ya da kilo almalari bu spor icin uygun değil çünkü kosmalari gerektiği için dinamikliklerini kaybedecekler. bu sebepten bir sürü 60-70 kg adam bu sporda iyi. karşılarına 140 kg kas yığını adam koysak bir ise yaramaz.
    - kavgaya müsade edilmiyor. bir çok farkli sporda biraz sertliğe müsade ediliyor ama futbolda itsen sarı kart alıyorsun.
    - omuz atmak, çekmek, top hariç futbolcuya mudahele faul. ya adama dokunmasan bile tehlikeli hareket diye bir olay var misal.
    biraz zorlasak daha da buluruz.
    misal futbola göre fersah fersah daha ataerkil ya da maskulin sporlar;
    (bkz: amerikan futbolu)
    (bkz: rugby)
    (bkz: buz hokeyi)

    150 kiloluk adamlarin birbiriyle kıran kırana mücadelesi mi yoksa 60 kg adamin sirf hizli kosuyor ve tutmak/cekmek/omuz atmak gibi şeyler faul olmasi rahatligiyla istediğini yapabilmesi mi daha ataerkil?
  • 360
    kendimi bildim bileli hem oynamayı hem izlemeyi en sevdiğim oyun.

    oyun, sadece oyun. farklı anlamlar yükleyip galibiyette haddinden fazla sevinip, mağlubiyette gereğinden fazla üzülüp kalp kırmaya gerek olmayan, kendi hocasını, yönetimini hakarete varacak düzeyde eleştirmeye gerek olmayan basit bi' oyun.

    böyle bakarsak herşey daha kolay olacak. bugünkü oyunu kaybettik. (bkz: 4 ekim 2020 kasımpaşa galatasaray maçı)
  • 361
    bir oyundan fazlasıdır. ancak bazen sadece bir oyun olarak görmek gerekir. maçtan sonra yazılan entrylere bakıyorum da millet kafayı yemiş gibi entry giriyor. entry'i okurken gözümün önüne suratı kızarmış adamlar geliyor. az bir sakin olun ya...

    bir günde çıkmadık bir günde batmayız. daha kötü durumlardan geri döndük, gene altından kalkarız...

    (bkz: 4 ekim 2020 kasımpaşa galatasaray maçı)
  • 363
    isim, yaş, makam ayırmadan arkadaşlık kurdurandır. cebindeki paraları birleştirip bir futbol topu alarak defalarca ortak olan, cebindeki paylaşmayı öğrenen ben ve arkadaşlarımın nice anısına vesiledir.

    binanın son katında oturan ben, aşağı inerken her kattan arkadaşın evine uğrar, oyuna çağırırdım. bahçede toplaşınca da parası olanların ortaklığıyla 3 5 liraya bir top alırdık. henüz olgunlaşmamış, sadece yeşillenmiş ot halindeki dutları dökmek için bir süre ağaçları sallar; dökülen yeşil dutlarla toprak bahçemizi yeşile boyar ve bahçemizi kimisi için ali sami yen'e kimisi için inönü'ye kimisi içinse şükrü saraçoğlu'na çevirirdik.

    belli bir mesafeden adımlarla birbirine yaklaşmaya başlayan iki kişiden karşısındakinin ayağına ilk basan, takımına ilk oyuncuyu seçme hakkına sahip olurdu. takımlar tamam olunca yan yana dizilir, istiklal marşını okur ve maça başlardık. çekilen ayarsız bir şutla top bazen caddeye uçardı. hızlıca herkes ya caddeye koşar ya duvarı atlar ve topu bulmaya çalışırdık. tek tek park halindeki arabaların altları kontrol edilir; çoğunlukla top bulunurdu.

    merak edince annemin beni arayan gözleri için de iş kolaydı; sırtımda 10 numaralı hasan şaş formamla hemen tanınırdım, benim kimliğimdi 10 numaralı hasan şaş forması. çocukken çokça duyduğum " iyi de hasan şaş 10 numara değil ki! " cümlesini aklından geçiren arkadaşlar için de ufak bir bakınız bırakayım; #2817555.

    maç sonu o dehşet susuzlukla ya camiye gidilir ve sebilinden kana kana soğuk su içilir, ya da alt katlarda oturan arkadaşlardan birinin evine kadar çıkılır, sular içilir ve akabinde merdiven arasında biraz dinlendikten sonra tekrar bahçeye inilirdi.

    zaman geçtikçe ya yorgunluktan ya da kararan havadan mütevellit güne bir son verilirdi; eğer top caddeye kaçtığı anlarda hazin bir trafik kazasına kurban gitmediyse yarına kadar en çok parayı veren kişide kalırdı ve sonraki günlerde top hayatta kalmayı başarırsa sırayla herkes bir gece topu evine götürürdü.

    velhasıl kelam, futbol güzel şeydir. belki şimdiki çocuklar aynı şeylere ilgi duymuyor, aynı etkiyi bırakmıyor futbol, bilmiyorum ama ben kendimi şanslı hissediyorum.
  • 367
    futbol.

    dünyanın en çok sevilen spor organizasyonu.
    peki milyonlarca kişiyi peşinden sürükleyen bu oyun ortaya nasıl çıktı?

    https://gss.gs/1g3.jpeg

    tsu chu ya da cuju, mö. 3. yüzyılda, çin ordusundaki askerleri eğitmek için kullanılan beden eğitimi programının bir parçasıydı. tsu "tekme" ve chu "doldurulmuş bir deri" olarak tercüme edilebilir.

    https://gss.gs/Hyt.jpeg

    askerlerin kondisyon kazanması için oynatılan bu oyunda, topa elle dokunmak yasaktır ve topun iki direğin arasından geçmesi amaçlanır.

    zamanla halk arasında çok sevilir bu oyun. han hanedanı imparator wudi (mö 156-87) bu oyunu çok sever ve orta asya'yı fethettikten sonra cuju'yu iyi oynayan tüm askerlerin başkentte toplanmasını emreder. sarayında tüm gün cuju maçlarını izleyen imparator wudi, oyunu o kadar sevmiştir ki bizzat kendisi de oynamaya başlar.

    https://gss.gs/C7s.jpeg

    oyun zamanla diğer medeniyetlere de yayılır. mö. 2. yüzyılda, mezopotamya'da futbol oynandığına dair resimler ve yazılar bulunmuştur. futbol oyununun firavun için yapılan dinsel tören olduğu tahmin edilmektedir.

    300'lü yıllarda japonya'da oynanan kemari adlı oyun, dinsel ritüeller etrafında gelişir. maçtan önce rahipler tarafından sahaya getirilen top, bir ağacın dalına asılarak o yılki hasadın bereketli olması için dua edilir.

    https://gss.gs/Jni.jpeg

    japonya'da kemari'yi izleyen ve çok etkilenen italyan seyyah marco polo, oyunu italya'ya getirir.

    kaşgarlı mahmut, divan- ı lügat’it türk adlı eserinde eski türkler’in “tepük” adlı bir oyun oynadıklarından bahseder. (11. yy.) aynı yüzyılda, fransızlar da futbola çok benzeyen la soule adlı oyunu oynarlar.

    https://gss.gs/Hdn.jpeg

    la soule, aynı kiliseye bağlı cemaatin bekar erkekleri ile evli erkekleri arasında oynanır. köy kiliselerinde yapılan maçlarda, şiddet kurallar dahilinde olduğundan sık sık sakatlanmalar ve ölümler meydana gelir. bu nedenle zaman zaman kilise tarafından yasaklanır.

    https://gss.gs/UFc.jpeg

    futbol, ingiltere'de de kilise avlusunda oynanır ve tıpkı fransa'daki gibi maçlar çok sert geçer. günümüz modern futbolundan daha çok amerikan futboluna benzer oynanan oyun.
    hatta öyle sert oynanır ki, oyuncular maçtan önce silahlarını bir kenara bırakmadılarsa birçok ölüm meydana gelir.

    fransa ve ingiltere'de kurallara bağlı olmaksızın oldukça sert biçimde oynanan futbol, italyanların calcio oyununda belirli kurallara bağlanır ve daha yumuşak, kolektif bir oyun ortaya çıkar. bu da modern futbola daha çok benzemektedir.

    https://gss.gs/IZP.jpeg

    ortaçağ avrupası'nda sosyal hayatı düzenleyen en önemli kurum kilisedir. kilise, cemaatlerin bir araya gelmesini sağlayan ve bağları kuvvetlendiren bu oyuna, şiddete rağmen göz yumar.

    ancak belirli kurallara bağlı olmadan, onlarca kişi tarafından aynı anda oynanmaya çalışılan futbol, köyler arasında rekabete ve çatışma ortamına yol açar. bir süreliğine ii. edward tarafından yasaklanan oyun, diğer ingiliz kralları tarafından da zaman zaman yasaklanır.

    ortaçağ ingiltere'sinde futbolun yasaklanmasındaki sebep sadece şiddet olayları değildir.

    halkın futbol oynama bahanesiyle toplanıp isyan çıkartma olasılığı, krallar için büyük bir tehdit unsurudur. ayrıca askerler silahlarını ve kendilerini daima savaşa hazır tutmak yerine futbolla ilgilenirler. futbol "savaşması gerekenlerin afyonu" olmuştur artık. bu da yasaklanması için yeterli bir sebeptir.

    rönesans hareketi ile kilisenin sosyal hayat üzerindeki etkisi azalmış, futbol da kendine daha rahat yer edinmeye başlamıştır. köylülerden oluşan futbol tutkunlarının yanına zenginler ve aristokratlar da katılmıştır.

    https://gss.gs/OeX.jpeg
    https://gss.gs/x3j.jpg

    ingiltere'de endüstri devriminin ortaya çıkmasıyla birlikte, kırsaldaki halk iş gücünü karşılamak için şehirlere göç etmiş ve fabrikaların yoğun mesai saatleri nedeniyle futboldan uzak kalmışlardır.

    futbolun sahipsiz kaldığı bu dönemde, soyluların çocukları futbola sahip çıkmışlardır. futbolun gençleri kötü alışkanlıklardan uzak tutması sebebiyle, okul yönetimleri de bu oyunu desteklemiştir.

    https://gss.gs/rWW.jpeg

    hiçbir kurala bağlı kalınmadan oynanan bu oyun, 1848 yılında cambridge üniversitesi'nde bir araya gelerek oluşturulan ve adına "cambridge kuralları" denen futbol kurallarına bağlanmıştır.

    bu kurallara göre oyuncular topa sadece ayaklarıyla vuracaklar ve sadece kaleciler elleriyle tutabilecekler. ayrıca karışıklığı önlemek amacıyla aynı takımda olan oyuncular aynı renkte forma giyecekler.

    https://gss.gs/Lib.jpeg

    1863 yılında ise futbola daha büyük ölçüde kuralları getiren football associstion (futbol federasyonu) kurulmuştur.

    https://gss.gs/42d.png

    dünyadaki ilk futbol federasyonu olan ingiltere futbol federasyonu, chambridge kurallarını güncelleyerek, günümüz futbol kurallarının temelini oluşturmuştur.

    19. yüzyılın ortalarında, yoğun iş saatlerine tepki gösteren işçi sınıfı, sendika girişimleri sonucu haftalık çalışma sürelerini düşürürler ve eski tutkuları futbola daha fazla zaman ayırmaya başlarlar.

    ilk etapta sadece keyif almak amacıyla ve başarı hırsına kapılmayan oyunculardan kurulan futbol takımları, işçi sınıfının futbola dahil olmasıyla ikinci plana itilir ve bu iki grup arasında müthiş bir çekişme başlar.

    işçilerin futbola dönüp oyuna hakim olmalarıyla, seyirci kitlesi de değişmiş ve tribünleri oyuncularla aynı toplumsal sınıfı paylaşan işçiler doldurmaya başlamıştır.

    futbolun popülerleştiği dönemlerde, işçi sınıfı saha içinde ne kadar başarılı olsa da, kulüp yönetimlerinde söz hakkına sahip olamıyorlardı. yönetim soyluların elindeydi. bu da işçilerin kendi kulüplerini kurma zorunluğunu doğurdu.

    günümüzdeki pek çok ingiliz kulüp, 19. yüzyılda işçiler, fabrikalar ve kiliseler tarafından kuruldu.
    mesela arsenal silah fabrikası işçileri tarafından, liverpool tersane işçileri tarafından, west ham ve manchester united demiryolları işçileri tarafından, aston villa ve everton rahipler tarafından, birmingham ve sheffield united ise şirketler tarafından kuruldu.

    https://gss.gs/ysy.jpeg

    soylu sınıfın futbol üzerindeki etkinliği de 1883 yılında fa cup finalinde, işçi takımı blackburn'ün soylu takımı eton koleji'ni yenip kupayı kazanmasıyla son buldu.

    https://gss.gs/Jo2.jpeg
    https://gss.gs/Ppt.jpeg

    futbolun gelişiminden bahsetmişken, türkiye'de nasıl ortaya çıktığından da bahselim biraz.

    1890'lı yıllardan itibaren, izmir'de ticaretle uğraşan ingilizler futbol oynamaya başlamışlardır. 1894'te izmir'de ingilizler tarafından kurulan football club smyrna (izmir futbol kulübü) anadoluda kurulan ilk futbol kulübüdür.

    https://gss.gs/tqe.jpeg

    futbolun ilk olarak izmir'de oynanmasının nedeni, istanbul'a kıyasla saray baskısını gündelik hayatta daha az hissediyor olmalarıydı. futbol istanbul'da ancak 1897 yılında kadıköy ve moda'da oynanmaya başlamıştır. izmir'den istanbul'a ticari gerekçelerle göç eden ingilizler, burada futbol oynamaya başlamışlardır. zamanla istanbul'da yaşayan rumlar da futbol oynayarak ingilizler'e katılmışlardır.

    https://gss.gs/TOu.jpeg

    ingilizler ve rumlar futbol oynarken, kenarda onları izleyenler daima türkler ve müslümanlar oluyorlardı.

    2. abdülhamit istibdat dönemi nedeniyle, futbol da çok geç bir zamanda geldi bu topraklara. çünkü osmanlı ülkesinde türk ve müslümanların futbol oynaması yasaktı. ancak okullarda, gizli gizli oynayabiliyorlardı.

    bu yasağın nedeni, tıpkı ii. edward ingiltere'sinde olduğu gibi, geniş kitlelerin toplanarak isyan çıkarma olasılığından çekiniliyor olmasıydı.

    https://gss.gs/xjp.jpeg

    ilk türk futbol kulübü black stockings fc yani "siyah çoraplılar futbol kulübü"

    https://gss.gs/hPI.jpeg

    kulübün oyuncularından fuad hüsnü bey ile reşat danyal bey tarafından istanbul'da kurulmuştur. kulüp, devrin hafiyelerinden kaçabilmek için ingilizce isimle kurulmuştur. (hafiye = başkaları hakkında gizlice araştıma yapan va bilgi toplamak için tutulan kimseler)

    kulüp kurulduktan 3.5 ay sonra, padişaha karşı bir darbe örgütleme iddiasıyla kapatılır. takımın rumlarla papazın çayırında oynadığı ve 5-1 kaybettiği maç hem ilk hem de son maçlarıdır. fuat hüsnü bey askeri mahkemede yargılanırken, reşat danyal ise tahran'a sürgün edilir.

    black stockings'in macerası kısa sürse de, osmanlı ülkesindeki futbol takımı kurma düşüncelerini ateşleyen ilk kıvılcım olmuştur. bu dönemde türk gençleri tarafından kurulan onlarca kulüp, dönemin baskıcı anlayışı tarafından anında kapatılmıştır.

    https://gss.gs/TKh.jpeg

    saray nazırı osman paşa'nın oğulları hüseyin bereket ve şamil bey önderliğinde, spor yapmak amacıyla beşiktaş'ın serencebey semtinde beşiktaş kulübü kurulur.

    bir zaman sonra 2. abdulhamit'in hafiyelerinin baskısına uğrayarak kapatılmak istenir. ancak osman paşa'nın araya girmesiyle kulübün futbol değil, jimnastik kulübü olduğu rapor edilir ve abdülhamit'ten alınan özel izinle "osmanlı beşiktaş terbiye-i bedeniye mektebi" adıyla faaliyetlere devam eder.

    https://gss.gs/yoZ.jpeg

    aynı dönemde ingiliz ve rumların birlikte kurdukları kadıköy fc bir süre sonra iki grup arasında çıkan anlaşmazlıklardan sonra dağılır. bunun üzerine ingilizler moda fc, rumlar ise elpis ve imogene kulüplerini kurmuşlardır.

    https://gss.gs/eA9.jpeg
    https://gss.gs/rHs.jpeg
    https://gss.gs/cTN.jpeg

    kulüplerin kurulmasının ardından 1903 yılında istanbul futbol ligi kurulmuştur. istanbul ligi'ne katılan ilk türk futbol kulübü ise galatasaray'dır.

    https://gss.gs/Wie.jpeg

    galatasaray, beşiktaş kurulduktan iki yıl sonra, tam da istanbul ligi'nin oynanmaya başladığı sıralarda, ali sami yen öncülüğünde, mekteb-i sultani'nin beşinci sınıf öğrencileri tarafından kurulur.

    https://gss.gs/gc4.jpeg

    kulübün misyonu "ingilizler gibi toplu halde oynamak, bir isme, bir renge sahip olup, türk olmayan takımları yenmek." olarak belirlenmiştir.

    galatasaray dönemin baskıcı zihniyetinden dolayı maçlara tıpkı black stockings gibi yabancı isimlerle çıkmıştır. fransızca şanlı anlamına gelen "glorieux" ve cesaret anlamına gelen "audace" kullanılan takma adlarıdır.

    https://gss.gs/H9j.jpeg

    buna rağmen galatasaray da hafiyelerin baskısına maruz kalıp, kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. hatta galatasaraylı futbolcuların tamamı tutuklanıp selimiye kışlasına götürülmüş, ancak devreye saraya yakın kişilerin girmesiyle serbest bırakılmışlardır. kulüp 1905-1906 sezonunda kadıköy fc, imogene, moda fc ve elpis'den sonra lige katılan beşinci ve tek türk takımıdır.

    galatasaray da tıpkı beşiktaş gibi kapatılmaktan son anda kurtulmuştur. bunun en büyük sebebi; mekteb-i sultani'nin osmanlı imparatorluğu'na 60 sadrazam, 3 şeyhülislam ve 23 kaptanıderya yetiştirmesidir.

    https://gss.gs/Mq4.jpeg

    fenerbahçe'nin kuruluşu galatasaray ile beşiktaş'a nazaran daha rahat bir döneme denk gelmiştir. kulüp kurulduktan 1 sene sonra, 1908 yılında ikinci meşrutiyet ilan edilmiş, baskıcı siyaset sona ermiş ve kulüplerin kurulması önündeki engeller kalkmıştır. üsküdar anadolu, vefa ve beykoz gibi birçok kulübün kuruluş yılının 1908 olması tesadüf değildir.

    https://gss.gs/rL8.jpeg
    https://gss.gs/iMu.png
    https://gss.gs/kaz.png

    1903 yılında jimnastik olarak faaliyetlere devam eden beşiktaş'ın, 1910 yılında futbol ligine dahil olmasıyla türk takımlarının sayısı giderek artmış ve türk futbolu farklı bir boyuta doğru ivmelenmiştir.

    tam da bu yıllar osmanlı'nın oldukça zayıfladığı, ülkenin dört bir yanını yabancıların istila ettiği çaresiz bir dönemdir.

    ittihat ve terakki cemiyeti, osmanlıcılık fikrinin iflas ettiğini, milliyetçilikten başka hiçbir fikrin geçerliliğinin kalmadığını savunur ve futbol kulüpleri üzerinden bu fikri yayma düşüncesindedir.

    ittihatçılar, türk gençlerini yeni kulüpler kurmaya teşvik ederler. galatasaray'dan ayrılan futbolcuların kurduğu progress (terakki) kulübünü satın alarak ismini altınordu idman yurdu olarak değiştirirler ve kulüpteki tüm gayrimüslim oyuncuları gönderirler.

    https://gss.gs/wmJ.png

    ittihatçılardan aldığı destekle devrin en iyi futbolcularını transfer eden altınordu, kazandığı şampiyonluklarla döneme damga vurur.

    altınordu, diğer takımların aksine cepheye savaşmaya oyuncularını göndermemiş, altınordulu oyuncular askerlik görevlerini istanbul'da yerine getirmişlerdir. ittihat ve terakki'nin amacı türk olmayan takımların karşısına güçlü bir takım çıkarmaktır.

    https://gss.gs/hKd.jpeg

    altınordu dışında ittihat ve terakki'nin büyük desteğiyle altay ve karşıyaka kulüpleri kurulur. hatta karşıyaka'nın aldığı renkler milliyetçi tepkiyi temsil eder niteliktedir. kırmızı türklüğü, yeşil ise islam'ı temsil eder.

    https://gss.gs/Lvn.png

    altınordu, karşıyaka, altay, fenerbahçe, beşiktaş ve galatasaray ile hem türklük bilinci yayılır, hem de halka moral verilir. istanbul ve izmir'in ardından ankara, bursa, trabzon, adana ve eskişehir gibi illerde birbiri ardına futbol kulüpleri kurulur.

    artan takım sayısı ve "üç büyüklerin" dahil olduğu istanbul ligi bu takımları aralarına almayınca, cuma ligi, pazar ligi, türk idman birliği ligi gibi alternatif ligler kurulur.

    osmanlı'nın birinci dünya savaşında almanya'nın yanında savaşa girmesi ve kaybetmesi sonucu sevr antlaşması imzalanır. istanbul ve anadolu'nun işgal edilmesi, anadolu'da futbolun hiç olmadığı kadar ilgi görmesine ve milli bilincin yaratılmasında rol oynar.

    işgal kuvvetlerinin anadolu'ya girmesiyle kulüplere ait olan her şeye el konur. birçok kulüp yöneticisi tutuklanır.

    milli mücadele yıllarında işgal kuvvetleri takımlarına karşı oynanılan maçlar milli mesele olarak görüldüğü için, takımlar birbirlerine oyuncu alıp verir, bazen karma bir takım ile maça çıkarlar. bu dönemde işgal kuvvetlerine karşı alınan galibiyetler milli bilincin oluşmasında ve savaşın kazanılmasında önemli rol oynar.
  • 368
    futbolda daha çok sayı olması gerekiyor. bunun için yapılabilecek şey savunmanın değersizleştirilmesi ve hücumun değerlileştirilmesidir.

    türkiye süper ligi standartlarını düşünürsek yapılması gereken şeyler penaltıların kısıtlanması değildir, hatta savunma oyuncuları savunmada daha dikkatli olmalı ve savunma oyuncularının pata küte dalmaları engellenmeli, hücum oyuncularının ise en ufak itmelerinin ve elle oynamalarının faul ile cezalandırılmadısının önüne geçilmesidir. ayrıca milimetrik ofsaytların hoşgörülmesi gerekmektedir. tabi bunlar benim standart futbol izleyicisi olarak düşüncelerim.

    futbol kurallarında söz sahibi otoriteler bir şekilde kalenin önüne otobüs çekilmesinin önüne geçebilecek yeni kuralları uygulamaya koyabilirse çok büyük bir çoğunluğumuzun ana hobisi olan bu oyundan çok daha fazla keyif alabiliriz.
  • 371
    2021 yılı itibariyle başarıya uzanmanın temel hatları itibariyle oldukça kolaylaştığı spordur. ancak başarıyı doğru tanımlamak gerekir.

    galatasaray için başarı 40 milyon euro maaş yüküyle her sezon şampiyon olmak değildir. çünkü hesap basit: şampiyonlar ligi'ne doğrudan gidemiyoruz. euro kuru uçmuş vaziyette. gelirler ağırlıkla tl. giderler ağırlıkla euro. sponsorluk anlaşmaları "pandemi ekonomisi" nedeniyle azaldı ve meblağlar düşük. para az geliyor, çok gidiyor kısacası.

    galatasaraylılardan rica ediyorum ve biraz küstahlıkla fikrimin ana hatlarıyla doğru olduğunu peşinen söylüyorum: yalvarırım takıma lukas podolski, mario mandzukic, irfan can kahveci gibi milyonlarca euro edecek adamları istemeyin. yok öyle bir para. yemin billah ederim yok. üstelik artık "ne olacak ileride hükümet borçlarını öder kulüplerin, kapatılacak değiller ya" denen bir para da yok ülkede. vallahi yok billahi yok.

    podolski'yi istediğiniz paralarla şili'den, falcao'ya verdiğimiz paralarla senegal ve gana'dan, kore'den ve hırvatistan'dan kulüplerle anlaşabiliriz. ciddiyim. yeelen isimli bir kulüp var, bu kulüpten salzburg'a giden futbolculara bakın. wafa'dan salzburg'a gidenlere bakın. famalicao'nun anlaşmalı olduğu kulüpleri araştırın. o famalicao'dan parlayan futbolculara ve geldikleri yerlere bakın. rica ediyorum tüm bu araştırmalar akşam çayınıza tat katar, yalvarıyorum sizlere.

    bakın gerçekten çok basit sahadaki iş. zeki ve atletizmi kabul edilebilir seviyede bir oyun kurucu, onunla aynı potansiyele sahip bir yedek oyun kurucu, enerjisi yüksek ve ince işlere yatkın olsa da henüz işlenmemiş futbolcularla galatasaray on, on beş yıl sonra borçlarını tertemiz etmiş, bundan sonraki borçları karşılıklı borçlar olacak bir kulüp haline gelebilir.

    patson daka, kristijan lovric, alassane ndao, enock mwepu, bir tarikatın bizden gizlediği futbolcular değiller. doğru anlaşmaları yapsak, yani onlarca milyon euroyu sakatlık geçmişi olan veya satıp paraya çevrilmesi ancak bir arabistan kulübü piyangosu vurursa mümkün olacak futbolculara gömmesek bu futbolcular bizim olabilirdi. mesela ndao'yu ülkesinden 19 yaşında çıkarabilirdik. daka bizim anlaştığımız kulüpten çıkabilirdi. formül inanın çok basit.

    peki neden herkes bu formülü uygulamıyor? madem bu kadar basit?
    cevabı şöyle vereyim: spor yaparsanız, iyi beslenir, iyi dinlenirseniz çekici bir vücudunuz olur. ulan peki bu kadar basit neden herkes bunu yapmıyor? burada devreye tercihler giriyor. kulüp sahibi "malında" kolombiya'nın en iyi forveti, avrupa'nın adı bilinen forveti oynasın, kendisi de cemiyette isim yapsın istiyor. bu tip şeyler inanın kulüp politikalarını çok etkiliyor.

    çok basit arkadaşlar, futbol gelişen antrenman teknikleri, kurslar ve okullar sayesinde yetişen antrenörler, profesyonel ekipler sayesinde saha içinde inanın çok basit.

    öldü bitti teknik iflas etti denilen takımlarımızı bile ülkemizin yapısı sayesinde gelecek "ekonomik ittirmeler" ile birlikte toparlamak mümkün. inanın.
  • 372
    29 ocak 2021 gaziantep fk galatasaray maçı gösterdi ki emre akbaba gibi yaşam formlarına maruz kalmamak için değişmelidir. öz-galatasaray'ı kuralım. devre arasında yap anketi, taraftarın istediği adam girsin. batacaksak öyle batalım. böyle hem batıyoruz milyon euro borçlarla, hem de aklımızla alay ediliyor.

    ya bu nasıl bir futbol sen idmanlarda horon mu tepiyorsun ya?
  • 373
    teknik ve taktik günümüz futbolu için olmazsa olmaz iki olgu. fakat ben bugün farklı bir şeyden bahsetmek istiyorum; karakter. bir futbolcu gününde olmayabilir, istediklerini veya aklındakileri sahaya yansıtamayabilir fakat bir oyuncunun mücadele etmemesi teknik ve taktik ile açıklanamayacak bir durumdur. mücadele etmemek kaybetmeyi kabullenmektir. kaybetmeyi kabullenmek ise çoğu durumda bir karakter zaafiyetidir. oyuncu tercihlerinde oyun zekası, pozisyon bilgisi, fizik ne kadar önemli ise karakter de o kadar önemli olmalıdır.
    tanım; günümüzde endüstriyelleşmiş ve çok büyük ekonomik bir değere sahip takım sporu.
  • 374
    futbol'un doğallığı palavrasına asla ve kat'iyen inanamıyorum. insanın çocukluğunda olan her şey o işin doğası değil. yanılgı bu. güncellenmeyen her şey tükenmeye mahkumdur. futbol oyun kuralları olarak acilen zamane şartlarına güncellenmesi gerekiyor.

    illa ki doğal futbol isteniyorsa toprak sahada kaleye yerine 2 taş koyalım oynansın en doğalı bu. futbol organik domates değil. futbolun doğallığı filan olmaz. o doğallık adaletsizlik getiriyor. şimdi gelelim değişmesi gereken bazı kurallara*.

    1- bildiğim kadarı ile futbol ortalama en fazla 60 dakika oynanıyor. türkiye'de son zamanlarda en fazla 50 dakika filandır. süre tamamen takımların ve hakemlerin vicdanına kalmış. yani eşit olmayan maç süreleri eşitsizlik getirir. bu adalet değildir. artık futbol 60 dakikaya düşürülüp basketbolda olduğu gibi hakem kontrolü dışında skorbord vasıtasıyla salise salise tutulmalı ve artık adalet gelmeli. bu bir.

    2 - maçlar 60 dakika olmalı demiştik. 15. dakikada 3 dakika mola, 30. dakikada 10 dakika mola, 45. dakikada 3 dakika mola. bu sayede gürültü içerisinde teknik direktörler sadece izlemesin, maça da etki edebilsin.

    3- sarı kart, kırmızı kart olayına çeki düzen gelmeli. beyaz kart, sarı kart, kırmızı kart, siyah kart olmak üzere derecelendirilmeli. istisnasız her faul yapan beyaz kart almalı. tehlikeli olmazsa da öyle bedavadan faul yapma dönemi bitmeli. ve maç içerisinde 4 beyaz kart alan oyun dışı edilmeli ama bir sonraki maça etkilememeli. sarı kart aynen devam. kırmızı kart oyun dışı olmalı ama bir sonraki maç oynayabilmeli. mesela gol giden adamı düşüren oyuncu bir sonraki maçta oynayabilir. çünkü adamı sakatlamaya teşebbüs etmedi. siyah kart alan ise hem oyundan atılmalı hem sonraki maç veya maçlarda oynamamalı.

    4- yerde sakat numarası yapan oyuncu sahaya en az 3 dakika girmemeli. gerçekten sakatsa oyuncu değişiklik hakkı ile başkası hemen girebilir.

    5- oyuncu değişlik hakkı 4 oyuncu ve sınırsız kaleci değişiklik hakkı olmalı. pandemi dönemi hariç 5 değişiklik çok. pandemi dönemi dışında 5 oyuncunu da beğenmeyip değiştiriyorsan maç içinde, maç sonunda teknik direktörü değiştir. sonuçta silgisi kaleminden önce biten adama da öğrenci demezler.

    6- penaltılar ikiye ayrılmalı. net gole engel olan klasik penaltı. ceza sahası içerisinde yapılan hata ile oluşan ise yeni penaltı yani daha uzaktan ceza sahası çizgisinden topa vurmalı. bu çok önemli bir değişiklik. ve kesinlikle penaltıyı kazanan kullansın. sakatlanarak çıktıysa başkası kullansın.

    7- taç atışları ayakla kullanılsın. football = ayak topu

    8- golsüz lig maçlarında takımlar puan almamalı. 0-0 ise lig maçı puan da 0'dır. bu kadar basit. *

    9- var odaları maç içerisinde yayınlansın. sesi olmazsa da yayınlansın. adamlar işinin başında mı görelim.

    10- eleme maçlarında deplasman golü kuralı kaldırıp, 30 dakika uzatma olmadan penaltılara geçilmeli.

    ilerleyen dönemde devamı gelecek...
  • 375
    profesyonel olarak bir i$, bir geçim kaynagi
    amatör olarak bir hobi, bir socialising araci

    öte yandan
    bazilari için bir din, bir mezheb ve bazilarinin tutunacak tek dali
    kimisi için ise bo$, gereksiz, fuzuli..

    yeri gelince kumar, bazen de eglence, yüzü güler herkesin, takimi galip gelince (burasi $iirli)

    bitti.

    yazarin tek temennisi: kim kazanirsa kazansin. yeter ki hakemler, federasyonlar, kulübler tutarli ve adil olsunlar. bugün aamet, yarin memet. i$in esprisi zaten bu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın