futbol, ingiltere'de avam sınıfı diye tabir edilen; köylü halk arasında oynanan, belirli bir kuralın olmadığı, diz altına atılan tekmenin ve topa elle dokunmanın serbest olduğu, çok sert bir oyundu. bu özellikleri itibariyle, daha çok rugby'e benziyordu.
birçok sakatlığa ve ölüme sebebiyet verdiği için, defalarca yasaklandı. ancak, hükümdarlar halkı kontrol etmek amacıyla futbolu kullanıyordu.
futbol halkın afyonu olmuştu. zor hayat şartlarının altında ezilen işçi sınıfı ve onların doğuracağı tehlikeleri bertaraf etmek isteyen kral vardı.
kralın önünde de iki yol vardı. birincisi; onların karınlarını doyurmak, ikincisi ise; onları eğlendirmek.
futbol ve ekmek onların hoşnutsuzluğunu gidermek için yeterliydi. bu iki şey, hükümdarlarının onlara verdiği bir lütuftu.
soylu sınıfı daha çok golf ve kriket oynuyordu. halk ise futbola ilgi duyuyordu. futbolun gelişimi, sanayi devrimiyle birlikte hızlandı.
sanayi devrimi, emek üretkenliğini sağladı. endüstri devriminin ortaya çıkmasıyla birlikte, kırsaldaki halk iş gücünü karşılamak için şehirlere göç etti ve fabrikaların yoğun mesai saatleri nedeniyle futboldan uzak kaldı.
futbolun sahipsiz kaldığı bu dönemde, soyluların çocukları futbola sahip çıktılar.
günde 18 saate varıncaya kadar çalışan işçiler, yapılan düzenlemelerle daha az çalışmaya ve haftalık izin hakkına sahip oldular. bu da daha fazla boş zaman demekti. boş zamanları, bu oyunu daha fazla geliştirmelerine imkan verdi.
1873 yılına gelindiğinde, büyük ekonomik kriz yaşandı. fabrikalar üretimi artırmış, artan arza rağmen talep azalmış, taleplerin azalmasından dolayı fiyatlar düşmüş, maliyetin altında satış yapan fabrikalar zarar etmeye başlamış ve birçok işçiyi işten çıkarmış, zamanla zararı karşılayamayan fabrikalar teker teker kapanmış, kapanan fabrikaları finanse eden bankaların akıbeti de bu fabrikalarla aynı olmuştu.
yaşanan büyük buhran, futbola olan ilginin iyice artmasına sebep oldu. insanlar, o karanlık dönemde morallerini yüksek tutmak için, iyiden iyiye futbola sarıldılar.
kapitalizmin babası olan ingiltere, futbolun da beşiğidir. futbolu bulan onlar olmasa da; bu oyunu geliştirip, tüm dünyaya servis eden ülke olmuşlardır. kapitalizm de futbolu desteklemiştir.
fabrikada çalışan işçiler, yoğun iş temposundan dolayı gerek fiziksel, gerek mental anlamda yorgun düşüyorlardı. sermaye sahipleri, daha sıkı ve verimli çalışmaları için, onları hem bedenen, hem de ruhen eğitecek şeyin futbol olduğunu düşündüler. böylece boş zamanlarını da bir köşede içip sızmak yerine, verimli bir şekilde değerlendirmiş olacaklardı.
futbol, başlangıçta almanya ve bazı avrupa ülkelerinde burjuva oyunu olduğu gerekçesiyle, işçiler tarafından reddedildi. bu ülkelerde kurulan futbol kulüplerine, işçiler üye olarak kabul edilmiyordu. bu da fabrikada çalışan işçileri, kendi futbol kulüplerini kurmaya mecbur bıraktı. zamanla işçi kulüplerin kurulmasıyla birlikte, bu ülkelerde de futbola olan talep arttı. 1930'lara gelindiğinde, en yüksek işçi futbol örgütü sayısına almanya ulaştı.
futbol, bağları kuvvetli olan takımların, zamanla muhalif bir misyon yüklenmelerine sebep oldu. mesela, borussia dortmund'un grevdeki çelik işçilerini maçlara biletsiz alması veya liverpool futbolcularının grevdeki işçilere destek olması gibi.
liman işçileri tarafından kurulan liverpool'un, efsane futbolcusu robbie fowler.
https://gss.gs/IMH.jpeg liverpool limanında, uzun çalışma saatleri sebebiyle ölümler meydana gelir. işçiler liman yönetimini protesto eder ve greve gider. 1995 yılında 500 işçi, liman yönetimi tarafından işten çıkarılır.
olayların diğer limanlara sıçramasından çekinen ingiliz hükümeti, medyada liverpool limanıyla alakalı haber yapılmasını yasaklar. işçilerin eylemleri tam 28 ay sürer.
liverpool şehrinde doğup büyüyen robbie fowler ile steve mcmanaman, işçilere maddi olarak destekte bulunurlar. ancak işçiler kendilerine maddi yardım yapılmasını değil, uğradıkları haksızlığın duyurulmasını isterler.
20 mart 1997'de oynanan liverpool - brann kupa galipleri kupası maçı, ingiltere'de ve avrupa'nın birçok ülkesinde canlı yayınlanacaktır.
liman işçilerinin bulunduğu kop tribününe karşı golü atan fowler, ck firmasının yönetiminde pay sahibi olduğu liverpool limanında işten çıkarılan liman işçilerinin sesini dünyaya duyuran tişörtü çıkarır.
https://gss.gs/0vp.jpeg https://gss.gs/X3l.jpeg uefa, olayın siyasi olduğu gerekçesiyle fowler'a ceza verir. anlaşmazlık ise 1997 yılında iktidara gelen işçi partisi ile çözüme kavuşturulur.
liman işçisi olan büyükbabasını ve mcmanaman’ın amcasını hatırlatan fowler “şehrimize olan borcumuzu ödedik” der.
https://gss.gs/s18.jpeg https://gss.gs/CqI.jpeg işsizlikten dolayı irlandalı gençler, iskoçya'nın glasgow kentine göç ederler. ancak burada da katolik oldukları için, protestan iskoçlar tarafından çok ağır şartlar altında çalıştırılmaya başlarlar.
dünyaya gelen her iki irlandalı çocuktan biri ölmeye başlamıştır. bir katolik rahip, yardım toplamak amacıyla celtic adında bir vakıf kurar.
ancak, irlandalıların yardım yapacak gücü yoktur. zengin iskoçlar ise zaten protestan oldukları için yardım yapmazlar.
vakıf, para toplamak için ingilizlerin en sevdiği oyun olan futbola yönelir ve irlandalı gençlerden bir takım kurar. celtic vakfı, celtic futbol kulübü olmuştur.
celtic'in iskoç takımlarıyla oynadığı maçlar, zengin protestanlar tarafından büyük ilgi görür.
celtic vakfı bu maçlardan elde ettiği gelirlerle, dünyaya gelen irlandalı çocukların hayatlarını kurtarmış olur.
futbolun gelişimi, beraberinde futbol endüstrisinin de doğmasına sebep oldu. takımların izlenebileceği stadyumlar inşa edildi. bu stadyumlar, yüzyıllar boyunca insanların akın ettiği arenaların yerini aldı.
sanayi devriminden önce daha yerel kalan futbol, sanayi devriminin yarattığı modern toplum yapısı içinde yükselişe geçti.
köylerinde hiçbir kurala bağlı kalmadan top oynayan gençler, fabrikalarda çalışmaya başladıktan sonra, şehrin dar sokaklarında futbol oynamayı sürdürdüler.
bu dönemde işçiler tarafından kurulan futbol kulüplerinin destekçileri ise, o kulübün kurulduğu sektöre göre şekillendi. örneğin; liverpool taraftarları liman işçileri, sheffield united taraftarları bıçak imalatında çalışan işçiler, manchester united taraftarları demiryolu işçileri, arsenal taraftarları silah ve mühimmat işçileri, nottingham forest taraftarları kömür işçileri gibi.
avrupa'nın diğer ülkelerinde de birçok işçi kulübü kuruldu. çek cumhuriyeti'nde sparta prag ve bohemians, macaristan'da vasas budapeşte, sırbistan'da işçi anlamına gelen radnicki ve yine israil'de işçi anlamına gelen hapoel. ankaragücü de silah imalatı yapan işçiler tarafından kurulmuştur.
avusturya'da kurulan birinci viyana işçi futbol kulübü ise, resmi makamların çıkardığı zorluklardan dolayı adını rapid wien olarak değiştirmiştir.
almanya'da ise schalke 04, 1904 ila 1913'e kadar 37 işçi ve 5 memur futbolcuyu kadrosunda bulundurmuştur. kömür madenleri ve sanayi ile özdeşleşen ruhr bölgesinin diğer işçi takımı ise borussia dortmund'dur.
futbol, dünyanın büyük bir bölümüne ingiliz denizciler tarafından götürüldü. brezilya limanına gittiklerinde botafogo kuruldu. porto limanına gittiklerinde porto, bilbao limanında atletic bilbao, endülüs'te sevilla, fransa limanlarında marsilya ile le havre, uruguay'daki montevideo limanında penarol, peru limanında alianza lima, meksika'da british club ve daha fazlası.
ingiltere, güney amerika'ya endüstriyel ürünlerinin yanı sıra futbolu da ihraç ediyordu.
sermaye sahipleri de futbol kulüplerini destekliyordu. çünkü, şirket sahipleri işçilerin boş zamanlarını futbol ile kontrol altına almayı amaçlıyordu.
liberya'dan arjantin'e, bütün dünyaya futbolu yaydılar. japonlara futbolu tanıtan bir ingiliz subayıydı.
türkiye'ye futbolu getiren de ingilizler oldu. 1890'lı yıllardan itibaren, izmir'de ticaretle uğraşan ingilizler, futbol oynamaya başladılar. 1894'te izmir'de, ingilizler tarafından kurulan football club smyrna (izmir futbol kulübü) anadolu'da kurulan ilk futbol kulübüdür.
https://gss.gs/tqe.jpeg futbolun ilk olarak izmir'de oynanmasının nedeni, istanbul'a kıyasla saray baskısını gündelik hayatta daha az hissediyor olmalarıydı. futbol istanbul'da ancak 1897 yılında kadıköy ve moda'da oynanmaya başlamıştır. izmir'den istanbul'a ticari gerekçelerle göç eden ingilizler, burada da futbol oynamaya başladılar. zamanla istanbul'da yaşayan rumlar da futbol oynayarak ingilizler'e katılmışlardır.