396
tutkudur. fazlasına dönüşmeye çalıştığında hep bir şeyler bozulur, tadı kaçar. dün xg başlığına girdiğim (bkz: #3238078) entry ile sözlükte xg özelinde futboldaki istatistiklerin tartışılmaya başladığını gördüm. ben bir mühendisim her şeyden önce ve üniversite'de kallavi 2 tane istatistik dersi de aldım. istatistik nedir, ne kadar yararlıdır, nasıl kullanılmalıdır çok iyi biliyorum. ancak daha iyi bildiğim bir şey varsa beni futbola çeken, taraftar yapan, maç izlerken nabzımı 150lere çıkaran sarı ve kırmızı'yı sevmemin, aşık olmamın sebebi sayılar değil. kesinlikle değil çünkü sayı saymayı bilmezken bile maç izliyordum. skor da önemli değildi haliyle.
futbol ben izlemeye başladığımdan beri çok değişti, çok gelişti. ancak hala aynı tutkuyla izleyebiliyorum. bunu sağlayan şey oyunun, dizilişlerin, formasyonun gelişmesi falan değil. öyle olsaydı çoktan doymuş olurdum. futbolun en çekici tarafı bilinmez oluşu. bunu kabullendikten sonra kazanıp kaybetmek çok da önemli gelmemeye başlıyor. tuttuğunuz takım mücadele edebildiyse mutlu oluyorsunuz. edemediyse hayal kırıklığı. istatistikler de sürekli gelişerek, futbolun bilinmezliğini azaltmak, şansa oldukça az bir alan bırakmak isteniyor ancak belli başlı oyun kuralları değişmedikçe bu imkansız. 22 tane duygu durumu her an değişebilen adam, küre şeklindeki bir cisme şekil vermeye çalışıyor, ve her vuruş aynı noktaya gitmiyor malesef.
istatistiğe hiç karşı değilim ancak bu kadar sayılar içinde boğulunca 81 maçlık sezon geçiren nba izleyicisi gibi hissediyorum kendimi, ekran başında yazılar ve sayılarla boğuşan fm oyuncusu gibi. ben bir oyuncu topa vurduğunda top direğe çarparsa gol olsun ya da olmasın aşırı zevk alıyorum mesela, bunu hiçbir istatistik verisini analiz ederek geliştiremeyeceksiniz. istatistikle çoğu sayıyı artırabilirsiniz ancak oynadığınız şeyden ne kadar insanın zevk aldığına izleyici karar verir. o zevki sayılarla artıramazsınız.
futbol benim en büyük tutkularımdan biri. arjantin yapımı oscarlı film 'el secreto de sus ojos - the secret in their eyes'ta da dediği gibi: "her şeyini değiştirebilirsin, yüzünü, evini, aileni, kız arkadaşını, dinini, tanrını; yine de değiştiremeyeceğin bir şey var, tutkun. onu değiştiremezsin."
https://twitter.com/.../1413937896336265218
futbol ben izlemeye başladığımdan beri çok değişti, çok gelişti. ancak hala aynı tutkuyla izleyebiliyorum. bunu sağlayan şey oyunun, dizilişlerin, formasyonun gelişmesi falan değil. öyle olsaydı çoktan doymuş olurdum. futbolun en çekici tarafı bilinmez oluşu. bunu kabullendikten sonra kazanıp kaybetmek çok da önemli gelmemeye başlıyor. tuttuğunuz takım mücadele edebildiyse mutlu oluyorsunuz. edemediyse hayal kırıklığı. istatistikler de sürekli gelişerek, futbolun bilinmezliğini azaltmak, şansa oldukça az bir alan bırakmak isteniyor ancak belli başlı oyun kuralları değişmedikçe bu imkansız. 22 tane duygu durumu her an değişebilen adam, küre şeklindeki bir cisme şekil vermeye çalışıyor, ve her vuruş aynı noktaya gitmiyor malesef.
istatistiğe hiç karşı değilim ancak bu kadar sayılar içinde boğulunca 81 maçlık sezon geçiren nba izleyicisi gibi hissediyorum kendimi, ekran başında yazılar ve sayılarla boğuşan fm oyuncusu gibi. ben bir oyuncu topa vurduğunda top direğe çarparsa gol olsun ya da olmasın aşırı zevk alıyorum mesela, bunu hiçbir istatistik verisini analiz ederek geliştiremeyeceksiniz. istatistikle çoğu sayıyı artırabilirsiniz ancak oynadığınız şeyden ne kadar insanın zevk aldığına izleyici karar verir. o zevki sayılarla artıramazsınız.
futbol benim en büyük tutkularımdan biri. arjantin yapımı oscarlı film 'el secreto de sus ojos - the secret in their eyes'ta da dediği gibi: "her şeyini değiştirebilirsin, yüzünü, evini, aileni, kız arkadaşını, dinini, tanrını; yine de değiştiremeyeceğin bir şey var, tutkun. onu değiştiremezsin."
https://twitter.com/.../1413937896336265218