resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:63
Uyruk:Hollanda
  • 2542
    rijkaard'ın elindekine göre kadro kurmasını beklemek ahmaklıktır.
    rijkaard'ın elindekine bakıp o zaman 4 4 2 oynayacaz napalım demesini beklemek salaklıktır.
    rijkaard'ın dinini değiştireceğini ama bu oyun sistemini değiştirmeyeceğini bilmemek cahilliktir.
    tüm bunları bilerek takımın başına getirip transfer yapmamak basiretsizliktir.
    tüm bunları görerek hala yönetime değil de rijkaard'a sallamak yüzsüzlüktür..
  • 1693
    pazar günü diyarbakırspor ile yapılacak olan maçta adına pankart açmamız gerekiyor. sürekliliğimiz için bu şart, kaybedilen kaybedilmiştir ve önümüze bakmamız lazım; bir adamın değişmesi bizi şampiyon yapmaz ama sistemi çözen bir adamın hamleleri bizi orta vadede başarıya ulaştırır.

    (bkz: 11 nisan 2010 galatasaray diyarbakırspor maci)

    aa dur ya bu maçta takımı protesto edeceğiz, ıslıklayacağız, yuhlayacağız. unutmuşum ben bunu.
  • 2102
    skor yazarlarınca yine yerden yere vurulmaktadır. 21 temmuz 2010 galatasaray fenerbahçe maçında, ikinci yarı kazara 2 gol atıp maçı çevirmiş olsak, şimdi, ikinci yarıdaki mutlak hakimiyetimiz ve yedeklerle bile fenerbahçe'yi yendiğimiz konuşuluyordu. ama o bir anti-fenerbahçeli olmadığı için, herhangi bir iddiası olmayan bir maçı kazanmak zorunda hissetmemiştir kendisini. onun için önemli olan futbolcuların sezona ne kadar hazır olduğudur. az kaldı ama çok yakında, galatasaray sözlük tükürdüğünü yalama günleri tertiplemeye başlayacağız. en başta davet edeceklerimin listesi de hazır.
  • 468
    bugün aceto' da mükemmel bir yazı var kendisiyle ilgili :

    --- alinti ---
    2006 şampiyonlar ligi'ni alan barcelona, eto'o'nun yanına dünyanın en iyi santrforlarını alabilir miydi? ya da arsenal'den gelen henry'e neden kanatta oynayacaksın dediler? bu sezon guardiola, eto'o'yu elde tutup; ibrahimovic'i kadrosuna katamaz mıydı? herkesin ağzının sularını akıtan bu takımda neden eto'o-drogba hayali gerçekleşmedi? çünkü guardiola, rijkaard'dan devraldığı sistemin bekçiliğini yapıyor, kusurlarını gidererek, karakterini ortaya koyarak...

    29 kişilik kadroda, sadece iki santrfor; nonda ve baros'un varlığı bile bu sezon galatasaray'ın ne oynayacağının göstergesi. rijkaard bunu sezon başından işaret etmiş. ne elde olanları tutmuş ne de takviye yapmış o bölgeye. belli ki biri oynadığında, diğeri yedek oturacak. çünkü adamın bir sistemi var ve ona inanıyor. son maç üzerinden pratiğe dökelim ve olasılıkları sıralayalım:
    oyun 1-1 devam ederken oyuna baros girip çift santrfora dönüyor galatasaray ve maçı kazanıyor: ankaragücü maçına çift santrforla çıkmazsa kazanan formüle ihanetle suçlanacak. çıkıp da puan(lar) kaybederse de sistemsizlikle...
    oyun 1-1 devam ederken oyuna baros girip çift santrfora dönüyor ve eskişehirspor maçı kazanıyor: oyundan çıkan muhtemelen bir ön libero olacağından rijkaard rakibe göbeği teslim etmekle suçlanacak ve 3 puan kaybın çift santrfora dönüş olduğu yazılacaktı.

    kazansın ya da kaybetsin rijkaard ve neeskens'in kazandıkları gelecekleridir. takımın kafasını karıştırmadılar. çift santrfor oynamayacaklarını, sistem denilen şeyin maç içindeki 2 değişiklikle çöpe atılacak birşey olmadığını gördüler futbolcular. b planı olmamakla suçlanan rijkaard; eğer o plana sahip olsaydı -ki oyun felsefesini paramparça etmekten bahsediyoruz- gelecek maçlar onun için c-d-e planlarını da gerektirecekti ki; isterseniz biz ona sistemsizlik diyelim. rijkaard ve neeskens'in galatasaray'da taçları kime attırdığından, kornerdeki taktiklere; frikiklerdeki farklı varyasyonlara kadar aşıladığı bol miktarda oyun çözümü var ki; keşke plan diye bunları görebilseler...

    rijkaard'ı eleştirirken "türkiye ligi başka liglere benzemez, evinde çift santrfor oynayacaksın " yorumu ise artık baygınlık verdi. bırakın yahu; bizim ligimiz biraz da rijkaard'a benzesin. rijkaard da biraz türk futbolunu kendine benzetsin. yoksa yıllardır "al geriden birini, santrforu çiftle","tek forvet oynadın mı; korkaksın"la nereye kadar? millet sıkıldı, siz sıkılmadınız mı?
    --- alinti ---
  • 1751
    hayretler içinde okuyorum hakkında yazılanları. kimi balon diyor kimi teknik direktör değil diyor. kimseye hakaret edici şeyler söylemek istemem ama bunları söyleyebilmek için ya kör cahil olmak gerek ya da aşırı sinirle klavye başına oturmak gerek. şimdi bizim bütün problemimiz sezon başında beklentilerimizin bir anda yükselmesi sonra da normale dönmesinden kaynaklandı. şöyle ki biz bu sistem oturana kadar sabredelim iyi futbol için zaman lazım dedik takım 6da 6 yapınca bütün kupalara talip olduk. elano gelince uyum süreci lazım sabredelim dedik adam geldi ilk maçında acayip bir gol attı. mustafa sarp yetenekleri belli dedik, sonra 3 5 maç mükemmel oynadı hep o standardı bekledik. yani bir çok konuda biz kendimizi 3'e alıştırıp takım bize olağandışı bir şekilde 5 verince biz bu sefer hep o standardı bekledik. zaten bu sistemin oturması için beklememiz gerektiği öngörülürken bir de üstüne kritik sakatlıklar hepten belimizi büktü. herkes iyice düşünmeli, bir galatasaray ekolü oluşturmaya çalışan adam böyle kolay harcanmalı mı? barcelonadan hergün frank rijkaard'a teşekkür mesajları gelirken gazetelerde biz neyi neye dayanarak sorguluyoruz. bu takım en parlak günlerini fatih terim zamanında yaşadı, bu bir gerçek. ama o zaman oynanan futbolu mu istiyoruz yoksa şu an oynanmak isteneni mi? ikisi de hücumu ön planda tutuyor olabilir ama aralarında akla kara kadar fark var. terim'in galatasaray'ı orta sahada çok koşan adamların hakan şükür'e uzun atılan topları toplayarak toplayamazsa da önde basarak topu kazanmasıyla hücum ediyordu. şimdi ise topun bizde kalması esas olan. yani sürekli topu çevirip, yeri gelince en geriye pas atarak topun bizde klamasını hedefleyen bir oyun anlayışı. ikincisini her zaman için tercih ederim, zaten kabullenmemiz gereken de ilk sistemi oynamanın imkansızlaştığıdır. barcelona'ya uzay takımı derken geçirdiği süreci iyi incelemek gerekir, xavi'nin de iniesta'nın da yeri geldiğinde valdes'e pas verdiğini görmek gerekir. bir kaç transferle oynatmak istediği sistemin bize uzun vadede kazandıracaklarını iyi düşünmek gerekir.
  • 3927
    aklımda kalan bir sözü var. ilk sekiz hafta gelene geçene üçer beşer attıktan sonra gaza gelen müthüş futbol yorumcularımız bunu nasıl yaptığını kendisine sorup duruyorlardı. rijkaard da cevap olarak bir keresinde bu başarı tesadüf veya şans gibi bir şey dedi. her şey hemen olmaz öyle dedi. çok iyi bir teknik direktör olmayabilir ama vizyonuna ihtiyacımız vardı. futbol direktörümüz falan olsun isterdim.
  • 3696
    eline verilmiş olan ve daha sonra ayrılan oyunculardan bir kısmı;

    leo franco - nerede ne yapıyor?

    servet - kasımpaşa

    ali turan - antalya

    neill - avustralya ligi

    keita - katar ligi

    elano - santos

    mustafa sarp - karabükspor

    barış özbek - trabzonspor

    misimovic - dinamo moskova

    kewell - avustralya ligi

    dos santos - orda burda şurda

    jo - atletico minerio

    arda - atletico madrid

    edit: iddaacıların kralı kendine iyi bak jo konusunda uyardı. adam brezilya ligi takip etmekten kpss'ye çalışamadı tabi :)
  • 1547
    günlük sonuçlar üzerine eleştirilen hocamızdır. neden günlük sonuçlar üzerine diyorum? çünkü bu takım baros ve kewell'ı kaybetmeden önce istenen seviyede olmasa da pas futbolunu oynuyordu, oynamaya çalışıyordu en azından.
    leo her topu degajla ileri göndermiyordu, servet bile dan diye topa vurmadan önce bir bakınıyordu etrafına, gerçi kısa sürüyordu bakınması ama yıllarını futbola vermiş, bir alışkanlık edinmiş bir oyuncunun kendini değiştirmeye çalışması bile güzel.
    servet örneği bize önemli bir ipucu veriyor aslında. futbolcular, hocanın oynatmak istediği futbol şeklini benimsemiş. rijkaard, söyleşilerde, basın toplantılarında yaptığı gibi, futbolcularına da net bir şekilde ne istediğini anlatmış, bu çok belli.

    galatasaray takımı bize bu örnekleri gösterdikten sonra baros ve kewell gibi çok önemli iki oyuncusunu kaybetti, sakatlıklar sebebiyle. bu oyuncular sadece iyi oyuncular olmanın dışında, bireysel taktik, oyun disiplini, maça asılma, takımı saha içinde yönlendirme gibi işleri de yapıyorladı. onlar gittikten sonra takımda tek bir lider kaldı : arda turan. zeki, yaratıcı ve yetenekli olmasına rağmen yaşı daha çok genç arda'nın. kaptan olmasına rağmen yine de kendi kontrolünü bile kaybediyor bazen oyunda. bülent korkmaz da çok sinirlenirdi hatırlarsınız, ama dönüp oyuna yeniden konsantre olurdu. elbette mevki farklılığı da önemli arda ile bülent'in kendilerini kontrol etmeleri açısından, oyuna dönme hızları açısından.

    ayrıca, hem kewell hem de baros topun ileride kalmasını sağlayan adamlardı. orta sahanın göbeğinde oynayan, sezona çok iyi başlayan oyuncularımızın defosu, biraz da ileride top tutulamadığı için ortaya çıktı. mesela sarp, sezona müthiş başlamış, goller atmış, her maç pozisyona girmişken artık ortalarda yok. acaba neden? sezon başında da kazma değil miydi, unuttu mu nasıl oynaması gerektiğini.

    bütün bunlar olduktan sonra ara transferde bir şans geçti eline rijkaard'ın. baros ve kewell yerine koyabileceği oyuncu alabilecekti, allahı var yönetim de gayet yardımcı oldu. ama lucas neill dışında ne jo ne de giovani cuk diye oturmadı takıma, alışmaları için zaman gerekti, hala da gerekiyor. elbette her iki oyuncunun çok genç oluşları etkili oldu. her ikisi de genç yaşlarına rağmen iyi takımlarda oynamışlardı ama sanki biraz fazla mı takım değiştirmişlerdi acaba? transfer döneminde kiralık oynatmak için daha tecrübeli isimler alınabilirdi. mesela nistelrooy adı geçiyordu, süper uyardı. burada bir eksiklği oldu hocanın.

    oyuncu değişiklikleri konusunda da zaman zaman sıkıntı yaşandı. ama bana bir tane hoca gösteremezsiniz ki, her oyuncu değişikliğini doğru yapan. capello mu, hiddink mi, mourinho mu, kim?

    bu takım bu hocayla bize daha önce, nasıl oynayacağını gösterdi. bu demektir ki, gelecek sezon bol pas yapan, topa sahip olan bir takım olacağız.
    sabır bu yüzden gerekli rijkaard için, çünkü bize gösterdi ne oynatmak istediğini.
  • 3921
    eski teknik direktorumuz. hollandalilar bize gore daha acik sozlu olduklari icin yaptigi bazi aciklamalar sıkıntı yaratmisti. tercumani (o donem de mert cetin'di galiba) aciklamalarini zaman zaman yumusatip cevirse de ingilizce bilenler hocanin asil dediklerini anliyordu. donemin yonetimi buna cozum olarak rijkaard'a anadilini bilen bir tercuman getirmisti. amaclari hocayi ingilizce yerine hollandaca konusturup sıkıntı yaratacak bir aciklama yaparsa yayilmasini engellemekti.
  • 708
    hocamızdır. bugünki* dersimizde sistem nasıl değiştirilir, sistemle birlikte kaç futbolcunun yeri değişir, 3 önlibero ile nasıl oynanır, forvetsiz gol pozisyonuna nasıl girilir konularını işledik. o değil de futbol programları rijkaard yüzünden desti izdivaç moduna geçer yavaş yavaş. bunları gözlemleyeceklerde yorumlayacaklar.zor biraz.
    yeni dersimizde görüşmek dileğiyle...

    edit: imla... aklıma gelmişken; o programlar dest-i izdivaç a sike sike dönecek.
  • 3902
    türkiye macerası karate kursuna gidip gaza gelip mahallede adam dövmeye çıkan elemanlara benzeyen abimiz. teknik, taktik, total futbol, sistem, pas oyunu, la masia, gelenek, görenek, rotasyon falan bunlar çok güzel şeyler.

    ama burası mezopotamya, burda kan tarihle yaşıt, burda savaş bitmez*...

    işin şakası bir tarafa, 4-3-3 oynatmaya çalışsa da hem ligin doğası hem de elindeki malzeme gereği 4-5-1'e hatta 4-2-3-1'e dönüyordu oyun. kale ortalamanın belki bir tık üstüydü. defansta sağlam ve istikrarlı bir tandemi bir türlü yakalayamadı. forvette baros hariç üst düzey forveti olmadı ki onu da sakatlıklardan sebep doğru dürüst kullanamadı. arda-kewell-keita kanattan katkı verdi ama onlar da geleneksel açık mentalitesine bağlı kalınca oralarda da sistemi aksadı. orta sahada da bam üçlüsü ya da mehmet topal gibi adamlar önlibero kafasına geçip merkezi eksik bıraktı çoğu zaman kendi kendine. bu da intihar demekti özellikle fikstürün sertleştiği dönemde. orta sahayı çoğu maçta kaybetti bu sebepten. mart sonuna kadar lige tutunsak da ligin karar anlarında hiçbir sert rakibe direnç gösteremedik bu çarpık taktikle...

    ikinci sezon bir de var olan kaleciyi gönderip iyi kötü iş yapan keita'yı para için satınca, yerine apar topar alınıp koparılan kolu kanadı kırılmış misimovic'e mevki bulamayınca, kewell'ın baros'un sakatlık problemleri artınca iyiden iyiye çökmüştü sistemi. stad taşınması gibi olağanüstü bir durumun olduğu sezonun bir şekilde kayıp geçmesi anlaşılabilirdi ama 8 maçta 4 mağlubiyet koparınca "sırf kadıköy'de yenilince hoca gönderdik olmasın" diye kovulmuştu bir kadıköy deplasmanı öncesi. ordaki son 10 lig maçını kaybeden galatasaray belki de o seri boyunca hiçbir maçta olmadığı kadar umutsuz gittiği kadıköy'den hagi yönetiminde beraberlikle ayrılmıştı.

    gerçi kadro o kadar yanlış ve eksiklerle doluydu ki, galatasaray ne zaman kötü ben burda diyen hagi de sezon sonunu tamamlayamayacaktı...
  • 3113
    ayrılmasına tepki verenler; bugünü değil geleceği düşündüğü için tepki vermiştir. vizyon ve avrupalılık olayı mantıklı geldiği için rijkaard'ı sindirmiştir.

    şimdi sorsam size;

    - tahtakalede ticaret firmasında satış elemanlığı mı istersiniz?
    - media markt firmasında satış elemanlığı mı istersiniz?

    media markt;

    -yükselme garantisi var.
    -her ayın 1'inde gece 00,00 da maaşınız yatar.
    -mesainizi dakika bile sekmeden alırsınız.
    -yemeklerde 2 farklı menü ve 1 adet diyet menü çıkar.
    -yaşadığınız lokasyonu değiştirirseniz, sizi en yakın media markt'a yönlendirirler.
    -saatler bellidir.
    -resmi tatillerin tümü değerlendirilir.
    -kişisel gelişiminizi tamamlarsınız.
    -cv'nizde büyük bir artı olarak yer alır.

    tahtakale ticaret firması

    -cumartesiden cumartesiye haftalık alırsınız.
    -zor durumda patronu idare edersiniz.
    -cumhuriyet bayramı, 19 mayıs dinlemez çalıştırırlar.
    -yazın karpuz peynir, kışın kaşar-salam kombinasyonu.
    -mal geldiği zaman gece 11 de olsa iş bitene kadar çalışırsınız.
    -mesainin esamesi okunmaz.

    rijkaard için üzülenlerin çoğu, başta da ben galatasaray'ı media markt olarak hayal ettik. daha somut örnekle;

    media markt = barcelona
    tahtakale = galatasaray*
  • 1383
    son röportaj'ında verdiği cevaplar ile mest etmiş kıvırcık abim. adam o kadar mantıklı ve o kadar seviyeli konuşuyor ki, bizim basına avucunu yalamak düşüyor her seferinde. mesela ayhan'a verdiği destek çok harika, kasımpaşa önünde ayhan akman'ın performansının çok önemli olduğunu söylüyor. yani diyor ki, maç eksiği olan ve atletico maçında günah keçisi ilan edilen ayhan bakın diyor, ne kadar da düzgün oynadı. demek ki diyor o o maçlık bir performanstı diyor. anlayana. yine aynı rijkaard her zaman bir sonraki maçın en önemli maç olduğunu vurgularken klişelere düşmüyor. sebepleri ile açıklıyor. geçmişten ders almanın ve bunu uygulayabilmenin yollarını aradığının mesajını veriyor. aynı şekilde isim vermeden konuşuyor genelde. futbolcuları gereksiz yere yüceltmiyor, aynı şekilde daum gibi basının önüne koymuyor. yine aynı rijkaard öndeki dörtlünün sürekli değişerek oynamasının önemini üst üste vurguluyor. bu türk futbolu için tamamen yeni bir olay ve rijkaard'ın takımı bunu oturtmaya çalışıyor. diyor ki, eğer yer değiştiriyorsanız, bıraktığınız alanı kesinlikle bir arkadaşınız hemen kapatmalı, yani bu rotasyon anında gerçekleşmeli ve biz bunun üzerine çalışıyoruz diyor. ne kadar güzel, adam futbol konuşuyor, türk milletine futbolu kendi bakışından anlatmaya çalışıyor. şu anda rijkaard ile yaşadığımız her dakika bizim için çok değerli. ne olur değerini bilelim. çok üst düzey bir futbol adamı ve müthiş mütevazi bir teknik direktörümüz var. artık sizden zaman da istemiyor, herşey yolunda diyor. hatalarımız belli, becerilerimiz ve gücümüz belli diyor. aslansın rijkaard, gurur duyuyorum seninle. müthiş mutluyum tuttuğum takımın vizyonunun seni buraya getirecek kadar geniş olması sebebiyle. ve yine müthiş umutluyum, o vizyon seninle daha da büyüyecek diye. tıpkı derwall'in yaptığı gibi, fatih hoca'nın yaptığı gibi.
  • 822
    gönderilmesi gereken adammış, yazık bak çok üzüldü ama.

    insanların gerçek anlamda zeka seviyelerini sorgulamama sebep olan adam. tamam arkadaşım futbolu sev, hobi olarak yine izle. ama gereksiz yorumlarla insanları germeye gerek yok. biz ne teknik direktörler gördük; (kariyerini de geçtim) yönettiği zamanda, galatasaray takımını yönetmekten aciz. rijkaard'ın oturtmaya çalıştığı sistemi ve oynatmaya çalıştığı futbolu kolay görebilirsin ama her şey emek ister. ve zamanla gerçek yerini bulur. öyle "ha" deyince olmuyor. sonuç olarak, sonuna kadar peşindeyiz, bazılarımız istese de istemese de.
  • 292
    fatih terim, ''diziliş bizim için ancak başlama vuruşu sırasında önemlidir.'' derdi. tam olarak böyle demezdi tabi; ama sabit bir dizilişi reddettiğini, dizilişin maçtan maça, ya da maç içinde değişebileceğini söylemek isterdi. önemli olanın 4-3-3, 4-4-2, 0-9-1 vs. değil futbol felsefesi olduğunu vurgulardı. bence de haklıydı. lucascu gs'deki ilk sezonunda ayrı, ikincisinde ayrı bir diziliş uygulamıştı. gs'de dörtlü, bjk'da üçlü defans uygulamıştı. bu dizilişlere rağmen hiç birimiz, ''lucescu gs'de ayrı bjk'da ayrı futbol oynattı'' demedik. çünkü lucescu hep aynı lucescu idi. oyun felsefesi konusunda, bu felsefeyi beğenelim ya da beğenmeyelim, tam bir istikrarı söz konusu idi. bjk'da gs'dekinden farklı olarak yaptığı tek şey, dörtlü defans oynaması imkansız bir savunma hattına üçlü defans oynatmasıydı.

    yukarıdaki paragrafı, riijkard'ın 4-3-3'ten vazgeçerse kişiliğinden ya da futbol felsefesinden vazgeçmiş olmayacağını belirtmek için yazdım. 4-3-3 dizilişi tek başına sadece diziliştir. fatih terim'in söylediği gibi tek başına sadece santra vuruşunda görsel bir önem taşır. 4-3-3 oynayan defansif italyan takımları olabileceği gibi, total futboldan örnekler veren barca gibi bir takım da vardır. bjk gibi ne oynadığını kimsenin anlamadığı bir takım da ... total futbol için en uygun diziliş 4-3-3 olabilirse de bu, 4-3-3'ten vazgeçmenin total futboldan vazgeçmek anlamına geldiğini göstermez.

    galatasaray'ın mevcut kadrosunun 4-3-3 için hiç uygun olmadığı ortada. bu başlık altında ve galatasaray başlığı altında pek çok arkadaşım bu konuyu oldukça açık bir şekilde işlemişler. ve önümüzdeki günlerde galatasaray kadrosuna takviye yapılacakmış gibi de görünmüyor. mevcut şartlar altında riijkard'ın 4-3-3'ten vazgeçmesi en nihayetinde bir tercih meselesidir. bana göre ise akılcı bir tercihtir. riijkard sadece genelde kullandığı dizilişten vazgeçmiştir beyler, oyun felsefesinden değil. *
  • 870
    yipratilmadan elestirilmesi gerekir. aslantepe'deki ilk sezonun sonuna kadar tum birimlerin butunlugunu koruması gerekir.

    iste size elestiri; feldkamp gecen senelerde asy'deki gaziantep macında servet'i on liberoda oynatmisti mac 0-0 bitti. rijkaard bursa macinda arda'yi omer erdogan'in kucagina koydu maci kaybettik. bu iki mac kendi anladigim kadari ile teknik heyet tarafindan hediye edilmis maclardir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın