• 1
    öncelikle şunu belirtmek isterim ki; ilgi alanımızdır. akabinde karalayacak bir kaç satırım var müsadenizle.

    malumunuz; sözlükte sık sık bazı arkadaşlarımız çıkıp olmayacak zamanlarda, olmayacak insanlarla ilgili bizlerin sinirlerini zıplatacak yorumlarda bulunuyorlar. sinirleniyoruz, cevap vermek istiyoruz, yaygara koparıyoruz. bazılarımız da bu arkadaşların başlıklarında, bu arkadaşları savunmak adına şu bakınızı veriyor: (bkz: düşünce özgürlüğü)

    eyvallah, haklısın sevgili iyilik meleği. ancak; bazı ön koşullar var, bunları naçizhane hatırlatmak isterim.

    düşünce özgürlüğünden bahsedeceksek; fikirlerin ifade ediliş biçimleri ve kişilerin karşı argümanlara hazırlık düzeyi oldukça önemlidir. bilen, hatırlayan arkadaşlar olacaktır; kendileri düşüncelerini ifade ettiklerinde eğer eleştirecek bir şey bulmuşsam bunu genellikle özel mesaj yoluyla yaparım. kendi fikrimi beyan eder, onun fikrinin karşı argümanını sunar, eğer o yazarın beyan ettiklerine anlık veya birikmiş duygularını kattığını sezersem bu duygularından sıyrılıp resme biraz daha uzaktan bakmasını telkin ederim. bir çok yazar arkadaşımla da bu yolla ortak noktayı bulduk, bazen fikir ayrılığına düşsek de birbirimizi kırıp dökmedik. en azından ben böyle olduğuna inanıyorum, aksi yönde davrandığım kardeşlerim olmuşsa da aflarına sığınır, özrü borç bilirim.

    yukarıda da değindiğim gibi; fikirlerin ifade ediliş biçimleri gerçekten çok önemli. örneğin "semih kaya şu, şu, şu hataları yapıyor ama çok özverili oynadığını da görüyorum, umarım kendisini geliştirir ve benim gözümdeki galatasaray seviyesine bir an önce ulaşır." şeklinde bir ifade oldukça kabul edilebilir iken; "semih kaya ikinci ligde zor oynar, zaten şu maçta kendi kalesine de gol atmıştı, ötekinde de filanca adamı kaçırdı. tü kaka!" demek kabul edilebilir değildir. üslup oldukça önemlidir, alacağınız tepkinin şiddetini belirler.

    son olarak; fikir beyan ettiğiniz konu hakkında lütfen bilginiz olsun. sokak seviyesinin üstü olsun bu bilgi, ülkemizde kronik bir problemdir araştırmadan konuşmak ve cehaletinin farkında dahi olmamak. ben buradaki insanların; en azından futbol konusunda; sokak seviyesinden yüksek bilgi seviyeleri olduğuna inanıyorum. en azından genele oranladığımızda yüksek bir oran çıkacağını düşünüyorum futbol bilgisi olanların. ha, bu demek değil ki; ben futbol allamesiyim. hayır, sadece öğrenmeye çalışıyorum; dinlemeye ve değerlendirmeye, acele etmeden mukayese etmeye ve dikkatli gözlemlemeye özen gösteriyorum. yapacağınız sadece bu. hiç birimizi bu konu ile ilgili edindiğimiz bilgi ile hayatımızı kazanmıyoruz ancak; burada fikir beyan edeceksek eğer, bir miktar bilmemizin, genelden biraz farklı olmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum.

    lütfen ama lütfen, düşünce özgürlüğü derken bunları dikkate alalım. özgürce fikir beyan etmenin başkalarına da aynı hakkı doğuracağını ve kendi üslubumuzun alacağımız karşılığı belirleyeceğini bilelim. özellikle cesur düşünen kardeşlerimizin, en az cesaretleri kadar bilgileri olmadan konuşmamalarını öneriyorum. ben sizleri "aptal" olarak değil, "cesur" olarak anmak isterim. siz de öyle anılmak istiyorsanız, konuştuğunuz lafın altını doldurun. sizden şahsım adına tek istediğim bu.

    imza: hepinizi konuşmaya ve dinlemeye değer bulan, bir yerlerde sizinle birlikte bira içip sizinle birlikte tezahürat eden; statta yan yana durduğunuz kardeşlerinizden biri.
  • 4
    düşünme özgürlüğü çok saçma bir kavram. insanın düşünmesini mi engelleyeceksin? o nasıl olacak? bunun tartışılması bana hep abes gelmiştir. asıl tartışılması gereken ifade özgürlüğüdür. insan düşüncesini ifade ederken hakaret ediyor ya da asılsız bir iftirada bulunmuyorsa isterse düşüncesi dayanaksız olsun, saçma olsun , egemen görüşe aykırı olsun ifadeye dökülebilmelidir.

    bıgün carruscainamoto arkadaşımız pilot oldu. söylesenize iftira mı attı oyuncularımıza? sinkaflı küfür mü etti? kafasındaki düşünceleri yazdı. ister dayanaksız olsun, ister 2 ay önce tam tersi şeyi yazmış olsun bu adamın görüşlerini bu şekilde ifade etmeye hakkı vardı. etti ve linc edildi. altını çiziyorum linç edildi, adama küfür edildi, fenerli denildi. kısacası klasik bir türkiye manzarası. adamı hemen yaftaladılar. barındırmayız dediler. sonuç? adam akşamında pilot oldu.

    sözlükte genel anlamda mevcut zamanda oynayan futbolcularımıza veya teknik direktörümüze asla eleştiride bulunulmuyor. bulunsan bile ancak çok yumuşak olmak zorundasın. sert üslupla yazınca uçuruluyorsun. sen egemen görüşün ve moderasyonun görüşleri doğrultusunda yazmak zorunda bırakılıyorsun. ya sürüde olacaksın ya da seni kurtlara yem edecekler. bu kadar tahammülsüz olmak zorunda mıyız?

    ben takımımızın genel oyununu eleştirmek istesem bugün hemen buna karşı çıkanlar diyecek ki işte ligde lideriz, şampiyonlar liginde çeyrek finaldeyiz. size müstahak 8. olmak, başarı size batıyor. ben bugün burak'ı eleştirmek istesem ligde ve şampiyonlar liginde gol kralı diye geleceksiniz. ben bugün fatih terim'i eleştirmek istesem 5 şampiyonluk kazandırdı, avrupada hayal dahi edemeyeceğimiz yerlere getirdi diyeceksiniz. başarılı olanı eleştirmek hainlik değildir. başarılı olan eleştirilirse daha başarılı olur. öyle her yaptığını savunursan başarılı olan ögenin, sonrasında hayalkırıkılığın büyük olur. her eleştiriyi fatih terim'den iyi mi bileceksin diye savunacaksan, benim düşüncelerimi özgürce ifade etmeme izin vermeyeceksen uzun vadede kaybeden hep sen olursun.

    taraftar olmak takımının her şeyine körü körüne biat etmek değildir. gerekince eleştirmektir, tepkini ortaya koymaktır. gerekince burak'ın hakemle oynamalarını, top kontrolünü eleştireceksin. takımın bu sezon oynadığı futbolun iyiye işaret olmadığını söyleyebileceksin. bunlar güncel olduğu için örnek veriyorum. burak'ı veya fatih terim'i sevmediğimden değil yani. ama ben bunları eleştirebileyim arkadaş. hareketlerinin tamamını yobaz bir şekilde savunmayayım. onun farkındalığını artırmalıyım. ben konuşabilmeliyim, beni kimse susturamaz. beni, bizleri kimse bu kadar rahat uçurmasın. farklı görüşler çıksın. etliye sütlüye karışmadan yazanlar da olsun, sert üslubu yazanlar da artık sözlükte barınabilsin. ancak böyle büyürüz. ancak böyle dünya kulübü oluruz.
  • 5
    düşünce özgürlüğü, her özgürlükte olduğu gibi başkalarına zarar vermedikçe geçerlidir.
    fatih terim kötü diyebilirsiniz. bunu futbol terimleriyle açıklarsanız kimse zaten bir şey demez. he buna "sus lan it sen kimsin fatih terim'i eleştiriyorsun" diyen olursa işte bu faşistlik olur. ancak siz "fatih terim kötü" deyip sebebini yazmazsanız insanlar size "fatih terim iyi çünkü takımı şampiyon yaptı, süper kupayı aldı, şl'de çeyrek final oynattı" der ve devam eder "futbol cahilliği yapmayın doğru argümanlarla konuşun."

    aynı şey semih kaya muhabbetinde oldu. bir yazar arkadaşımız semih kaya'yı eleştirmedi. itin götüne soktu. halbuki o girdiden çok değil 3-4 girdi üstte semih kaya'nın oynadığı maç sayısı ve onun olduğu zamanlarda kaç maç gol yemediğimiz yazıyordu. yani adam belgelerle konuşuyor. ama diğeri kendi kalesine gol atmıştı kötü diyor. işte bu düşünce özgürlüğü değil. çünkü semih kaya'ya zarar verecek bir düşünce. içi boş, nefret söylemleri bunlar. insanlar bu içi boş, nefret söylemlerine kanıtlarla karşılık verdiğinde "sikko" olarak adlandırılıyor. düşünce özgürlüğü karşındaki fikre sikko demekse bırakalım kimse düşünmesin. çünkü bunu diyen bir adam değil düşünmeyi nefes almayı hakketmiyor. saygısı yok çünkü.

    ayrıca bu arkadaşın girdisinden sonra "tek bir bireysel hatasından dolayı kaybettiğimiz maç göster" dedim çocukça girdiler girmeye devam etti. fikri var ancak onu destekleyecek bilgisi yok maalesef. böyle içi boş fikirler için birbirimizi kırmaya değmez.
  • 7
    insanların çok eksik anladığı şeydir.

    siz birisini eleştirebiliyorsanız, siz de eleştirilebilirsiniz. x futbolcusunu, hocasını eleştirebiliyorsanız, biri de sizi rahatlıkla eleştirebilir. kimse sizi dövmüyor, engellemiyor, yasaklamıyor. özgürsünüz. tıpkı başkalarının da özgürlüğü gibi sizin de özgürlüğünüz var. birileri sizi eleştirince şuna linç demeyin bence. çünkü linç değil, düşünce özgürlüğü. kimliklerimizin gizli olduğu, kimsenin kimseyi engellemediği yerde neyin linci yahu ? sen x futbolcuyu eleştiriyorsun, ben de seni. normal. düşünce özgürlüğü bu. ben x düşüncesini ve bunu düşüneni eleştirebilirim. bu kadar basit. ama onu engelleyemem, zorlayamam, kısıtlayamam. o da beni eleştirebilir, o futbolcuyu eleştirebilir.

    özgürlüğü "bana kadar" istemeyin. manasız oluyor bence.
    linçmiş, geçiniz ya.
  • 8
    düşünce özgürlüğü ile mesnetsiz sallamak, iftira etmek farklı şeyler.
    düşünce özgürlüğü'nün bizzat kendi güvenliği için engellenmesi gerekir düşünce özgürlüğü adı altında üfürmek fiiliyatının.
    altı dolu olmayan, hiçbir veri ile desteklenmeyen şey düşünce özgürlüğü değil; en basit tabiriyle karalama, iftira, safsatadır ve engellenmesi-temizlenmesi gerekir.
    sözlükteki eksiklik, bu tarz şeylerin yönetim tarafından engellenmemesidir.
    gerekiyorsa iki mod daha tutar sadece bu işe atarsın, görüş gibi görünen içi boş girileri tespit eder, "kardeşim girini siliyorum, bu sözde görüşlerini destekleyecek veriler bulamazsan tekrar yayınlamana izin vermeyeceğim, somut verilerle destekler şekilde yeniden düzenlersen yayınlayabiliriz" dersin, olur biter.
    kimse gerilmez.
    kimse üzülmez.

    misal, "selçuk inan kaypak bir kaptanımsıdır" yazdım diyelim.
    ve peşinden hiçbir şekilde desteklemedim.
    bunun silinmesi gerekir.
    bu düşünce özgürlüğü değildir.
    ama "selçuk inan kaypak bir kaptanımsıdır çünkü menajerinin takım arkadaşları ile ilgili iftira içerikli paylaşımlarda bulunmasına ses çıkarmamış hatta buna ses çıkaran taraftarlara menajerinin verdiği yanıtları favlamış, sahada takım arkadaşının sırtına binilmesine tepki göstermemiş, sezonun en önemli maçında formasını çıkarıp hocasına vermiş, hatasını kabul edip özür dileyeceği yerde taraftara atar yapıp galatasaraylı olmamakla itham edecek kadar terbiyesizleşmiştir" yazarsam, somut verilerle desteklenmiş, bazılarına sert gelebilecek, bazılarınınsa hafif dahi bulabileceği bir yorumda bulunmuş olurum. çünkü yaşananlar somut olgulardır. yağmur yağarken "ankara'yı sel götürecek" veya "atıştırıyor" demek gibi.
    bunun üzerinde tartışılabilir.
    ama havada bulut dahi yokken, çevre illerde dahi yağış olasılığı yüzde 5'ten fazla değilken "kafamıza tipi yağıyor" demek, düşünce özgürlüğü değil, düşünce özgürlüğünün kendisine tecavüzdür ve hoş karşılamak, bunu olağan karşılamak, desteklemek, düşünce özgürlüğünün tecavüze uğramasını desteklemekle eşdeğer bir davranıştır.

    engellenmesi de son derece olağan olup, yapılabilecek şeyler bellidir.

    gelelim linç kısmına.
    adalet olmayan yerde, topluluklar malumunuz olduğu üzere kendilerince adaleti sağlamaya kalkışır.
    sözlük yönetimi bu tarz tecavüzlere karşı önlem alıyor mu?
    hayır almıyor.
    düşünce özgürlüğü adı altında yalan yazıları gören diğer yazarlar ne yapıyor?
    genelde önce sakince söylenenlerin doğru olmadığını anlatıyorlar.
    anlatmaya çalışıyorlar daha doğrusu.
    anlatabilirlerse ne âlâ.
    burda devreye yanlış bir şey yazan ile onu uyarmaya çalışanların tavır ve niyetleri giriyor.
    yanlış yazan anlayışlı ise, uyaran kırıcı değil ise, sorun çözülebiliyor.
    ama genelde yanlış yazan inat ediyor, uyarmaya çalışan kırıcı bir tavır takınıyor ve ortalık karışıyor.
    iş kavgaya-küfürleşmeye varırsa ancak yönetim müdahale ediyor.
    onun da standartları olduğu söylenemez.
    bazen müdahale o kadar çok gecikiyor, yanlış yazan o kadar fazla baskıya ve hakarete, uyarmaya çalışan aynı şekilde baskı ve hakarete maruz kalıyorlar ki, iş çözülemez bir noktaya ulaşıyor.
    çünkü standart yok.

    biri neredeyse her girisinde küfreder ama sözlükte bulunmamasına rağmen bu küfürlü giriler durur.
    biri en başta abuk-sabuk mesnetsiz şeyleri yazması engellenmediği için yukardaki kısır döngüye kapılıp sonunda cinnete bağlayıp sözlükten uçurulur, sonra farklı isimle geri gelir, bunu itiraf eder ama yine mesnetsiz şeyler yazmasına izin verilir inanılmaz bir şekilde.

    dolayısıyla, eğer otorite, içi boş, somut verilerle desteklenmeyen ve ortamı geren düşünce özgürlüğü adı altında üfürmekten ibaret şeylere izin vermeye devam ederse, bunun karşılığı refleks olarak ne yazık ki linç olmaya, yüksek olasılıklarla devam edecektir.
  • 9
    arkadaşlar size bir şey söyleyeyim:

    2013'te burak yılmaz'la ilgilenen bir avrupa takımının taraftarı olduğunuzu düşünün; "transfer etsek iyi olur mu acaba" diyerek kendinizi bu taraftarın yerine koyun ve burak'ın nasıl bir futbolcu olduğunu öğrenmeye koyulun:

    önce transfermakt'a girin ve burak'ın 2012-2013 sezonunda, toplam 32 gol olmak üzere; süper lig'de 24 gol atıp 8 asist yaptığını, şampiyonlar ligi'nde de 8 gol attığını öğrenin:
    http://www.transfermarkt.com.tr/...7/saison/2012#gesamt

    sonra wikipedia'ya girin ve aynı sezon uefa tarafından şampiyonlar ligi grup aşamasının en iyi oyuncusu seçildiğini ve süper lig'de gol kralı olduğunu görün.. bir önceki sezonda da trabzonspor'da attığı 33 golle yine gol kralı olduğunu bir kenara not edin:
    https://tr.wikipedia.org/...Y%C4%B1lmaz#Bireysel

    sonra youtube'a girip o sezon galatasaray'da attığı ilk 32 golü izleyin:
    https://www.youtube.com/watch?v=xwJ8O07Qe1Q

    üşeniyorsanız en güzellerini belirteyim; özellikle şu 10 gol üzerine ne düşüneceğinizi hayal edin, 8:45 ve 10:03'e de özellikle dikkat:

    --- hayaller ---
    0:11 - soğukkanlılıkla ceza sahasına girerken attığı şu plaseye bakın, composure ve finishing iyi..
    0:44 - 25 metreden ayağının içiyle füze gibi bir frikik attığını görün, free kicks sağlam..
    2:09 - yine ceza sahası çizgisi üzerinde önünü iki kişi kapatmışken sağ ayağıyla önüne alıp sol ayağıyla kalecinin uzanamayacağı köşeye vurduğunu görün, first touch ve left foot da iyi..
    3:40 - rakip cluj; çaprazdan arkaya doğru yaptığı kafa vuruşuna bak.. heading de sağlam..
    4:09 - aynı maçta hat-trick yapmış, attığı 3. golde de 15 metre top sürerek defans oyuncusuna çalım atıp gene sol ayağıyla bırakıyor.. dribbling de var demek ki, left foot da hakkaten iyi..
    7:54 - left foot ve finishing baya baya iyi lan, ne kadar hızlı çaktı öye çatala..
    8:45 - topuğuyla önüne alarak defans oyuncusundan sıyrılmış; kalecinin üstünden gene hızlı, gene çatala.. zaten first touch'ın amına koymuş herif.. şl'de 2. tur, rakip de schalke..
    9:46 - ikili mücadelede zıplayarak rakibi devirmiş, penaltı noktası mesafesinden kafayla kalecinin üstünden aşırtmış; aynı maçtaki 2. golü.. jumping, strength ne ararsan var, heading gene müthiş..
    10:03 - bu gole sadece şapka çıkartılır zaten mk; ne söylesen az buna, adam çılgın golcü, üstelik schalke'yle rövanş maçında takımını öne geçiriyor, turu getirecek..
    14:16 - o sezondaki 32. ve son golü.. takımı şampiyon yapıp, şl'de çeyrek finale çıkarmış resmen herif.. tam ihtiyacımız olan oyuncu, attığı tüm gollere bakınca off the ball manyak.. gelsin 30 gol garanti.. bu adamı almayan yönetimin ben amk..
    --- hayaller ---

    bunun haricinde de baya güzel goller var gene.. ama bir taraftarın gözünü boyamak için bu kadarı bile yeter, toplamda attığı gollerin 3'te birine tekabül ediyor..

    sonra charlie austin başlığında yazdığım şu entry'e bakın, söylediğim şey sadece; bu oyuncu hakkında çok abartılı yorumların yapıldığı.. bunun için birkaç tane istatistiğini veriyorum ve "işe yarayıp yaramayacağından bu kadar emin olamayız" diyorum.. dün ne kadar ve nasıl bir dille övüldüğüne de oyuncunun başlığından bakabilirsiniz:

    --- #1880658 ---
    lan ne kadar abarttınız mk..

    adam ingiltere'nin alt yaş gruplarında bir kere bile milli takıma çağırılmamış.. şu anda 26 yaşında, premier lig'de ilk defa geçen sezon oynamış; 25 yaşına kadar championship topçusu herif, bu sene de tekrar championship'e döndü zaten..

    geçen sene premier lig'de 18 gol atmış, bu videoyu izleyen çocuklar kör oldu.. burak'ın sezon içinde attığı golleri art arda koyup youtube'a yükleyince de müthiş bir golcüymüş gibi gözüküyor, bir videosunun altında "come to lazio" yazan italyan bir herif vardı mesela..

    neyse yani, işe yarar veya yaramaz ama bu kadar abartılması abesle iştigal.. o kadar entry görünce ben de inanılmaz bir futbolcu zannettim.. yani neye göre bu kadar seviniyorsunuz ki? kaç maçını izlediniz amk, niye bu kadar güveniyorsunuz olm bu adama?
    --- #1880658 ---

    ayrıca düşündüğüm, ama dün altını çizmediğim bir şey var; bu oyuncuya ve kulübüne baya bi para dökmek gerekiyor, bu da çok büyük ihtimalle sağ kanada; veya podolski sağda oynarsa sol kanada transfer yapamayacağımız anlamına geliyor.. gene umut, yasin, olcan falan filan yani.. ayrıca mustafa denizli'nin burak'ı yedek bırakmasının imkansız olduğunu düşünüyorum.. oyuncuya kesinlike "burak'tan daha kötü" veya "burak'tan farkı yok" falan demedim.. burak şu an takımın en büyük problemi zaten, isteyen olsa da üçe beşe bakmadan satsak diye umuyorum hatta..

    sonra benim nick'in başlığı altına girilen şu entry'e bakın, t a a r a b t falan filan diyor, küfür gibi mk:

    --- (bkz: stevie g/#1880665) ---
    (bkz: #1880658)

    burak yılmaz'ın türkiye'de attığı gollerin niteliğiyle charlie austin'in ingiltere liglerinde attığı gollerin niteliğini bir tutan yazar. ya da öyle anlaşılıyor. eğer öyleyse bu s t e v i e g de değil, başka bir şey.

    edit : bir de ısrarcı.
    --- (bkz: stevie g/#1880665) ---

    sonrasında bu arkadaşa attığım; ve cevap gelmeyen mesaj:

    --- alıntı ---
    "burak yılmaz'ın türkiye'de attığı gollerin niteliğiyle charlie austin'in ingiltere liglerinde attığı gollerin niteliğini bir tutan yazar"

    bu nedir abi, benim dediklerimden bunu nasıl çıkarıyorsun?

    bi de gelmiş başlık altına yazıyorsun..
    --- alıntı ---

    bu mesaja cevap verip bir uzlaşma sağlamak yerine yazdığı entry'i editleyip; "bir de ısrarcı" diye yazıyor..

    sonra da yine benim nick'in başlığı altına cdiler'in (ki tanımam etmem kendisini) girdiği şu entry'ye bakın:

    --- (bkz: stevie g/#1880794) ---
    kendisinin yazdıklarından bağımsız olarak son gördüğüm örnek kendisi olduğu için buraya yazıyorum, yoksa yazacaklarımın kendisi veya yazdıkları ile bir alakası yoktur. burada ortamı saçma sapan bir hale getiren davranış var uzun zamandır ve artık sonlandırılması gerekiyor. adamın fikrini uslubunu falan veya entrysindeki herhangi bir şeyi beğenmeyip adamın nicki altına bununla ilgili acayip şeyler yazıyorsunuz bunu yapmayın. birincisi bu sözlük sözlük yazarlarını bu şekilde tartışma yeri değildir, ikincisi de yazıları ile ilgili beğenmediğiniz bir durum olduğunda yapılması gereken şeyler vardır ofsayta basarsın ahlak dışı veya sözlük kuralları dışı bir durumsa moderatöre şikayet edersin konu senin açından kapanır ha daha da uzatmak istersen gidersin özelden yazışırsın. sözlükle hiç ama hiçbir alakası olmayan salak saçma içerikler üretmeyin. diğer bir açıdan bakarsak da düşünce özgürlüğüyle de ters bir durumdur, gelip burada sizden farklı düşünüyor diye sizinle aynı düşündüğünü sandığınız kitleye şikayet ediyorsunuz. bir yazar ile ilgili diğer yazarların bilmesinde fayda olacağını düşündüğünüz gerekli şeyler varsa paylaş kardeşim, adam hastadır, kaza geçirmiştir, bir yakını vefat etmiştir, iş arıyordur, bebeği olmuştur, doğum günüdür vb.
    --- (bkz: stevie g/#1880794) ---

    bu iki yazar arasındaki fark belli.. sözlüğe kattıkları belli.. niyetleri, üslupları, tavırları, davranışlarındaki fark ortada..

    bir de ilk bahsettiğim yazarın, şu anda yazmakta olduğum başlığa girdiği entry'ye bakın; bugünün ilk entry'si.. düşünce özgürlüğünden bahsediyor, ironiye bak.. sonra da o entry'den bir sonraki, ona cevaben yazılan entry'ye bakın..

    aradaki uçurum gene ortada..

    böyle adamlar oldukça biz bu sözlükteki tahammülsüzlüklerin, adam asmaca falan muhabbetlerinin sebebini daha çok tartışırız ikide bir.. bu yüzden işte mk, bu yüzden..
  • 12
    ülke genelinde olduğu gibi bizim sözlükte de kullanımı konusunda sınırı olmayan ilkedir. bileni bilmeyeni, cahili, teröristi, hırsızı, yalancısı, kandırılanı çıkıp bir şeyler zırvalıyor. yanlışı yüzüne vurulunca da hemen düşünce özgürlüğü kavramına sarılıyor. yanlış anlaşılmasın saydığım sıfatların hiçbirini sözlük yazarlarından herhangi birisine demiyorum. zaten kimseye "terörist, hırsız" demeye hakkım yok. ha bunu deyip "düşünce özgürlüğüm var heheh." diyecek kişiler mevcut burada ama.

    her neyse asıl demek istediğim; bundan sonra birisini saçmasapan bir şekilde eleştirirken, dikkat çekmek için pozlara girerken lince uğrarsanız lütfen düşünce özgürlüğüne "denizdeki yılan" muamelesi yapmayın. ya eleştirinizi mantık çerçevesinde ve sağlam argümanlarla yapın, ya da hiç yapmayın.
  • 14
    düşünce özgürlüğünün ne olduğunu bilmeden herşeyi düşünce özgürlüğü kisvesi altında söyleyebileceğini düşününler tarafından dile getirilen durum. düşünce özgürlüğü nedir öncelikle. mesela ben burada 5 yaşında ki kızlara tecavüz edilmeli bana göre desem bu düşünce özgürlüğüne girer mi ? ya da sakallı erkekler ölsün desem ? işte bak bunları okuyan düşünce özgürlüğünü savunan arkadaşlar bile yok artık ebenin amı ali sami moduna geçmiştir.

    işte düşünce özgürlüğü toplumsal değerlerle çatışmayacak ve genel ahlak kurallarına uygun olması gerekir. burada ahlak kuralı mini etek vs giymek değildir. ahlak kuralı tüm dünya da kabul görendir. yani sokak ortasında çıplak gezemezsin gibi, sokak ortasında sex yapamazsın gibi. yada başkalarının özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde davranamazsın gibi. işte sen bunlara karşı söylediğin şeyleri veya yaptığın davranışları bu kisve altında savunmazsın.

    daha da irdelersek türkiye için. düşünce özgürlüğünün bittiği an mesela terör konularıdır. ya da çocuk gelin konularıdır. ya da atatürk ile ilgili konulardır ( burada ki hakarete varan mesnetsiz iddialardır. yoksa eleştirmek değildir. düzgün şekilde fikir belirtmekte sıkıntı yoktur) bu gibi konular bizde düşünce özgürlüğünü bitirir ve sen bunları düşünce özgürlüğümü kullanıyorum diye savunamazsın.

    sözlük öznelinde ise; belirli bir birikim olmadan 10-20 entry girdiğin hesapla gelip herhangi bir kullanıcıyı sırf eleştirmek için eleştiremezsin. sana doğru gelmeyen şeyler nedeniyle başka kişilere gidip laf söyleyemezsin. ya da sırf popüler olacağım diye birilerinin nickaltına yazıp sadece popülerlik uğruna laf sokamazsın. tabi ayrıca galatasaray klübü ile ilgili kötü konuşamazsın( oyuncu, yönetim vs değil direk klüp hakkında hakaret vs). bunlar düşünce özgürlüğünün bittiği noktalardır.
  • 15
    bundan bahisle bir fikrin histerik şekilde dayatılması, sürekli ve her başlıkta gündeme getirilerek diğer yazarların fikir üretme özgürlüğünün engellenmesi, kapınızın önüne çöreklenmiş bir seyyar satıcı misali aynı şeyin yüksek sesle ve bitmeyen tekrarlarla bağırılması suretiyle sözlüğün okunabilirliğinin azaltılması, başkalarının fikir özgürlüğünün engellenmesi gayesiyle kullanılması ve art niyet şüphesiz ki var oluş amacına aykırıdır.
  • 16
    "galatasaray sözlükte düşünce özgürlüğü" başlığını görünce yapılan tartışmalar ve yanlışlarla ilgili fikirlerimi serdetme fırsatını buldum diye düşünüp harekete geçtim. yaşasın düşünce ve ifade özgürlüğü repliği eşliğinde, aslında dünyadaki bütün felsefecilerin yüz yıllardır tartıştığı bir konuyu burada özetlemeye çalışayım.

    bu tartışmanın özünde, fikir ve ifade özgürlüğünün (ifade olmaksızın düşünce aşamasında kalmış fikirler konu dışıdır doğal olarak) sınırları nerede başlar nerede sona erer sorusu vardır. bu sorunun cevabı uzunca süre tartışılmış ve en sonunda aihm (avrupa insan hakları mahkemesi) kararlarında formüle edilen şekliyle şu sonuca varılmıştır.

    fikir ve ifade özgürlüğü esastır ve onu sınırlayan kurallar istisnadır. bu istisnalar;

    1-açıkça hakaret, alay ve küfür
    2-açıkça suçu ve suçluyu övme
    3-terör örgütlerine açıkça destek vermek, yol göstermek, taktik vermek.

    bu üç istisnanın da kendi içinde detaylandırılması var ama sözlük açısından önemi yok bunların. sözlük açısından en önemlisi 1. istisnadır. yani açık hakaret, alay ve küfür.

    bir sözlük yazarının düşünceleri trollük seviyesinde olabilir. size çok ters gelebilir ama bu durum onunla alay etme, yazara hakaret ve küfür etme hakkı vermez. çok sinirlerinizi bozmuş ise "of" butonuna tıklamaktan başka bir hakkınız yoktur. tabi ki eleştirebilirsiniz, aksi düşünceleri savunabilirsiniz hatta sert bir şekilde de eleştirebilirsiniz ama alay edemezsiniz, hakaret edemezsiniz ve küfür edemezsiniz. hele hele bunları nickaltında hiç yapamazsınız.

    zaten bunları yapan arkadaşın sinir ve öfke problemi var demektir. kendisi öncelikle bu probleminden kurtulmalıdır. her ne kadar ülkemizi yönetenlerin ve spor yöneticilerinin de sinir ve öfke problemi varsa da biz oralara ulaşamadığımızdan buradakilerle uğraşıyoruz.

    anti parantez bir de siyasi ve dini konular hakkındaki fikirlerimi açıklamak isterim. siyaseti ve dini mümkün olduğu kadar sözlüğe sokmamak gerektiği kanaatindeyim. ancak herkesin inançlarına saygı çerçevesinde, önemli olduğu düşünülüyorsa paylaşılmasında sakınca görmüyorum. ancak dozu çok önemli. dozu aşıp, sözlüğü bağlamından koparacak seviyelere çıkarmamalıdır. zaten moderasyon bu konuda sınırları koruyor ve koruyacaktır ve korumalıdır da. çünkü biz aslen spor sözlüğüyüz.

    eleştirin hatta şiddetle eleştirin ama alay ederek, hakaret ederek, küfür ederek kendinizi küçük düşürmeyin.

    lütfen...
  • 17
    avrupa insan hakları sözleşmesinden konu açılmışken düşünce özgürlüğü ile ilgili ilginç olabilecek bir karar var.

    malum insan hakları sözleşmesinde çevre hakkı diye bir hak yok. yanlış hatırlamıyorsam italya'daki bir gübre fabrikasının verdiği rahatsızlıkla ilgili insan hakları mahkemesi "bilhassa, ciddi çevre kirliliğinin bireylerin refahını etkileyebileceğine ve konutlarını diledikleri gibi kullanabilmelerine engel oluşturmak suretiyle, bireylerin özel hayatlarını ve aile hayatlarını olumsuz yönde etkileyebileceğine dikkat çekmiştir."

    ...diyerek konut dokunulmazlığı, özel hayat ve aile hayatının dokunulmazlığı yönünden italya'yı mahkum etmiştir. çevre hakkının olmamasını hayatı yorumlayarak aşmıştır. temel amaç olan insanca yaşamaya hizmet eden bir karar vermiştir.

    tabi burada mahkeme görmüyoruz fakat insan hakları mahkemesi normatif değil felsefik ve yaşama dair tartışmalar yapan bir kurumdur. yani güncel hayatta da geçerli ve pratik bir bakış açıları vardır.

    dolayısıyla düşünce özgürlüğü adı altında her başlıkta fikir kirliliği yaratılınca benim aklıma bu meselede konut dokunulmazlığının, özel hayatın ve aile hayatının dokunulmazlığının ihlaline karar verilmesine neden olan temel prensip geliyor. ortamı insanlar için çekilmez hale getirmeyeceksin.

    işte düşünce özgürlüğünün bir sınırı da budur. bu sınır aşıldığında, medeni bir ortamda seni koruyan bir kural illaki bulunur. hukuk, hayat ve sosyoloji; dolayısıyla moderasyon hakkın kötüye kullanımını korumaz.
  • 18
    çok basittir.

    hangi siyasi görüşten olursan ol ırkçılık yapma, provokasyon yapma, medeni şekilde ve güçlü donelerle savun fikirlerini. küfürü bir aşağılama aracı olarak kullanma, neyzen tevfik gibi, can yücel gibi kullan. farklı fikirlere saygı duy. kişileri değil söylediklerini tartış. sporun içine siyaset katanlarla ilgili yazdığın siyasi entryleri saymazsak, genellikle sporla ilgili yaz.
  • 19
    düşünce özgürlüğü ile provakasyon ile arasında çok ince bir çizgi vardır.

    düşünce özgürlüğü, demokrasi ve medeniyet için vazgeçilmez bir kavramdır ve doğası gereğiyle insanın en doğal hakkıdır.

    ancak bahsettiğimiz üzere provakasyon seviyesine çıktığında başkalarının düşünce özgürlüğünü kısıtlar ki, yapıcı olmak yerine yıkıcı olur.

    örneğin, siz içinde bulunmaktan çok hoşlandığınız bir topluluk ile vakit geçirirken, bu topluluk içerisinde birisi veya birileri sizin gönül verdiğiniz bir değere karşıt görüş belirtebilir. işte bu düşünce özgürlüğüdür, önemlidir, bakış açınızı genişletebilir, olayı farklı bir yönünden görebilirsiniz. ancak bu kişi ve kişiler aynı argümanı devamlı olarak, mutlu veya mutsuz ortamlarda ısrar ile dile getiriyorsa, dile getirdiği bu argümanı anladığınızı söylediğiniz halde, ısrarla hatta bazen hareket içeren biçimlerde sürdürüyorlarsa, bu sizin özgürlüğünüzün kısıtlandığı, konunun provake edildiği bir ortam oluşturur.

    siz de doğal olarak böyle bir ortama artık girmek istemezsiniz.

    tabi bunun tersi de mevcuttur. topluluk görüşünün baskın olduğu ortamlarda suskunluk sarmalı ortaya çıkabilir ki insanlar kendi görüşlerini söylemekten çekinirler. galatasaray sözlük böyle bir yer değil. kimse kimseye böyle düşünemezsin demiyor. ama topluluğu provake edecek şekilde davranmak da bir düşünce özgürlüğü değildir.

    görüldüğü üzere kavramlar birbirine bağlı olarak farklı sosyolojik durumlar ortaya çıkartabilir.
  • 20
    düşünce özgürlüğüne ket vurulduğunu görmedim sözlükte. ama bazı yazar arkadaşların şunu unutmaması gerekiyor, burası galatasaraylıların buluşma noktası. düşünce özgürlüğü diye takımımıza geçirip hakaret raddesine varan yorumlar yapmaya, suyun karşı tarafını övmeye gerek yok. arda turan krizinden sonra özellikle terim'e yönelik başlayıp bünyenin kriz, kaos istemesinden mi bilmiyorum neredeyse bir şey olsun diye yenilmemizi temenni etmeye varacak yazılar yazılmaya başlandı. karşıt görüşlerin munazarasından ziyade sürekli bir olumsuzluk ekseninde gelişen şımarıklık hali mevcut. eğer ki dediğimiz gibi galatasaray taraftarı doymaz, yetinmezse kötü gidişatta hedef göstereceğine destek olmalıdır.
  • 21
    dokunulmazlık zırhı değildir. nabız tutmayı, ortamı okumayı bilmek gerekir.

    mesela, düşünce ve ifade özgürlüğü kavramlarının sana verdiği yetkiye dayanarak hatay’a gidip, çocuğunu çıkaramadığı yıkıntıların arasında çömelmiş, başını ellerinin arasına almış katıla katıla ağlayan, yarılmış parçalanmış duble yollara bakıp yardım hayali kuran anne babaların arasına gidip “cumhurbaşkanımız çok güzel çalışıyor, hatay’ı duble yollarla donattı” diye haykırmayı deneyebilirsin.

    eğer bunu diyemeyeceksen, gelip burada da benzer laflar etme. herkes yanında ateş yanan bir barut fıçısı gibi. onlarca yazarımız depremden doğrudan etkilendi, ki bu kişiler sadece haber aldıklarımız. ya alamadıklarımız? inan bana, aklımdan geçenleri ben kelimelere dökecek cesareti ve gücü bulamıyorum.

    o yüzden, sevgili dostum. lütfen insanların sinir uçlarıyla oynamayın. bırakın herkes içindeki acıyı, öfkeyi kussun. siyasetçiye birşey olmaz, merak etme, senin savunmana ihtiyacı yok onların.

    seni de fikrini söylemekten kimse alıkoymaz, ama bir bakarsın tek başına bağırıyorsun. dinleyenin, saygı duyanın, ciddiye alanın kalmamış. özgürlüğünle takılırsın artık. yapma.
  • 23
    (bkz: ghost/#3798034) bu entry'm üzerine gündeme gelen konu.

    bundan sonra domenec toretto'ya hakaretamiz ifadeler görmek istemiyorum galatasaray sözlükte ben de. domenec torettocular olarak rahatsızız. nazikçe fikrinizi ifade edin toretto hakkında. kendisi galatasaray'ın beğenin ya da beğenmeyin bir döneminde yer almış bir hocadır. fikrinizi aşırı nazikçe ifade ederseniz sevinirim. ayrıca lütfen burak elmas hakkındaki kaba ve saygısız entryler de silinsin.

    madem bir bütün olacağız, birlik olacağız, yanımızdakine bidon bile dedirtmeyeceğiz, hepimiz bir kişiyi sözcü seçelim galatasaray sözlük'te o kişi bizim yerimize entry girsin.

    bidon küfür değildir, bidon hakaret değildir. bidon en fazla kaba ve saygısız bir ifade olabilir. bir bidon sözüne karşı ne yapılabilir? bidon sözünü söyleyen kişiyi kaba bulabilirsiniz mesela, yanlış yaptığını düşünebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, kendisine "sensin bidon" diyebilirsiniz.

    ne yapmak isteniyor peki, konsensus halinde çok başarılı olduğu düşünülen birine bidon denilmesin, karşıt görüş belirtilmesin, söz söylenmesin. bu kişilere karşı ifadelere sansür uygulansın. bu kişiler kimler: erden timur, okan buruk, mauro icardi. bu isimler haricinde wilfried zaha'ya, tete'ye neler deniyor. kimsenin umurunda mı? yok. niye? çünkü konsensus yok ortada. yani tam olarak "herkes eşittir ama bazı insanlar daha eşittir." durumu.

    o zaman şöyle yapılsın. bir tahta açılsın sözlükte. sezonun dokunulmazlarını yazalım oraya. topluca oy kullanalım, anket sonucunda eleştirilemeyecek isimleri belirleyelim. örneğin bu sene okan buruk, erden timur ve mauro icardi eleştirilemesin. eleştireni de sindirelim içimizde. sonuçta %85'imiz aynı görüşte olacak. çoğunluk bizde.

    hiç kusura bakmayın ben avukatım. düşünce özgürlüğünü savunacağım mecburen. galatasaraylı arkadaşlarımla oturup çok kişiye bidondan fazlasını demişliğim de var. aramızı bozmuyor bu durum. buranın ortamını da bozmaz.

    aklıma gelen bir anım:

    üniversitede bir konuşma ayarlanmış. 2015, 2016 falan olması lazım. burhan kuzu geldi işte. anayasa profesörü kendisi. ben de "gideyim bakalım neler diyecek" dedim. ne diyebilir ki? ama gittim. anlattı bir şeyler... ortamı tahmin edebilirsiniz diye düşünüyorum. birkaç tane muhalif çocuk çıktı. eleştirdiler bu adamı. her defasında "offfffffff, pofffffffffffff, hoffffffffff" tepkileri bütün salonda yankılandı. her defasında da delirdim. çıldırdım içimden. aslında demem gereken şuydu: "yani bırakın insanlar kendi fikirlerini belirtsin, bırakın sizinle aynı fikirde olmasınlar. bu sizden bir şey kaybettirmez." ama diyemedim. o ortamda bir yararı yoktu zaten.

    galatasaray sözlükte bir yararı olabilir bu düşüncemin ama. bırakın bidon desin mahallenin delisi okan buruk'a. galatasaray sözlüğe bir şey kaybettirmez. zaten birkaç seçilmiş dışında kalan herkese demediğini bırakmıyor kimse. daha bugün senenin bidonu tartışıldı sözlükte. millet zaha dedi, tete dedi. bırakın yani abiciğim. ben galatasaray sözlüğe girdiğimde burhan kuzu'nun konuşma yaptığı konferans salonuna girdiğim günleri hatırlamak zorunda mıyım?
  • 25
    twitter'da yazsa kimsenin siklemeyeceği şeyleri sırf burada ilgi çekiyor diye sözlükte dillendirmeyi düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirmek çok zavallıca bir davranış. belirli bir çizgiyi yıllarca koruyan sözlüğün 2-3 hastalıklı fikre açık olmaması ve hızlı aksiyon alması takdire şayan.

    çıktığı 50 küsür maçta henüz 6 mağlubiyet almış takımın hocasına altın bidon yakıştırması yapıp da bu fikre saygı beklemek, amalı fakatlı cümlelerle bu durumu desteklemek biraz "şey" geliyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın