kulüp felsefesi "galatasaray'ı yenmek" olan camia.
---
alıntı ---
tereddüdüm devam ediyordu. bu takımda kendime yer edinmeyi başarmam mümkün olacak mı? kontrat üç yıllıktı ve işin mantığına göre beni satmak için almamışlardı. bana avrupa düzeyinde mücadele edecek bir takım kuracağını söylediler, ancak geldiğimde böyle olmadığını anladım. sanki galatasaray karşısında kazanmak, bütün hedeflerden daha önemli gibiydi.
---
alıntı ---
(bkz:
#2115823)
alex de souza'nın ifadeleri bunlar. aziz yıldırım'ın fenerbahçe'si yıllardır bu felsefeyi güdüyor. bir yerde tek adamlık varsa; onun duyguları, onun yaklaşımları, bütün bir camianın/ülkenin duygularına, yaklaşımlarına dönüşür. önce bütün camianın/ülkenin tek sesi "o kişi" gibi olur. daha sonra ise o kişinin arzuları bütün bir camianın istekleri olur.
aziz yıldırım galatasaray kompleksi olan bir adam. bunu her transfer döneminde "çalım atma" yarışına girmesinden görebilirsiniz. ya da alex'in yukarıdaki sözlerinden. daha da ileri gideyim.
ergin ataman'ın: "obradovic'i benim yüzümden getirdiler." minvalindeki açıklamasından...
bu tek adamın istekleri, duyguları camiaya sirayet edince artık kulüp felsefesi haline geliyor. hani hep diyoruz ya; "bu fenerbahçe'ye gidene ne oluyor?" diye... işte olan bu. ben
volkan demirel'in yaklaşımlarına da kızmıyorum artık. futboldan çok daha elit, yenilenin yeneni anında tebrik ettiği, bunun gelenek haline geldiği bir sporda sahaya inerek "hobareeey voheleey koyduk muuu?" tavırları, kulübün felsefesinden geliyor. "tek adamın" onlara aşıladığı bu yaklaşımın sorumlusu, birkaç "kendini bilmez" olamaz. işin özüne bakmak lazım.
fenerbahçe'li dostlar, fenerbahçe bu felsefeyle daha çok 2. olur. son 20 yılda kaç ikinciliğiniz var hiç düşündünüz mü?
birilerini takip etmek sizi ancak bir noktaya getirir. ondan sonrası, takip ettiğinizin ardından gelmektir...