• 4062
    16/17 sezonunu çok sıkıntılı geçirecek takım.

    en uretken hatlarını oluşturan iki beki de kaybettiler. yerine oynayanlar kötü değil fakat yaratıcılık anlamında gidenler seviyesinde olmadıkları kesin. o bölgeden üretmeye alışmış takımın kimyası bakımından önemli handikap.

    orta sahaları yine üretkenlikten de, dinamizmden de çok uzak. hatta bir tek mehmet topal var diyebiliriz ellerinde. geri kalanlar ancak takımı 11 kişiye tamamlamaya yarayacak seviyede.

    lens'in iyi bir oyuncu olduğunu varsayarak konuşuyorum, volkan ve van persie ile kağıt üzerinde hücum hatları yeterli. ancak gerek arkalarındaki yaratıcılıktan uzak takım, gerekse van persie'nin sakatlık sorunları pratikte etkili olmaları bakımından soru işareti.

    defans hatları bekleriyle, mehmet topal'ı ile, stoperleri ile ligin en iyisi. ancak ağırlar. çok top kaptırırlarsa savunmayı öne çıkarmayı seven hollanda ekolünde sorun yaşarlar.

    kale ise tolga'dan hallice.

    bence beraberlikler takımı olmaları kuvvetle muhtemel. 3.lüğün en kuvvetli adayı kendileri.
  • 4067
    şampiyonlar ligi'nde oynadıkları son maç 2008/2009 sezonuna ait 1-0 kaybettikleri 10 aralık 2008 dinamo kiev fenerbahçe maçı.

    o sene grupta porto - arsenal - kiev ile eşleşip alınan 2 beraberlik (birisi içeride kiev, birisi arsenal deplasmanı) ve 2 puanla grubu sonuncu bitirmişlerdi. ligde de beşiktaş, sivas ve trabzon'un ardından 4. olabilmişlerdi. gerçekten kendilerine yakışır bir veda yapmışlar.

    günümüze kadar hızlıca bakacak olursak;

    sonraki sene uefa, ligde bursa'nın ardından 2.lik,
    sonraki sene cl ön elemede young boys'a elenip uefa, uefa playoff'unda paok'a elenip avrupa'ya veda, ligde şikeli şampiyonluk,
    sonraki sene avrupa'dan men, ligde kadıköy'de galatasaray'a verilen şampiyonluk, kapanan ışıklar, karanlıkta kaldırılan kupa,
    sonraki sene cl ön elemede spartak moskova'ya elenip uefa, uefa'da bate'ler, plzen'lerle oynayarak çıkılan yarı final ve karşılaşılan oscar cardozo gerçeği, ligde galatasarayımız'dan yenilen 10 puan fark,
    sonraki sene cl playoff'unda arsenal'e toplamda 5-0 yenilerek elenmek, kaybedilen maçın hemen ertesi günü cas tarafından 2 yıllık men cezasının onanması, ligde şampiyonluk,
    sonraki sene men cezasından ötürü gidilemeyen avrupa'ya ezeli rakibi galatasaray'ı göndermek, ligde yine galatasaray'a kaybedilen şampiyonluk,
    sonraki sene şaktar'a elenerek cl'ye yine veda, uefa 3. turunda braga'ya elenip uefa şampiyonluğu hayalinin sona ermesi, ligde beşiktaş'a kaybedilen şampiyonluk,
    ve bu sezon başında cl ön elemede monaco'ya elenerek 8 seneye çıkan şampiyonlar ligi hasreti.

    şöyle bir flashback yapınca cidden bir taraftarın kaldırması, hazmetmesi çok zor şeyler yaşamışlar. ciddi anlamda üzüldüm diyemem, beter olsunlar tabii ki. benim demek istediğim 8 senedir gidilemeyen şampiyonlar ligi, mahrum kalınan devasa şampiyonlar ligi gelirleri, buna rağmen sırf geçen sezon van persieler, naniler, ozanlar, volkan şenler vs vs transfere harcanan 70 milyon euro. ki bu sezon başında da pek geri kalmadılar.

    o yüzden fenerbahçe'nin gireceği ilk denetimde uefa kazığını yine yemesini bekliyorum. fenerbahçeli arkadaşlar da şimdiden alıştırsınlar kendilerini bu duruma.
  • 4070
    http://www.fanatik.com.tr/...on-istiyor-1251155/1

    şu sıralar yavşak yavşak bahanelerle devletten para dilenen kulüp.
    geçenlerde tarihin en büyük şikesini yaptıkları için 250 milyon eu ödül istemişlerdi. bu seferkini inanın ben anlamadım. 150 milyon lira istiyolarmış ama nedeni gerçekten karışık. uğraşıp çözmeyi düşündüm ama gerek yok. fenerbahçeli kafası yaşamayı hiç çekemicem.

    tek anladığım seyrantepe'de inşa edilen gecekonduya laf edenler yapmadıkları okullar için 150 milyon lira talep etmişler. bu arada o arazilerin fenerbahçe'ye nasıl hediye edildiği de ayrı bir hikaye...
  • 4072
    üzerlerinde eziklik vardır. bunu psikolojik olarak ele alacak olursak:

    bir camia düşünün, 1990'lara kadar üstün olduğu(yerelde) ya da üstün görüldüğü ezeli rakibi tarafından 90lardan sonra neredeyse saf dışı edilmiş ve türkiye'nin ikinci büyüğü olma adına beşiktaş ile yarışır konuma gerilemiş.

    bir camia düşünün, 1990-2000 arasında hem türkiye hem avrupa'yı bozguna uğratan ezeli rakibi mali krize girmiş, uefa kupası'nı aldıktan henüz 1 yıl sonra iflasın eşiğine gelmiş ve fenerbahçe art arda şampiyonluklar kazanıp farkı kapatmış, ülkeye türlü yıldızlar getirip şov yapmaya kalkışmış, rakipleri borç batağında iken dünya yıldızlarını transfer etmiş ancak ezeli rakibi galatasaray iflasın eşiğindeyken bile ilgili dönemde 3 şampiyonluk görmeyi başarmıştır.

    bir camia düşünün, transfer şovları yaptığı, 70 milyon euro harcadığı dönemlerde üstelik ezeli rakibi galatasaray borçtan kafasını kaldıramazken şampiyonluk kaptırıyor.

    bir camia düşünün son 10 yılda ikisi galatasaray biri bursa olmak üzere 3 defa son maçta şampiyonluk kaptırıyor. şampiyonluğun kaybedildiği maçların ikisi kendi evinde biri galatasaray biri denizli biri trabzon'a karşı.

    bir camia düşünün, neredese her finalde ezeli rakibi galatasaray'a kaybeden.

    bir camia düşünün, tek avuntusu yereldeki lig şampiyonlukları olmasına karşın o avuntuyu da kaybediyorlar. üstün oldukları tek dal masa tenisi ve voleybol...

    bir camia düşünün, başkanlarından nefret edip gitmesini istiyorlar ancak sırf galatasaray'a laf atmak adına fetö de fetö diyip başkanlarını sonuna kadar savunma mecburiyetinde kalıyorlar.

    bir camia düşünün, dünyanın en büyük yalakalığını cemaat ve hükümete özellikle erdoğan'a yapıyor ancak suçluluk psikolojisi ile rakibini bu şeref yoksunluğu ile suçluyorlar.

    bir camia düşünün, elde ne üstün bir yan ne fazla bir kupa var. masanın altında çantalarla verilen paralar, sözde sahaya yansımayan şikeler var. tek maç falan değil, sürüsüyle.

    suçluluk psikolojisi, ters psikoloji, aymazlık, şerefsizlik, menfaatçilik, kindarlık, kıskançlık, çekememezlik gibi kavramların çok net ve detaylı şekilde görülebileceği, şike uzmanı, şeref yoksunu camiaya fenerbahçe denir.

    memlekette yemedikleri pislik, insanlık dışı eylem veya ırkçılık kalmadığından tanrı onları kupalarla cezalandırmakta, geçmişin acısını fitil fitil çıkarmaktadır. kimine göre bu ilahi adalet kimine göre feto'nun dua gücü olsa da vicdan, akıl ve mantık sahibi olan her insana göre ilahi adalettir.

    fenerbahçe, tanrı'nın kırbacının en şiddetli hissedildiği ve anlamlandırıldığı oluşumdur.

    fenerbahçe yüzsüzlerin taraftarlık kisvesi altında ırkçılığı, teröristliği, holiganlığı, haksızlığı, emek hırsızlığını meşrulaştırmaya çalıştığı bir örgüttür.

    fenerbahçe, aklını ve mantığını yitirmiş objektif bakamayan varlıkların buluştukları ortak noktadır.

    fenerbahçelilik ise tüm bunların ışığında dünyanın en utanç duyulası kavramlarından biri olarak değil türkiye tüm dünya spor tarihine kazınmıştır.
  • 4075
    akp gibi spor kulübüdür.

    hüsran --> mazeret --> mazeretin çok geçerli olduğuna dair basına pompalanan şişirme haberler --> şişirme haberler arkasında suni gündem oluşturma çabası --> suni gündem oluşturarak mevcut durumu gizlemek--> anlamsız şovlar ve hareketler ile süperiz mesajları--> hüsran.

    her daim "biz ve onlar" ayrımı ve mağdur edebiyatı ile spora yaklaşan bir kulüp olan fenerbahçe'nin standart döngüsü budur. döngünün her aşamada "biz ve onlar" ayrımı ve mağdur edebiyatı vardır.

    aziz yıldırım dönemi fenerbahçe'sinin özeti yukarıdadır. aziz yıldırım sonrası dönem ise bugün tarihe not düşüyorum kaos, felaket ve öngörülemeyecek derecede karanlıktır.

    futboldan başlayalım. hep fenerbahçe mağdur, hep fenerbahçe ezilen. bariz elle gol atan kendisi değilmiş gibi iki hafta sonra bizim veya bir başka rakibinin maçında yapılan hatada "hakemler kolluyor" diye çıkacak kadar arsız, şike yaptığı tescil edilmesine rağmen tamamen usulsüz dinleme nedeniyle ceza almaması gündemde olan; "şike yapmadım" diyemeyen, savunması "türkiye'ye şikeyi galatasaray getirdi" olan , taraftarın bu suni ve fiktif gündeme inandığı ve "şike yapmadık işte" diyerek destek verdiği insanlarca yönetilen fenerbahçe.

    yapan arkadaşlar bilir; yapacak olanlar öğrenecektir; askerlikte "mazeret göt gibidir; herkeste bir tane bulunur" diye bir laf vardır. işte fenerbahçe'nin öngörülebilir başarısızlıklarını örten mazeretleri dinlediğimde aklıma ilk bu laf gelir.

    futbol dedik. yıllardır bize "fakirler, alın para görsün gözünüz" diye dalga geçen fenerbahçe'nin maddi durumu bizden kötü; malvarlığı ise bizden azdır. özetle, fenerbahçe bizden kötü durumdadır. geçen sene, stadın 10 yıllık isim hakkı, "olmasa idi olmayacaklardı" diyebileceğimiz ülker'e satılmış ve "şahane yapılanma" adı altında anlamsız oyunculara anlamsız paralar verilmiş, başa ise teknik direktör dahi olmayan slim fit reyiz getirilerek yüz yılın kumarı oynanmıştır. geçen sene bu kumar tutmamış ve fenerbahçe zor durumda kalmıştır. bu sene doğru düzgün transfer yapılamamasının sebebi ne slim fit reyiz'e olan güvensizlik, ne de başka bir şeydir. fenerbahçe'nin artık harcayacak parası y o k t u r.

    elbette bu yaşanan öngörülebilir başarısızlık, tıpkı daha önce zico, aykut, ersun ile başlayan süreçte (ismaili saymıyorum) slim fit reyiz ile devam etmiş, herife alenen mobbing yapılmış ve adam kovulmuştur. enteresan olay, bu mobbing iddiaları basındaki paralı yazarlar tarafından yalanlanmamış, bilakis "fenerbahçe yönetiminin slim fit reyizi kaçırması" adlı küçük bir başarı öyküsü olarak kaleme alınmış; hatta tazminatsız gönderildiğini iddia edenler dahi olmuştur. slim fit reyiz ise, her mantıklı insanın yapacağı gibi alacaklarının tahsili amacıyla davayı yapıştırmıştır. mobbing olayını öven aynı insanlar bugün, advocaat sonrası laktik asit birikim, kondisyon raporları vb. ile fenerbahçe'nin slim fit reyizin açtığı davayı kazanacaklarını iddia etmektedirler.

    bakın, son 1.5 yıldan başladığımız senaryoda hüsran, mazeret ve basında mazeretin geçerli olduğuna dair haberler döngüsüne ulaştık. sırada ne var? hah. anlamsız şovlar ve her şey şahane mesajları. parasızlıktan anlamsız şovlar henüz yapılamasa da (yürüyüşler, gövde gösterileri) aziz katıldığı televizyon programındaki akla mantığa sığmaz ithamları ile bu kısmı atlatmıştır. slim fit reyiz yerine gelen dick advocaat (allah uzun ömürler versin) bir anda johan cryuff sonrasında hollanda futbolunun yetiştirdiği en muazzam teknik adam ilan edilmiş, fenerbahçe şahane oyunu ile üst sıraları zorlamaya başlamıştır. ha, 7 puanın 6'sı, başka bir entry'de de belirttiğim gibi mevcut durumlarında dramatik bir değişiklik olmadığı sürece ligi 17 ve 18. bitirecek takımlara karşı kazanılan maçlarla alınmıştır ama en ufak bir kıvılcımdan kamp ateşi çıkarmak basının görevidir. sene sonu ise beklenen döngü tamamlanacak ve yaşanacak hüsran sonucunda advocaat -yine başarılı bir hamle ile- kovulacaktır.

    bu döngünün temel amacı yönetenin başarısız ve kifayetsizliğini gizlemek, örtbas etmektir. enteresan ki fenerbahçe taraftarı yıllardır süregelen bu döngüye rağmen "çizilen" iyi tabloya inanmaya o kadar heveslidir ki, bugün seçim olsa aziz yine %88 oyla falan başkan seçilir. bir kimse de genel kurulda çıkıp "ya ağalar, geçen sene 137 m tl harcadık futbola; fiko bu parayla kiralık miralık şampiyon oldu, şampiyon olabilecek kapasitede takım kurdu; galatasaray desen bitti derken 4 m euro harcayıp taş gibi takım kurdu biz neden yapamıyoruz?" demez; diyemez.

    basın da buna çanak tutmaz, bu haberleri vermez. misal; bence döneme göre haklı eleştiri yaptığımız tolga ciğerci'ye ödenen 3 m euro'ya "almanlar bile şaşırdı" denirken, tolga'nın bonservisi ile 3 yıllık alacağının ozan tufan denen yetersizin neredeyse bonservisi ve bir senelik maaşına denk geldiğini kimse söylemez. josef gelir "melo'dan iyi" olur. burada biraz alakasız duracak ama kap'a yapılan bildirimlere baktığımızda sow'un ilk geldiğinde 1.6 m euro yıllık maaş ile oynadığını görüyoruz ki bu rakamın reel rakam olmasının mümkün olduğunu da düşünmüyorum. madem aziz her şey araştırılsın istiyor, bu adamlara verilen paralar da açıklansın. zaten biz ve beşiktaş sıçmaya giderken kap bildirimi yaparken fenerin nasıl olup da transferlerinin yarısını kap'a bildirmeden yaptığını yatıp kalkıp düşünüyorum yine de işin içinden çıkamıyorum.

    futbol branşında aziz sağ olsun "alıcam eşeği vurucam kırbacı, vurucam kırbacı" mantığı ile transfer yapıldığı, başa gelen hoca da "işine karışılabilecek" adamlar arasından seçildiği için başarısızlığa mahkum, bu zihniyet değişmediği (ki değişmesin) sürece uzun vadeli herhangi bir başarısı olamayacak futbol branşı. yerli piyasa mı? "gs bjk kime sulanıyov vevelim 2-3 m fazla, alalım" mantığı ile yönetilmesinden mutluluk duyuyorum.

    basketbol'a gelelim. euroleague deniyor; fenerbahçe'nin f4 başarısı inanılmaz bir iş olarak gösteriliyor. basketboldan futbol kadar anlamam ama benim bildiğim bir maç sırasında her takımda 12 oyuncu olur.

    http://freeagentsports.com/...-the-euroleague.html

    bu listeye bakıyorum; eğer yanlış saymıyorsam 2015 yılında euroleague'in en çok kazanan 50 oyuncusunun 8 tanesi fenerbahçe'de. yani 12 oyuncusunun 8'i avrupa'nın en pahalı oyuncuları arasında. avrupa'nın en iyisi olduğu iddia edilen (istatistikler onu gösteriyor) coach'unun asgari maaş + yol + yemek ile takım çalıştırmayacağı kabulü ile muhtemelen fenerbahçe euroleague'in en pahalı takımı zaten. kazanması veya final four'a kalması değil, kazanamaması veya f4'a kalamamasının haber değeri var. buna rağmen basın öyle bir yazıyor ki sanırsın bir şekilde olmuş ve wild card ile şampiyonlar ligine katılan port vale final oynuyor.

    fenerbahçe'nin iyi yapabildiği tek şey kaostan beslenmek. kaos çıkartarak rakip takımları demotive, kendi oyuncularını ise motive etmek. en azından böyle idi. bir dönem bu senaryolar işe yarıyordu ama artık o kadar doyduk ki kimse iplemiyor. son 2-3 senede ortaya çıkan bu iplenmeme durumu da fenerbahçe'nin başarısız olmasına, aziz korkusu ile eleştiri yapamayan fenerli yazar ve progam yorumcularının meczup gibi durmasına sebep oluyor.

    bugün mahmut uslu'nun yaptığı açıklamalar da yine başarısız ve "he de geç" minvalinde açıklamalar.

    ciddiye dahi alınmamaları lazım.

    edit: imla.
App Store'dan indirin Google Play'den alın