(bkz:
#1455355)
söyleşiye katıldık. hocaya yakın olmak farklı bir duygu. enteresan bir gücü ve havası var, direkt sizi etki altına alıyor. o yüzden kendi içimde var olduğunu sandığım kırgınlık, yıllarca ders dinlediğim sıralarda bir profesör yerine fatih terim'i görmemle bir anda yok oldu gitti sanki.
sağlık çalışanları olarak bizlerin; yani doktorların, fizyoterapistlerin, masörlerin spor insanları için ne kadar önemli ve vazgeçilmez birer unsur olduğundan bahsetti genel olarak. kendi futbolculuk dönemindeki imkansızlıklardan örnekler vererek bugün geldiğimiz noktada kulüplerin ne kar şanslı olduğunu anlattı. iş ahlakı, disiplin ve çalışmanın önemini vurguladı. güzel bir söyleşiydi. son kısımda 3-4 kişinin sorularını cevapladı, ki bendeniz fırsatı kaçırmadan büyük kaptan'ın
17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı'nda uzatmaları çıkık omzuna sarılan bandajla tamamlayışıyla ilgili sorumu patlattım, hoca da "o takım öyle bir ruhtu ki, kimin başına böyle birşey gelse aynı cesaret ve his ile davranırdı" şeklinde cevapladı.
1000 kişilik amfi ağzına kadar doldu ve ayakta kalan onlarca insan vardı. konuşmasında sözü eski çalışma arkadaşı ve kadim dostu, milli takımlar ve galatasaray'da doktorluk yapmış ve halen milli takımın sağlık ekibinde bulunan istanbul tıp fakültesi spor hekimliği anabilim dalı başkanı
bülent bayraktar'dan aldı. bülent hoca konuşmasında "galatasaray'dan gidişleriniz ve dönüşleriniz oldu" gibi bir cümle kurdu ve imparator da konuşmasına "öncelikle gidişi değil gönderilişi diyelim" şeklinde imalı bir cümleyle başladı. hocanın kırgınlığı bu cümleyi kurarken ki yüz ifadesi ve ses tonundan bile anlaşılıyordu.
özetle, güzel bir söyleşi oldu ve buradan da istanbul üniversitesi kagem'e bize bu fırsatı sunduğu için teşekkür ederim. fatih terim'le konuşmadan ölmemiş olacağım en azından.
*not: beyler ümit davala uefa kupası yarı finali 2. maçı öncesi dizini traş bıçağıyla kestiği için ingiltere'deki leeds maçında forma giyememiş :((