galatasaray futbol takımının başında çıktığı resmî maçlarda 300. galibiyetini almış olan teknik direktörümüz.
2018-2019 sezonundan itibaren giderek yükselen, fatih terim’i eleştirme adı altında hakaretlere varan saplantılı yorumlar bu sezon
* doruk noktasına ulaştı ve bundan sonra ne yaparsa yapsın, kimileri için asla geriye dönüşü olmayacak.
sivasspor ile oynuyoruz
*. sivasspor, sözlüğümüzde sıklıkla övülen -bunu da hak eden- bir takım. hatta uefa avrupa ligi maçlarının ardından, meşhur “makasın açılması” geyiğine atıfta bulunarak, üzerinden fatih terim eleştirisi yapılan bir ekip. geçtiğimiz sezon azımsanmayacak bir süre ligi lider götürmüş, şampiyonlar ligi potasının son hafta dışında kalarak doğrudan uefa avrupa ligi’ne kalmış bu takımı, deplasmanda, çokça pozisyon da kaçırdığımız bir maçta 1-2 mağlup ediyoruz. maç sonunda fatih terim başlığına giriyoruz, “modern futbolun gerekliliklerini yerine getiremiyor, bir an önce yollarımızı ayırmalıyız.” cümlesini görüyoruz. yahu zaten her fırsatta, anlam verilemez bir hınçla yerin dibine sokma gayretleriniz gözlerimizi kanatıyor, bari böyle bir maçın ardından kininizi yutun. yukarıda değindiğim gibi öyle bir penaltı, bir defans hatası ile gol atıp üstüne yatılan bir maç falan da değil. ilk yarıda emre kılınç ve babel, ikinci yarıda feghouli son anda doğru hamleyi yapabilseler kopup gidecek bir müsabaka. ilk yarıda marcao’nun bireysel hatası sebebiyle sonuçlanan penaltı ve sonraki pozisyon hariç sivas’ın tehdidi yok. ikinci yarı 10 dakikalık, 1 gol yemeyle sonuçlanan zaman dilimi hariç üstün olduğumuz bir maç. eleştirilebilir tek nokta oyuncu değişikliğinde biraz geç kalınması olabilir. bunun dışında gayet etkili oynadığımız zorlu bir deplasmandan, güzel bir galibiyet ile dönüyoruz. keyfini sürmek yerine, “fatih terim’e nereden çakarım?” düşüncesiyle artık beyin yakan yorumlar klavyelere akıyor.
başakşehir, manchester united’ı yeniyor, başlıkta maçtan ve takımlardan çok yine o meşhur makas muhabbeti, fatih terim yerine okan buruk gelsin geyiği vs. tabi bir yandan da -yine haklı olarak- başakşehir güzellemelerini okuyoruz. buna kaybettikleri leibzig ve psg maçları da dahil. galatasaray bu başakşehir’i kendi sahasında 0-2 mağlup ediyor. mağlup ederken rakibe doğru dürüst pozisyon vermiyor, en etkili oyuncusuna adım attırmıyor, 10-15 dakikalık aralık hariç maçın üstünlüğünü elinde tutuyor. dönüyoruz, üzerinden aylar geçen maç için “iyi ki o zaman oynamışız, sezonu yeni açmışlardı, form tutmamışlardı.” deniyor. galatasaray sezonu 4 ay önce açtı da haberimiz mi yok? başakşehir sil baştan takım mı kurdu? şampiyon olan kadroyu mu dağıttı? tüm soruların cevabı hayır. ama o maçtan sonra sessizliğini koruyanlar, aylar sonra çıkıp o maça istinaden yine hoca’ya sallıyor.
fatih terim’in kafasında kurguladığı kadroyu %80-90 oynatabildiği maçların hemen hepsinde (kale, omar, luyindama, marcao, saracchi, taylan, emre, belhanda, arda, feghouli, falcao/babel/diagne) üstün bir şekilde galip geldik. ki bu dizilişte kaleciler yedek, en önemli mevkide oynayan taylan ve emre orijinal pozisyonlarının dışında oynuyor. aslında hücumcu bir orta saha olan taylan’dan maksimum defansif katkı, aslında kanat olan emre’den iç orta sahada maksimum verimi alıyorsun. eksik gedik kadroyla, standart bir hocanın elinde şu anki beşiktaş’ın durumunda olacağın yerde, zirve ile maçlarını oynamış, zor deplasmanların bir kısmını bitirmiş halde liderin ensesindesin ama takımın hocası, elinde onlarca formasyonu deneyebileceği, tonla alternatifi olan erol bulut’un taç hocası kadar takdir edilmiyor. takdiri geçtik, her an, her saniye dayak yiyor.
açıkçası ben bundan daha aşağı seviyelerde bir sezon açılışı bekliyordum. hem ilk haftalardaki zorlu ve sıkışık fikstür, hem de eksik mevkiler yüzünden kadro formasyonunun geç oturacağını düşünüyordum. ligdeki yerimiz çok şükür iyi sayılır. üzücü olan avrupa’dan elenmemiz. galatasaray, adı ne olursa olsun, bir uefa organizasyonu içerisinde mutlaka yer almalı.
osman şenher edasıyla “daha bu takıma muslera gelecek, emre akbaba form tutacak, diagne golleri sıralayacak, yapmayın, bu çocuklar pırlanta gibi.” naifliğiyle yazmak isterdim ama öyle ipe sapa gelmez şekilde eleştiriliyor ki insanda artık ne sabır kalıyor, ne sağduyu. ne yazık ki bu mecrada, üzülerek söylüyorum, hoca’ya apaçık bir şekilde düşmanlık besleyen bir kitle var. bir olur, iki olur, mağlubiyetten sonra sinirle yazılır vs. anlaşılır ama hiçbir temel dayanağı olmayan yorumları haftanın yedi günü buraya döşemek art niyet sınırlarını çoktan aşan bir durum.