163
zordur anlamak bu adamı.
bugünden baktığımda kurduğu devlet olma biçimi ile uzaktan yakından alakam olmasa bile o günü onun yerinde ben olsaydım yapabileceğim (otoriter milliyetçilik ve pragmatizm) başka bir şey yoktu gibime geliyor. öncelikle daha çağdaş, modern ve demokratik bir ülke yaratmak istediğinden zerrece şüphem yok. o günlere bakınca "ulus devlet" kurmaktan başka çaresi olmadığı da görülebilir çünkü elde iyi işleyen başka bir örnek yok.
öncelikle, bu adam hakkında fikir sahibi olabilmek için resmi tarih yalanlarından uzaklaşıp çok iyi bir okuma yapmak şart. o okumayı yaptığınızda inanılmaz bir dehası olduğunu fark edip takdir etmek zorunda kalacaksınız.
çok yalnız bir adam. gelen felaketi fark edip vahdettin'in yaverliğini yaptığı dönemden başlayarak vahdettin'den başlayıp çevresindeki herkese derdini anlatmaya çalışmış. fakat başta dedik ya, "deha" başka bir şey. malesef onu anlayan pek çıkmamış ve her şeyi kendi başına tasarlayıp uygulamaya sokmak zorunda kalmış.
bu çok yıpratıcı bir süreç. sonuçta ateş çemberinin içerisinden bir ülke yaratıp toplumu modernize etme yoluna gitmiş.
bu süreçte yapamadıkları onun kusuru değil. o kadar yalnız ki, binlerce dengeyi hesap ederek yapılabileceklerin azamisini yapıp çevresindeki kurtların tuzaklarından uzak durmaya gayret etmiş. çok partili hayata geçmek için çabalarken rahmetli ismet inönü'nün direnmesine karşın onu azarlaması ve çok partili hayata geçmek için gerekli izni vermesi ile alman faşizminin zirvede olduğu günlerde çevresindekilerin tüm baskılarına rağmen bu tür bir faşizme yüz vermemesi buna en uygun örnektir. (zaten dehası ile bunun olmayacağını fark etmiştir olması da mümkün değildir) (onun döneminde çok partili hayatın yürümemesi tamamı ile bambaşka bir mevzu ve konumuz bu değil) bu arada ömrünü bu işe vakfedip sağlığını hiçe saymış. hele son yılları inanılmaz. göz göre göre ölüme yürümüş.
aslında ayıp olan, dönemi ve şartları göz önünde bulundurmayıp olguya bu günden bakarak tahlil etmeye çalışmaktır. önce de dediğim gibi bu sorunu aşmak için iyi bir okuma yapmak şarttır. özellikle dönemin anı/hatıra ve araştırma kitapları bu konuda muhteşem bilgiler içerir. bu yapıldığında aslında mustafa kemal'in o otoriter yapının sonsuza kadar sürmesini istemediği, pragmatik bir biçimde reformize edilmesinden yana olduğu rahatlıkla görülür.
bana gelince;
her ne kadar kurduğu rejimi bugün olumlamasam bile dehasının hayranıyım. bu net. asıl kızdıklarım ise bu adamın adına bir ideoloji oluşturup baskı zulüm ve sömürü düzeni kurarak varlığını idame ettirmeye çalışan asker sivil bürokrat burjuvazi ve bunların yandaşları ile bunların iktidarına son vermek için mustafa kemal karşıtlığını temel alıp ilahi metinler ile hiç ilgisi olmayan uydurma bir din anlayışının zırhını kuşanarak daha yoğun baskı zulüm ve sömürü düzeni kurma peşinde olan sermaye sahipleri ile bunların yandaşlarıdır.
maalesef günümüzde bu iki sosyal grubun arasındaki iktidar savaşı ülkemizi inanılmaz bir kaosun eşiğine getirmiş, çok sayıda insanımızın ziyan olmasına neden olmuştur. korkarım ki çok uzun yıllar sürecek bu kaos daha bir çok insanın canına mal olacak, bizler de olanları çaresizce seyretmek zorunda kalacağız. inşallah ben yanılırım.
neyse;
daha önce ne demiştik;
karşılıklı tavla oynarken zar tutmadan oynayacağım tek adam. doğru anlaşılmalı ve hakkı teslim edilmeli.
bugünden baktığımda kurduğu devlet olma biçimi ile uzaktan yakından alakam olmasa bile o günü onun yerinde ben olsaydım yapabileceğim (otoriter milliyetçilik ve pragmatizm) başka bir şey yoktu gibime geliyor. öncelikle daha çağdaş, modern ve demokratik bir ülke yaratmak istediğinden zerrece şüphem yok. o günlere bakınca "ulus devlet" kurmaktan başka çaresi olmadığı da görülebilir çünkü elde iyi işleyen başka bir örnek yok.
öncelikle, bu adam hakkında fikir sahibi olabilmek için resmi tarih yalanlarından uzaklaşıp çok iyi bir okuma yapmak şart. o okumayı yaptığınızda inanılmaz bir dehası olduğunu fark edip takdir etmek zorunda kalacaksınız.
çok yalnız bir adam. gelen felaketi fark edip vahdettin'in yaverliğini yaptığı dönemden başlayarak vahdettin'den başlayıp çevresindeki herkese derdini anlatmaya çalışmış. fakat başta dedik ya, "deha" başka bir şey. malesef onu anlayan pek çıkmamış ve her şeyi kendi başına tasarlayıp uygulamaya sokmak zorunda kalmış.
bu çok yıpratıcı bir süreç. sonuçta ateş çemberinin içerisinden bir ülke yaratıp toplumu modernize etme yoluna gitmiş.
bu süreçte yapamadıkları onun kusuru değil. o kadar yalnız ki, binlerce dengeyi hesap ederek yapılabileceklerin azamisini yapıp çevresindeki kurtların tuzaklarından uzak durmaya gayret etmiş. çok partili hayata geçmek için çabalarken rahmetli ismet inönü'nün direnmesine karşın onu azarlaması ve çok partili hayata geçmek için gerekli izni vermesi ile alman faşizminin zirvede olduğu günlerde çevresindekilerin tüm baskılarına rağmen bu tür bir faşizme yüz vermemesi buna en uygun örnektir. (zaten dehası ile bunun olmayacağını fark etmiştir olması da mümkün değildir) (onun döneminde çok partili hayatın yürümemesi tamamı ile bambaşka bir mevzu ve konumuz bu değil) bu arada ömrünü bu işe vakfedip sağlığını hiçe saymış. hele son yılları inanılmaz. göz göre göre ölüme yürümüş.
aslında ayıp olan, dönemi ve şartları göz önünde bulundurmayıp olguya bu günden bakarak tahlil etmeye çalışmaktır. önce de dediğim gibi bu sorunu aşmak için iyi bir okuma yapmak şarttır. özellikle dönemin anı/hatıra ve araştırma kitapları bu konuda muhteşem bilgiler içerir. bu yapıldığında aslında mustafa kemal'in o otoriter yapının sonsuza kadar sürmesini istemediği, pragmatik bir biçimde reformize edilmesinden yana olduğu rahatlıkla görülür.
bana gelince;
her ne kadar kurduğu rejimi bugün olumlamasam bile dehasının hayranıyım. bu net. asıl kızdıklarım ise bu adamın adına bir ideoloji oluşturup baskı zulüm ve sömürü düzeni kurarak varlığını idame ettirmeye çalışan asker sivil bürokrat burjuvazi ve bunların yandaşları ile bunların iktidarına son vermek için mustafa kemal karşıtlığını temel alıp ilahi metinler ile hiç ilgisi olmayan uydurma bir din anlayışının zırhını kuşanarak daha yoğun baskı zulüm ve sömürü düzeni kurma peşinde olan sermaye sahipleri ile bunların yandaşlarıdır.
maalesef günümüzde bu iki sosyal grubun arasındaki iktidar savaşı ülkemizi inanılmaz bir kaosun eşiğine getirmiş, çok sayıda insanımızın ziyan olmasına neden olmuştur. korkarım ki çok uzun yıllar sürecek bu kaos daha bir çok insanın canına mal olacak, bizler de olanları çaresizce seyretmek zorunda kalacağız. inşallah ben yanılırım.
neyse;
daha önce ne demiştik;
karşılıklı tavla oynarken zar tutmadan oynayacağım tek adam. doğru anlaşılmalı ve hakkı teslim edilmeli.