218
zirveyle başlayalım maçı anlatmaya, bir daha kahvaltı yapmak için 1:30'da zirve mekanına gidip içmeye başlamama kararı aldım. mekanı terkedip istiklalde yürürken viski-kolaya döndüğümüz andan sonrası karışık biraz. yürüyen merdiveni bozamadık o canımı sıktı, sonra metroda maçla alakasız insanların canını sıkıp olayı nötrledik hatırladığım kadarıyla. maç günü utanılmaz diyip unutuyoruz o anları hehehe. (bağırın ulaaaaan!)
maçtan önce doğu üst tribünde bulunan, "yeter ulan çökçök nereye kadar kalkın bağırıyoruz" kararı almış bir grupla küçük çaplı bir toplantı yaptık. tek başına 17 kişilik ses çıkartabildiğine sonradan canlı şahit olacağım rubi diye bilinen ve bu oluşumu organize etmeye çalışan kişinin gelmesiyle deplasman tribününe yakın tarafta en öne geçtik. ama koordinasyon sorunu yaşadık bolca, 415in önünde de bir grup varmış sonradan öğrendim ama birlik olamadık.
eskişehir taraftarı bildiğiniz "madem bir bok olamadım, hayattan beklentim de yok, neden sürü psikolojisiyle vandallık yapıp tribün yaptığımı düşünmeyeyim ki?" kafasındaki anadolu taraftarı profilindeydi. deplasmanlarda çektiğimiz ızdırapları, yerel polisin ve klübe bağlı güvenliğin bizi nasıl ezip kendi taraftarını kolladığını düşündükçe dün akşam olanlara anlam veremiyorum. adamların tribününde polis yok ulan! bir de bizim taraftar garip biraz, adamın dibine borumsu bir şey düşmüş kalkıp polise veriyor bakın ne attılar diye. hakeme su şişesi veren keita'nın tribün versiyonu. "yahu polise neden veriyosun geri atsana?!" diyince ben manyak oluyorum sonra. neyse güzel dalga geçtik en azından, adamlar gol kaçırınca bütün tribün dönüp ah beee bu da kaçar mıydı falan yapmamız güzel sinirlendirdi.
sahadaki futbol da güzeldi sanırım, özetleri falan izledim eve gelince bayağı atak yapmışız. blog yazarlarına bırakıyorum futbol yorumunu da ben anladığım kısımları yazdım. *
maçtan önce doğu üst tribünde bulunan, "yeter ulan çökçök nereye kadar kalkın bağırıyoruz" kararı almış bir grupla küçük çaplı bir toplantı yaptık. tek başına 17 kişilik ses çıkartabildiğine sonradan canlı şahit olacağım rubi diye bilinen ve bu oluşumu organize etmeye çalışan kişinin gelmesiyle deplasman tribününe yakın tarafta en öne geçtik. ama koordinasyon sorunu yaşadık bolca, 415in önünde de bir grup varmış sonradan öğrendim ama birlik olamadık.
eskişehir taraftarı bildiğiniz "madem bir bok olamadım, hayattan beklentim de yok, neden sürü psikolojisiyle vandallık yapıp tribün yaptığımı düşünmeyeyim ki?" kafasındaki anadolu taraftarı profilindeydi. deplasmanlarda çektiğimiz ızdırapları, yerel polisin ve klübe bağlı güvenliğin bizi nasıl ezip kendi taraftarını kolladığını düşündükçe dün akşam olanlara anlam veremiyorum. adamların tribününde polis yok ulan! bir de bizim taraftar garip biraz, adamın dibine borumsu bir şey düşmüş kalkıp polise veriyor bakın ne attılar diye. hakeme su şişesi veren keita'nın tribün versiyonu. "yahu polise neden veriyosun geri atsana?!" diyince ben manyak oluyorum sonra. neyse güzel dalga geçtik en azından, adamlar gol kaçırınca bütün tribün dönüp ah beee bu da kaçar mıydı falan yapmamız güzel sinirlendirdi.
sahadaki futbol da güzeldi sanırım, özetleri falan izledim eve gelince bayağı atak yapmışız. blog yazarlarına bırakıyorum futbol yorumunu da ben anladığım kısımları yazdım. *