• 201
    uzun zamandır izleyemediğim güzel futbolu, binbir badire atlatarak kuzey'den güney'e değiştirdiğim kombinemle izlemeye çalıştığım maç oldu. takım gayet güzeldi, erken değişiklik neredeyse puanlarımıza malolacaktı ama neyse ki 4. gol de geldi.

    geleceğim söz, bu maçta kombinesinin yerine oturamayan, oturursa can güvenliği olmayan bir grup vardı. belayı da yanında getiren birisi olarak aralarında olmam hiç şaşırtmadı. bulunduğum alanı mecburen boşalttık, köşeye sinip izledik maçı. ancak tepemize yağan zımbırtılardan dipte maç izlemeye çalışırken bile nasibimizi aldık. devre arası 8-9 yaşında bir çocuğun kafası yarıldı, kafamı yukarı kaldırdığımda içinden sıvı taşan idrar dolu bir şişe kafama doğru geliyordu, son anda attığım deparla kurtuldum. yerden sadece biz 3 adet çakmak topladık, yukarıdan sular ve ayranlar yağdı. menzillerindeki insanlar boşalana kadar da devam etti bu durum.

    sevgili yönetim; stat güzel olmuş, tamam. loca sahipleri rahat etsin diye deplasmanı yukarı aldın, o da tamam. nasıl olsa deplasmanı yukarı aldım, güvenliğe sıra ayırmaya gerek yok diye, bizlere tam deplasman tribünü dibinden kombine sattın (muhtemelen deplasmanı alt tarafa aldığınızda bizim yerimize polisler oturacak), o da tamam. şimdi senden ricam, ıslık çalanların, yuhalayanların peşine düşmek yerine taraftarın kafasının gözünün yarılmaması için bir şeyler yapabilir misin? hiç deplasmana gitmedim ama türk telekom arena açıldığından beri kendimi deplasmanda gibi hissediyorum. ıslık çalarım aranırım, kombinemle maça giderim önümde pankart açılır koltuk tepesinde dengede durmaya çalışarak maç izlerim, böyle olmayacak diye tribün değiştiririm bu sefer de kafama yukardan idrar dolu şişeler yağar.

    sevgili yönetim, artık başkalarından özür dilemeyi bırakıp, taraftarının can güvenliğini ve ruh sağlığını önemsersen sevineceğim. hani sizin için manevi bir önemimiz yoksa bile, maddi bir katkımız var, bunu da hesaba katın lütfen.
  • 202
    1-1.5 metre önümde babası veya dedesiyle maç izleyen küçük 10 yaşlarında bi çocuğun kafasının yarılması ve baros'un geri dönüşü dışında hiç bişeyin aklımda kalmadığı karşılaşma.lanet olsun böyle modern stada.adamlar stada konyak şişesi sokuyor konyak.ve küçücük çocuğun kafasını yarıyor.emin olun ellerinde ne varsa atabilirlerdi ve attılar.deplasman tribününde bir tane mi polis olmaz.çevredeki polisler ise "polis baksana" diyince sus işareti yapıyor.fenerbahçe maçını tahmin bile edemiyorum.ölen olabilir.

    açılıştan beri bas bas "ben güvensizim" diye bağıran güney alt tribünün güvensiz olduğu o çocuğun kafası yarıldıktan sonra mı anlaşılacaktı ki bu olayın duyulup duyulmadığını da bilmiyorum.çocuğu hemen götürdüler.bizi didik didik arayan polisler,güvenlikler bizi merdiven boşluklarını boşaltın diye uyaranlardan neden bir tane bile misafir tribünde yok akıl mantık almıyor.bu gidişle o stadda ölen olursa kimse şaşırmasın.çünkü bizim elimizden gelen bişey yok adamların altındayız ve stada soktukları herşeyi diledikleri zaman kafamıza atabilirler
  • 205
    sözlükten anlaşıldığı kadarıyla son zamanlardaki en güzel oyunumuzu oynamışız. ama peki ne oldu biliyor musunuz daha bir kez bile bozulmayan bip receiverı maç boyunca 10 12 defa bozuldu ve ben maksimum 15 dk izleyebildim. sinirliyim hem de. çok bir ara sinirden ağlayacaktım. nasıl olsa maç bitti gitti özet izlemenin bir esprisi yok heyecanı olmayacağı için.
  • 208
    #599150

    çok mutluyum hiç bu kadar rahat bir maç öncesi , maç sırası ve sonrası yaşamamıştım. 3-2 olduğunda bile en ufak şüphem yoktu. hala bu maçtan sonra birşeyleri eleştirme çabasında olan yazarları da anlamakta güçlük çekiyorum. deplasmanda kaç maçtır hiç gol yemeyen bir eskişehirspor'a 4 gol birden atıyorsunuz. oynadığınız güzel futbol da cabası haftalardır özlemle beklediğimiz, ancak hala birşeylere çamur atma derdinde olanlar var. cidden oturdum okuyorum entryleri ve bir anlam bulmaya çalışıyorum fakat bulamıyorum. allahınızı severseniz hıncallık yapmayınız.
  • 209
    çok şükür, sözlük ile beraber izlemeyi becerdiğim ilk maç olmuştur. utangaçlığı bir kenara bırakıp solumdaki adama "sözlükten misin kardeş?" dedim, adam armanınpeşindeyiz çıktı. sonra zaten kaptan falan geldi. süper bir maç oldu. kaptan'ın babası da şeref vermişti. bu güzel maç için hem sözlükteki arkadaşlarıma hem de galatasaray'a teşekkür ediyorum.
  • 210
    öncelikle (bkz: koyduk mu)

    maçı batı tribününden seyrettim. stancu, kazım ve kewell ilk yarı tabiri caizse eskişehirspor'un ağzına sıçtılar. sabri reyizz de onlara destek verdi. lucas neill ve lorik cana'nın birbirlerinin yerinde oynamaları 3 şubat 2011 gaziantepspor galatasaray maçındaki kadar sırıtmadı. ama yine de lorik'i dmc, lucas'ı ise stoperde görmeyi tercih ederim.

    mustafa sarp oyuna girdiğinde sinirden kendimi sikecektim az kalsın, nitekim eskişehirsporun golleri de akabinde geldi. sonra da düşündüm, mustafa'nın ne kabahati var, adamın "çık oyna" dendiğinde hayır ben oynamam diyecek hali yok ya. kabahat onu bu takımda tutanda, oyuna sürende. hagi'ye teessüflerimi iletiyorum buradan, ne boka yarayacaksa. neyse söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.

    deplasman tribününün halen ağ, cam vs. bir şeyle kapatılmaması skandaldır. ben kafası yarılan 10 yaşındaki çocuğun babasının yerinde olsam sorumluluğu bulunan herkese dava açarım. neden önlem alınmadığını anlamak güç, illa daha kötü olaylar mı olması gerekiyor. eskişehirspor gibi nispeten sağlam deplasman yapan bir takımın taraftarı bunları yapıyorsa çarşı, gfb geldiğinde ne olacak?
  • 211
    ben stadyumun üstünün kapatılmasını istemeyenlerdenim. her futbol mucizesini yaşadıktan sonra, küfür etmeye mağma tabakası'ndan başlayıp yedi kat arş-ı ala'ya kadar sövebilmek için kafamı yukarı kaldırıdığımda futbol tanrısı'nın bana nanik yaptığını görmek sıradan bir ritüel olmuştur benim için.

    şöyle birisidir kitapsız;
    http://img.slate.com/...0203_GodFootball.jpg

    bunun size nanik yaptığını ve bu elemanı sık sık gördüğünüzü düşünün. ruh sağlığı kalır mı insanda.

    yine yaptı yapacağını;
    yediğimiz ilk gol insan hatasıydı ama o ikinci gol tamamı ile bu pezevengin işiydi.
    bir kere faul, faul değildi. batuhan ismi verilen yarma, o cüsseden utanmadan binbir numara yaptı, faulu aldı. bu olabilir mi! eyvallah olabilir. topun başına ümit karan geçti. "ümit karan" ulan "ümit karan". bu yaşımdayım, ümit karan'ı yüzlerce kez seyrettim, bir kez bile frikikten gol attığını hatırlamıyorum. hafızayı yokladım, yok.
    hımmm.. "iyi yırttık" dedim içimden ama öyle bir güzel vurdu ki, top harika bir kavis alıp üst direğin 10 santim altından içeri girdi.

    her zaman yaptığım gibi, sigaramı yaktım, mağma tabakasından başlayarak küfür etmeye başladım, kafamı yukarı kaldırdım. bir de ne göreyim, eleman yukarıdan nanik yapıyor.

    ben de malum el hareketi ile karşılık verdim. şlaakkkkkk....

    maç başlayınca neye uğradığımı şaşırdım. eskişehirspor'u bu kadar kötü beklemiyordum. rahat gelmişler istanbul'a. orta sahada basmaya başlarız, defansa alıp iki üç kontra ile işi bitiririz diye düşünmüşler ama bambaşka bir galatasaray ile karşılaşınca neye uğradıklarını şaşırdılar. maç başlar başlamaz galatasaray orta sahayı çabuk geçip kaleye şut atmaya başlayınca durumu algılama zorluğu çektiler. onlar sürekli pas yapan ve topu ayakta tutmaya çalışan futbolcular beklerken golün geldiği 10. dakikaya kadar hiç olmadıysa 6 tane top buldu kaleyi.

    koçum sabri ile canavar cana gereğini yaptılar ve 10.dakikada yazdılar golü. eskişehir golü erken yiyince afalladı. derken, stancu 13.dakikada koydu. iyice dağıldılar. gol aslında kazım'ındır. defanstan gelen topun önce üstünden atladı ve topu serkan'ın kazanmasını sağlayıp boşa kaçtı. ardından serkan'dan aldığı topu onsekize yolladı, stancu'da topu bulup attı. yaradana kurban yaradana.

    ilk yarı biterken bir de kewell yazdı. etti mi sana 3-0. ohhhh, yemede yanında yat.

    ikinci yarı başlarken bülent hoca yapması gerekeni yaptı ve ön tarafı hareketlendirip oyuna galatasaray onsekizi önlerinde dahil olabilmek için batuhan'ı aldı oyuna. oyuna biraz denge geldi. biz yine daha iyiydik ama adamlar batuhan ile pozisyon bulmaya başladılar ve bunun meyvesini aldılar. adamı solda o kadar boş bırakıp arkasında kademeye giren de olmayınca eskişehirli çocuk 75.dakikada soktu topu. zapata kurtarabilirmiydi! belki çok iyi bir kaleci olsaydı kurtarabilirdi ama o golü buffon olsan yeme ihtimalin %50. günahını almayalım zapata'nın.

    ama o ümit karan'ın attığı ikinci gol var ya! o gol tamamı ile futbol tanrısının ibneliği. başka hiç bir şey olamaz. adam (benim hatırladığım kadarı ile) hayatının ilk ve tek frikik golünü attı ya. delirmemek işten değil. durum oldu 3-2.

    ve yine kara aslan kazım çıktı sahneye. futbol bu ulan, futbolcu bu. ne güzel bir topuk pası yaptı arkaya. baros affeder mi! krallar effetmez. affetmedi.

    veeeee.. durum 4-2

    eskişehir'in ilk golü sarp ile balta'nın hediyesi. bu golde ki sarp ile balta'nın eksiklikleri haricinde hemen hemen herkes muhteşem oynadı. sarp ile balta'da bu gol haricinde iyi oynadılar maçta kullandıkları zaman içerisinde ama 63.dakikada neill'in çıkartılıp sarp'ın sokulması hataydı. hagi aklınca orta sahadan yorgun bir adamı çıkartıp taze bir adam sokarak orta sahayı dirençli kılmaya çalıştı ama bunu en azından 1 gol yedikten sonra yapmalıydı. 3-0 galipken gereksizdi.

    diğer değişiklikleri doğruydu. kewell yorulmuştu, 69.dakikada 3-0 galipken skor üretebilecek baros'u oyuna alması muhteşemdi ve 4.golde faydasını gördük. kazım çıkarılırken ise zaten 86.dakika idi ve durum 4-2 olmuştu. keşke sarp'ın yerine yekta'yı alıp, 86.dakikada kazım'ın yerine sarp'ı soksaydı. sanıyorum bu aralar formsuz olan sarp'ı zorla adapte etmeye çalışıyor.

    bu konu net anlaşılsın diye şunu eklemek zorundayım;
    maç başlarken galatasaray yedek kulübesini yazıyorum;
    aykut (kaleci), insua, baros, sarp, yekta, emre çolak, anıl dilaver.

    çok uzun oldu değil mi?
    afedersiniz.

    daha tribünler var, misafir takım var, pankart var, var oğlu var ama onları da yazarsam küfür yeme ihtimalim çok fazla. ben burada keseyim bu entryi. futbol ile sınırlı kalsın bu sefer. okuyanlara binlerce teşekkür.

    edit: öhm.. yuh bana.. yedekler hakkında hesap hatası yaptım. kafa yorgun. casus'a teşekkürler. düzeltmemi sağladı.

    edit2: dreams to hope for, "ümit karan" kardeşimizin "gençlerbirliği"nde "frikik golü olduğu konusunda beni uyardı. kendisine teşekkür ediyorum.
  • 213
    galatasaray – eskişehirspor : 4-2 tam zamanı şimdi

    çok zaman oldu devre arasında makara yapmayalı. uzun süre ilk defa devre arasında tuvalette küfürler havada uçuşmuyordu. 3-0 önde girdik devreye yahu.

    hagi, gaziantep maçıyla aynı takımı sahaya sürdü. kaybeden takım değiştirilmez değildi bu, doğru okuyana. nitekim g.antep maçında takım birbirini çok iyi tanımayan bir kadro vardı ve hiç de kötü bir futbol oynamamıştı.

    galatasaray’ın içerde ve dışarıdaki en büyük farkı iştahlı oynaması, ersun yanal’ın deyimiyle coşku. içerdeki maçlarda taraftarın itici gücü takımın daha coşkulu oynamasını sağlıyor. hagi’nin teknik-taktik isteklerinin dışında istediği şeylerden biri. takımını buna göre kurdu. bunu anlamak zor değil. culio, stancu ve o gamsız diye bildiğimiz kazım’ın bile büyük bir istekle oynadıklarını gördük. ve hatta hakan balta’nın bile. mustafa sarp’ta böyle bir fark yine göremedik. halbuki geçen sezon en coşkulu oynayan adamımızdı.

    yine baskılı başladık. yine topa ve adama sert, rakibe pas imkanı vermeyen bir baskıyla oynadık.
    erken sayılacak bir dakikada ilk golü buldu galatasaray ve rahatladı. sonrasında gelen 2 golde hani “tam zamanı şimdi” golleriydi. 4 gol de tam zamanında geldi.
    takım hagi’nin istediği kıvama gelmeye başladı. savaşan, maçı bırakmayan, inatçı, ısıran bir takım istiyor hagi ve takım bu yolda gidiyor. iyi de nasıl?
    çok acayip transferler de yapılmadı, fena durumdaki sakatlarda da hemen düzelme yok. şöyle oldu: hagi orta saha oynamayan orta saha oyuncularıyla sağladı bunu. neill ve sabri. her ikisi de bilindiği kadarıyla orta saha değiller ve kaldı ki ikisi de aslında sağ bek. bak bu enteresan işte. hagi iki sağ bekten iki sağlam orta saha yarattı. ama bu hagi büyük hoca falan değil. hem zaten yaratmak allah’a mahsus. tövbe yarabbim.
    neill’in önemli bir görevi var veya takımdaki oyuncuların kendisini izleyerek öğrenmesi gereken önemli dersler var. rakibe kalçayı, baldırı, dirseği dayamak. şaka mı zannediyorsunuz, asla değil. önemsiz mi sanıyorsunuz, size öyle geliyor. çok önemli çok, öyle böyle değil. faul yapmadan şarj yapma sanatıdır, kalça, baldır, dirsek kullanmak. ulan ne hale geldi futbol yahu. bunları ‘80lerin başında öğrettiler, 30 sene sonra sanki büyük buluşmuş gibi anlatmak zorunda kalıyorum. çünkü bu devirde büyük buluş bu anlattıklarım.
    neyse, hagi’nin ikinci mucizesi sabri. sabri, rijkaard’la birlikte büyük bir gelişim göstermişti, topu daha iyi kullanmaya, oyuna daha efektif katılmaya başlamıştı. ama sezon başındaki sakatlığından sonra eski sabri’yi pek göremedik. hatta ali turan’a mecbur kalmıştık. bu elbette sabri’nin kabahati değil, ama ben iyileştikten sonrasından bahsediyorum, geçen sezonki sabri yoktu. ama hagi ile bu defa orta sahada gücünü göstermeye başladı. civa gibi olduğu için, müthiş gücü, hızı ve özverisiyle rakipler için orta sahayı cehenneme çeviriyor. topları yine çok iyi kullanamıyor belki ama bastığı her topu alıyor. kısa sürelerle sağ bek de görüyoruz, sağ açık da. hagi kendisinden çok verim alacak.

    maçın sonlarına doğru 2 gol yedik. eskişehirspor’un ilk golü çok tuhaf. hakikaten tuhaf. balta ofsayt olsun diye çıkıyor, top 2 metre arkadan çıkan diğer es-esliye geliyor. balta’nın kabahati var mı, illa var. arkadaki adamı da görüp ofsayt kurmayabilirdi. e, o zaman zaten pas kime gelse gol olurdu. bu biaz satranç gibi. öyle de yapsa, böyle de yapsa olmuyor, tuzağa düşmüş bir kere. anladınız di mi?
    ikinci gol ise tam efsane. ümit karan, firkikte topu çatala taktı yahu. ama maçtaki efsaneler bitmeyecekmiş meğerse. milan baros ! kral mı? işte budur kral. girer golünü atar, vıdı vıdıya gerek yok.
    işi goldür golcünün, lafa bakılmaz.

    bu takım birlikte oynama alışkanlığını kazandığında, önünde durabilecek çok az takım var. tribündekiler uyuz uyuz pas yapan değil, direkt kaleye giden bir takım izliyoruz ve heyecanlanıyoruz. bak heyecanlanıyoruz dedim, keyif alıyoruz demedim. nitekim keyif eşekte olur demiş atalar:)
  • 214
    kuzenim televizyon izlerken bir ara ekrana bakmamla birlikte 2-0 önde olduğumuzu öğrendiğim ve "aa 2-0 yeniyoruz" dememe kalmadan 3-0 olmasıyla çok büyük bir mutluluk yaşadığım maç. zaten daha sonra bi koşu eve gidip 2. yarıyı izledim ki skor olarak çok mükemmel olmayan bir yarı geçirsek bile 25 dakika boyunca müthiş bir galatasaray izlemiş oldum. ha neden 25 dakika dersen mustafa sarp der susarım , daha ötesi yok.

    eğer bu baskılı oyun devam ederse varsın 15. olalım , varsın küme düşelim. bu hırs ve düzen devam etsin yeterki.
  • 215
    evet sivas maçından sonra maça gitmem demiştim ama dayanamadım gittim şimdi ufak ufak notlar...
    bu sefer metroyla değil stadın üstüne arabayı bıraktık yürüyerek indik stada çok rahattı arabası olanları ya da taksiyle gelmek isteyenlere tavsiye ederim.
    her neyse bu sefer d6 da izledim maçı, stad boştu ancak çok güzel bir akustiği var stadın boş olması sorun olmuyor bile..
    şimdi maçtan önce bir şeye değinmek istiyorum ultraslan yine çok dikkatimi çekti, önce şunu söyleyeyim eğer bir takımın tribün grubu varsa o grup stadın tam ortasında olmalı kale arkasında değil. ikinci olarak ultraslan kendi başlatmadığı hiç bir tezahurata katılmıyor. kapalı da burası samiyen burdan çıkış yok diye bağrıyor taraftar hiç umurlarında değil, her zaman ki gibi maçın içinde değiller. he onlar bağırmasa kimsenin de bağıracağı yok bu bir gerçek. şunu çok acı söyleyebilirim ki çarşı bizi fena yapar orada çünkü 10 kişi toplanıp bağırsan bile sesin duyuluyor.
    maça gelecek olursak takım 65. dakikaya kadar muhteşem oynadı. tabi ki mustafa sarp oyuna girinceye kadar, sonra sıkıntılı dakikalar başladı ama king sağolsun o sıkıntıyı aldı.
    bu arada lalalay lalayallayalyla koyduk mu çok zevkli oluyor :) inşallah her maç gönül rahatlığı ile yaparız bunu...
    ayrıca birşey daha dikkatimi çekti taraftar futbolcuları tribüne çağırmadı bi protesto mu vardı acaba,
    stadyum süper..
    galatasaray iyi yolda...
    stancu evlat evlat...
    kazım süperdi....
    baros u çok özlemişiz....
    kewell oyundan alınırken stad yıkıldı resmen...
  • 217
    oradaydım. yolda onca çile çekmemize, onca yorulmamıza rağmen değdi diyebiliyorum. değdi...

    burada uzun uzadıya maç yorumu & analizi falan yapmayacağım. zaten az buçuk ne olduğu belli. göze hoş gelen futbol, dar alanda kısa paslaşmalar ve akıllı goller. hepsi çok güzeldi. gittiğimize bizi pişman etmediler. sağolsunlar...

    televizyon başında nasıl göründü bilmiyorum ancak, stadyumda olunsaydı kesinlikle farkedilirdi. taraftar oldukça iyiydi. bana göre tabii. 90 dakikada toplasan 10 - 15 dakika belki oturmuşumdur. elbette bu bir meziyet değil. övünmek için söylemiyorum. tezahüratlara katıldık, tempo tuttuk. elimizden geldiğince takımı ateşlemeye çalıştık. oldukça da yorulduk. doğu tribününde olduğum için içlerinden biri olarak konuşuyorum. ya da bizi çağırdıkları ismimizle kapalı. ayrıca ses gerçekten inanılmaz çıkıyor. 10 kişi bağırsa bile inletici derecede duyuluyor. gerçekten inanılmaz. dedik ya yorulduk ama değdi. teşekkürler çocuklar...

    hee bir de maçı beraber izlediğimiz bir abimiz, yaptığı yorumlarla ortama neşe kattı. o da sağolsun. ve ayrıca mustafa sarp'a duyduğu nefret gerçekten mahalle takimi abimizle yarışacak düzeyde diyebilirim.
  • 218
    zirveyle başlayalım maçı anlatmaya, bir daha kahvaltı yapmak için 1:30'da zirve mekanına gidip içmeye başlamama kararı aldım. mekanı terkedip istiklalde yürürken viski-kolaya döndüğümüz andan sonrası karışık biraz. yürüyen merdiveni bozamadık o canımı sıktı, sonra metroda maçla alakasız insanların canını sıkıp olayı nötrledik hatırladığım kadarıyla. maç günü utanılmaz diyip unutuyoruz o anları hehehe. (bağırın ulaaaaan!)

    maçtan önce doğu üst tribünde bulunan, "yeter ulan çökçök nereye kadar kalkın bağırıyoruz" kararı almış bir grupla küçük çaplı bir toplantı yaptık. tek başına 17 kişilik ses çıkartabildiğine sonradan canlı şahit olacağım rubi diye bilinen ve bu oluşumu organize etmeye çalışan kişinin gelmesiyle deplasman tribününe yakın tarafta en öne geçtik. ama koordinasyon sorunu yaşadık bolca, 415in önünde de bir grup varmış sonradan öğrendim ama birlik olamadık.

    eskişehir taraftarı bildiğiniz "madem bir bok olamadım, hayattan beklentim de yok, neden sürü psikolojisiyle vandallık yapıp tribün yaptığımı düşünmeyeyim ki?" kafasındaki anadolu taraftarı profilindeydi. deplasmanlarda çektiğimiz ızdırapları, yerel polisin ve klübe bağlı güvenliğin bizi nasıl ezip kendi taraftarını kolladığını düşündükçe dün akşam olanlara anlam veremiyorum. adamların tribününde polis yok ulan! bir de bizim taraftar garip biraz, adamın dibine borumsu bir şey düşmüş kalkıp polise veriyor bakın ne attılar diye. hakeme su şişesi veren keita'nın tribün versiyonu. "yahu polise neden veriyosun geri atsana?!" diyince ben manyak oluyorum sonra. neyse güzel dalga geçtik en azından, adamlar gol kaçırınca bütün tribün dönüp ah beee bu da kaçar mıydı falan yapmamız güzel sinirlendirdi.

    sahadaki futbol da güzeldi sanırım, özetleri falan izledim eve gelince bayağı atak yapmışız. blog yazarlarına bırakıyorum futbol yorumunu da ben anladığım kısımları yazdım. *
  • 219
    futbol dışı izlenimler;
    sivas maçındaki gibi, hani şu istanbulun önemli merkezi noktalarından kalkan iett otobüsleri varya (taraftara ücretsiz hizmet vermekte, ücreti kulüp tarafından iett ye ödenmekte imiş) o şekil ulaştık mabede.iett seferleri her maç daha organize bi şekle girmekte.sivas maçında tem yolunun stad tarafında inip temyolu üzerindeki seyrantepe üstgeçidinden aktarma istasyonu tarafına geçip, tünellere girerek stada ulaşmıştık yürü babam yürü yani şaka gibi, bu kez iett araçları direk batı tribünü arkasındaki kalkış peronlarına bıraktı taraftarları.maç çıkışıda gayet organizeydi.9 da kalkan ilk bostancı otobüsüne bindim ve 9:30 da bostancıdaydım şaka gibi yani.bu seferler sürekli olmalı bence.ücretsiz olduğu için değil tabi, basit ve hızlı olduğu için.ücretinide kulüp ödemesin taraftarlar ödesin.şahsen ben 2 - 3 - 4 hatta 5 bilet ödemeye razıyım.bostancı-aslantepe yarım saat lan süper bişey.
    *günay-üst 426.bloktaydım.havanın çok soğuk olmamasına rağmen yine de üşüdüm diyebilirim.tribün ısıtıcalarına ihtiyaç var özellikle üst katlarda..
    *metro tünelleri çıkışında dehşet derecede korsan ürün satışı var.kulüp buna engel olmalı bi şekilde..
    *tuvaletlerde yine su akmıyordu veya ben hep akmayana denk geliyorum..
    *büfelerde ücretler yüksek gibi.bir üçübirarada 6 tl.
    *deplasman tribününe bi çözüm bulunmalı, şahsen ben tamamen üst kata alınmasına taraftarım ancak cam mı kaplarlar ağmı gererler bilmiyorum ama eses lilerden sürekli bişeyler yağdı alt taraflara..ayrıca rakip seyircinin hemen alt bölümüne de gs taraftarı alınmalı böylece sahaya yapılacak baskı ciddi oranda
    artacaktır.
    *kulüp doğu ve batı tribünlerin 1. ve 2.katlarına daha farklı bir fiyat politikası belirlemeli bence.diğer tüm tribünler güney-kuzey ve doğu batının 4.katları dolarken oraları hep boş kalıyor.sanırım fiyatları 150-350 tl arası değişmekte.tamam iyi hoş hepimiz galatasaraylıyız ama en pahalı kısımlar da olsa bu takımı bir lig maçı için 350 tl yi haketmiyor kanımca.
    *uzun zaman sonra bam üçlüsünün olmadığı bir maç izliyceğimi sanıyordum ki mustafa sarp kabusuyla karşılaştık ikinci yarı tam işler bok oluyordu ki kral baros sahne aldı ve rahatladık.
  • 220
    güzel adamların, güzel golleriyle kazandığımız güzel maç. benim bu takımda, daha bize transfer olmadan da favori oyuncularımdan diyebileceğim 2 oyuncu var. biri lorik cana, diğeri stancu. dolayısıyla evladım gibi izliyorum onları sahada. ilk 2 gol onlardan gelince, sözlük tayfası bana enteresan bakışlar atmaya başladı. "oğlum bak... lan..." tarzı şeyler. hatta bazı yazarlar "bak enerjini kewell'a, neill'a ver" falan dedi etrafımda.

    deplasman tribününün mevcut durumu yüzünden can güvenliğimizin yarı yarıya düşmesi dışında güzel bir maç günüydü. bari iç sahada yüzümüz gülsün böyle.
  • 222
    harry kewell'ın attığı golden hemen 3-4 saniye evvel, culio topu balta'ya yollamadan evvel yani, stancu yanına rakip takımın sağ bekini alarak içeriye doğru mükemmel bir koşu yaptı, hatta o kadar mükemmel koştu ki, rakip stoper de stancu'ya doğru gitti. sağ bek ise kanadını boşalttığını 3-4 saniye sonra anladı ve gerisin geri kanada gitmeye başladı. fakat balta o sırada stancu'nun amısına koyduğu ceza sahasının hemen dışına, yani kewell a çıkarmıştı bile. top kewell a geldiğinde kewell'ın yanında kimse yoktu, stancu'da ise 2 adam vardı.

    bu iki adama bir de onu salak salak cezasahasına kadar takip edip sonra geri koşan kanat oyuncusunu da eklersek, tam 3 adam yapar. zaten adamların defansında 4 kişi var. 3 tanesinin stancu ekarte etmiş oldu. hem de basit bir 20 metrelik koşuyla.

    mükemmel bir goldü. son zamanlarda attığımız en güzel goldü belki de. gurur duydum.
  • 225
    ilk defa kız arkadaşımın elinden tutup, ''boşver numaralıyı, artık sıkıntı yok'' diye kendi oturduğum tribüne getirdiğim ve rezil,kepaze olduğum maç.güney alt tribüne atılmayan şey kalmadı. 1 sene daha kıpırdamaz heralde numaralıdan artık. 2 koltuk yanımda oturan çocuğun kafasına küllük geldi ve yarıldı. ve o atılan küllük kız arkadaşıma da gelebilirdi. bilmiyorum ondan sonra ben o stadda neler yapardım. aradan 10 dakika geçti güvenlik görevlileri geldi. olayı anlattık ve 5 dakika sonra devre arası oldu. zaten devre arasında envai çeşit madde yağdı kafamıza. hayır bu adamlar ne iş yapar hala anlamadım.

    rakip taraftarı tepemize koyan zihniyetinde, görev yapan binlerce güvenlik görevlisinin de, şerefsiz eskişehir taraftarının da... neyse ben bir şey demiyorum. fener maçında bu gidişle, kimse sağ kalmaz güneyde onu söyliyeyim. maça geldim, sözlükten bir kaç dosta selam verdim ve en sağına geçtim tribünün. bunu da ''maça gelmedin başkan,reyiz,muavin'' gibi sorular yönetlen sevdiceklerime yazdım. şuan da dilekçe yazıyorum, hem valiliğe hem yönetime.
App Store'dan indirin Google Play'den alın