• 29
    şimdi şöyle oluyor ki;

    burada 1514 kişiyiz. hazır biz bizeyken samimice söyleyeyim; sağcı bir babanın %30 solcu %20 sağcı ve %50 kimlik karmaşası yaşayan bir çocuğuyum. siyaset ile hiç işim olmadı. defalarca, ekstradan şilep sahibi olan ağabeyleri gördükçe ben de tayyip beye yakın olmak istedim ama sonra vazgeçtim..

    protesto haklı mı? belki...

    önemli olan protestonun doğru ya da yanlış olmasından ziyade yapılmasının doğru ya da yanlış olduğuydu. benim baktığım açıdan; o koltukları satın alan taraftar değil mi? ve o adamlar stres atmaya gitmiyor mu?

    güç adalet ister dedim ya bugün bir sürü ''siyasi içerikli entry'' silindi burada. ve ben adil olarak siyaset yapmadan gireceğim konuya;

    burada 1514 kişi galatasaray'ı sevdiği için var. bir çoğu tribüne gidiyor, gidemeyenler de burada stres atıyor. tribüne giden adam stres atar... şimdi size eric cantona'nın bir sözünü yazayım; ''tutuklanma ve ceza alma korkusu olmadan insanlara bağırdığım ve üzerlerine yürüyebildiğim tek yer futbol sahası'' şimdi biz inkar etsek de tribünün böyle de bir kıyağı var bize. galatasaraylılık hoş tabi ama bencil insanlarız bilinçaltımızı yoksaymayı da iyi biliriz. aslında bu da bir otomasyon olduğu için paradokstur bu ve açıklamak mümkün hale gelmiyor malesef.
    diyeceğim şu ki; insan arapça ve farsça kökenli bir kelime olan ''nisyan'' dan gelir. nisyan; unutmak demektir. biz bilinçaltımızı hep unutur ve kılıfları hep hazırlarız minareyi çalmadan evvel. aslında tribüne verdiğimiz paranın karşılığını, atılan gole sevinmenin yanısıra ''bağırılabilecek alan kirası'' olduğunu unuturuz hep. stresimizi bir yere dökmemiz gerekir. döktüğümüz yere kira ödememiz gerekir. bizimle birlikte streslerini dökeceklerini yere kira ödeyen adamlar fazlalaştıkça, yerin sahibi parseli genişletmek ister. sonra da türk telekom arena işte...

    şimdi protestoya gelecek olursak; verilen bilet parasının karşılığını alırken ekstra fonksiyon ya da hediye olarak görebiliriz. yani 2 tane selpak alırsın bir tane kolonyalı mendil hediyedir o hesap. halihazırda adrenalinini 2,5 g seviyesinden yüksek tutmak için kira ödediğin koltukta ekstradan 0,3 g adrenalin salgılama fırsatın olsa es geçmezsin. 10 kişi birisini ıslıklayınca senin de ıslıklaman şartlı refleksten ziyade ''paranın karşılığını onlar kadar alabilme isteği''dir. çünkü sen ıslıklama fikrine katılmasan da seninle aynı kirayı ödeyen adam senden fazla adrenalin salgılayınca gözün kalır. bu da bizi beşeriyatın bir diğer özelliği olan eşitlik güdüsüne götürür ama şimdi oraya kadar gidemem...

    bu protestoya insan iç güdüsü olarak baktım çünkü iyi niyetliyim. haklı olup olmadığına gelirsek de; serbestlikten yanayım. o koltuğa çoluğunun-çocuğunun nafakasını veren, boğazından kesen ve o koltuğu kiralayan, hepi-topu 120 dakikalık tatmin için belirli bir maddiyat harcayan her adamın, ağzından çıkacak her kelimeye saygım var. katılırım ya da katılmam ama orası beni ilgilendirmez. o koltuk sahibi ne isterse söyleyebilir benim için sorun yok. küfür de etse, bağırsa da, çağırsa da tepki vermem. tepki verene de saygı duyarım. herkese saygı duyarım. benimle bir maç izleseniz çok sıkılırsınız. böyle herkese saygılı sadece maçına ve tezahüratına bakan bir adamım ben. o sebepten benimle maç izleyecekseniz malesef adrenalin seviyeniz için bana güvenmeyin.

    yazının ana fikri: adam koltuğa o kadar para vermiş istediğine bağırıp-çağırsın hiç önemli değil. bu kadar sömürücü zihniyetli bir yönetimden alacakları tahsil etmenin en iyi yanı o statta özgürce bağırmaktır. istediğine ve istediğin şekilde...

    not: yazının bazı kesimlerini traşlayıp tekrar gönderdim, siyasete gerçekten gerek yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın