87
ali çoban
ne yapsak olmuyor sezonlarıydı. fatih terim'in yanına kimi koysalar, tamam diyorduk, artık defansımız gol yemez. enver ürekli, güngör tekin, ardoğan arıca, ali yavaş.... kim oynadıysa başımızın üstünde yerleri vardı ama ne yazık ki biz şampiyon olamıyorduk. inanın o zamanlar şampiyon olamamak şimdiki gibi çok önemli bir şey değildi. zaten bizim şampiyon olamadığımız sezonların çoğunu trabzonspor önde kapamış, dolayısıyla görüntü kirliliği yaşamamıştık.
80 li yılların başında, son seri şampiyonluğumuzu yaşadığımız, brian birch'ü sefer görev emrine çağırdılar. ve o sezon defansın ortasına ali çoban diye bir futbolcu oynamaya başladı. beşiktaş'tan transfer edilmişti. soyadı gibi köylü, hatta çoban görüntüsü vardı. şimdi oynayan 6 milyon euroluk meira'yı seyrettikçe aklıma ali çoban geldi. tekmeye kafa uzatırdı, galatasaray'ın futbol emekçisiydi. gariban görüntüsüyle, özverili futboluyla kısa zamanda sevildi. soyadıyla söylenen belkide ilk futbolcuydu. ali isminin fazlalığından olsa, değildi, ahmet'ler 1,2,3 şeklinde, aynı ismi taşıyanlar küçük büyük diye çağrılırken, ali, ali çoban diye çağrılırdı.
brian birch takımı daha da rezil bir halde özkan sümer'e teslim etmişti. ali çoban savaşmaya devam ediyordu hala. fener'e kaptırılan şampiyonluktan sonra bu kez takımın başına ünlü birini getirdiler. tomislav iviç'i. tarihin belkide en zayıf kadrosuydu, dürüllü'lü orta sahada, cüneyt'le beraber, ilerde sejdiç ve tarık hosiç vardı. hosiç, jardel'in gol atamayanını düşünün öyle biri işte. maç boyu toplasan 1 kilometre koşmazdı, gol kralı oldu.
o sezonu ve o sezonki ali çoban'ın bir maçını unutamam. antalyaspor'a ilk yarıyı 1-0 yenik kapatarak girmiştik içeri. ikinci yarıdaki tezahüratı ve o maçtaki ali çoban'ı dünkü maç gibi hatırlıyorum. 2-1 yendik ve maçtan sonra iviç'in demeci şöyleydi.'' ikinci yarıda taraftarımızı ve ali çoban'ı seyrettim, başka da bir şey hatırlamıyorum.''
maçların tamamında oynayan tek futbolcu oydu o sezon. gel gelelim yine şampiyonluk gelmemişti. takım artık bir devrim yapmak üzereydi, iviç porto'ya gitti, gelmiş geçmiş en büyük hocalarımızdandı. devir artık jupp derwall devriydi, takımı olduğu gibi değiştirdiler. defanstan bir çoban'ı gönderip, köylü'yü getirdiler. bu sefer köylü yusuf savaşmaya devam ediyordu aynı bölgede. ikına sıkına şampiyonluğu getireceklerdi önce ve sonra da bildiğiniz galatasaray'ın temellerini atacaklardı.
103 lig maçında oynayan ali donald'ın adını son senelerde pendikspor'da hoca olarak duyduk. şimdilerde nerdeyse kulakları çınlasın o fakir, temiz, ezilmiş günlerimizin sevdası galatasaray'ımıza bizi biraz daha bağlayan cengaverin.
ne yapsak olmuyor sezonlarıydı. fatih terim'in yanına kimi koysalar, tamam diyorduk, artık defansımız gol yemez. enver ürekli, güngör tekin, ardoğan arıca, ali yavaş.... kim oynadıysa başımızın üstünde yerleri vardı ama ne yazık ki biz şampiyon olamıyorduk. inanın o zamanlar şampiyon olamamak şimdiki gibi çok önemli bir şey değildi. zaten bizim şampiyon olamadığımız sezonların çoğunu trabzonspor önde kapamış, dolayısıyla görüntü kirliliği yaşamamıştık.
80 li yılların başında, son seri şampiyonluğumuzu yaşadığımız, brian birch'ü sefer görev emrine çağırdılar. ve o sezon defansın ortasına ali çoban diye bir futbolcu oynamaya başladı. beşiktaş'tan transfer edilmişti. soyadı gibi köylü, hatta çoban görüntüsü vardı. şimdi oynayan 6 milyon euroluk meira'yı seyrettikçe aklıma ali çoban geldi. tekmeye kafa uzatırdı, galatasaray'ın futbol emekçisiydi. gariban görüntüsüyle, özverili futboluyla kısa zamanda sevildi. soyadıyla söylenen belkide ilk futbolcuydu. ali isminin fazlalığından olsa, değildi, ahmet'ler 1,2,3 şeklinde, aynı ismi taşıyanlar küçük büyük diye çağrılırken, ali, ali çoban diye çağrılırdı.
brian birch takımı daha da rezil bir halde özkan sümer'e teslim etmişti. ali çoban savaşmaya devam ediyordu hala. fener'e kaptırılan şampiyonluktan sonra bu kez takımın başına ünlü birini getirdiler. tomislav iviç'i. tarihin belkide en zayıf kadrosuydu, dürüllü'lü orta sahada, cüneyt'le beraber, ilerde sejdiç ve tarık hosiç vardı. hosiç, jardel'in gol atamayanını düşünün öyle biri işte. maç boyu toplasan 1 kilometre koşmazdı, gol kralı oldu.
o sezonu ve o sezonki ali çoban'ın bir maçını unutamam. antalyaspor'a ilk yarıyı 1-0 yenik kapatarak girmiştik içeri. ikinci yarıdaki tezahüratı ve o maçtaki ali çoban'ı dünkü maç gibi hatırlıyorum. 2-1 yendik ve maçtan sonra iviç'in demeci şöyleydi.'' ikinci yarıda taraftarımızı ve ali çoban'ı seyrettim, başka da bir şey hatırlamıyorum.''
maçların tamamında oynayan tek futbolcu oydu o sezon. gel gelelim yine şampiyonluk gelmemişti. takım artık bir devrim yapmak üzereydi, iviç porto'ya gitti, gelmiş geçmiş en büyük hocalarımızdandı. devir artık jupp derwall devriydi, takımı olduğu gibi değiştirdiler. defanstan bir çoban'ı gönderip, köylü'yü getirdiler. bu sefer köylü yusuf savaşmaya devam ediyordu aynı bölgede. ikına sıkına şampiyonluğu getireceklerdi önce ve sonra da bildiğiniz galatasaray'ın temellerini atacaklardı.
103 lig maçında oynayan ali donald'ın adını son senelerde pendikspor'da hoca olarak duyduk. şimdilerde nerdeyse kulakları çınlasın o fakir, temiz, ezilmiş günlerimizin sevdası galatasaray'ımıza bizi biraz daha bağlayan cengaverin.