92
işgal komutanının gönlünü eğlemek için yapılan general harrington kupasını milli mücadele zaferi olarak lanse eden zihniyetin "galatasaray taraftarının hazımsızlığı" olarak yaftaladığı, özellikle o günleri hatırlamaya yaşı yetmeyen taraftarın da bu kayığa kolayca bindiği maç.
tıpkı sahaya dikmek için getirdikleri kocaman bayrak ve deplasman tribünü önünde salağa yatmış dolanan tuncay şanlı'nın sahada bekleyen bizim futbolcuları ve maçtan da kalabalık hale gelmiş kapalı üst tribünü görüp lig tv kamerasına "dikmeyeceğiz ya gidebilirsiniz" diye gevşek gevşek konuşması gibi...
tuncay şanlı'nın saha içindeki tek maharetinin rakip toçunun peşinden 40-50 metre depar atıp gidip adamın bileğine basıp kendini yere atıp kıvranarak sarı kart aldırması olduğunu bilmeyen nesil tabi ki pek anlayamaz o günleri...
sadece bardağı taştığı bir gündü. 1996-2002 arası 5 lig + 1 uefa + 1 süper kupa sonrası 2002-2007 arası bir türkiye kupası hariç hiçbir şey görmemiş bir galatasaray. tarihinin açık ara farkla en başarısız ve pasif başkanı. fenerbahçe ile o sezon sanırım tüm branşlarda 14 maçta 14 mağlubiyet. son 4 yılda 3. defa şampiyon olmuşlar. üzerine de hafta boyu yavrum basın "şampiyon fenerbahçe sami yen'de alkışlanır mı" diye tüy dikmiş...
herkesin o gün taşkınlık çıkarmak için bir sebebi vardı aslında. tabi o yıllar tribünlerin de tribün olduğu son yıllar. şimdiki gibi devlet mekanizması o kadar da çökmemiş tribünlerin üzerine. hakem takımın anasını bellerken "aman ceza alırız" korkusuyla "hep oyunlar senaryolar" diye miyavlayıp geçiştirmek yok. hareket alanı bugünküyle kıyas kaldırmayacak kadar geniş.
ve hep pas geçilen en önemli konu, öğlenden itibaren polisin stad çevresindeki ateşe benzin döken tavırları. hiçbir maçta görülmemiş "kıta geçişi" kıvamında yürüyüşler, manevralar, tacizkar tavırlar. öğlen eski gima'nın oradan başlayan ve muhteli bölgelerde devam edip sonra kapalı üst'e kadar uzanan çatışmalar. biber gazından zehirlenen insanlar, artık nasıl vurdularsa cop darbesiyle kulağı kopan bir taraftar ve daha niceleri...
herkes televizyonda canlı canlı verildiği için kapalı üst'teki muharebeleri bilir ve hatırlar o güne dair. ama öğlenden beri yaşananları ve hatta polisin koridorlardan nasıl gelip de milleti tahrik ettiğini bilmezden gelir. bütün gün yaşananlara rağmen o olaylar olmasaydı muhtemelen maçın genelinde bu kadar büyük olaylar olmazdı. çünkü her ne kadar stad çevresinde çok taraftar olsa da herkes maruz kaldığı kadarını gördüğü için ve şimdiki gibi herkes her şeyi anında göremediği için etkisi o kadar fazla olmazdı. ancak maçın başlamasına 45 dakika kala, o yılların gereği hemen herkesin stadda olduğu bir anda yaşanan bu olaylar herkesin çıldırmasına sebep olmuştur.
general harrington'a gider ayak yaptıkları cilveyi milli mücadele diye anlatanlar, 16 mayıs 2010 ve 12 mayıs 2012'de stadlarındaki orantısız polis saldırılarını "fetö'nün canımıza kast ettiği gün" diye anlatır. ancak ne bu maçta yaşananları, ne de 17 haziran 2011 galatasaray fenerbahçe basketbol maçında maç biter bitmez ortada en ufak bir olay yokken polisin biber gazıyla tribünlere girişmesini ve salon dışında çoğu kameraya alınıp internete de düşmüş olan tacizli küfürlü kovalamalarını yok sayarlar.
bugünden dönüp bakınca tek teselli tüm bu maçlardaki olaylarda bile isteye provokasyon yaratan ve keyfi şekilde insanların üzerine emrindeki polisleri salan lokman yanık'ın fetönün bir köpeği olduğunun mahkemece tescillenip hapislerde çürümeye terk edilmiş olmasıdır...
taraftarın yaptıkları, en azından televizyonlara yansıdığı için pek çoklarının bildiği kadarı, rezillik falan da değildir. isyanın ta kendisidir. o gün boyu dayak yemesine rağmen geri adım atmayan, biber gazından nefes alamazken yönetim istifa diye bağırmaya devam eden, yarı çıplak tabancanın üzerine giden o kapalı üst insanları olmasaydı fenerbahçe kopuk giderken galatasaray hala özhan canaydın yönetiminde geri geri gitmeye devam ederdi.
ortada rezillik diye bir şey varsa biri fetönün köpeği bir amirin emrindeki polisleri bile isteye insanları kışkırtacak şekilde oradan oraya sürmesi, diğeri de soyunma odasına giren bülent demirlek'in türk hakemliğinin şanına yakışır bir eyyamla geri dönüp maçı devam ettirmesidir...
tıpkı sahaya dikmek için getirdikleri kocaman bayrak ve deplasman tribünü önünde salağa yatmış dolanan tuncay şanlı'nın sahada bekleyen bizim futbolcuları ve maçtan da kalabalık hale gelmiş kapalı üst tribünü görüp lig tv kamerasına "dikmeyeceğiz ya gidebilirsiniz" diye gevşek gevşek konuşması gibi...
tuncay şanlı'nın saha içindeki tek maharetinin rakip toçunun peşinden 40-50 metre depar atıp gidip adamın bileğine basıp kendini yere atıp kıvranarak sarı kart aldırması olduğunu bilmeyen nesil tabi ki pek anlayamaz o günleri...
sadece bardağı taştığı bir gündü. 1996-2002 arası 5 lig + 1 uefa + 1 süper kupa sonrası 2002-2007 arası bir türkiye kupası hariç hiçbir şey görmemiş bir galatasaray. tarihinin açık ara farkla en başarısız ve pasif başkanı. fenerbahçe ile o sezon sanırım tüm branşlarda 14 maçta 14 mağlubiyet. son 4 yılda 3. defa şampiyon olmuşlar. üzerine de hafta boyu yavrum basın "şampiyon fenerbahçe sami yen'de alkışlanır mı" diye tüy dikmiş...
herkesin o gün taşkınlık çıkarmak için bir sebebi vardı aslında. tabi o yıllar tribünlerin de tribün olduğu son yıllar. şimdiki gibi devlet mekanizması o kadar da çökmemiş tribünlerin üzerine. hakem takımın anasını bellerken "aman ceza alırız" korkusuyla "hep oyunlar senaryolar" diye miyavlayıp geçiştirmek yok. hareket alanı bugünküyle kıyas kaldırmayacak kadar geniş.
ve hep pas geçilen en önemli konu, öğlenden itibaren polisin stad çevresindeki ateşe benzin döken tavırları. hiçbir maçta görülmemiş "kıta geçişi" kıvamında yürüyüşler, manevralar, tacizkar tavırlar. öğlen eski gima'nın oradan başlayan ve muhteli bölgelerde devam edip sonra kapalı üst'e kadar uzanan çatışmalar. biber gazından zehirlenen insanlar, artık nasıl vurdularsa cop darbesiyle kulağı kopan bir taraftar ve daha niceleri...
herkes televizyonda canlı canlı verildiği için kapalı üst'teki muharebeleri bilir ve hatırlar o güne dair. ama öğlenden beri yaşananları ve hatta polisin koridorlardan nasıl gelip de milleti tahrik ettiğini bilmezden gelir. bütün gün yaşananlara rağmen o olaylar olmasaydı muhtemelen maçın genelinde bu kadar büyük olaylar olmazdı. çünkü her ne kadar stad çevresinde çok taraftar olsa da herkes maruz kaldığı kadarını gördüğü için ve şimdiki gibi herkes her şeyi anında göremediği için etkisi o kadar fazla olmazdı. ancak maçın başlamasına 45 dakika kala, o yılların gereği hemen herkesin stadda olduğu bir anda yaşanan bu olaylar herkesin çıldırmasına sebep olmuştur.
general harrington'a gider ayak yaptıkları cilveyi milli mücadele diye anlatanlar, 16 mayıs 2010 ve 12 mayıs 2012'de stadlarındaki orantısız polis saldırılarını "fetö'nün canımıza kast ettiği gün" diye anlatır. ancak ne bu maçta yaşananları, ne de 17 haziran 2011 galatasaray fenerbahçe basketbol maçında maç biter bitmez ortada en ufak bir olay yokken polisin biber gazıyla tribünlere girişmesini ve salon dışında çoğu kameraya alınıp internete de düşmüş olan tacizli küfürlü kovalamalarını yok sayarlar.
bugünden dönüp bakınca tek teselli tüm bu maçlardaki olaylarda bile isteye provokasyon yaratan ve keyfi şekilde insanların üzerine emrindeki polisleri salan lokman yanık'ın fetönün bir köpeği olduğunun mahkemece tescillenip hapislerde çürümeye terk edilmiş olmasıdır...
taraftarın yaptıkları, en azından televizyonlara yansıdığı için pek çoklarının bildiği kadarı, rezillik falan da değildir. isyanın ta kendisidir. o gün boyu dayak yemesine rağmen geri adım atmayan, biber gazından nefes alamazken yönetim istifa diye bağırmaya devam eden, yarı çıplak tabancanın üzerine giden o kapalı üst insanları olmasaydı fenerbahçe kopuk giderken galatasaray hala özhan canaydın yönetiminde geri geri gitmeye devam ederdi.
ortada rezillik diye bir şey varsa biri fetönün köpeği bir amirin emrindeki polisleri bile isteye insanları kışkırtacak şekilde oradan oraya sürmesi, diğeri de soyunma odasına giren bülent demirlek'in türk hakemliğinin şanına yakışır bir eyyamla geri dönüp maçı devam ettirmesidir...