15318
10 yıldır sözlükte yazarım. tabi iş, güç, yoğunluk derken aktif olarak yazma şansım pek olmuyor. ama 12 yıldan daha uzun bir süredir aktif bir okurum. her gün kesin girerim sözlüğe. benim için bir rutin olmuştur artık. keyifle de zaman geçiririm. internet alemindeki en kaliteli ortamlardan diyebilirim.
bu kadar uzun yıllardır buranın aktif kullanıcısı olunca, bazı değişimleri gözlemleyebilmek de daha rahat oluyor. değişimlerden bahsederken ne eski nostaljisi yapmayı severim, ne de jenerasyonları yermeyi. zaman aktıkça ülke gibi insanları da değişiyor. farklı şartlar altında yaşayan eğitim alan herkesin de hayata bakış açısı farklı oluyor. ama tüm ülkedeki vizyon ve kalite düşüşünün buraya da sirayet etmesi çok canımı sıkıyor.
türkiye'de 2000'lerin başında biri bizi gözetliyor gibi, ünlüler çiftliği gibi, dokun bana gibi, popstar türkiye gibi reality şovlar tüm dünyada olduğu gibi üretildi, tüketildi ve unutuldu. toplum gelişirken yavaş yavaş kalite algısı da oluşmaya başlıyordu. ta ki acun ılıcalı artık geçmişte kalan bu kültürü geri getirmeye çalışıp, sonra da muhtemel iktidar desteğiyle insanların kalite anlayışını zaman içinde yıkıp, bozup, onarılamaz hale getirene kadar. önce var mısın yok musun, sonra survivor( ki survivor diğer ülkelerde çok iyi sportif ve zeka oyunları olan baya iyi bir program. türkiye'de de yanılmıyorsam 2003-2004 yıllarında ilk defa başka bir yapımcı tarafından getirilmişti ve geceleri geç saatlerde gösteriliyordu. ben lise sınavına hazırlanıyordum o zamanlar. uyumam gerekirken geceleri kalkıp gizlice izliyordum. acun ılıcalı tarafından tahrip edilmemiş hali çok güzeldi. vıcık vıcık dram, tekrar, aptal aptal konuşmalar falan yoktu.) ve diğer programlarla tahribata devam etti. halkı yozlaştırıken kendi de yozlaşmayı ihmal etmiyordu tabi. alakasız bir programında arkadaşlarıyla yaptığı halı saha maçını, hızlı motorsiklet sürüşünü falan millete izleten bir adamdan bahsediyoruz.
hakeza ülkede sinema ve dizi anlayışı da zamanla aynı değişkenlikleri gösterdi. 45 dk - 1 saatlik diziler yerini insanları tv başından kaldırmadan, düşünmeden saatlerce süren uzun bakışmalı, entrikalı, başladığı konudan sapmış, dizi diyemeyeceğim içeriklere bıraktı. bu ülkede 2003'te yapılmış alacakaranlık diye kaliteli bir dizi var. şimdi imkanı yok öyle bir doğallığın diyeyim. youtube'da var izlemek isteyenler için.
youtube demişken televizyondan bıkan izleyicinin kaçışı oldu bir dönem. kalite arayışındakiler kitleler halinde buradaki programları izlemeye başladı. ama şimdi ne oldu. televizyonda kendilerinden kaçtığımız oyuncular, sunucular, ne olduğunu sınıflandıramadığım ya da neden ünlü olduğunu anlamadığım bazı kişiler buraya da dadandı. her yerde onları görmeye başladık, buradaki programların kalitesi de yerlere düşmeye başladı.
şimdi geldik sözlüğe. zamanında sözlüğün bu kadar tutulmasının nedeni basit tüketim gazeteciliğin önüne geçmesi. yani fotomaç ve fanatik gibi her gün onlarca transfer başlığından, saçma yorumcuların yazılarından bıkanlar, bu ortamı görünce çölde vaha bulmuş gibi sevindi. detaylı analizler, kaliteli yorumlar, eğlenceli başlıklar, aynı takımı tutan ama rafine zevkleri de olan insanlarla tanışma imkanı burayı büyüttü. ama işte yukarıda paragraflarca anlatmaya çalıştığım kalitesizlik bu ortama da sirayet ediyor. kim olduğu belli olmayan adamların transfer duyumları(!) gerçekmiş gibi hayırlı olsunlar havada uçuşuyor. zaten tvde izlememek, gazetede okumamak için bu ortama kaçtığımız adamların yorumları üzerinde üyeler birbirine çatıyor. başka takımların transfer söylentileri yine olmuş gibi ahlar vahlar içinde yazılıyor. bu afaki söylemler üzerinden herkese hakaretler gırla gidiyor. yani şu resmi imza gelmeden konuşmamayı bir öğrenin dostlar ya. 1 aydır wout weghorst beşiktaşta diye yazı okumak zorunda mıyız? adamlar belki bitirecek belki bitiremeyecek? ben zaten o adamı orada sanmak zorunda mıyım? nedir bu dezenformasyon yaratma çabası. joao pedro cimboma hayırlı olsun! ben mi kaçırdım abi biz ne zaman aldık bu adamı. sadece söylenti var. ya da vasat vasat isimlere dilenmek, paraları savuralım demek, olmayınca neredeyse ağlayarak yazı yazmak, çok transfer yapanı favori ilan etmek falan. fotoşoplu pas fotomaç gazetesi okumak istesem gider onu alırım.
nolur yapmayın etmeyin pırlanta gibi ortamı bozmayın. zaten türkiye'nin old tayfa siyasetçileri ve onların kör destekçileri tarihi, gelmişi, geçmişi, bugünü bile dezenforme etti. buranın eskileri de yenileri de gözünüzü seveyim vizyonunuzu onların seviyesine indirmeyin.
bu kadar uzun yıllardır buranın aktif kullanıcısı olunca, bazı değişimleri gözlemleyebilmek de daha rahat oluyor. değişimlerden bahsederken ne eski nostaljisi yapmayı severim, ne de jenerasyonları yermeyi. zaman aktıkça ülke gibi insanları da değişiyor. farklı şartlar altında yaşayan eğitim alan herkesin de hayata bakış açısı farklı oluyor. ama tüm ülkedeki vizyon ve kalite düşüşünün buraya da sirayet etmesi çok canımı sıkıyor.
türkiye'de 2000'lerin başında biri bizi gözetliyor gibi, ünlüler çiftliği gibi, dokun bana gibi, popstar türkiye gibi reality şovlar tüm dünyada olduğu gibi üretildi, tüketildi ve unutuldu. toplum gelişirken yavaş yavaş kalite algısı da oluşmaya başlıyordu. ta ki acun ılıcalı artık geçmişte kalan bu kültürü geri getirmeye çalışıp, sonra da muhtemel iktidar desteğiyle insanların kalite anlayışını zaman içinde yıkıp, bozup, onarılamaz hale getirene kadar. önce var mısın yok musun, sonra survivor( ki survivor diğer ülkelerde çok iyi sportif ve zeka oyunları olan baya iyi bir program. türkiye'de de yanılmıyorsam 2003-2004 yıllarında ilk defa başka bir yapımcı tarafından getirilmişti ve geceleri geç saatlerde gösteriliyordu. ben lise sınavına hazırlanıyordum o zamanlar. uyumam gerekirken geceleri kalkıp gizlice izliyordum. acun ılıcalı tarafından tahrip edilmemiş hali çok güzeldi. vıcık vıcık dram, tekrar, aptal aptal konuşmalar falan yoktu.) ve diğer programlarla tahribata devam etti. halkı yozlaştırıken kendi de yozlaşmayı ihmal etmiyordu tabi. alakasız bir programında arkadaşlarıyla yaptığı halı saha maçını, hızlı motorsiklet sürüşünü falan millete izleten bir adamdan bahsediyoruz.
hakeza ülkede sinema ve dizi anlayışı da zamanla aynı değişkenlikleri gösterdi. 45 dk - 1 saatlik diziler yerini insanları tv başından kaldırmadan, düşünmeden saatlerce süren uzun bakışmalı, entrikalı, başladığı konudan sapmış, dizi diyemeyeceğim içeriklere bıraktı. bu ülkede 2003'te yapılmış alacakaranlık diye kaliteli bir dizi var. şimdi imkanı yok öyle bir doğallığın diyeyim. youtube'da var izlemek isteyenler için.
youtube demişken televizyondan bıkan izleyicinin kaçışı oldu bir dönem. kalite arayışındakiler kitleler halinde buradaki programları izlemeye başladı. ama şimdi ne oldu. televizyonda kendilerinden kaçtığımız oyuncular, sunucular, ne olduğunu sınıflandıramadığım ya da neden ünlü olduğunu anlamadığım bazı kişiler buraya da dadandı. her yerde onları görmeye başladık, buradaki programların kalitesi de yerlere düşmeye başladı.
şimdi geldik sözlüğe. zamanında sözlüğün bu kadar tutulmasının nedeni basit tüketim gazeteciliğin önüne geçmesi. yani fotomaç ve fanatik gibi her gün onlarca transfer başlığından, saçma yorumcuların yazılarından bıkanlar, bu ortamı görünce çölde vaha bulmuş gibi sevindi. detaylı analizler, kaliteli yorumlar, eğlenceli başlıklar, aynı takımı tutan ama rafine zevkleri de olan insanlarla tanışma imkanı burayı büyüttü. ama işte yukarıda paragraflarca anlatmaya çalıştığım kalitesizlik bu ortama da sirayet ediyor. kim olduğu belli olmayan adamların transfer duyumları(!) gerçekmiş gibi hayırlı olsunlar havada uçuşuyor. zaten tvde izlememek, gazetede okumamak için bu ortama kaçtığımız adamların yorumları üzerinde üyeler birbirine çatıyor. başka takımların transfer söylentileri yine olmuş gibi ahlar vahlar içinde yazılıyor. bu afaki söylemler üzerinden herkese hakaretler gırla gidiyor. yani şu resmi imza gelmeden konuşmamayı bir öğrenin dostlar ya. 1 aydır wout weghorst beşiktaşta diye yazı okumak zorunda mıyız? adamlar belki bitirecek belki bitiremeyecek? ben zaten o adamı orada sanmak zorunda mıyım? nedir bu dezenformasyon yaratma çabası. joao pedro cimboma hayırlı olsun! ben mi kaçırdım abi biz ne zaman aldık bu adamı. sadece söylenti var. ya da vasat vasat isimlere dilenmek, paraları savuralım demek, olmayınca neredeyse ağlayarak yazı yazmak, çok transfer yapanı favori ilan etmek falan. fotoşoplu pas fotomaç gazetesi okumak istesem gider onu alırım.
nolur yapmayın etmeyin pırlanta gibi ortamı bozmayın. zaten türkiye'nin old tayfa siyasetçileri ve onların kör destekçileri tarihi, gelmişi, geçmişi, bugünü bile dezenforme etti. buranın eskileri de yenileri de gözünüzü seveyim vizyonunuzu onların seviyesine indirmeyin.