33738
kalması gereken teknik direktör.
ne bekliyoruz? ne istiyoruz? galatasaray şöyle çıksın, 7-8 sene ortalığın anasını ağlatsın, bu süreçte de avrupadan kupa getirirse ballı kaymak… hepimiz için aslolan galatasaray ise bunu hangi yöneticinin, hangi teknik direktörün, hangi futbolcuların yaptığının zerre önemi yok (tamam vurmayın emre b. ile gelecek kupanın ben de içine ederim). tamam bu cepte.
ülkemizde futbolun bana öğrettiği bir şey varsa o da, insanımızın çoğu konuda olduğu gibi futbolda da anı yaşaması. tüm bu tartışmalar buna bağlı. mesela cimbomum 2 yıl domine eder ligi, sonra ertesi sezon fb yapar bunu, bjk vs.. diye gider. her taraftar 1-2 seneliğine kral. sayısız örneği var. kısır bir döngü gibi. şampiyon olamadığımızda en geç 2-3 seneye şampiyon olacağımızı biliyorum, takmıyorum. bence çok zevkli de değil yani. peki bu döngüyü kırıp, yukarıda anlattığımı şu ülkede yapabilecek, yapmış ya da uzun vadede yapabilir diyebileceğiniz kaç türk takımı tanıyorsunuz? ya da şöyle soralım: mevcut şartlarda buna en yakın türk takımı hangisi? taraftarlığınızı bir kenara koysanız da, ultra objektif davransanız da tek bir cevap var: galatasaray.
şimdi bir resim çekelim. anı yaşıyoruz ya. teşhis yapalım. bu takım 3 senedir afedersiniz b.k gibi top oynuyor. tedavi ne? hocayı gönder, futbolcuları değiştir. iki kupa almış hamzaoğlu ertesi sezon teneke bağlanarak gönderildi. tudor döneminde fırtına gibi başlayan o kadro iki derbi kazanamayınca adamı geldiğine pişman ettik. mancini’yi yollamış takımdık. bunlara sabretsek ayıp olurdu zaten. şimdi düşünüyorum da hep haklıydık. tedaviyi yaptık gönderdik. peki şimdi niye yine aynı noktadayız abi biz?
ben fatih terim’i savunmuyorum. galatasaraylılığımı sorgulayanın da alnını karışlarım. bu sene kendisinin başlattığı gençleşme, yeni bir iskelet kurma ve ekonomik olarak artıya geçme vizyonunu devam ettirecek kim varsa ben tamamım. yarın gelsin başlasın. hepimizin isteği bu değil miydi? bunu yaparken ben de istiyorum hemen şampiyon olmak. ama o işlerin öyle pembe olmadığını da artık bilecek tecrübedeyim. acı çekeceğiz. “bu kadar acı çekmemize gerek var mı? yöntem bu mu?” derseniz orada zaten dibine kadar ben de eleştiriyorum hocayı. ama azıcık sakin mi olsak? hadi geldi adamın biri, dedi ki ben de yapacağım şu zımbırtıyı. bu takımın gelmiş geçmiş en fazla kredisi olan adamına sabredemeyen taraftar, o adamı en ufak başarısızlıkta çiğ çiğ yemeyecek mi? tamam onu da değiştirelim. yeni kadro kuralım. çin işkencesi gibi, yazarken için sıkıldı.
sabaha kadar hoca değiştirelim, yönetim değiştirelim, futbolcu değiştirelim ama yaklaşımımızı hiç değiştirmeyelim. biz o kısır döngüyü seviyoruz sanırım.
sabreden adam terimsporlu ya da vasata alışıyoruz diye hırpalanmasa, değişim isteyen adam nankörlükle suçlanmasa, gerçekçi bir denge bulsak da hayat bayram olsa keşke değil mi?
ne bekliyoruz? ne istiyoruz? galatasaray şöyle çıksın, 7-8 sene ortalığın anasını ağlatsın, bu süreçte de avrupadan kupa getirirse ballı kaymak… hepimiz için aslolan galatasaray ise bunu hangi yöneticinin, hangi teknik direktörün, hangi futbolcuların yaptığının zerre önemi yok (tamam vurmayın emre b. ile gelecek kupanın ben de içine ederim). tamam bu cepte.
ülkemizde futbolun bana öğrettiği bir şey varsa o da, insanımızın çoğu konuda olduğu gibi futbolda da anı yaşaması. tüm bu tartışmalar buna bağlı. mesela cimbomum 2 yıl domine eder ligi, sonra ertesi sezon fb yapar bunu, bjk vs.. diye gider. her taraftar 1-2 seneliğine kral. sayısız örneği var. kısır bir döngü gibi. şampiyon olamadığımızda en geç 2-3 seneye şampiyon olacağımızı biliyorum, takmıyorum. bence çok zevkli de değil yani. peki bu döngüyü kırıp, yukarıda anlattığımı şu ülkede yapabilecek, yapmış ya da uzun vadede yapabilir diyebileceğiniz kaç türk takımı tanıyorsunuz? ya da şöyle soralım: mevcut şartlarda buna en yakın türk takımı hangisi? taraftarlığınızı bir kenara koysanız da, ultra objektif davransanız da tek bir cevap var: galatasaray.
şimdi bir resim çekelim. anı yaşıyoruz ya. teşhis yapalım. bu takım 3 senedir afedersiniz b.k gibi top oynuyor. tedavi ne? hocayı gönder, futbolcuları değiştir. iki kupa almış hamzaoğlu ertesi sezon teneke bağlanarak gönderildi. tudor döneminde fırtına gibi başlayan o kadro iki derbi kazanamayınca adamı geldiğine pişman ettik. mancini’yi yollamış takımdık. bunlara sabretsek ayıp olurdu zaten. şimdi düşünüyorum da hep haklıydık. tedaviyi yaptık gönderdik. peki şimdi niye yine aynı noktadayız abi biz?
ben fatih terim’i savunmuyorum. galatasaraylılığımı sorgulayanın da alnını karışlarım. bu sene kendisinin başlattığı gençleşme, yeni bir iskelet kurma ve ekonomik olarak artıya geçme vizyonunu devam ettirecek kim varsa ben tamamım. yarın gelsin başlasın. hepimizin isteği bu değil miydi? bunu yaparken ben de istiyorum hemen şampiyon olmak. ama o işlerin öyle pembe olmadığını da artık bilecek tecrübedeyim. acı çekeceğiz. “bu kadar acı çekmemize gerek var mı? yöntem bu mu?” derseniz orada zaten dibine kadar ben de eleştiriyorum hocayı. ama azıcık sakin mi olsak? hadi geldi adamın biri, dedi ki ben de yapacağım şu zımbırtıyı. bu takımın gelmiş geçmiş en fazla kredisi olan adamına sabredemeyen taraftar, o adamı en ufak başarısızlıkta çiğ çiğ yemeyecek mi? tamam onu da değiştirelim. yeni kadro kuralım. çin işkencesi gibi, yazarken için sıkıldı.
sabaha kadar hoca değiştirelim, yönetim değiştirelim, futbolcu değiştirelim ama yaklaşımımızı hiç değiştirmeyelim. biz o kısır döngüyü seviyoruz sanırım.
sabreden adam terimsporlu ya da vasata alışıyoruz diye hırpalanmasa, değişim isteyen adam nankörlükle suçlanmasa, gerçekçi bir denge bulsak da hayat bayram olsa keşke değil mi?