1718
beni ayakta tutandır. daha önce buna benzer bir sürü entry yazdım da bu başka be. oturup oturup düşünüyorum burası olmasa ben ne yapardım diye. alın işte günün en önemli maddeleri benim için siz karar verin;
-vize evrakları tamamlanamadığından pederi yalnız yolluyorum yurt dışına, evrakları hazırlanacaktı, tur şirketine giderken sözlük için oyuncak aslan baktım acaba yaptırsak nasıl olur diye. isteyen satın alsın falan.
-sabah müşteri aradı ankara'dan, birden kafam bozuldu. hagi geldi aklıma. bu akşam yine 3 ay boyunca beni yalnız bırakıyor buralarda. gözümüzün yaşına bakmadan çekip gidiyor sarı-kırmızı şehrimizden. müşterimin telefon açtığı yere ankara'ya. sayende voga'yı sevmiyorum hagi.
- saat 11,00 gibi vay acondios aradı. ne yapıyosun? ne ediyosun diye. çalışıyormuş o da benim gibi. bir ara görüşelim dedi. çok istedim birden yanına gitmeyi. gecenin bir yarısı 3-4 kilometre yürüyüp bir taşın üstünde muhabbet ettiğimiz gibi muhabbet etmeyi falan özledim.
- sonra yemeğe geçtim mutfağa. kuru fasulye vardı. dün akşamı hatırladım güldüm belli-belirsiz. dün akşam evde de kuru fasulye vardı. soy ozan aklıma geldi. hakan şükür ile ilgili entrysini hatırlamıştım. döndüm msnin başına dün yemekten sonra soy ozan msnden 'naber toka' diyor. anlattım uzun uzun, ''benim içinde ye iki kaşık'' dedi. bugün de onun için yedim aynı yemeği.
- akşam üzeri yarım saat kadar önce de kalifiye jurnal aradı. başkan görüşemedik, sahildeydim de aklıma geldin dedi.
tüm günümü sözlük ile ilişkilendirdim. ne diyeyim, nasıl diyeyim?
hayatta hiçbir ideolojiye sıkı sıkıya bağlı olmayan, hiçbir grupa yakın olmayan ben; kanımı, canımı burası belledim. ilginçtir. sanal bir platformun bir insanın her şeyi olabilmesi. sanırım burası benim her şeyim.
-vize evrakları tamamlanamadığından pederi yalnız yolluyorum yurt dışına, evrakları hazırlanacaktı, tur şirketine giderken sözlük için oyuncak aslan baktım acaba yaptırsak nasıl olur diye. isteyen satın alsın falan.
-sabah müşteri aradı ankara'dan, birden kafam bozuldu. hagi geldi aklıma. bu akşam yine 3 ay boyunca beni yalnız bırakıyor buralarda. gözümüzün yaşına bakmadan çekip gidiyor sarı-kırmızı şehrimizden. müşterimin telefon açtığı yere ankara'ya. sayende voga'yı sevmiyorum hagi.
- saat 11,00 gibi vay acondios aradı. ne yapıyosun? ne ediyosun diye. çalışıyormuş o da benim gibi. bir ara görüşelim dedi. çok istedim birden yanına gitmeyi. gecenin bir yarısı 3-4 kilometre yürüyüp bir taşın üstünde muhabbet ettiğimiz gibi muhabbet etmeyi falan özledim.
- sonra yemeğe geçtim mutfağa. kuru fasulye vardı. dün akşamı hatırladım güldüm belli-belirsiz. dün akşam evde de kuru fasulye vardı. soy ozan aklıma geldi. hakan şükür ile ilgili entrysini hatırlamıştım. döndüm msnin başına dün yemekten sonra soy ozan msnden 'naber toka' diyor. anlattım uzun uzun, ''benim içinde ye iki kaşık'' dedi. bugün de onun için yedim aynı yemeği.
- akşam üzeri yarım saat kadar önce de kalifiye jurnal aradı. başkan görüşemedik, sahildeydim de aklıma geldin dedi.
tüm günümü sözlük ile ilişkilendirdim. ne diyeyim, nasıl diyeyim?
hayatta hiçbir ideolojiye sıkı sıkıya bağlı olmayan, hiçbir grupa yakın olmayan ben; kanımı, canımı burası belledim. ilginçtir. sanal bir platformun bir insanın her şeyi olabilmesi. sanırım burası benim her şeyim.