25939
türkiye'nin en büyük spor kulübüdür. türkiye'nin en büyük futbol kulübü olmasını da jupp derwall ile başlatmış, fatih terim ile sonuçlandırmıştır.
bilindiği gibi esasen 1959'da başlayan ama beşiktaş yüzünden başlangıcı 1957'ye çevrilen süper lig tarihi boyunca galatasaray 1973'e kadar oynanan 17 sezonda 6 şampiyonluk alarak, aynı süreçte 6 şampiyonluk alan fenerbahçe ve 5 şampiyonluk alan beşiktaşla birlikte türk futbolunun üç büyüklerini oluşturmuş fakat o yıldan itibaren 14 yıl boyunca şampiyon olamayacağı bir sürece girerek rekabette rakiplerinin gerisine düşmüştür.
1984 yazında artık radikal değişikliklere gitmeye ve galatasaray'ı yeniden ayağa kaldırmaya karar veren galatasaray yönetimi dönemin almanya milli takım teknik direktörü jupp derwall ile anlaşır. derwall, bundesliga takımlarından gelen pek çok teklifi şaşırtıcı biçimde reddederek o yaz galatasaray'a teknik direktör olmuştur. kendisinin yaptığı köklü değişiklikler galatasaray'a alman ekolü denen bir kavram aşılar. bu aşı zamanla tutar ve galatasaray dirilir. 1986-87 sezonu başlarken türk futbolunda şampiyonluk sayıları fenerbahçe 11, beşiktaş 7, trabzonspor 6 ve galatasaray 6 şeklindedir. 14 yıldır şampiyon olamayan galatasaray, şampiyonluk sayılarında dördüncü sıradadır ve en çok şampiyon olan takım konumundaki fenerbahçe'den tam 5 şampiyonluk geridedir.
1986-87 sezonunda nihayet beklenen olur ve şampiyonluk kupası 14 yıl sonra yeniden ali sami yen'e gelir. galatasaray bundan sonra jupp derwall, mustafa denizli, karl-heinz feldkamp, reiner hollmann ve reinhard saftig ile alman ekolü anlayışını sürdürür. 1989'da şampiyon kulüpler kupasında yarı finale yükselir, 1993-94 sezonunda şampiyonlar ligi gruplarına heybetli manchester united'ı devirerek adım atar. 1987-88, 1992-93, 1993-94 sezonlarını şampiyon tamamlar. derwall'in tohumları meyvelerini veriyordur. takım artık, şampiyonlar ligi'nin yeni logosundaki yıldızlardan birini temsil ediyordur.
1996 yazında fatih terim milli takımdan ayrılarak galatasaray'ın başına geçer. terim'in takımı devraldığı gün şampiyonluk sayıları fenerbahçe 13, beşiktaş 11, galatasaray 10 ve trabzonspor 6 olarak kayıt altındadır.
yıllar önce bir internet sitesinde okuduğum ve detaylarını bugün hayal meyal hatırladığım bir baba-oğul anısı vardır. 1996-97 sezonu başlarında fenerbahçeli bir baba ve galatasaraylı bir çocuk arasında geçen bir konuşmada çocuk babasına, fatih terim bizi türkiye'nin en büyüğü yapacak gibi bir şeyler söyler. baba da oğluna dönüp yani bizim 13, sizin 10 şampiyonluğunuz var. bu fatih terim sizi 4 sene üst üste şampiyon yapacak da bizi geçecek değil ya diyerek oğluna kendince realist bir değerlendirmede bulunur. çocuk 2000'de babasına dört sene önce söylediklerini hatırlatır ve dört sene üst üste şampiyon yaptı der ve hikaye orada biter. fatih terim takımını 4 sene üst üste şampiyon yapar, yetmez uefa kupasını kaldırarak galatasaray'ı zirveye taşır. galatasaray artık klas bir avrupa takımıdır. terim 2000'de italya'nın yolunu tutarken, şampiyonluk sayıları galatasaray 14, fenerbahçe 13, beşiktaş 11 ve trabzonspor 6 şeklinde olmuştur. galatasaray fatih terim'le tarihi boyunca şampiyonluk sayılarında ilk kez zirveye çıkmıştır. türkiye'nin en büyük kulübü olma yolundaki ilk somut adım 90'lı yıllarda elde edilen avrupa başarıları, hegemonyal şampiyonluklar ve nihayetinde geriden gelerek şampiyonluk sayılarında zirveye oturmak ve kazanılan bir avrupa kupasıdır.
takım 2000-01 sezonunda uefa süper kupasını alıp, şampiyonlar liginde çeyrek final oynar. 2001-02'de galatasaray yine şampiyon olur. bu, son 10 sezonda müzeye giden 7. şampiyonluktur ve galatasaray; fenerbahçe ikinci yıldızı taktığında daha birinci yıldızı yeni takabilmiş durumda olmasına rağmen, çok gerilerden gelerek üçüncü yıldızı armasına takan ilk türk takımı ünvanıyla adını yine tarihe yazdırır. aynı zamanda artık otoritelere "alman italyan ispanyol ingiliz hiç fark etmez" dedirtecek şekilde real madrid, arsenal, milan, dortmund ayırt etmeksizin maçlarını kazanan bir takımdır.
fakat sonra yine bir şeyler ters gitmeye başlar. 1990'larda zirveye tırmanmaya başlayan derwall'li feldkamp'lı alman ekolü, birinci fatih terim ve lucescu dönemlerinde zirve yaptıktan sonra biter. galatasaray 2003'ten itibaren duraklar ve gerileme dönemine girer. meydanı boş bulan ve o günlerde adı yeni yeni trend olmaya başlayan aziz yıldırım adında bir inşaat mühendisi kendisini, kendisince "türk futbolunun tek patronu" ilan ederek at koşturmaya başlar. hakem odaları basar, tehditler savurur, kutuplaştırıcı açıklamalar yaparak rakiplerine ateş püskür, nefreti körükler. taraftarı gönüllerde onu nereden icat edip ne anlam yükledikleri belirsiz bir kavram olan fenerbahçe cumhuriyeti'nin lideri ilan eder. aziz yıldırım fenerbahçe'yi zirveye oynatıp adeta türk futbolunun bayern münih'i yapma hedefine emin adımlarla koşarken, ekonomisi her geçen gün daha da kötüye giden, önce özhan canaydın ve arkasından adnan polat tarafından çok kötü yönetilen galatasaray o günlerde adeta ayakta kalma savaşı vermeye başlar.
evet, türk futbolunda 2000'li yıllar, galatasaray'ın devrilmeme mücadelesi verdiği yıllar olarak kayıtlara geçmiştir. ve galatasaray mucizevi bir şekilde 2005-06 ile 2007-08 sezonlarında hiç beklenmedik şekilde şampiyon olarak hem olası bir fenerbahçe hegemonyasını önlüyor, hem de onu bitik diye nitelendirenlerin yüzüne başarının parayla değil, azimle olacağını da tokat gibi çarpıyordur.
2000'li yıllarda bilineceği üzere fenerbahçe önce stadını yenilemiş, sonra 2000-01 sezonunda sürpriz şekilde(!) şampiyon olarak galatasaray'ın üst üste 6 kez şampiyon olmasını engellemiş ve üçüncü olarak da christoph daum ile futbol takımında baştan aşağı revizyona gitmiştir. pierre van hoojdonk, alex de souza, nicolas anelka, fabio luciano, marcio nobre gibi futbolcularla prime dönemini yaşamaya başlayan fenerbahçe'nin 2003-04 ve 2004-05 sezonunda üst üste iki kez şampiyon olmasıyla birlikte aziz yıldırım'ın hedefi bir anda fenerbahçe'yi türkiye'nin bayern münih'i yapmak olmuştur. 2005-06 sezonunun otuz dördüncü ve son haftasına girilirken fenerbahçe bu hedefe son derece yakındır. aziz yıldırım ve fenerbahçeli medya'nın hesaplarına göre artık o noktadan sonra iflasın eşiğindeki galatasaray onlara hiçbir zaman yetişemeyecektir ve diğer kulüpler zaten şampiyonluk yarışında her zaman bulunan takımlar olmadığına göre fenerbahçe alıp başını gidecek ve yıllarca şampiyon olacaktır. işte o günlerde aziz yıldırım ve fenerbahçeli medya'nın kafasındaki hesaplar budur. fakat o mayıs akşamı son sözü galatasaray söyleyecek, kupa saraçoğlu'na değil, ali samiyen'e gidecektir. 2005-06 sezonu şampiyonu galatasaray'dır. daha bir hafta öncesinde üst üste şampiyon olacağı düşünülen ve bu yüzden sihirbaz ilan edilmiş durumda olan daum teneke bağlanarak fenerbahçe'den kovulur. bu, galatasaray'a ilerleyen yıllarda fayda sağlayacak bir gelişmedir.
2006-07 sezonuna girerken fenerbahçe, aziz yıldırım'ın yıldırım demirören ve özhan canaydın'ı sindiren, federasyona had bildiren, medyayı zapturapt altına alan, hakem odaları basan ve niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olan anlayışına dayalı korku düzeni sürdüğü için, rahatça şampiyon olur. bu onların son 4 yıldaki üçüncü şampiyonluklarıdır. galatasaray yönetimi o sezon gerets'e yine ekonomik sorunları göstererek elle tutulur hiçbir transfer yapmaz. hatta canaydın ve polat'ın adamcağıza dalga geçer gibi "geçen sene aynı kadroyla harikalar yarattın, kulüp tarihinin puan rekorunu kırarak şampiyon oldun. eminiz ki bu sezon da aynı başarıyı gösterirsin" dedikleri rivayet edilir. ki gerets galatasaray'da geçirdiği iki sezon arasındaki farkı kıyaslamak için "kabul etmeliyiz ki geçen sezon gerçekten şanslı olduğumuz bir dönemdi. ama bu yıl aynı şans yanımızda değil" diyordu. yani eğer ben ve futbolcularım geçen sezon şapkadan tavşan çıkartmasaydık o sezonda 83 puan değil, şimdiki gibi 56 puan alırdık diyerek transfer yapmayan ve utanmadan vasat bir kadrodan bir önceki sezon ki mucizevi başarıyı bekleyen yönetime ayar veriyordu.
2007-08 sezonunda başa geçen eski teknik direktörümüz karl-heinz feldkamp'ın tecrübeleri ve kadro planlamasıyla, fenerbahçe'nin iyice güçlenip şampiyonlar ligi'nde çeyrek final gördüğü sezonda yine ellerinden şampiyonluğu alarak şampiyon oluyorduk. aziz yıldırım'ın yarattığı korku düzeni ise tüm hızıyla sürüyordu. ama o şampiyonlar ligi'nde tarihinde bir kez çeyrek finale çıktığı için bir anda "avrupa'nın prensi" ilan edilen fenerbahçe, ligi çoğu zaman 11 tane türk futbolcuyla ve son 6 haftasını teknik direktörsüz oynamak zorunda kalan ve medyanın yoksul diyerek aşağılamaya çalıştığı o "fakir galatasaray'a" şampiyonluğu kaybediyordu işte. oysa o "avrupa'nın prensi" ünvanı da fenerbahçe'nin galatasaray kompleksinin bir göstergesiydi. çünkü galatasaray "avrupa'nın kralı" ünvanını uzun yıllar üst üste gösterdiği başarılar ve kazandığı avrupa kupalarıyla hak ederek almıştı. öte yandan şampiyonluğun galatasaray'a gitmesi, başarıların sadece parayla değil, kazanma kültürüyle de alakalı olduğunu gösteriyordu. aziz yıldırım fenerbahçe'yi bir türlü galatasaray yapamadığı için çıldırıyor ama bu gerçeği bir türlü göremiyordu.
2008-09 ve 2009-10 sezonlarında yine pek varlık gösteremeyen galatasaray'ın bu yıllardaki tek sevinci fenerbahçe'nin bursa'ya son hafta kaybettiği şampiyonluk oluyordu. oysa galatasaray'ın farkı rakiplerinin başarısızlığına sevinmek değil kendi başarılarını kutlamaktı. acaba üst üste gelen başarısızlıklar sarı kırmızılı kulübün başarı kültürünü mü değiştiriyordu?
2010-11'de ise tüm sezonların en korkuncu yaşanır galatasaray için. bilanço adeta yıkım gibidir. 34 haftada 16 tane mağlubiyet alınır. takım ligin 31. haftasında aldığı mağlubiyetle 14. sıraya kadar geriler. rakip tribünler "kümede kal galatasaray" tezahüratlarıyla inlemektedir. gerçi bize kümede kal diye bağırıp çağıranlar, iki ay sonra şike yüzünden kümede kalmak için ortalığı yangın yere çevirmeye başlayacaktır ama galatasaray'ın düştüğü durum kabul edilemezdir. 2011 yılını fenerbahçe'nin bugün hâlâ tartışılan bir şekilde tamamlamasıyla şampiyonluk sayıları; fenerbahçe 18, galatasaray 17, beşiktaş 13, trabzonspor 6 ve bursaspor 1 olarak güncellenir.
mayıs 2011'de, tıpkı 1996 yazında olduğu gibi kulüpte yeni bir devrim başlar. işin başına yine fatih terim getirilir. terim, bir zamanlar tarihinde ilk kez şampiyonluk sayısında zirveye çıkardığı takımında yeniden bunu başarmanın ve galatasaray'ı yeniden kupalara layık biçime getirmenin hazırlığına girişir.
2011 mayısına ligde 14. sıraya gerileyerek giriş yapan galatasaray, mayıs 2013'te real madrid'e deplasman golü kuralıyla elenerek şampiyonlar ligi yarı finalini kaçıran, üst üste iki sene şampiyon olmuş bir takım olarak ışıldıyordur. terim yine başarmış, şampiyonluk sayısını 19'a çıkaran galatasaray hem bir kez daha zirveye oturmuş hem de tıpkı üçüncü yıldızda olduğu gibi dördüncü yıldızı da ilk kez takan takım olma fırsatını ele geçirmiştir. terim "dördüncü yıldızı takmadan gitmeyeceğim" der. ama tıpkı üçüncü yıldız gibi dördüncü yıldızı da takmak ona nasip olmaz. terim milli takıma transfer olup florya'dan gönderildiğinde şampiyonluk sayıları; galatasaray 19, fenerbahçe 18, beşiktaş 13, trabzonspor 6, bursaspor 1 şeklindedir.
2013-14 sezonunu fenerbahçe'nin şampiyonluğuyla geçilir. böylece hem galatasaray hem de fenerbahçe 19 şampiyonluğa ulaşır ve ertesi sezon dördüncü yıldız çekişmesinin kapısı aralanır.
2014-15 sezonunda kek kalıbı diye alay edilen dördüncü yıldız kalıbı ve her maç 4 yiyen takım argümanları fenerbahçe ve beşiktaş'a pahalıya patlar. galatasaray sezonu 3 kupayla tamamlayarak şampiyon olur. bu, kulübün 20. şampiyonluğudur ve tıpkı üçüncü yıldız gibi dördüncü yıldızı da ilk takan takım galatasaray olur.
2015-16 ve 2016-17 sezonları beşiktaş'ın şampiyonluğu ile geçilir ve bu sezonlarda ligde pek bir varlık gösteremeyen galatasaray, bu iki sezonu fenerbahçe yerine beşiktaş'ın şampiyon tamamlaması sayesinde, en çok şampiyon olan ve dördüncü yıldıza sahip tek takım ünvanlarını korumayı başarır.
2017-18 sezonuna tartışmalı teknik direktör tudor ile iyi bir giriş yapan galatasaray zamanla ivmesini kaybeder ve liderliği başakşehir'e kaptırır. değişim bir kez daha kaçınılmazdır. tudor ve özbek gider, yerlerine terim ve cengiz gelir. cimbomda çare bir kez daha galatasaraylı fatih'tir.
terim'in aralık 2017'de takımı devraldığı zaman süper ligde şampiyonluk sayıları; galatasaray 20, fenerbahçe 19, beşiktaş 15, trabzonspor 6 ve bursaspor 1 şeklindedir.
fatih terim'li galatasaray süper ligde üst üste 2 sene daha şampiyon olur. bir sonraki sezon da şampiyon başakşehir olunca asıl rakipleriyle şampiyonluk sayısı farkı korunur. bu şekilde şampiyonluk sayıları galatasaray 22, fenerbahçe 19, beşiktaş 15, trabzonspor 6, bursaspor 1 ve başakşehir 1 olmuştur.
galatasaray 2000 yılında fatih terim ile birlikte ilk kez en çok şampiyon olan türk takımı ünvanını elde etmesinin ardından tarihinde ilk defa en yakın rakibiyle arasındaki şampiyonluk sayısı farkını üçe çıkarıyordu. bu fark, rakiplerinin hayali şampiyonluklar icat etmesine yol açacak kadar çarpıcı bir başarıydı.
1986'da trabzonla eşit, beşiktaş'tan bir ve fenerbahçe'den tam beş şampiyonluk geride olan galatasaray bugün en yakın rakibi fenerbahçe'nin üç şampiyonluk önünde zirvedeki yerinin keyfini sürmektedir.
kulübe bu başarıları ilk olarak aşılayan derwall, onun miraslarını tüm 90lar boyunca devam ettiren ve şampiyonluklarla birlikte taraftara avrupa'da ilk başarıları tattıran denizli, feldkamp ve hollman, en zor anlarda 3 şampiyonluk aldıran lucescu, gerets ve yine feldkamp ile birlikte elbette 11 sezonda 8 kez takımını zirveye taşıyıp avrupa kupası kazandıran ve takımın türkiye'nin en iyisi olduğunu nicel ve somut şekilde perçinleyen fatih terim bu kulübe en büyük emekleri vermiş isimlerdir. bu insanlar sayesinde tam 14 yıl boyunca şampiyon olamamış olmasına rağmen bugün en büyük rakibinin 3 şampiyonluk ilerisinde ve 2 tane avrupa kupasına sahip olan bir takımdır galatasaray.
işte böyledir galatasaray'ın en büyük oluş öyküsü. geriden gelen bir kahramanın zirveye tırmanış öyküsüdür. diğerlerinin hayallerinin bittiği yerde, onun gerçeklerinin başlayışının öyküsüdür...
bilindiği gibi esasen 1959'da başlayan ama beşiktaş yüzünden başlangıcı 1957'ye çevrilen süper lig tarihi boyunca galatasaray 1973'e kadar oynanan 17 sezonda 6 şampiyonluk alarak, aynı süreçte 6 şampiyonluk alan fenerbahçe ve 5 şampiyonluk alan beşiktaşla birlikte türk futbolunun üç büyüklerini oluşturmuş fakat o yıldan itibaren 14 yıl boyunca şampiyon olamayacağı bir sürece girerek rekabette rakiplerinin gerisine düşmüştür.
1984 yazında artık radikal değişikliklere gitmeye ve galatasaray'ı yeniden ayağa kaldırmaya karar veren galatasaray yönetimi dönemin almanya milli takım teknik direktörü jupp derwall ile anlaşır. derwall, bundesliga takımlarından gelen pek çok teklifi şaşırtıcı biçimde reddederek o yaz galatasaray'a teknik direktör olmuştur. kendisinin yaptığı köklü değişiklikler galatasaray'a alman ekolü denen bir kavram aşılar. bu aşı zamanla tutar ve galatasaray dirilir. 1986-87 sezonu başlarken türk futbolunda şampiyonluk sayıları fenerbahçe 11, beşiktaş 7, trabzonspor 6 ve galatasaray 6 şeklindedir. 14 yıldır şampiyon olamayan galatasaray, şampiyonluk sayılarında dördüncü sıradadır ve en çok şampiyon olan takım konumundaki fenerbahçe'den tam 5 şampiyonluk geridedir.
1986-87 sezonunda nihayet beklenen olur ve şampiyonluk kupası 14 yıl sonra yeniden ali sami yen'e gelir. galatasaray bundan sonra jupp derwall, mustafa denizli, karl-heinz feldkamp, reiner hollmann ve reinhard saftig ile alman ekolü anlayışını sürdürür. 1989'da şampiyon kulüpler kupasında yarı finale yükselir, 1993-94 sezonunda şampiyonlar ligi gruplarına heybetli manchester united'ı devirerek adım atar. 1987-88, 1992-93, 1993-94 sezonlarını şampiyon tamamlar. derwall'in tohumları meyvelerini veriyordur. takım artık, şampiyonlar ligi'nin yeni logosundaki yıldızlardan birini temsil ediyordur.
1996 yazında fatih terim milli takımdan ayrılarak galatasaray'ın başına geçer. terim'in takımı devraldığı gün şampiyonluk sayıları fenerbahçe 13, beşiktaş 11, galatasaray 10 ve trabzonspor 6 olarak kayıt altındadır.
yıllar önce bir internet sitesinde okuduğum ve detaylarını bugün hayal meyal hatırladığım bir baba-oğul anısı vardır. 1996-97 sezonu başlarında fenerbahçeli bir baba ve galatasaraylı bir çocuk arasında geçen bir konuşmada çocuk babasına, fatih terim bizi türkiye'nin en büyüğü yapacak gibi bir şeyler söyler. baba da oğluna dönüp yani bizim 13, sizin 10 şampiyonluğunuz var. bu fatih terim sizi 4 sene üst üste şampiyon yapacak da bizi geçecek değil ya diyerek oğluna kendince realist bir değerlendirmede bulunur. çocuk 2000'de babasına dört sene önce söylediklerini hatırlatır ve dört sene üst üste şampiyon yaptı der ve hikaye orada biter. fatih terim takımını 4 sene üst üste şampiyon yapar, yetmez uefa kupasını kaldırarak galatasaray'ı zirveye taşır. galatasaray artık klas bir avrupa takımıdır. terim 2000'de italya'nın yolunu tutarken, şampiyonluk sayıları galatasaray 14, fenerbahçe 13, beşiktaş 11 ve trabzonspor 6 şeklinde olmuştur. galatasaray fatih terim'le tarihi boyunca şampiyonluk sayılarında ilk kez zirveye çıkmıştır. türkiye'nin en büyük kulübü olma yolundaki ilk somut adım 90'lı yıllarda elde edilen avrupa başarıları, hegemonyal şampiyonluklar ve nihayetinde geriden gelerek şampiyonluk sayılarında zirveye oturmak ve kazanılan bir avrupa kupasıdır.
takım 2000-01 sezonunda uefa süper kupasını alıp, şampiyonlar liginde çeyrek final oynar. 2001-02'de galatasaray yine şampiyon olur. bu, son 10 sezonda müzeye giden 7. şampiyonluktur ve galatasaray; fenerbahçe ikinci yıldızı taktığında daha birinci yıldızı yeni takabilmiş durumda olmasına rağmen, çok gerilerden gelerek üçüncü yıldızı armasına takan ilk türk takımı ünvanıyla adını yine tarihe yazdırır. aynı zamanda artık otoritelere "alman italyan ispanyol ingiliz hiç fark etmez" dedirtecek şekilde real madrid, arsenal, milan, dortmund ayırt etmeksizin maçlarını kazanan bir takımdır.
fakat sonra yine bir şeyler ters gitmeye başlar. 1990'larda zirveye tırmanmaya başlayan derwall'li feldkamp'lı alman ekolü, birinci fatih terim ve lucescu dönemlerinde zirve yaptıktan sonra biter. galatasaray 2003'ten itibaren duraklar ve gerileme dönemine girer. meydanı boş bulan ve o günlerde adı yeni yeni trend olmaya başlayan aziz yıldırım adında bir inşaat mühendisi kendisini, kendisince "türk futbolunun tek patronu" ilan ederek at koşturmaya başlar. hakem odaları basar, tehditler savurur, kutuplaştırıcı açıklamalar yaparak rakiplerine ateş püskür, nefreti körükler. taraftarı gönüllerde onu nereden icat edip ne anlam yükledikleri belirsiz bir kavram olan fenerbahçe cumhuriyeti'nin lideri ilan eder. aziz yıldırım fenerbahçe'yi zirveye oynatıp adeta türk futbolunun bayern münih'i yapma hedefine emin adımlarla koşarken, ekonomisi her geçen gün daha da kötüye giden, önce özhan canaydın ve arkasından adnan polat tarafından çok kötü yönetilen galatasaray o günlerde adeta ayakta kalma savaşı vermeye başlar.
evet, türk futbolunda 2000'li yıllar, galatasaray'ın devrilmeme mücadelesi verdiği yıllar olarak kayıtlara geçmiştir. ve galatasaray mucizevi bir şekilde 2005-06 ile 2007-08 sezonlarında hiç beklenmedik şekilde şampiyon olarak hem olası bir fenerbahçe hegemonyasını önlüyor, hem de onu bitik diye nitelendirenlerin yüzüne başarının parayla değil, azimle olacağını da tokat gibi çarpıyordur.
2000'li yıllarda bilineceği üzere fenerbahçe önce stadını yenilemiş, sonra 2000-01 sezonunda sürpriz şekilde(!) şampiyon olarak galatasaray'ın üst üste 6 kez şampiyon olmasını engellemiş ve üçüncü olarak da christoph daum ile futbol takımında baştan aşağı revizyona gitmiştir. pierre van hoojdonk, alex de souza, nicolas anelka, fabio luciano, marcio nobre gibi futbolcularla prime dönemini yaşamaya başlayan fenerbahçe'nin 2003-04 ve 2004-05 sezonunda üst üste iki kez şampiyon olmasıyla birlikte aziz yıldırım'ın hedefi bir anda fenerbahçe'yi türkiye'nin bayern münih'i yapmak olmuştur. 2005-06 sezonunun otuz dördüncü ve son haftasına girilirken fenerbahçe bu hedefe son derece yakındır. aziz yıldırım ve fenerbahçeli medya'nın hesaplarına göre artık o noktadan sonra iflasın eşiğindeki galatasaray onlara hiçbir zaman yetişemeyecektir ve diğer kulüpler zaten şampiyonluk yarışında her zaman bulunan takımlar olmadığına göre fenerbahçe alıp başını gidecek ve yıllarca şampiyon olacaktır. işte o günlerde aziz yıldırım ve fenerbahçeli medya'nın kafasındaki hesaplar budur. fakat o mayıs akşamı son sözü galatasaray söyleyecek, kupa saraçoğlu'na değil, ali samiyen'e gidecektir. 2005-06 sezonu şampiyonu galatasaray'dır. daha bir hafta öncesinde üst üste şampiyon olacağı düşünülen ve bu yüzden sihirbaz ilan edilmiş durumda olan daum teneke bağlanarak fenerbahçe'den kovulur. bu, galatasaray'a ilerleyen yıllarda fayda sağlayacak bir gelişmedir.
2006-07 sezonuna girerken fenerbahçe, aziz yıldırım'ın yıldırım demirören ve özhan canaydın'ı sindiren, federasyona had bildiren, medyayı zapturapt altına alan, hakem odaları basan ve niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olan anlayışına dayalı korku düzeni sürdüğü için, rahatça şampiyon olur. bu onların son 4 yıldaki üçüncü şampiyonluklarıdır. galatasaray yönetimi o sezon gerets'e yine ekonomik sorunları göstererek elle tutulur hiçbir transfer yapmaz. hatta canaydın ve polat'ın adamcağıza dalga geçer gibi "geçen sene aynı kadroyla harikalar yarattın, kulüp tarihinin puan rekorunu kırarak şampiyon oldun. eminiz ki bu sezon da aynı başarıyı gösterirsin" dedikleri rivayet edilir. ki gerets galatasaray'da geçirdiği iki sezon arasındaki farkı kıyaslamak için "kabul etmeliyiz ki geçen sezon gerçekten şanslı olduğumuz bir dönemdi. ama bu yıl aynı şans yanımızda değil" diyordu. yani eğer ben ve futbolcularım geçen sezon şapkadan tavşan çıkartmasaydık o sezonda 83 puan değil, şimdiki gibi 56 puan alırdık diyerek transfer yapmayan ve utanmadan vasat bir kadrodan bir önceki sezon ki mucizevi başarıyı bekleyen yönetime ayar veriyordu.
2007-08 sezonunda başa geçen eski teknik direktörümüz karl-heinz feldkamp'ın tecrübeleri ve kadro planlamasıyla, fenerbahçe'nin iyice güçlenip şampiyonlar ligi'nde çeyrek final gördüğü sezonda yine ellerinden şampiyonluğu alarak şampiyon oluyorduk. aziz yıldırım'ın yarattığı korku düzeni ise tüm hızıyla sürüyordu. ama o şampiyonlar ligi'nde tarihinde bir kez çeyrek finale çıktığı için bir anda "avrupa'nın prensi" ilan edilen fenerbahçe, ligi çoğu zaman 11 tane türk futbolcuyla ve son 6 haftasını teknik direktörsüz oynamak zorunda kalan ve medyanın yoksul diyerek aşağılamaya çalıştığı o "fakir galatasaray'a" şampiyonluğu kaybediyordu işte. oysa o "avrupa'nın prensi" ünvanı da fenerbahçe'nin galatasaray kompleksinin bir göstergesiydi. çünkü galatasaray "avrupa'nın kralı" ünvanını uzun yıllar üst üste gösterdiği başarılar ve kazandığı avrupa kupalarıyla hak ederek almıştı. öte yandan şampiyonluğun galatasaray'a gitmesi, başarıların sadece parayla değil, kazanma kültürüyle de alakalı olduğunu gösteriyordu. aziz yıldırım fenerbahçe'yi bir türlü galatasaray yapamadığı için çıldırıyor ama bu gerçeği bir türlü göremiyordu.
2008-09 ve 2009-10 sezonlarında yine pek varlık gösteremeyen galatasaray'ın bu yıllardaki tek sevinci fenerbahçe'nin bursa'ya son hafta kaybettiği şampiyonluk oluyordu. oysa galatasaray'ın farkı rakiplerinin başarısızlığına sevinmek değil kendi başarılarını kutlamaktı. acaba üst üste gelen başarısızlıklar sarı kırmızılı kulübün başarı kültürünü mü değiştiriyordu?
2010-11'de ise tüm sezonların en korkuncu yaşanır galatasaray için. bilanço adeta yıkım gibidir. 34 haftada 16 tane mağlubiyet alınır. takım ligin 31. haftasında aldığı mağlubiyetle 14. sıraya kadar geriler. rakip tribünler "kümede kal galatasaray" tezahüratlarıyla inlemektedir. gerçi bize kümede kal diye bağırıp çağıranlar, iki ay sonra şike yüzünden kümede kalmak için ortalığı yangın yere çevirmeye başlayacaktır ama galatasaray'ın düştüğü durum kabul edilemezdir. 2011 yılını fenerbahçe'nin bugün hâlâ tartışılan bir şekilde tamamlamasıyla şampiyonluk sayıları; fenerbahçe 18, galatasaray 17, beşiktaş 13, trabzonspor 6 ve bursaspor 1 olarak güncellenir.
mayıs 2011'de, tıpkı 1996 yazında olduğu gibi kulüpte yeni bir devrim başlar. işin başına yine fatih terim getirilir. terim, bir zamanlar tarihinde ilk kez şampiyonluk sayısında zirveye çıkardığı takımında yeniden bunu başarmanın ve galatasaray'ı yeniden kupalara layık biçime getirmenin hazırlığına girişir.
2011 mayısına ligde 14. sıraya gerileyerek giriş yapan galatasaray, mayıs 2013'te real madrid'e deplasman golü kuralıyla elenerek şampiyonlar ligi yarı finalini kaçıran, üst üste iki sene şampiyon olmuş bir takım olarak ışıldıyordur. terim yine başarmış, şampiyonluk sayısını 19'a çıkaran galatasaray hem bir kez daha zirveye oturmuş hem de tıpkı üçüncü yıldızda olduğu gibi dördüncü yıldızı da ilk kez takan takım olma fırsatını ele geçirmiştir. terim "dördüncü yıldızı takmadan gitmeyeceğim" der. ama tıpkı üçüncü yıldız gibi dördüncü yıldızı da takmak ona nasip olmaz. terim milli takıma transfer olup florya'dan gönderildiğinde şampiyonluk sayıları; galatasaray 19, fenerbahçe 18, beşiktaş 13, trabzonspor 6, bursaspor 1 şeklindedir.
2013-14 sezonunu fenerbahçe'nin şampiyonluğuyla geçilir. böylece hem galatasaray hem de fenerbahçe 19 şampiyonluğa ulaşır ve ertesi sezon dördüncü yıldız çekişmesinin kapısı aralanır.
2014-15 sezonunda kek kalıbı diye alay edilen dördüncü yıldız kalıbı ve her maç 4 yiyen takım argümanları fenerbahçe ve beşiktaş'a pahalıya patlar. galatasaray sezonu 3 kupayla tamamlayarak şampiyon olur. bu, kulübün 20. şampiyonluğudur ve tıpkı üçüncü yıldız gibi dördüncü yıldızı da ilk takan takım galatasaray olur.
2015-16 ve 2016-17 sezonları beşiktaş'ın şampiyonluğu ile geçilir ve bu sezonlarda ligde pek bir varlık gösteremeyen galatasaray, bu iki sezonu fenerbahçe yerine beşiktaş'ın şampiyon tamamlaması sayesinde, en çok şampiyon olan ve dördüncü yıldıza sahip tek takım ünvanlarını korumayı başarır.
2017-18 sezonuna tartışmalı teknik direktör tudor ile iyi bir giriş yapan galatasaray zamanla ivmesini kaybeder ve liderliği başakşehir'e kaptırır. değişim bir kez daha kaçınılmazdır. tudor ve özbek gider, yerlerine terim ve cengiz gelir. cimbomda çare bir kez daha galatasaraylı fatih'tir.
terim'in aralık 2017'de takımı devraldığı zaman süper ligde şampiyonluk sayıları; galatasaray 20, fenerbahçe 19, beşiktaş 15, trabzonspor 6 ve bursaspor 1 şeklindedir.
fatih terim'li galatasaray süper ligde üst üste 2 sene daha şampiyon olur. bir sonraki sezon da şampiyon başakşehir olunca asıl rakipleriyle şampiyonluk sayısı farkı korunur. bu şekilde şampiyonluk sayıları galatasaray 22, fenerbahçe 19, beşiktaş 15, trabzonspor 6, bursaspor 1 ve başakşehir 1 olmuştur.
galatasaray 2000 yılında fatih terim ile birlikte ilk kez en çok şampiyon olan türk takımı ünvanını elde etmesinin ardından tarihinde ilk defa en yakın rakibiyle arasındaki şampiyonluk sayısı farkını üçe çıkarıyordu. bu fark, rakiplerinin hayali şampiyonluklar icat etmesine yol açacak kadar çarpıcı bir başarıydı.
1986'da trabzonla eşit, beşiktaş'tan bir ve fenerbahçe'den tam beş şampiyonluk geride olan galatasaray bugün en yakın rakibi fenerbahçe'nin üç şampiyonluk önünde zirvedeki yerinin keyfini sürmektedir.
kulübe bu başarıları ilk olarak aşılayan derwall, onun miraslarını tüm 90lar boyunca devam ettiren ve şampiyonluklarla birlikte taraftara avrupa'da ilk başarıları tattıran denizli, feldkamp ve hollman, en zor anlarda 3 şampiyonluk aldıran lucescu, gerets ve yine feldkamp ile birlikte elbette 11 sezonda 8 kez takımını zirveye taşıyıp avrupa kupası kazandıran ve takımın türkiye'nin en iyisi olduğunu nicel ve somut şekilde perçinleyen fatih terim bu kulübe en büyük emekleri vermiş isimlerdir. bu insanlar sayesinde tam 14 yıl boyunca şampiyon olamamış olmasına rağmen bugün en büyük rakibinin 3 şampiyonluk ilerisinde ve 2 tane avrupa kupasına sahip olan bir takımdır galatasaray.
işte böyledir galatasaray'ın en büyük oluş öyküsü. geriden gelen bir kahramanın zirveye tırmanış öyküsüdür. diğerlerinin hayallerinin bittiği yerde, onun gerçeklerinin başlayışının öyküsüdür...