1794
kişiler güçlüyse kurumların önüne geçmeye başlar zaten. en azından dengelenir. bu adam aptal değil ama bunu göremeyecek kadar kör ve hulyalı bir fanatik.
örneğin brendan rodgers varken liverpool kimliğinin önüne geçmez tabi ki. ağırlığı %20 - 30 civarıdır. klopp geldiğinde ise klopp'un ağırlığı %40 - %50 olur. çünkü klopp büyük bir markadır, varlığı ister istemez bu sonucu doğurur. liverpool'da sportif direktör vardır belki ama brendan rodgers varken ki özgül ağırlığı ile klopp varken ki arasındaki özgül ağırlığı düşer. veya guardiola için de aynısı geçerli. pellegrini varken süper hiyerarşi var falan dersin guardiola gelir olay tamamen guardiola yaptı - yapamadı, şu kadar para harcattı ya dönmeye başlar. insanlar sadece guardiola'yı tartışır. çünkü adam büyük bir marka da ondan. erol bulut gibi sıfır kariyerli adam getirirsen böyle kendince masallar yazarsın tabi.
bu da bu kariyerli insanların suçu değil zaten. ne kadar kariyerliysen ne kadar çok başarı yaşadıysan güç ekseni ister istemez sana kayar. lionel messi örneğinde olduğu gibi. messi tarihin en büyük topçulardan biri olduğu için doğal olarak adam güçleniyor ve yönetimden de kuvvetli hale gelebiliyor. guardiola barcelona'da hoca olsaydı muhtemelen yönetimden güçlü olacaktı, daha çok taraftarı olacaktı, kişi kurumun önüne geçmiş olacaktı yani. kurumsal yapının en güçlü olduğu takım bayern münih falandır. orda 3 sene önce bak 3 sene diyorum oyuncular ancelotti'yi gönderdi. nasıl gönderdiler? çünkü güç ekseni onlara da kaymış. o kadar başarı yaşamış, uzun yıllardır kulüpte oynayan kariyerli adam olduğu için onlar da bozabiliyorlar.
tamamen farazi bir örnek vereyim. fener sezon başı zlatan'ı almış olsa bu hiyerarşi olur muydu? olmazdı. adamın isminin büyüklüğü ile erol ve emre'yi ezerdi. güç ona kayardı. istedikten sonra erol'u ve emre'yi gönderecek kudreti olurdu muhtemelen. örnekler çoğaltılabilir. büyük bir yabancı hoca gelse emre'nin durumu ne olur bilinmez mesela. emre gerçi böyle bir fikre karşı çıkacaktır ama ali koç başarısızlık olursa buna dönebilir.
iş zaten yine dönüp dolaşıp başarı - başarısızlık kısmına geliyor. hadi bir sene süper başarılı oldun bu başarıyı nasıl paylaşacaklar? ego çatışması olacak mı? veya ertesi sene ciddi bir kriz durumu oldu başarısızlıkta krizi nasıl yöneteceksin? bunları görmeden hiçbir şekilde test edilmemiş bir şeyi konuşuyoruz. demirkol'da çakallık edip -se -sa diyerek yolunu yapmış.
bu arada bu ''marka'' olma durumu başarıyla ilintili bir şey zaten. erol bulut 4 sene üst üste şampiyon olsun mesela o hiyerarşi bugünkü gibi olmaz. 15 sene sonra erol bulut tekrar gelse büyük bir marka olarak geleceği için bugünkü gibi bir hiyerarşi yine olmaz. yani sergen ve fatih terim'deki gibi camiaya mal olmuş büyük bir isim olmayı becerebilirse bizde eleştirdiği ''şeyin'' aynısı olur. yani masal yazıyorum da mehmet demirkol'un ki de böyle herhangi bir muhakeme içermeyen bir şeyin basit bir fotoğrafını çekip onu 3-5 genç avel çocuğa satmak. hakikaten iğreniyorum şu heriften ya.
örneğin brendan rodgers varken liverpool kimliğinin önüne geçmez tabi ki. ağırlığı %20 - 30 civarıdır. klopp geldiğinde ise klopp'un ağırlığı %40 - %50 olur. çünkü klopp büyük bir markadır, varlığı ister istemez bu sonucu doğurur. liverpool'da sportif direktör vardır belki ama brendan rodgers varken ki özgül ağırlığı ile klopp varken ki arasındaki özgül ağırlığı düşer. veya guardiola için de aynısı geçerli. pellegrini varken süper hiyerarşi var falan dersin guardiola gelir olay tamamen guardiola yaptı - yapamadı, şu kadar para harcattı ya dönmeye başlar. insanlar sadece guardiola'yı tartışır. çünkü adam büyük bir marka da ondan. erol bulut gibi sıfır kariyerli adam getirirsen böyle kendince masallar yazarsın tabi.
bu da bu kariyerli insanların suçu değil zaten. ne kadar kariyerliysen ne kadar çok başarı yaşadıysan güç ekseni ister istemez sana kayar. lionel messi örneğinde olduğu gibi. messi tarihin en büyük topçulardan biri olduğu için doğal olarak adam güçleniyor ve yönetimden de kuvvetli hale gelebiliyor. guardiola barcelona'da hoca olsaydı muhtemelen yönetimden güçlü olacaktı, daha çok taraftarı olacaktı, kişi kurumun önüne geçmiş olacaktı yani. kurumsal yapının en güçlü olduğu takım bayern münih falandır. orda 3 sene önce bak 3 sene diyorum oyuncular ancelotti'yi gönderdi. nasıl gönderdiler? çünkü güç ekseni onlara da kaymış. o kadar başarı yaşamış, uzun yıllardır kulüpte oynayan kariyerli adam olduğu için onlar da bozabiliyorlar.
tamamen farazi bir örnek vereyim. fener sezon başı zlatan'ı almış olsa bu hiyerarşi olur muydu? olmazdı. adamın isminin büyüklüğü ile erol ve emre'yi ezerdi. güç ona kayardı. istedikten sonra erol'u ve emre'yi gönderecek kudreti olurdu muhtemelen. örnekler çoğaltılabilir. büyük bir yabancı hoca gelse emre'nin durumu ne olur bilinmez mesela. emre gerçi böyle bir fikre karşı çıkacaktır ama ali koç başarısızlık olursa buna dönebilir.
iş zaten yine dönüp dolaşıp başarı - başarısızlık kısmına geliyor. hadi bir sene süper başarılı oldun bu başarıyı nasıl paylaşacaklar? ego çatışması olacak mı? veya ertesi sene ciddi bir kriz durumu oldu başarısızlıkta krizi nasıl yöneteceksin? bunları görmeden hiçbir şekilde test edilmemiş bir şeyi konuşuyoruz. demirkol'da çakallık edip -se -sa diyerek yolunu yapmış.
bu arada bu ''marka'' olma durumu başarıyla ilintili bir şey zaten. erol bulut 4 sene üst üste şampiyon olsun mesela o hiyerarşi bugünkü gibi olmaz. 15 sene sonra erol bulut tekrar gelse büyük bir marka olarak geleceği için bugünkü gibi bir hiyerarşi yine olmaz. yani sergen ve fatih terim'deki gibi camiaya mal olmuş büyük bir isim olmayı becerebilirse bizde eleştirdiği ''şeyin'' aynısı olur. yani masal yazıyorum da mehmet demirkol'un ki de böyle herhangi bir muhakeme içermeyen bir şeyin basit bir fotoğrafını çekip onu 3-5 genç avel çocuğa satmak. hakikaten iğreniyorum şu heriften ya.