350
galatasaray'a hiçbir yararı olmayan, tam tersine sürekli zarar veren, kendileriyle hep çelişen saçma sapan bir grup.
hamza'yı göndermekle övünüyorlar -ki en büyük mevzi kazanmaları hamza konusuydu - ama yerine gelen mustafa denizli'nin berbat performansının mesuliyetini almıyorlar mesela. aferin hamza'yı göndermişsin de yerine kimin geleceği o dönem az çok belliydi yani galatasaray'ı ileri götüren bir hamle falan olmadı.
hamza'ya ağırlıkla transfer konusunda tefe koydular ve mustafa denizli ile geçirilen 2016 ocak transfer döneminde sadece 2 transfer yapıldı. linnes ve donk. yine forvet alınmamıştı örneğin. kendilerinin iddiası hamza'nın bütün transferleri engellediği ve evlatlarını koruduğu idi ama 2016 ocak transfer döneminde hamza engeli kalkmasına rağmen transferler akmadı.
sonrasında riekerink geldi. riekerink ise en sevdikleri hocaydı. inanılmaz bir mutluluk, 2016 yazı acayip destanlar yazılıp, yapay pozitiflik pompalanıyordu. ''riekerink hocam ve taraftar çöpleri temizliyor'' ''işte taraftarın zaferi'' ''galatasaray'ı kurtardık'' neyse sezon ortası işler tersine dönünce ne hikmetse yine kadro çöp denilmeye başlandı. aynı yerli futbolcu nefretleri, çöpler, yeniçeriler muhabbetine dönüldü.
riekerink'in gidişi - tudor'un gelişi ise yangıncı grup kendi içinde parçalandı. bir kısmı riekerink devam etmeli kafasındaydı, büyük bir kısmı tudor'cu olmuştu. tudor gelip sneijder ve bruma'yla sorun yaşayınca, bir de performansı iyi başlamayınca tudor'a da sırt çevirdiler. kendilerine kalsa her sene 4-5 hoca değişmeliydi zaten.
tudor'la geçirilen 2017 yazında yangıncı taraftar yine çöpleri temizliyor ve mükemmel kadro kuruyordu(!) bu kadroyu kendileri kurduğunu söylerken ne hikmetse büyük bir kısmı sneijder'in gitmesinen ve belhanda'nın gelmesinden nefret etmişti. belhanda daha sahaya çıkmadan başına neler geldi yani hatırlarsınız. bunlar yangıncı değildi falan demeyin allah aşkına sneijder'cilikle yangıncıların kesişim kümesi çok fazla.
tudor'da hamza'ya benzer şekilde eksi, çok yıpranmış olarak, fazlaca baskıyla başladığı sezonda girdiği ilk ciddi krizde medyanın da çabalarıyla gitti. yerine ise fatih terim geldi. 2013 sonundan - 2017 sonuna kadar yaklaşık 4 seneye yakın bir süre fatih terim'e demedik laf bırakmayan, bir daha asla kapıdan içeri girmeyeceğini söyleyen, bu bağı koparmak için elinden geleni yapan genel yangıncı kitle bu sefer fatih terim'in gelişine ses çıkarmadı.
fatih terim'in gelişine ses çıkarmamaları ise terim'i sevmeleri, affetmeleri(!) değil beşiktaş ve şenol güneş'in başarısıydı. 2 sene üst üste şampiyon olan şenol güneş'li beşiktaş 3 sene üst üsteye gitme ihtimali oldukça korkutucuydu. sürekli taşşak geçtikleri beşiktaş'lıları artık indirmek, ders vermek gerekiyordu. o yüzden fatih terim'in etrafında toplanıldı. son çare gibiydi zaten.
2018 şampiyonluğundaki haz alındıktan sonra tekrar eskiye döndüler. terim bunların istediği gibi oyuncu ve transfer tercihleri yapan biri değil. şeklen batılı imajında bir insan da değil kendileri açık açık söylüyordu bir ara fatih terim'le şampiyon olacağıma riekerink'le 5. olalım falan diye. norveçli vasat arkadaşı tepeye çıkması da bundandı ''ayyy bizim ülkemizde zaten böyle insanlar başarılı olamaıyor yhaa bize hanzo lazım'' diye triplere girmeleri de bundan.
yani bunun dışında bir sürü boş boş safsata. ozan kabak'ı desteklemişler de kim desteklemedi ki zaten? genç oyuncu zaten desteklenir genelde. biletli idmanlar falan filan komedi.
iki konudan daha bahsetme gereği duyuyorum: 1- biz diğer takım taraftarları gibi biatçı değiliz, bizde eleştiri kültürü var falan filan lafları boş laflar. burda kastedilen fenerbahçe zannedersem de fener'de de pek öyle bir şey yok. çok farklı kongre yapıları çok farklı süreçler yaşayan iki kulüp. eleştiri de her zaman iyi bir şey değildiir. böyle bir ezber yok. karşındaki kişi hatasını biliyorsa, farkındaysa sürekli eleştiri yapmak iyiye götürmüyor. fikrini yazıp geçersin, sürekli aynı eleştiriyi yapıp yapıp bunu abartmak daha çok baskıyı ve yıpratmayı getiriyor ki istedikleri şey bu genelde.
son dönemin popüler konusu emin bayram mesela. ozan kabak oynamaya başlarken yaş olarak daha büyüktü, ozan fiziksel gelişimini tamamlamıştı baktığında belli oluyordu omuzu koydu mu indiyordu, ozan yanılmıyorsam u17 şampiyonasında oynamış kendini yaşıtları arasında uluslararası anlamda ispat etmişti. emin'de bunların hiçbiri yok üstelik takım oldukça kırılgan bu dağınık yapıya çocuğu atmamanın gayet belli bir mantığı varken yangıncı tayfa emin oynamalı diye tutturdu. oynamayınca da ah hocam ah. hocam sende böyle yani ah hocam ah. böyle işte.
hamza'yı göndermekle övünüyorlar -ki en büyük mevzi kazanmaları hamza konusuydu - ama yerine gelen mustafa denizli'nin berbat performansının mesuliyetini almıyorlar mesela. aferin hamza'yı göndermişsin de yerine kimin geleceği o dönem az çok belliydi yani galatasaray'ı ileri götüren bir hamle falan olmadı.
hamza'ya ağırlıkla transfer konusunda tefe koydular ve mustafa denizli ile geçirilen 2016 ocak transfer döneminde sadece 2 transfer yapıldı. linnes ve donk. yine forvet alınmamıştı örneğin. kendilerinin iddiası hamza'nın bütün transferleri engellediği ve evlatlarını koruduğu idi ama 2016 ocak transfer döneminde hamza engeli kalkmasına rağmen transferler akmadı.
sonrasında riekerink geldi. riekerink ise en sevdikleri hocaydı. inanılmaz bir mutluluk, 2016 yazı acayip destanlar yazılıp, yapay pozitiflik pompalanıyordu. ''riekerink hocam ve taraftar çöpleri temizliyor'' ''işte taraftarın zaferi'' ''galatasaray'ı kurtardık'' neyse sezon ortası işler tersine dönünce ne hikmetse yine kadro çöp denilmeye başlandı. aynı yerli futbolcu nefretleri, çöpler, yeniçeriler muhabbetine dönüldü.
riekerink'in gidişi - tudor'un gelişi ise yangıncı grup kendi içinde parçalandı. bir kısmı riekerink devam etmeli kafasındaydı, büyük bir kısmı tudor'cu olmuştu. tudor gelip sneijder ve bruma'yla sorun yaşayınca, bir de performansı iyi başlamayınca tudor'a da sırt çevirdiler. kendilerine kalsa her sene 4-5 hoca değişmeliydi zaten.
tudor'la geçirilen 2017 yazında yangıncı taraftar yine çöpleri temizliyor ve mükemmel kadro kuruyordu(!) bu kadroyu kendileri kurduğunu söylerken ne hikmetse büyük bir kısmı sneijder'in gitmesinen ve belhanda'nın gelmesinden nefret etmişti. belhanda daha sahaya çıkmadan başına neler geldi yani hatırlarsınız. bunlar yangıncı değildi falan demeyin allah aşkına sneijder'cilikle yangıncıların kesişim kümesi çok fazla.
tudor'da hamza'ya benzer şekilde eksi, çok yıpranmış olarak, fazlaca baskıyla başladığı sezonda girdiği ilk ciddi krizde medyanın da çabalarıyla gitti. yerine ise fatih terim geldi. 2013 sonundan - 2017 sonuna kadar yaklaşık 4 seneye yakın bir süre fatih terim'e demedik laf bırakmayan, bir daha asla kapıdan içeri girmeyeceğini söyleyen, bu bağı koparmak için elinden geleni yapan genel yangıncı kitle bu sefer fatih terim'in gelişine ses çıkarmadı.
fatih terim'in gelişine ses çıkarmamaları ise terim'i sevmeleri, affetmeleri(!) değil beşiktaş ve şenol güneş'in başarısıydı. 2 sene üst üste şampiyon olan şenol güneş'li beşiktaş 3 sene üst üsteye gitme ihtimali oldukça korkutucuydu. sürekli taşşak geçtikleri beşiktaş'lıları artık indirmek, ders vermek gerekiyordu. o yüzden fatih terim'in etrafında toplanıldı. son çare gibiydi zaten.
2018 şampiyonluğundaki haz alındıktan sonra tekrar eskiye döndüler. terim bunların istediği gibi oyuncu ve transfer tercihleri yapan biri değil. şeklen batılı imajında bir insan da değil kendileri açık açık söylüyordu bir ara fatih terim'le şampiyon olacağıma riekerink'le 5. olalım falan diye. norveçli vasat arkadaşı tepeye çıkması da bundandı ''ayyy bizim ülkemizde zaten böyle insanlar başarılı olamaıyor yhaa bize hanzo lazım'' diye triplere girmeleri de bundan.
yani bunun dışında bir sürü boş boş safsata. ozan kabak'ı desteklemişler de kim desteklemedi ki zaten? genç oyuncu zaten desteklenir genelde. biletli idmanlar falan filan komedi.
iki konudan daha bahsetme gereği duyuyorum: 1- biz diğer takım taraftarları gibi biatçı değiliz, bizde eleştiri kültürü var falan filan lafları boş laflar. burda kastedilen fenerbahçe zannedersem de fener'de de pek öyle bir şey yok. çok farklı kongre yapıları çok farklı süreçler yaşayan iki kulüp. eleştiri de her zaman iyi bir şey değildiir. böyle bir ezber yok. karşındaki kişi hatasını biliyorsa, farkındaysa sürekli eleştiri yapmak iyiye götürmüyor. fikrini yazıp geçersin, sürekli aynı eleştiriyi yapıp yapıp bunu abartmak daha çok baskıyı ve yıpratmayı getiriyor ki istedikleri şey bu genelde.
son dönemin popüler konusu emin bayram mesela. ozan kabak oynamaya başlarken yaş olarak daha büyüktü, ozan fiziksel gelişimini tamamlamıştı baktığında belli oluyordu omuzu koydu mu indiyordu, ozan yanılmıyorsam u17 şampiyonasında oynamış kendini yaşıtları arasında uluslararası anlamda ispat etmişti. emin'de bunların hiçbiri yok üstelik takım oldukça kırılgan bu dağınık yapıya çocuğu atmamanın gayet belli bir mantığı varken yangıncı tayfa emin oynamalı diye tutturdu. oynamayınca da ah hocam ah. hocam sende böyle yani ah hocam ah. böyle işte.