23464
bu sezon nezdinde genel bi galatasaray portresi çizmek istiyorum.
öncelikle şahsım adına beklentilerim ölçüsünde en büyük hayal kırıklığı yaratan takım bu. neden mi? dominant bi takımın olmamasından faydalanarak 2 sene üst üste şampiyon olan bi kadronun devamı bu ve bu kadronun başında ise herhangi bi kulübün kendi kültüründen yetiştirebileceği en iyisi* var.
yetmiyormuş gibi sanki benim kanaatime danışılmışçasına bi transfer dönemi geçirdik. onyekuru yerine pas oyununa daha uygun ve skorer biri istiyordum, geldi*. badou yerine belki biraz motoru düşük ama daha teknik birini uygun görüyordum, geldi*. diagne yerine takımdaşlarını oyuna katacak daha net bi golcü gerektiğini düşünüyordum, geldi*. fernando yerine ise çok daha tempolu ve ayağıyla oyunu kurabilecek bi 6 numaranın hayalini kuruyordum, temposuzu ama kalitelisi geldi*.
bu kağıt üstünde doğru görünen hamleler, kadroyu genişletecek isimler ile ( jimmy durmaz, emre mor, taylan antalyalı ve florin andone) takımın donatılmasıyla devam etti. açtığım parantezin içine sığmayacak derecede 'hocanın topçusu' olan mario lemina ise mutlak zafere giden son parça gibi duruyordu.
belki beklerimizin atletizmi takımı kaldıramayacak ve yaşları formlarını düşürecek seviyedeydi. belki beklerimizin eksileri takımımızı tanımlıyacak eksiler olacaktı (atletizm ve yaş). belki de bir norveçli yiğidi üzerek büyük bi karma borcu edinmiştik ama bu borcu kadıköy'de son saniyelerde kaçan pozisyonla kaybedeceğimiz puanlarla ödeyebilirdik. en kötü ne olabilirdi ki?
en kötüsü olmadı tabi ama takımın genel durumundan da memnun olmak çok kolay değil. hatta açık konuşayım: takımın genel durumundan memnun değilim.
30un yanlış tarafında ve/veya farklı sebeplerden dolayı düşüşünde olan oyuncularla dizili kadromuzu düşük tempoda oynatarak tekniğimizin yüksek olmasını kullanabilirdik. ama neden olmadı sorusunun cevabı bennnce tek değil.
eleştirmeye fatih hoca'dan başlamalıyız. 100m koşularında, atletlerin altını ısırmasıyla podyuma bile çıkamaması arasındaki fark oldukça düşüktür. biraz ateşi olsun, biraz antreman programını doğru uygulayamasın, hatta yarış içinde konsantresi çeyrek tık düşmesi bile sonucu hüsrana uğratmaya yetebiliyor. hoca da aynı yarışa iyi hazırlanamamış bi atlet gibi hamlelerinde bi adım geç kalıyor ki bu onu anlatırken zihnimizde canlanan özelliklerin dışında. tamam kabul, bu kadro öyle rahatlıkla altını ısıracak bi kadro değil ama hoca ne kadrolara altını ısırttırdı. hoca'da bişeyler eksik, bu kesin
futbolcularımızın büyük bir çoğunluğunun form durumu uzun süre içler acısıydı. teknik heyetin günahları bi yana oyuncuların ciddi bi kısmı bireysel formunun dibindeydi. yok sakatlık, yok afrika kupası, yok takıma geç dahil olma, yok bilmem şu kadar et yedi... bir sürü bahaneler, mazeretler. sen bi profesyonelsen senin geçimini sağlayan kuruma en iyi hizmeti verebilecek şekilde bedenen hazır bulunmalısın. bu kadar basit. şanssızlıkları da hesaba katmak lazım ama özellikle belhanda'nın şu halinin açıklaması nedir, gerçekten meraklar içersindeyim. hoca'nın ocak'ta olmasa da eylül'de halledeceğiz ama halledeceğiz açıklaması geçerliliğini koruyor ve şu performanslar bana 4 kişinin kapıda bulunması gerektiğini söylüyor: belhanda, feghouli, nagatomo, mariano.
kadronun nasıl şekilleneceğini tahmin etmeye başlayabiliriz diye düşünüyorum. hoca yine tempolu, dikine oynayan, önde basan bi takımı yaratmak isterken şu aşamada muslera, ömer bayram, donk ve lemina'dan ve dahil olduklarında falcao, andone ve babel'den vazgeçmeyecektir. nzonzi ve seri'den pek haz etmiyor ama çözüme giden yollarda onlar da bulunuyor. marcao ise robin'i olduğu batman luyindama'yı arayacaktır fakat gelen haberler gösteriyor ki sakatlık haberine en çok yöneticiler üzülmüş.
kalede muslera; savunmada linnes, marcao, luyi ve donk; orta sahada nzonzi, ömer, lemina ve seri; forvette falcao, adem, andone ve babel temeli üstüne çatı kurulmak şu konjonktürde en mantıklı seçim olur*.
tünelin ışığına ise en rahat yoldan tanışık olduğumuz fatih terim performansı ile en ulaşırız. tekrar kendini hocaya en iyi gösterebilenin formayı alacağı ve diğerlerin ıskartaya çıkartılacağı bir florya oluştururursa hoca bu 'ağa'sız ligde three peat yapması işten bile değil.
öncelikle şahsım adına beklentilerim ölçüsünde en büyük hayal kırıklığı yaratan takım bu. neden mi? dominant bi takımın olmamasından faydalanarak 2 sene üst üste şampiyon olan bi kadronun devamı bu ve bu kadronun başında ise herhangi bi kulübün kendi kültüründen yetiştirebileceği en iyisi* var.
yetmiyormuş gibi sanki benim kanaatime danışılmışçasına bi transfer dönemi geçirdik. onyekuru yerine pas oyununa daha uygun ve skorer biri istiyordum, geldi*. badou yerine belki biraz motoru düşük ama daha teknik birini uygun görüyordum, geldi*. diagne yerine takımdaşlarını oyuna katacak daha net bi golcü gerektiğini düşünüyordum, geldi*. fernando yerine ise çok daha tempolu ve ayağıyla oyunu kurabilecek bi 6 numaranın hayalini kuruyordum, temposuzu ama kalitelisi geldi*.
bu kağıt üstünde doğru görünen hamleler, kadroyu genişletecek isimler ile ( jimmy durmaz, emre mor, taylan antalyalı ve florin andone) takımın donatılmasıyla devam etti. açtığım parantezin içine sığmayacak derecede 'hocanın topçusu' olan mario lemina ise mutlak zafere giden son parça gibi duruyordu.
belki beklerimizin atletizmi takımı kaldıramayacak ve yaşları formlarını düşürecek seviyedeydi. belki beklerimizin eksileri takımımızı tanımlıyacak eksiler olacaktı (atletizm ve yaş). belki de bir norveçli yiğidi üzerek büyük bi karma borcu edinmiştik ama bu borcu kadıköy'de son saniyelerde kaçan pozisyonla kaybedeceğimiz puanlarla ödeyebilirdik. en kötü ne olabilirdi ki?
en kötüsü olmadı tabi ama takımın genel durumundan da memnun olmak çok kolay değil. hatta açık konuşayım: takımın genel durumundan memnun değilim.
30un yanlış tarafında ve/veya farklı sebeplerden dolayı düşüşünde olan oyuncularla dizili kadromuzu düşük tempoda oynatarak tekniğimizin yüksek olmasını kullanabilirdik. ama neden olmadı sorusunun cevabı bennnce tek değil.
eleştirmeye fatih hoca'dan başlamalıyız. 100m koşularında, atletlerin altını ısırmasıyla podyuma bile çıkamaması arasındaki fark oldukça düşüktür. biraz ateşi olsun, biraz antreman programını doğru uygulayamasın, hatta yarış içinde konsantresi çeyrek tık düşmesi bile sonucu hüsrana uğratmaya yetebiliyor. hoca da aynı yarışa iyi hazırlanamamış bi atlet gibi hamlelerinde bi adım geç kalıyor ki bu onu anlatırken zihnimizde canlanan özelliklerin dışında. tamam kabul, bu kadro öyle rahatlıkla altını ısıracak bi kadro değil ama hoca ne kadrolara altını ısırttırdı. hoca'da bişeyler eksik, bu kesin
futbolcularımızın büyük bir çoğunluğunun form durumu uzun süre içler acısıydı. teknik heyetin günahları bi yana oyuncuların ciddi bi kısmı bireysel formunun dibindeydi. yok sakatlık, yok afrika kupası, yok takıma geç dahil olma, yok bilmem şu kadar et yedi... bir sürü bahaneler, mazeretler. sen bi profesyonelsen senin geçimini sağlayan kuruma en iyi hizmeti verebilecek şekilde bedenen hazır bulunmalısın. bu kadar basit. şanssızlıkları da hesaba katmak lazım ama özellikle belhanda'nın şu halinin açıklaması nedir, gerçekten meraklar içersindeyim. hoca'nın ocak'ta olmasa da eylül'de halledeceğiz ama halledeceğiz açıklaması geçerliliğini koruyor ve şu performanslar bana 4 kişinin kapıda bulunması gerektiğini söylüyor: belhanda, feghouli, nagatomo, mariano.
kadronun nasıl şekilleneceğini tahmin etmeye başlayabiliriz diye düşünüyorum. hoca yine tempolu, dikine oynayan, önde basan bi takımı yaratmak isterken şu aşamada muslera, ömer bayram, donk ve lemina'dan ve dahil olduklarında falcao, andone ve babel'den vazgeçmeyecektir. nzonzi ve seri'den pek haz etmiyor ama çözüme giden yollarda onlar da bulunuyor. marcao ise robin'i olduğu batman luyindama'yı arayacaktır fakat gelen haberler gösteriyor ki sakatlık haberine en çok yöneticiler üzülmüş.
kalede muslera; savunmada linnes, marcao, luyi ve donk; orta sahada nzonzi, ömer, lemina ve seri; forvette falcao, adem, andone ve babel temeli üstüne çatı kurulmak şu konjonktürde en mantıklı seçim olur*.
tünelin ışığına ise en rahat yoldan tanışık olduğumuz fatih terim performansı ile en ulaşırız. tekrar kendini hocaya en iyi gösterebilenin formayı alacağı ve diğerlerin ıskartaya çıkartılacağı bir florya oluştururursa hoca bu 'ağa'sız ligde three peat yapması işten bile değil.