421
taraftar dediğimiz şey nedir? elinden geldiğince, destekçisi olduğu takım için bir şeyler yapmaya çalışan; "hep destek, tam destek" sözü doğrultusunda hareket ederek, engelleyici değil ilerletici güç olmaya çabalayan; bütçesi elverdiğince lisanslı ürünler alarak kulübüne maddi destek sağlayan; kendi takımına duyduğu sevgiyi rakip takımlara beslediği nefretten her zaman üstün tutmayı başarabilmiş; vefanın sadece bir semt adı olmadığının bilincinde olan platonik aşıktır taraftar. işte sarı-kırmızı'yla donanmış bir leyla olan galatasaray'a amansızca vurulan platonik aşık -nam-i diğer kays el mecnun- da galatasaray taraftarıdır. tanım denen şey, olması gerekenler üzerine yapılır; lakin bugünkü galatasaray taraftarı profilinde, kays el mecnun gibi karşılıksız sevebilecek insanlar bulmak bir hayli zorlaştı diye düşünüyorum.
sitemim var, hatta bildiğin kızgınlık bu bendeki durum. yakıştıramıyorum kardeşim, türkiye'nin en büyük kulübü olan galatasaray'ın sevdalılarına, ya da galatasaray taraftarı olduklarını söyleyenlere, bu sezonki tutumu yakıştıramıyorum. yakıştıramamanın ötesinde hayal kırıklığı yaşıyorum, utanıyorum. "galatasaraylıyım" demek ne kadar kolaylaşmış meğer. bu kadar basit midir bu sözü söyleyebilmek? galatasaray'dan bahsediyoruz ulan!
sezon başladı, akla zarar transferler yapıldı birer birer; sevinçten ne yapacağımı bilemedim. yetmedi frank rijkaard geldi, yanında kendisi kadar harika bir futbol dahisiyle; bildiğin nirvanaya ulaştım. "güzel günler bizi bekliyor, bu takım on yıl önceki gibi ezberletecek herkese adını" dedim ve bekledim. sezon açılsın, galatasaray'ı bir de rijkaard dokunuşundan sonra göreyim diye bekledim. hatta öyle ki, uzunca bir süre sonra hazırlık maçları için bile heyecanlandım. öyle müthiş olacaktı çünkü her şey. lig başladı, galatasarayım gelene üç, gidene dört atarken hayat ne de güzeldi öyle. aman allahım, taraftar çıldırıyor bildiğin. hatta öyle ki, 2-0 kazanılan maç keyifsiz geliyor artık taraftara. bildiğin coşuyoruz muzaffer, vallahi coşuyoruz, billahi coşuyoruz.
sezon ilerliyor, haliyle bazı aksaklıklar çarpıyor göze. e normaldir, yepisyeni bir sistem oturtulmaya çalışılıyor takıma. ulan çamaşır makinesinin bir parçası değiştirildiğinde bile makine bir sapıtıyor, sesi değişiyor, saçmalıyor... bu takım doğa üstü yaratıklardan mı kurulu? çiple mi uygulatıyorlar o sistemi? illaki aksaklıklar olacak. neyse efendim, bu aksaklıklar göze batmaya başladı, yetmedi takım puan kaybetti, o da yetmedi yenilgi aldı... vay anasını sayın seyirciler, bu takım nasıl yenilgi alabilir? ne mümkün böyle bir şey? rijkaard bu işi bilmiyor, o yüzden s.ktirsin gitsin. yeek yeeaaa! taraftarsın değil mi sen? aslansın, kaplansın, en birincisin sen!
arda'ya kaptanlık verilir, benim en büyük taraftarım sevinçten göbek atar; arda kötü oynar, kaptanını yerin dibine sokar. bir sövmediği kalır arkasından. bazıları söver de, o ayrı konu. "arda da çok şımardı lan, kaldıramadı kaptanlığı, adam gibi oynamıyor" demek kolay çünkü. bu ülkede ağzı olan konuşuyor sonuçta, değil mi? hatta hep beraber adnan polat'a seslenelim burdan; "sayın polat, arda şımardı kaptanlığı al ondan. bu kaptanlık galatasaray sözlük'ün hakkı." telefonlarınızı sessiz konumdan çıkarın, 10 dakikaya arıyormuş adnan polat. müjdeli haberi verecekmiş bize.
özhan canaydın döneminden sonra, çöldeki vaha gibi beliren adnan polat'a da söver galatasaray taraftarı. neden, çünkü adam gibi transfer yapmıştır adnan polat. medyadaki galatasaray karşıtlığına sesini yükseltmeyi denemiştir. yetmemiş, galatasaray'ı inamoto'dan elano'ya taşımıştır. öyle de saçma sapan bir insandır işte. bir halttan anlamaz adnan polat, galatasaray'ı oyuncak olarak kullanır. ama taraftar öyle mi ya? her şeyi en iyi biz biliyoruz ulan, kıçımız tavana vuruyor ego patlamasından.
ha bir de bu galatasaray store niye her yerde yok ulan! açsanıza her ile bir tane. hepimiz çılgınlar gibi orijinal ürün alıyoruz çünkü. çılgınız biz, kravattan çoraba; gömlekten pantolona, atletten küloda storedan giyiniyoruz. siz de bunu görüp her ile bir tane store açmıyorsanız, dallamanın önde gidenisiniz! ayrıca eski futbolcular akıllı olsun. nasıl yücelttiysek, yerin dibine sokmayı da biliriz biz. "hacıııı, fenere sövmeden tribünden inmeyelim lan"
son dönemdeki galatasaray profili budur sevgili okur. benim gördüğüm budur en azından. iyi şeyler yapmaya çalışanları yeren, uzun vadede önümüzü açacaklara sabredemeyen, sürekli muhalefet olma çabası güden, rakip takıma küfür savurmadan edemeyen bir görüntü geliyor gözümün önüne artık. bu mudur galatasaray taraftarı? başarı kriteri fener'e karşı olan galibiyet sayısı mıdır? galatasaray'a yıllarını vermiş efsanelerin kalemini kolayca kırmak mıdır? cebinden 5-6 lira çıkarıp, orijinal bir bileklik almak varken; 20 liraya korsan forma almak mıdır galatasaraylılık?
kusura bakmayın, bana böyle öğretmediler.
sitemim var, hatta bildiğin kızgınlık bu bendeki durum. yakıştıramıyorum kardeşim, türkiye'nin en büyük kulübü olan galatasaray'ın sevdalılarına, ya da galatasaray taraftarı olduklarını söyleyenlere, bu sezonki tutumu yakıştıramıyorum. yakıştıramamanın ötesinde hayal kırıklığı yaşıyorum, utanıyorum. "galatasaraylıyım" demek ne kadar kolaylaşmış meğer. bu kadar basit midir bu sözü söyleyebilmek? galatasaray'dan bahsediyoruz ulan!
sezon başladı, akla zarar transferler yapıldı birer birer; sevinçten ne yapacağımı bilemedim. yetmedi frank rijkaard geldi, yanında kendisi kadar harika bir futbol dahisiyle; bildiğin nirvanaya ulaştım. "güzel günler bizi bekliyor, bu takım on yıl önceki gibi ezberletecek herkese adını" dedim ve bekledim. sezon açılsın, galatasaray'ı bir de rijkaard dokunuşundan sonra göreyim diye bekledim. hatta öyle ki, uzunca bir süre sonra hazırlık maçları için bile heyecanlandım. öyle müthiş olacaktı çünkü her şey. lig başladı, galatasarayım gelene üç, gidene dört atarken hayat ne de güzeldi öyle. aman allahım, taraftar çıldırıyor bildiğin. hatta öyle ki, 2-0 kazanılan maç keyifsiz geliyor artık taraftara. bildiğin coşuyoruz muzaffer, vallahi coşuyoruz, billahi coşuyoruz.
sezon ilerliyor, haliyle bazı aksaklıklar çarpıyor göze. e normaldir, yepisyeni bir sistem oturtulmaya çalışılıyor takıma. ulan çamaşır makinesinin bir parçası değiştirildiğinde bile makine bir sapıtıyor, sesi değişiyor, saçmalıyor... bu takım doğa üstü yaratıklardan mı kurulu? çiple mi uygulatıyorlar o sistemi? illaki aksaklıklar olacak. neyse efendim, bu aksaklıklar göze batmaya başladı, yetmedi takım puan kaybetti, o da yetmedi yenilgi aldı... vay anasını sayın seyirciler, bu takım nasıl yenilgi alabilir? ne mümkün böyle bir şey? rijkaard bu işi bilmiyor, o yüzden s.ktirsin gitsin. yeek yeeaaa! taraftarsın değil mi sen? aslansın, kaplansın, en birincisin sen!
arda'ya kaptanlık verilir, benim en büyük taraftarım sevinçten göbek atar; arda kötü oynar, kaptanını yerin dibine sokar. bir sövmediği kalır arkasından. bazıları söver de, o ayrı konu. "arda da çok şımardı lan, kaldıramadı kaptanlığı, adam gibi oynamıyor" demek kolay çünkü. bu ülkede ağzı olan konuşuyor sonuçta, değil mi? hatta hep beraber adnan polat'a seslenelim burdan; "sayın polat, arda şımardı kaptanlığı al ondan. bu kaptanlık galatasaray sözlük'ün hakkı." telefonlarınızı sessiz konumdan çıkarın, 10 dakikaya arıyormuş adnan polat. müjdeli haberi verecekmiş bize.
özhan canaydın döneminden sonra, çöldeki vaha gibi beliren adnan polat'a da söver galatasaray taraftarı. neden, çünkü adam gibi transfer yapmıştır adnan polat. medyadaki galatasaray karşıtlığına sesini yükseltmeyi denemiştir. yetmemiş, galatasaray'ı inamoto'dan elano'ya taşımıştır. öyle de saçma sapan bir insandır işte. bir halttan anlamaz adnan polat, galatasaray'ı oyuncak olarak kullanır. ama taraftar öyle mi ya? her şeyi en iyi biz biliyoruz ulan, kıçımız tavana vuruyor ego patlamasından.
ha bir de bu galatasaray store niye her yerde yok ulan! açsanıza her ile bir tane. hepimiz çılgınlar gibi orijinal ürün alıyoruz çünkü. çılgınız biz, kravattan çoraba; gömlekten pantolona, atletten küloda storedan giyiniyoruz. siz de bunu görüp her ile bir tane store açmıyorsanız, dallamanın önde gidenisiniz! ayrıca eski futbolcular akıllı olsun. nasıl yücelttiysek, yerin dibine sokmayı da biliriz biz. "hacıııı, fenere sövmeden tribünden inmeyelim lan"
son dönemdeki galatasaray profili budur sevgili okur. benim gördüğüm budur en azından. iyi şeyler yapmaya çalışanları yeren, uzun vadede önümüzü açacaklara sabredemeyen, sürekli muhalefet olma çabası güden, rakip takıma küfür savurmadan edemeyen bir görüntü geliyor gözümün önüne artık. bu mudur galatasaray taraftarı? başarı kriteri fener'e karşı olan galibiyet sayısı mıdır? galatasaray'a yıllarını vermiş efsanelerin kalemini kolayca kırmak mıdır? cebinden 5-6 lira çıkarıp, orijinal bir bileklik almak varken; 20 liraya korsan forma almak mıdır galatasaraylılık?
kusura bakmayın, bana böyle öğretmediler.