12
ön uyarı editi: her vücut ve insan tipi farklıdır. bilmediğiniz bir rahatsızlığınız veya sakıncalı bir sağlık durumunuz olabilir. bu sebeple doktor veya diyetisyen kontrolünde yapılması en sağlıklısı. hele ki şeker hastası olanlar ve insülin direnci olanlar dikkat etsin, onlar için uygun olmayabilir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
(bkz: intermittent fasting/#2533313)
dün akşam yürüyüşe çıktığımda aklıma geldi, bu başlığa bir entry yazmıştım, aradan çok süre geçti, yenisini yazayım diye düşünmüştüm, sabah baktım ki tam 1 yıl olmuş ben başlığa yazalı. o zaman geçen 1 yılla birlikte biraz daha anlatayım neler oldu bu 1 yılda, neler yapıyorum...
zaten mevzunun anahtarı diğer entrydeki linkte. onu okuyun size rehber olacaktır.
artık bu iş benim yaşam şeklim oldu. bu sayede vücudumu tanıdım.
37 yaşını geçtim. artık 20'li yaşlarımdaki gibi tek öğünde 2 tüm ekmek tavuk döner yiyip de kilo almadığım bir metabolizmam yok.
kaldı ki 40'lı yaşlara da yaklaşırken artık işin biraz da kalp, şeker hastalığı, kanser riski vb sağlık kısmını da düşünmek zorundayım, sorumlu olduğum bir ailem var. bir de tabii her erkeğin tadacağı andropoz yaklaşıyor :p
açıkçası kilo verme motivasyonuna ulaşırken önceliğim sağlık falan değildi, kim s.kler sağlığı, 30'larının ortasında. benim derdim dış görünüştü, yalan yok.
en son üniversite yıllarında giydiğim x small tişörtlerin, gömleklerin benim efsanem olarak kalması zoruma gitti. slim fit giymeyi sevip, evlendikten sonra birkaç beden büyüyüp, doğumdan sonra da kiloları verememe neticesinde large bedene yakın giyinmek zoruma gidiyordu ama bir şey de yapmıyordum.
doğum derken taşıyıcı babalık yapmadım tabii :(
hanıma kuruyemişiydi, meyvesiydi, sütüydü, balığıydı diye ağzına teperken sen de yiyorsun mecburen :p
neyse efendim diğer entryde kilo verme bölümünü yazmıştım, ben 1 yıldır bu kiloyu koruyorum ve açıkçası kiloyu koruma kısmı, kilo vermekten daha zor. kilo verdikçe motivasyonunuz artıyor mesela ama şimdi hep aynı ve olanı korumak daha zor olabiliyor, tabii benim gibi yemek yemeyi çok seven biriyseniz.(u: kim sevmez ki :()
bu süreçte bazı ritüellerim oluştu, hafta içi günlük programımı yazayım, belki merak edenler olur.
- sabah 7'de kalkınca 1 bardak su içiyorum(hem vücudun ihtiyacı var hem de metabolizma çalışmaya başlıyor)
- 9-9.30 arası da iş yerinde bir kupa yeşil çay içiyorum. (hafta içi her gün, hafta sonu ara veriyorum)
yeşil çay'ın zayıflamaya etkisini tam bilmiyorum, mutlaka yağ yakımında bana katkısı olmuştur, fakat bana zindelik katıyor ve bağışıklık sistemimi güçlendirdiği kesin. cidden eskisi kadar hastalanmıyorum. eskiden alerjik bir durumum vardı, test de yaptırdım, bir şey bulmadılar, burnum akıyor, hapşırıyordum. gözlerim sürekli sulanıyor, burnum akıyor, iş yerinde çok kötü bir durum. çok şükür bu kilo verme ve yeşil çaydan sonra geçti o iş, bu sebeple yeşil çayı hiç bırakmadım.
- 750 ml bir şişem var, öğlene kadar o bitiyor, öğleden sonra bir daha dolduruyorum, o da öğleden sonra bitiyor. en az 1.5 litre suyu iş yerinde içiyorum.
öğle yemeği 12.15-12.30 civarı.
- çorbayı koca kasede içiyorum.(rica ediyorum tam çorba alıyorum, ağzına kadar dolu oluyor çorba kasesi, ne çorbası olursa olsun)
-ana yemek sulu bir yemekse suyunu yemiyorum. salçalı o suyu çok yağlı ve kalorili. sadece sebzesini, etini, tavuğunu işte ne yemeğiyse onu yiyorum.
- ekmek yok(üzgünüm dostlar)
- pirinç pilavını asla yemiyorum. bulgur pilavını yiyorum. makarnayı da duruma(iştahıma veya tatlı var mı yok mu ona göre) göre az alıyorum veya almıyorum.
- salata, yoğurt, cacık ne varsa yapıştırıyorum.
- tatlı varsa yiyorum, ne tatlısı olursa olsun(kilo verdiğim dönemde tatlıyı yemiyordum, artık rahatım)
öğle yemeği kamu kurumunda çıkan yemek işte, az çok tahmin edersiniz yemekleri, üni.deki yemekhane yemeği gibi.
öğle yemeğinden sonra 13.45 gibi her gün kesin türk kahvem var. hem de duble veya trible içiyorum. yeni kahve makinesi aldık, basıyorsun düğmeye 3x2 kişiliğe kadar yapıyor, oh miss.
16-16.30 arası da filtre kahve yapıyoruz. 1 kupa da onu içiyorum.
işten 18'de çıkıyorum. çocuğu annemlerden alıp eve gitmem, en erken 19.30. 20-20.30'a kadar yemek olayını mutlaka halletmeye çalışıyorum.
şu ara şeye sardım, yoğurt-pekmez.
bir kase yoğurdun içine biraz pekmez koyup yemek hazırlanana kadar onu gömüyorum. sindirim sistemini çalıştırıyor. küçük bir elma, erik, armut artık ne varsa bir tane de meyve gömüyorum.
sonra da artık evde ne yemek varsa onu yiyorum. yine pilav yok, yine makarna yok. karbonhidratı ne kadar az alırsam o kadar iyi.
hafta içi belli bir program olduğu için uygulaması çok kolay. zaten hafta içini düşük kalori alımıyla kapatıyorum ki hafta sonu rahat edeyim.
ben kahvaltı delisiyim ama öyle simit çayla geçiştiren biri değilim.
zaten hafta içi kahvaltı yapmıyorum, hafta sonu çılgınca yemem lazım.
hafta sonu 12'yi çocuklar bekleyemediği için saatlerde biraz esnek davranıyorum mecburen. 11 gibi falan kahvaltı yapıyoruz.
eğer omlet yapmamışsak, en az 3 yumurta haşlıyorum kendime. peynirde falan da sınırım yok. en az 20 tane falan da zeytin yiyorum. domatesmiş, salatalıkmış, yeşillik ne kadar yiyebilirsem yiyorum.
sosis ve salam almıyoruz eve, menemen ve sucuk da yine 2 günden birinde kesin var.
onun dışında şimdi aç olan vardır yazmıyorum, aklınıza gelebilecek her şeyi yiyorum.
2 günden birinde akşam yemeğinde kayınvalideye gidiyoruz, e o da ne var ne yok yapıyor.
ekmek ve pilav hariç ne varsa orada da kıtlıktan çıkmış gibi yiyorum. dışarıdaysak avm veya açık bir yer fark etmez, fast food veya kebap vs canım ne çektiyse yiyorum.
e o zaman nasıl kilo almıyorsun? derseniz, işte hafta içi çok özenliyim ya, hafta sonu aldığımı takip eden hafta içinde veriyorum.
yazın çok yapamasam da bir iki haftadır yine başladım, haftada birkaç gün yürüyüş, bazen biraz koşu ve şınav çekiyorum. şınav göğüs ve sırt bölgesini toparlıyor, zaten belimizi de kilo verirken incelttik bir şekilde, o zaman ne oluyor? slim fit gömlekti, tişörttü rahat rahat giyebiliyorsun, giydiğin yakışıyor.
yürüyüşü ben spordan saymıyordum. aktif olarak spor yapmış ve halen sporun kıyısında, köşesinde bulunan biri olarak
bana çok saçma geliyordu ama öyle değilmiş dostlarım.
japonya'da bazı hastalara doktorlar günlük reçete ile yürüyüş yazıyorlarmış.
öyle sağlıklı bir olay. olayın yalnızca kalori hesabıyla ilgisi yok yani. cidden mutlu oluyorum, yürüyüş yapınca, bana çok iyi geliyor. takıyorum kulaklığı, hayattan izole birkaç saat, kendimi dinliyorum...
bakın herkes aç kalma olayına takmış ama bazı arkadaşlar da yazmış. insan oğlunun tarih boyunca yaşamında sürekli yemek yediği bir zaman yok. az az sık ye diye bir saçmalık da yok.
günü 1 veya 2 öğünle geçiriyordu insanlar. özellikle yüzyıllar öncesinde.
kaldı ki bir filmde geçen bir sahne ve replik var ya,
- "açlık çok kötü bir şey, anlıyor musun?"
https://gss.gs/kc0.jpg
hayır arkadaşlar açlık o kadar da kötü bir şey değil.
aç kalınca vücudun kendisini nasıl yenilediği ve güçlendiği araştırmalarla kanıtlandı.
sanırım 2014 nobel tıp ödülünü alan japon bilim insanı kemoterapi alan ve bağışıklık sistemi zayıflayan kişiler için doktor kontrolünde 72 saat aç kalıp , yalnızca suyla geçirdikleri bir tedavi sunuyor, bu süreçte vücudun tüm bağışıklı sistemi çöküyor, vücut aç kaldığında önce kendisindeki, kemoterapi sebebiyle zarar görmüş yaralı ve zayıf hücreleri yiyor, tüm sistem çöküyor ve yeniden sıfır km bir bağışıklı sistemi oluşturuyor.
detayını merak eden google'dan okuyabilir. bu tabii evde tek başınıza yapacağınız bir iş değil. açlığa karşı bakışınıza dair bir örnek verdim.
hasta olduğumuzda misal, iştahımız kesilir, vücut yemek yemek istemez, sizce bu tesadüf mü? ben artık böyle olmadığını düşünüyorum. aç kalan vücut bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
ve emin olun anti ageing etkisi var. yani yavaş yaşlanıyorsunuz. eski hücreleri vücut yiyor, size yeni hücreler yapıyor, doğal olarak da daha yavaş yaşlanıyorsunuz.
kendi tenimde bile net hissettiğim bir şey olmasa bunu yazmazdım.
bakın ben sporcu değilim, spor salonlarında aktif olarak spor yapan beslenmesine çok özen gösteren birisi de değilim, benim derdim fit olmak. zamanım ve enerjim olsa baklavaları da çıkarabilirim ama öyle bir hayat çok yorucu. benim işim olmaz, buna zamanım da yok.
aslında bunu yapıp yapmamakta kararsızdım ama motivasyon olur ve belki bir kişinin hayatına daha dokunurum diye yapacağım.
yalnızca yediğime dikkat edip, malak gibi yatmadan, biraz yürüyüş ve şınavla vücudumun aldığı şekil, *
before,
https://gss.gs/uK0.jpg
after,
https://gss.gs/f7i.jpg
dediğim gibi ben body building yapmıyorum, çok matah değil de önceki halim içler acısı olduğu için şu an kendimi jean claude van damme gibi hissediyorum :p
biraz motivasyon ve biraz irade. başka hiçbir şey değil. kendinize, bedeninize biraz saygınız olsun.
inanın yapılmayacak şey değil... biraz zor olacak ama olacak...
mottomuz belli!
#nopainnogain
--------------------------------------------------------------------------------------------------
(bkz: intermittent fasting/#2533313)
dün akşam yürüyüşe çıktığımda aklıma geldi, bu başlığa bir entry yazmıştım, aradan çok süre geçti, yenisini yazayım diye düşünmüştüm, sabah baktım ki tam 1 yıl olmuş ben başlığa yazalı. o zaman geçen 1 yılla birlikte biraz daha anlatayım neler oldu bu 1 yılda, neler yapıyorum...
zaten mevzunun anahtarı diğer entrydeki linkte. onu okuyun size rehber olacaktır.
artık bu iş benim yaşam şeklim oldu. bu sayede vücudumu tanıdım.
37 yaşını geçtim. artık 20'li yaşlarımdaki gibi tek öğünde 2 tüm ekmek tavuk döner yiyip de kilo almadığım bir metabolizmam yok.
kaldı ki 40'lı yaşlara da yaklaşırken artık işin biraz da kalp, şeker hastalığı, kanser riski vb sağlık kısmını da düşünmek zorundayım, sorumlu olduğum bir ailem var. bir de tabii her erkeğin tadacağı andropoz yaklaşıyor :p
açıkçası kilo verme motivasyonuna ulaşırken önceliğim sağlık falan değildi, kim s.kler sağlığı, 30'larının ortasında. benim derdim dış görünüştü, yalan yok.
en son üniversite yıllarında giydiğim x small tişörtlerin, gömleklerin benim efsanem olarak kalması zoruma gitti. slim fit giymeyi sevip, evlendikten sonra birkaç beden büyüyüp, doğumdan sonra da kiloları verememe neticesinde large bedene yakın giyinmek zoruma gidiyordu ama bir şey de yapmıyordum.
doğum derken taşıyıcı babalık yapmadım tabii :(
hanıma kuruyemişiydi, meyvesiydi, sütüydü, balığıydı diye ağzına teperken sen de yiyorsun mecburen :p
neyse efendim diğer entryde kilo verme bölümünü yazmıştım, ben 1 yıldır bu kiloyu koruyorum ve açıkçası kiloyu koruma kısmı, kilo vermekten daha zor. kilo verdikçe motivasyonunuz artıyor mesela ama şimdi hep aynı ve olanı korumak daha zor olabiliyor, tabii benim gibi yemek yemeyi çok seven biriyseniz.(u: kim sevmez ki :()
bu süreçte bazı ritüellerim oluştu, hafta içi günlük programımı yazayım, belki merak edenler olur.
- sabah 7'de kalkınca 1 bardak su içiyorum(hem vücudun ihtiyacı var hem de metabolizma çalışmaya başlıyor)
- 9-9.30 arası da iş yerinde bir kupa yeşil çay içiyorum. (hafta içi her gün, hafta sonu ara veriyorum)
yeşil çay'ın zayıflamaya etkisini tam bilmiyorum, mutlaka yağ yakımında bana katkısı olmuştur, fakat bana zindelik katıyor ve bağışıklık sistemimi güçlendirdiği kesin. cidden eskisi kadar hastalanmıyorum. eskiden alerjik bir durumum vardı, test de yaptırdım, bir şey bulmadılar, burnum akıyor, hapşırıyordum. gözlerim sürekli sulanıyor, burnum akıyor, iş yerinde çok kötü bir durum. çok şükür bu kilo verme ve yeşil çaydan sonra geçti o iş, bu sebeple yeşil çayı hiç bırakmadım.
- 750 ml bir şişem var, öğlene kadar o bitiyor, öğleden sonra bir daha dolduruyorum, o da öğleden sonra bitiyor. en az 1.5 litre suyu iş yerinde içiyorum.
öğle yemeği 12.15-12.30 civarı.
- çorbayı koca kasede içiyorum.(rica ediyorum tam çorba alıyorum, ağzına kadar dolu oluyor çorba kasesi, ne çorbası olursa olsun)
-ana yemek sulu bir yemekse suyunu yemiyorum. salçalı o suyu çok yağlı ve kalorili. sadece sebzesini, etini, tavuğunu işte ne yemeğiyse onu yiyorum.
- ekmek yok(üzgünüm dostlar)
- pirinç pilavını asla yemiyorum. bulgur pilavını yiyorum. makarnayı da duruma(iştahıma veya tatlı var mı yok mu ona göre) göre az alıyorum veya almıyorum.
- salata, yoğurt, cacık ne varsa yapıştırıyorum.
- tatlı varsa yiyorum, ne tatlısı olursa olsun(kilo verdiğim dönemde tatlıyı yemiyordum, artık rahatım)
öğle yemeği kamu kurumunda çıkan yemek işte, az çok tahmin edersiniz yemekleri, üni.deki yemekhane yemeği gibi.
öğle yemeğinden sonra 13.45 gibi her gün kesin türk kahvem var. hem de duble veya trible içiyorum. yeni kahve makinesi aldık, basıyorsun düğmeye 3x2 kişiliğe kadar yapıyor, oh miss.
16-16.30 arası da filtre kahve yapıyoruz. 1 kupa da onu içiyorum.
işten 18'de çıkıyorum. çocuğu annemlerden alıp eve gitmem, en erken 19.30. 20-20.30'a kadar yemek olayını mutlaka halletmeye çalışıyorum.
şu ara şeye sardım, yoğurt-pekmez.
bir kase yoğurdun içine biraz pekmez koyup yemek hazırlanana kadar onu gömüyorum. sindirim sistemini çalıştırıyor. küçük bir elma, erik, armut artık ne varsa bir tane de meyve gömüyorum.
sonra da artık evde ne yemek varsa onu yiyorum. yine pilav yok, yine makarna yok. karbonhidratı ne kadar az alırsam o kadar iyi.
hafta içi belli bir program olduğu için uygulaması çok kolay. zaten hafta içini düşük kalori alımıyla kapatıyorum ki hafta sonu rahat edeyim.
ben kahvaltı delisiyim ama öyle simit çayla geçiştiren biri değilim.
zaten hafta içi kahvaltı yapmıyorum, hafta sonu çılgınca yemem lazım.
hafta sonu 12'yi çocuklar bekleyemediği için saatlerde biraz esnek davranıyorum mecburen. 11 gibi falan kahvaltı yapıyoruz.
eğer omlet yapmamışsak, en az 3 yumurta haşlıyorum kendime. peynirde falan da sınırım yok. en az 20 tane falan da zeytin yiyorum. domatesmiş, salatalıkmış, yeşillik ne kadar yiyebilirsem yiyorum.
sosis ve salam almıyoruz eve, menemen ve sucuk da yine 2 günden birinde kesin var.
onun dışında şimdi aç olan vardır yazmıyorum, aklınıza gelebilecek her şeyi yiyorum.
2 günden birinde akşam yemeğinde kayınvalideye gidiyoruz, e o da ne var ne yok yapıyor.
ekmek ve pilav hariç ne varsa orada da kıtlıktan çıkmış gibi yiyorum. dışarıdaysak avm veya açık bir yer fark etmez, fast food veya kebap vs canım ne çektiyse yiyorum.
e o zaman nasıl kilo almıyorsun? derseniz, işte hafta içi çok özenliyim ya, hafta sonu aldığımı takip eden hafta içinde veriyorum.
yazın çok yapamasam da bir iki haftadır yine başladım, haftada birkaç gün yürüyüş, bazen biraz koşu ve şınav çekiyorum. şınav göğüs ve sırt bölgesini toparlıyor, zaten belimizi de kilo verirken incelttik bir şekilde, o zaman ne oluyor? slim fit gömlekti, tişörttü rahat rahat giyebiliyorsun, giydiğin yakışıyor.
yürüyüşü ben spordan saymıyordum. aktif olarak spor yapmış ve halen sporun kıyısında, köşesinde bulunan biri olarak
bana çok saçma geliyordu ama öyle değilmiş dostlarım.
japonya'da bazı hastalara doktorlar günlük reçete ile yürüyüş yazıyorlarmış.
öyle sağlıklı bir olay. olayın yalnızca kalori hesabıyla ilgisi yok yani. cidden mutlu oluyorum, yürüyüş yapınca, bana çok iyi geliyor. takıyorum kulaklığı, hayattan izole birkaç saat, kendimi dinliyorum...
bakın herkes aç kalma olayına takmış ama bazı arkadaşlar da yazmış. insan oğlunun tarih boyunca yaşamında sürekli yemek yediği bir zaman yok. az az sık ye diye bir saçmalık da yok.
günü 1 veya 2 öğünle geçiriyordu insanlar. özellikle yüzyıllar öncesinde.
kaldı ki bir filmde geçen bir sahne ve replik var ya,
- "açlık çok kötü bir şey, anlıyor musun?"
https://gss.gs/kc0.jpg
hayır arkadaşlar açlık o kadar da kötü bir şey değil.
aç kalınca vücudun kendisini nasıl yenilediği ve güçlendiği araştırmalarla kanıtlandı.
sanırım 2014 nobel tıp ödülünü alan japon bilim insanı kemoterapi alan ve bağışıklık sistemi zayıflayan kişiler için doktor kontrolünde 72 saat aç kalıp , yalnızca suyla geçirdikleri bir tedavi sunuyor, bu süreçte vücudun tüm bağışıklı sistemi çöküyor, vücut aç kaldığında önce kendisindeki, kemoterapi sebebiyle zarar görmüş yaralı ve zayıf hücreleri yiyor, tüm sistem çöküyor ve yeniden sıfır km bir bağışıklı sistemi oluşturuyor.
detayını merak eden google'dan okuyabilir. bu tabii evde tek başınıza yapacağınız bir iş değil. açlığa karşı bakışınıza dair bir örnek verdim.
hasta olduğumuzda misal, iştahımız kesilir, vücut yemek yemek istemez, sizce bu tesadüf mü? ben artık böyle olmadığını düşünüyorum. aç kalan vücut bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
ve emin olun anti ageing etkisi var. yani yavaş yaşlanıyorsunuz. eski hücreleri vücut yiyor, size yeni hücreler yapıyor, doğal olarak da daha yavaş yaşlanıyorsunuz.
kendi tenimde bile net hissettiğim bir şey olmasa bunu yazmazdım.
bakın ben sporcu değilim, spor salonlarında aktif olarak spor yapan beslenmesine çok özen gösteren birisi de değilim, benim derdim fit olmak. zamanım ve enerjim olsa baklavaları da çıkarabilirim ama öyle bir hayat çok yorucu. benim işim olmaz, buna zamanım da yok.
aslında bunu yapıp yapmamakta kararsızdım ama motivasyon olur ve belki bir kişinin hayatına daha dokunurum diye yapacağım.
yalnızca yediğime dikkat edip, malak gibi yatmadan, biraz yürüyüş ve şınavla vücudumun aldığı şekil, *
before,
https://gss.gs/uK0.jpg
after,
https://gss.gs/f7i.jpg
dediğim gibi ben body building yapmıyorum, çok matah değil de önceki halim içler acısı olduğu için şu an kendimi jean claude van damme gibi hissediyorum :p
biraz motivasyon ve biraz irade. başka hiçbir şey değil. kendinize, bedeninize biraz saygınız olsun.
inanın yapılmayacak şey değil... biraz zor olacak ama olacak...
mottomuz belli!
#nopainnogain