• 1
    https://seyler.eksisozluk.com/...intermittent-fasting

    yukarıdaki linkte de anlatılan ve benim de bizzat 4 ayda 82 kilodan 66 kiloya düşmemi sağlayan müthiş beslenme şekli, bana göre disiplin.

    36 yaşını geçtim ve artık kilo verme olayını gerçekleştirebileceğime dair inancımın kalmadığı bir dönemdeyken bunu başardım.

    zayıflama isteğinde olan hipoglisemi rahatsızlığı olmayan herkese tavsiye ederim.

    hatta zayıflamayı geçtim zayıf olduğu halde yalnızca göbeği çıkan biriyseniz de yapabilirsiniz.

    zaten vücut geliştirmecilerin de oldukça rağbet ettiği bir beslenme şekli.

    biraz insanlık tarihini düşündüğünüzde de az az ve sık yeme gibi saçmalıkların(sporcu değilseniz) olmadığını, insanların günü tek ya da iki öğünle geçirdiğini ve doğru düzgün şişman insan olmadığını da düşündüğünüzde mantıklı gelecektir.

    linki okuyun efendim, her şey açık ve net yazılmış. sonrasında kafanıza takılan bir şey varsa artık tecrübeli birisi olarak iyi kötü yorum yapabilirim.

    yalnız kan değerlerinizi ölçtürdükten sonra başlamanızı tavsiye ederim. durup dururken sağlığınızdan olmayın, belki de size uygun bir olay değildir. insanları yanlış yönlendirmek olmaz. doktor kontrolünde olanı en sağlıklısı.

    ben 16-8 olanını yapıyorum ama bazen 18-6 oluyor bezen 17-7. o kadar da kasmıyorum. yalnızca akşam yeme işini 8'den sonraya bırakmamaya çalışıyorum.

    kilo verme döneminde çok sert şekilde tatlı, abur cubur, pirin pilavı vs olayını tamamen kesmiştim.

    şimdi ideal kiloma kavuştum ve her şeyi yiyerek kilomu koruyabiliyorum.

    hafta sonu alkol alıp, kokoreçler, kebaplar da gömsem hafta içi aynı disiplinle devam edip bir iki güne eski kiloma dönüyorum.

    hatta bu yaz 1 haftalık tatilde abartmıyorum tamamen bozup(o kadar para verdim çıkarmam lazım psikolojisiyle) insan gibi yemedim. o kadar yüzmeme ve spora rağmen 3 kilo almıştım* ve dönüşte moralim bozulmuştu ama ilk haftada 2 kilosunu sonraki haftada da kalan 1 kiloyu verdim yine aynı beslenme şekliyle.

    beni uzun bir süre görmeyip de yeni görenler inanamıyor çünkü beni en son 2000'lerin başında bu kiloda görmüşlerdi.

    ayrıca kanser başta olmak üzere birçok hastalık için de oldukça koruyucu. vücut ideal çalışma şeklinde olduğundan kolay kolay hasta olmuyorsunuz.

    biraz hevesli olan herkesin yapmasını tavsiye ederim, inanın zor değil.

    medium ve large giyerken small ve xsmall slim fit kıyafetlere geçmek inanın paha biçilemez. kaybolan güvenin yerine gelmesi, eski fotolara bakıp "oha! bu ben miymişim?" demek...

    anlayamazsınız demeyeceğim, inanın anlayabilirsiniz...

    konsantrasyon!

    ekleme:

    çok soru geldi. kendi beslenme şeklimi günlük yazıyorum.

    -7'de kalkıyorum 1 bardak su içiyorum.
    -9'da iş yerinde 1 bardak su ve peşine 1 kupa şekersiz yeşil çay
    -10-12.30 arası su ve şekersiz normal çay.
    -12.30'da öğle yemeği(kamu kurumunda yemekhanede o gün ne varsa o)
    kilo verdiğim dönemde ekmek, pirinç pilavı, tatlı, komposto hiç yemedim, yemeğin salçalı suyunu da yemem, çok kalorili.
    - 14.'ten 18'e kadar şekersiz çay kahve. canınız çekerse abartmadan (1 avuç) leblebi, çiğ badem, işlenmemiş kuruyemiş.
    -19.30-20 arası akşam yemeği. artık evde ne varsa sebze veya et yemeği ne ise onu, salata, çorba, yoğurt ne varsa.

    -20'den sonra yatana kadar 1 tane sade maden suyu ve yine o civarlarda 1 kupa sade kahve veya çay.

    20'de başlayan açlık ertesi gün öğle yemeğine kadar sürüyor. uykudaki bölüm en sağlıklı yağ yaktığımız süre. son yemekten sonra 4 saat uyumamak en sağlıklısı. kaliteli uyku önemli.

    çay-kahve konusunda farklı teoriler var. ben çay ve kahveyi şekersiz içtim ve çok faydasını gördüm. bence şekersiz olunca bozmuyor. bir de çok kahve içtiğim dönemde kabızlık yaşamıştım, o çok kötü. lifli gıdalar almaya çalışın. protein ağırıklı ama yeşillikli bir beslenme şekli olsun. her şeyden alın ama ayarında.

    ben mesela o gün protein az aldığıma inanıyorsam evde akşam yumurta haşlayıp yiyorum ya da yeşil otlardan yiyorum alaksız, peynir atıyorum ağzıma, ceviz, badem vs. ama 20'de dükkanı kapatıyoruz.

    bu şekilde disiplinli olursanız mutlaka faydasını göreceksiniz.

    ben haftada 1 kg ortalamayla gittim ama ben ekstradan yürümeye, koşmaya çalıştım az çok. haftada bir iki de olsa.

    farklı vücut tiplerinde etkisi nasıl olur bilmiyorum. kendinizi aç kalacağım diye şartlamayın. inanın alışıyorsunuz ve bir süre sonra açlık bile hissetmiyorsunuz. ne kadar hafiflediğinizi hissedince zaten iyi ki yapmışım diyeceksiniz.

    önemli not: en doğrusu doktor kontrolünde yapılanıdır. kan değerlerinizi ve hormonlarınızı bilmeniz çok önemli. kilo vereyim derken sağlığınızdan olmayın.
  • 2
    ön uyarı editi: her vücut ve insan tipi farklıdır. bilmediğiniz bir rahatsızlığınız veya sakıncalı bir sağlık durumunuz olabilir. bu sebeple doktor veya diyetisyen kontrolünde yapılması en sağlıklısı. hele ki şeker hastası olanlar ve insülin direnci olanlar dikkat etsin, onlar için uygun olmayabilir.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------

    (bkz: intermittent fasting/#2533313)

    dün akşam yürüyüşe çıktığımda aklıma geldi, bu başlığa bir entry yazmıştım, aradan çok süre geçti, yenisini yazayım diye düşünmüştüm, sabah baktım ki tam 1 yıl olmuş ben başlığa yazalı. o zaman geçen 1 yılla birlikte biraz daha anlatayım neler oldu bu 1 yılda, neler yapıyorum...

    zaten mevzunun anahtarı diğer entrydeki linkte. onu okuyun size rehber olacaktır.

    artık bu iş benim yaşam şeklim oldu. bu sayede vücudumu tanıdım.

    37 yaşını geçtim. artık 20'li yaşlarımdaki gibi tek öğünde 2 tüm ekmek tavuk döner yiyip de kilo almadığım bir metabolizmam yok.

    kaldı ki 40'lı yaşlara da yaklaşırken artık işin biraz da kalp, şeker hastalığı, kanser riski vb sağlık kısmını da düşünmek zorundayım, sorumlu olduğum bir ailem var. bir de tabii her erkeğin tadacağı andropoz yaklaşıyor :p

    açıkçası kilo verme motivasyonuna ulaşırken önceliğim sağlık falan değildi, kim s.kler sağlığı, 30'larının ortasında. benim derdim dış görünüştü, yalan yok.

    en son üniversite yıllarında giydiğim x small tişörtlerin, gömleklerin benim efsanem olarak kalması zoruma gitti. slim fit giymeyi sevip, evlendikten sonra birkaç beden büyüyüp, doğumdan sonra da kiloları verememe neticesinde large bedene yakın giyinmek zoruma gidiyordu ama bir şey de yapmıyordum.

    doğum derken taşıyıcı babalık yapmadım tabii :(

    hanıma kuruyemişiydi, meyvesiydi, sütüydü, balığıydı diye ağzına teperken sen de yiyorsun mecburen :p

    neyse efendim diğer entryde kilo verme bölümünü yazmıştım, ben 1 yıldır bu kiloyu koruyorum ve açıkçası kiloyu koruma kısmı, kilo vermekten daha zor. kilo verdikçe motivasyonunuz artıyor mesela ama şimdi hep aynı ve olanı korumak daha zor olabiliyor, tabii benim gibi yemek yemeyi çok seven biriyseniz.(u: kim sevmez ki :()

    bu süreçte bazı ritüellerim oluştu, hafta içi günlük programımı yazayım, belki merak edenler olur.

    - sabah 7'de kalkınca 1 bardak su içiyorum(hem vücudun ihtiyacı var hem de metabolizma çalışmaya başlıyor)
    - 9-9.30 arası da iş yerinde bir kupa yeşil çay içiyorum. (hafta içi her gün, hafta sonu ara veriyorum)

    yeşil çay'ın zayıflamaya etkisini tam bilmiyorum, mutlaka yağ yakımında bana katkısı olmuştur, fakat bana zindelik katıyor ve bağışıklık sistemimi güçlendirdiği kesin. cidden eskisi kadar hastalanmıyorum. eskiden alerjik bir durumum vardı, test de yaptırdım, bir şey bulmadılar, burnum akıyor, hapşırıyordum. gözlerim sürekli sulanıyor, burnum akıyor, iş yerinde çok kötü bir durum. çok şükür bu kilo verme ve yeşil çaydan sonra geçti o iş, bu sebeple yeşil çayı hiç bırakmadım.

    - 750 ml bir şişem var, öğlene kadar o bitiyor, öğleden sonra bir daha dolduruyorum, o da öğleden sonra bitiyor. en az 1.5 litre suyu iş yerinde içiyorum.

    öğle yemeği 12.15-12.30 civarı.
    - çorbayı koca kasede içiyorum.(rica ediyorum tam çorba alıyorum, ağzına kadar dolu oluyor çorba kasesi, ne çorbası olursa olsun)

    -ana yemek sulu bir yemekse suyunu yemiyorum. salçalı o suyu çok yağlı ve kalorili. sadece sebzesini, etini, tavuğunu işte ne yemeğiyse onu yiyorum.

    - ekmek yok(üzgünüm dostlar)

    - pirinç pilavını asla yemiyorum. bulgur pilavını yiyorum. makarnayı da duruma(iştahıma veya tatlı var mı yok mu ona göre) göre az alıyorum veya almıyorum.

    - salata, yoğurt, cacık ne varsa yapıştırıyorum.

    - tatlı varsa yiyorum, ne tatlısı olursa olsun(kilo verdiğim dönemde tatlıyı yemiyordum, artık rahatım)

    öğle yemeği kamu kurumunda çıkan yemek işte, az çok tahmin edersiniz yemekleri, üni.deki yemekhane yemeği gibi.

    öğle yemeğinden sonra 13.45 gibi her gün kesin türk kahvem var. hem de duble veya trible içiyorum. yeni kahve makinesi aldık, basıyorsun düğmeye 3x2 kişiliğe kadar yapıyor, oh miss.

    16-16.30 arası da filtre kahve yapıyoruz. 1 kupa da onu içiyorum.

    işten 18'de çıkıyorum. çocuğu annemlerden alıp eve gitmem, en erken 19.30. 20-20.30'a kadar yemek olayını mutlaka halletmeye çalışıyorum.

    şu ara şeye sardım, yoğurt-pekmez.

    bir kase yoğurdun içine biraz pekmez koyup yemek hazırlanana kadar onu gömüyorum. sindirim sistemini çalıştırıyor. küçük bir elma, erik, armut artık ne varsa bir tane de meyve gömüyorum.

    sonra da artık evde ne yemek varsa onu yiyorum. yine pilav yok, yine makarna yok. karbonhidratı ne kadar az alırsam o kadar iyi.

    hafta içi belli bir program olduğu için uygulaması çok kolay. zaten hafta içini düşük kalori alımıyla kapatıyorum ki hafta sonu rahat edeyim.

    ben kahvaltı delisiyim ama öyle simit çayla geçiştiren biri değilim.

    zaten hafta içi kahvaltı yapmıyorum, hafta sonu çılgınca yemem lazım.

    hafta sonu 12'yi çocuklar bekleyemediği için saatlerde biraz esnek davranıyorum mecburen. 11 gibi falan kahvaltı yapıyoruz.

    eğer omlet yapmamışsak, en az 3 yumurta haşlıyorum kendime. peynirde falan da sınırım yok. en az 20 tane falan da zeytin yiyorum. domatesmiş, salatalıkmış, yeşillik ne kadar yiyebilirsem yiyorum.

    sosis ve salam almıyoruz eve, menemen ve sucuk da yine 2 günden birinde kesin var.

    onun dışında şimdi aç olan vardır yazmıyorum, aklınıza gelebilecek her şeyi yiyorum.

    2 günden birinde akşam yemeğinde kayınvalideye gidiyoruz, e o da ne var ne yok yapıyor.

    ekmek ve pilav hariç ne varsa orada da kıtlıktan çıkmış gibi yiyorum. dışarıdaysak avm veya açık bir yer fark etmez, fast food veya kebap vs canım ne çektiyse yiyorum.

    e o zaman nasıl kilo almıyorsun? derseniz, işte hafta içi çok özenliyim ya, hafta sonu aldığımı takip eden hafta içinde veriyorum.

    yazın çok yapamasam da bir iki haftadır yine başladım, haftada birkaç gün yürüyüş, bazen biraz koşu ve şınav çekiyorum. şınav göğüs ve sırt bölgesini toparlıyor, zaten belimizi de kilo verirken incelttik bir şekilde, o zaman ne oluyor? slim fit gömlekti, tişörttü rahat rahat giyebiliyorsun, giydiğin yakışıyor.

    yürüyüşü ben spordan saymıyordum. aktif olarak spor yapmış ve halen sporun kıyısında, köşesinde bulunan biri olarak
    bana çok saçma geliyordu ama öyle değilmiş dostlarım.

    japonya'da bazı hastalara doktorlar günlük reçete ile yürüyüş yazıyorlarmış.

    öyle sağlıklı bir olay. olayın yalnızca kalori hesabıyla ilgisi yok yani. cidden mutlu oluyorum, yürüyüş yapınca, bana çok iyi geliyor. takıyorum kulaklığı, hayattan izole birkaç saat, kendimi dinliyorum...

    bakın herkes aç kalma olayına takmış ama bazı arkadaşlar da yazmış. insan oğlunun tarih boyunca yaşamında sürekli yemek yediği bir zaman yok. az az sık ye diye bir saçmalık da yok.

    günü 1 veya 2 öğünle geçiriyordu insanlar. özellikle yüzyıllar öncesinde.

    kaldı ki bir filmde geçen bir sahne ve replik var ya,

    - "açlık çok kötü bir şey, anlıyor musun?"

    https://gss.gs/kc0.jpg

    hayır arkadaşlar açlık o kadar da kötü bir şey değil.

    aç kalınca vücudun kendisini nasıl yenilediği ve güçlendiği araştırmalarla kanıtlandı.

    sanırım 2014 nobel tıp ödülünü alan japon bilim insanı kemoterapi alan ve bağışıklık sistemi zayıflayan kişiler için doktor kontrolünde 72 saat aç kalıp , yalnızca suyla geçirdikleri bir tedavi sunuyor, bu süreçte vücudun tüm bağışıklı sistemi çöküyor, vücut aç kaldığında önce kendisindeki, kemoterapi sebebiyle zarar görmüş yaralı ve zayıf hücreleri yiyor, tüm sistem çöküyor ve yeniden sıfır km bir bağışıklı sistemi oluşturuyor.

    detayını merak eden google'dan okuyabilir. bu tabii evde tek başınıza yapacağınız bir iş değil. açlığa karşı bakışınıza dair bir örnek verdim.

    hasta olduğumuzda misal, iştahımız kesilir, vücut yemek yemek istemez, sizce bu tesadüf mü? ben artık böyle olmadığını düşünüyorum. aç kalan vücut bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

    ve emin olun anti ageing etkisi var. yani yavaş yaşlanıyorsunuz. eski hücreleri vücut yiyor, size yeni hücreler yapıyor, doğal olarak da daha yavaş yaşlanıyorsunuz.

    kendi tenimde bile net hissettiğim bir şey olmasa bunu yazmazdım.

    bakın ben sporcu değilim, spor salonlarında aktif olarak spor yapan beslenmesine çok özen gösteren birisi de değilim, benim derdim fit olmak. zamanım ve enerjim olsa baklavaları da çıkarabilirim ama öyle bir hayat çok yorucu. benim işim olmaz, buna zamanım da yok.

    aslında bunu yapıp yapmamakta kararsızdım ama motivasyon olur ve belki bir kişinin hayatına daha dokunurum diye yapacağım.

    yalnızca yediğime dikkat edip, malak gibi yatmadan, biraz yürüyüş ve şınavla vücudumun aldığı şekil, *

    before,

    https://gss.gs/uK0.jpg

    after,

    https://gss.gs/f7i.jpg

    dediğim gibi ben body building yapmıyorum, çok matah değil de önceki halim içler acısı olduğu için şu an kendimi jean claude van damme gibi hissediyorum :p

    biraz motivasyon ve biraz irade. başka hiçbir şey değil. kendinize, bedeninize biraz saygınız olsun.

    inanın yapılmayacak şey değil... biraz zor olacak ama olacak...

    mottomuz belli!

    #nopainnogain
App Store'dan indirin Google Play'den alın