107
2008 yılıyla birlikte evrim geçirdiğine inandığım insanlar.
peki ne oldu 2008'de? yanlış hatırlamıyorsam facebook'un türkiye'de hüküm sürmeye başlaması 2008'e uzanıyor. hüküm sürmek dediğim de şu anki gibi değil. yani henüz annelerimiz, babalarımız burayı keşfetmemişti. ibo evlenmemişti. süleyman hep başbakan.
neyse, buradaki kitlenin arayışı onları twitter'a getirdi. facebook malum, haber yayılması söz konusuysa hantal bir site. twitter öyle değil. akıcı, süratli. 2008'de facebook'ta gruplar kuran, futbol sayfaları beğenen, facebook yorumları yapan kitle geldi twitter'a. burada her şey o kadar süratliydi ki. üstelik hesap açmak, çoklu hesap yönetmek burada daha kolaydı. anonim hesap facebook'ta tekin bulunmazken twitter'da çokça karşılaşılan hesap türü oldu. artık herkes haber yapabiliyor, herkes atıp tutabiliyor, herkes her olaya dahil olabiliyordu.
nikaragua'da yapılan darbenin türkçe tartışılabildiği bir ortam burası.
kahvede, okulda, işte yapılan yorumlarınıza mikrofon tuttu twitter. artık sizi duymak isteyen ne kadar uzakta olursa olsun duyabiliyor. taraftar da bunu sevdi sanırım. uğur karakullukçu, emre özcan, bülent timurlenk... bunların hepsi internetten gelme diye biliyorum. benim bir düşüncem de var: buralarda yazıp çizen herkesin içinde vardır buradan keşfedilmek, önemsenmek, "büyük adam" olmak, televizyonlara çıkmak. hatta bazı arkadaşların sadece dikkat çekmek adına sivri yazdığını düşünüyorum. fark edilmek, ekranda veya gazetede olmak istiyorlar. hayalleri o.
taraftar taraftarlığı unuttu.
şahsen ben kendimi fanatik görmüyorum. takım iki farklı gerideyse maçı kapar, bildirimlere bakarım. gol gelirse göz ucuyla takip ederim. beraberlik gelirse açarım. galibiyetlerimizden inanılmaz keyif alırım. mağlubiyetlerde oynayacağınız topun diye küfür eder geçerim. bana göre sağlıklı taraftarlık budur. şampiyonluğu kutlarsın, mağlubiyete kızarsın, o akşam tadın kaçar, yarın hayat devam eder. hiçbir zaman anlamadım ağlayan, sızlayan, her şeye karışmaya çalışan insanları.
taraftarlar öyle bir evrim geçirdi ki artık hem taraftar, hem yönetici, hem teknik direktör olmak istiyor.
o gitsin, bu gelsin.
o yönetici karadenizli, rizeli, cahil, iş bilmez.
bu yönetici anca tivit atıyor.
başkan ko aparıyor sel mel diyor.
hoca futbolu bilmiyor.
belhanda pas atamıyor.
arkadaşlar ya. arkadaşlar ya.
şimdi somut belge isteyeceğim. hanginizin antrenörlük lisansı var mesela? maşallah lisansı olanlar bilmiyor, sizler biliyorsunuz. bu burada böyle değil sadece. ingilizce forumları açın oralar da böyle. adam sabah sosisinin yanında fasulye yemiş, bana oradan 4-4-2 diyor. ya yürü git. aston villa holiganı seni.
yöneticiliğin nasıl değerlendirildiğini zaten anlamıyorum. herhalde hepimiz insan kaynaklarındanız, hepimiz ceo falanız. anlamıyorum.
biliyorum, artık bir şarkı 6 dakikaysa onu bile açmak istemiyorsunuz. vaktiniz çok kıymetli. hemen tüketmek istiyorsunuz. seri kısa pas atarsa öldürmek, luyindama topla çıkarken hata yapsa gömmek, abdürrahim albayrak ekrana çıksa parçalamak istiyorsunuz.
ama siz taraftarsınız ya.
gerçekten samimi söylüyorum sağlıklı değil bu.
böyle fanatik bir dostuma önce sevgilisi tahammül edemedi. sonra ailesiyle kavga etti. yüzüne de söyledim aptallık ettiğini. sen bu işten para kazanmıyorsun. sevin, üzül, ertesi gün hayatına devam et.
öyle bir tüketim aşkı ki şu an takımda iyi kötü iki forvet var, bir tane orada oynayabilen uluslararası oyuncu var, iki tane genç futbolcu var. ama şu an falcao olmadı diye açıklama yapılsa "taraftar" öldürecek yönetimi.
arkadaşlar siz kimsiniz çok afedersiniz? olmadı işte.
aranızda hiç mi yok beş net eksik yaptığı için en iyi okulu kaçıran? e aileniz de kırsaymış bacaklarınızı. malum olmayınca böyle yapmak gerek, ben sözlükteki dostlardan böyle gördüm.
biraz da olursa sevinsek, olmazsa elde de şu vardı, bakalım ne yapacaklar desek?
biliyorum hepiniz tüketmek istiyorsunuz.
tinder'da 5 dakikada 25 kızı sağa, 25 kızı sola atmaya bayılıyorsunuz.
spotify'da bir dinlediğiniz şarkıyı bir daha duymadan bir sürü şarkıyı dinlemeyi seviyorsunuz.
youtube trendler zaten canınız, kanınız.
ama biraz da taraftarlığı hatırlasanız? en azından hatırlıyormuş gibi yapıp burada insanları boğmasanız?
ya da boğacaksanız size kızıldığında linç de linç diye kıvranmasanız?
peki ne oldu 2008'de? yanlış hatırlamıyorsam facebook'un türkiye'de hüküm sürmeye başlaması 2008'e uzanıyor. hüküm sürmek dediğim de şu anki gibi değil. yani henüz annelerimiz, babalarımız burayı keşfetmemişti. ibo evlenmemişti. süleyman hep başbakan.
neyse, buradaki kitlenin arayışı onları twitter'a getirdi. facebook malum, haber yayılması söz konusuysa hantal bir site. twitter öyle değil. akıcı, süratli. 2008'de facebook'ta gruplar kuran, futbol sayfaları beğenen, facebook yorumları yapan kitle geldi twitter'a. burada her şey o kadar süratliydi ki. üstelik hesap açmak, çoklu hesap yönetmek burada daha kolaydı. anonim hesap facebook'ta tekin bulunmazken twitter'da çokça karşılaşılan hesap türü oldu. artık herkes haber yapabiliyor, herkes atıp tutabiliyor, herkes her olaya dahil olabiliyordu.
nikaragua'da yapılan darbenin türkçe tartışılabildiği bir ortam burası.
kahvede, okulda, işte yapılan yorumlarınıza mikrofon tuttu twitter. artık sizi duymak isteyen ne kadar uzakta olursa olsun duyabiliyor. taraftar da bunu sevdi sanırım. uğur karakullukçu, emre özcan, bülent timurlenk... bunların hepsi internetten gelme diye biliyorum. benim bir düşüncem de var: buralarda yazıp çizen herkesin içinde vardır buradan keşfedilmek, önemsenmek, "büyük adam" olmak, televizyonlara çıkmak. hatta bazı arkadaşların sadece dikkat çekmek adına sivri yazdığını düşünüyorum. fark edilmek, ekranda veya gazetede olmak istiyorlar. hayalleri o.
taraftar taraftarlığı unuttu.
şahsen ben kendimi fanatik görmüyorum. takım iki farklı gerideyse maçı kapar, bildirimlere bakarım. gol gelirse göz ucuyla takip ederim. beraberlik gelirse açarım. galibiyetlerimizden inanılmaz keyif alırım. mağlubiyetlerde oynayacağınız topun diye küfür eder geçerim. bana göre sağlıklı taraftarlık budur. şampiyonluğu kutlarsın, mağlubiyete kızarsın, o akşam tadın kaçar, yarın hayat devam eder. hiçbir zaman anlamadım ağlayan, sızlayan, her şeye karışmaya çalışan insanları.
taraftarlar öyle bir evrim geçirdi ki artık hem taraftar, hem yönetici, hem teknik direktör olmak istiyor.
o gitsin, bu gelsin.
o yönetici karadenizli, rizeli, cahil, iş bilmez.
bu yönetici anca tivit atıyor.
başkan ko aparıyor sel mel diyor.
hoca futbolu bilmiyor.
belhanda pas atamıyor.
arkadaşlar ya. arkadaşlar ya.
şimdi somut belge isteyeceğim. hanginizin antrenörlük lisansı var mesela? maşallah lisansı olanlar bilmiyor, sizler biliyorsunuz. bu burada böyle değil sadece. ingilizce forumları açın oralar da böyle. adam sabah sosisinin yanında fasulye yemiş, bana oradan 4-4-2 diyor. ya yürü git. aston villa holiganı seni.
yöneticiliğin nasıl değerlendirildiğini zaten anlamıyorum. herhalde hepimiz insan kaynaklarındanız, hepimiz ceo falanız. anlamıyorum.
biliyorum, artık bir şarkı 6 dakikaysa onu bile açmak istemiyorsunuz. vaktiniz çok kıymetli. hemen tüketmek istiyorsunuz. seri kısa pas atarsa öldürmek, luyindama topla çıkarken hata yapsa gömmek, abdürrahim albayrak ekrana çıksa parçalamak istiyorsunuz.
ama siz taraftarsınız ya.
gerçekten samimi söylüyorum sağlıklı değil bu.
böyle fanatik bir dostuma önce sevgilisi tahammül edemedi. sonra ailesiyle kavga etti. yüzüne de söyledim aptallık ettiğini. sen bu işten para kazanmıyorsun. sevin, üzül, ertesi gün hayatına devam et.
öyle bir tüketim aşkı ki şu an takımda iyi kötü iki forvet var, bir tane orada oynayabilen uluslararası oyuncu var, iki tane genç futbolcu var. ama şu an falcao olmadı diye açıklama yapılsa "taraftar" öldürecek yönetimi.
arkadaşlar siz kimsiniz çok afedersiniz? olmadı işte.
aranızda hiç mi yok beş net eksik yaptığı için en iyi okulu kaçıran? e aileniz de kırsaymış bacaklarınızı. malum olmayınca böyle yapmak gerek, ben sözlükteki dostlardan böyle gördüm.
biraz da olursa sevinsek, olmazsa elde de şu vardı, bakalım ne yapacaklar desek?
biliyorum hepiniz tüketmek istiyorsunuz.
tinder'da 5 dakikada 25 kızı sağa, 25 kızı sola atmaya bayılıyorsunuz.
spotify'da bir dinlediğiniz şarkıyı bir daha duymadan bir sürü şarkıyı dinlemeyi seviyorsunuz.
youtube trendler zaten canınız, kanınız.
ama biraz da taraftarlığı hatırlasanız? en azından hatırlıyormuş gibi yapıp burada insanları boğmasanız?
ya da boğacaksanız size kızıldığında linç de linç diye kıvranmasanız?