38
yok saymanın bir fayda sağlamayacağı gerçek. fobi densin, çekingenlik densin, şansızlık densin. hiç önemli değil. burada tanımlara değil mevcut vakaya dikkat edilmelidir.
iç sahada 35 bin taraftara karşı oynayan galatasaray ötle veya böyle bir şekilde rakibün kilidini açıp devamında rakip kaleyi abluka altına alıyor ve bu abluka da neredeyse her maç müspet sonuç veriyor. böylece galatasaray iç sahada anadolu takımlarına rahatça 3'er 5'er sallıyor.
deplasman maçlarına gelince de çoğu maçta rakibin 10-15 bin taraftarı oluyor ve yaklaşık 2000 civarı da galatasaray taraftarı oluyor. taraftar sayısı kalburüstü takımlarda bazan 30 bin civarı olsa bile bu deplasman performansının sebebi olamaz. rakip taraftar mutlaka etkiliyor ama ülkenin en üyük takımı dediğimiz galatasaray'ın taraftarlardan aşırı derecede etkilenmesi mantıklı değil ve eğer neden gerçekten buysa iş daha da vahim.
kötü zemin desek yine kurtarmıyor. bjk, fener ya da başak da gidip aynı yerlerde oynuyor. bakın onlar da her deplasmanı kazanmıyor ama en azından her deplasman maçında fark yiyerek yenilmiyorlar. en azından 1 puan alabilmeyi başarıyorlar.
şimdi nihayete yaklaşıyoruz. ilk olarak yaklaşık 20 maç geçmesine rağmen fatih hocanın bile bu sorun*u çözememesi beni iyice ümitsizliğe sevk ediyor.
ne yapılır çok bilemem ama deplasmanlarda kaybolan oyuncular yerine daha hırslı oyuncuları oynatmak işe yarayabilir. mariano, fernando ve hocanın takdirine bağlı deplasmanlarda sinen birkaç oyuncu da beraber deplasmanlarda 11 başlatılmazsa ve yerine hırsla mücadele eden oyuncular konursa bir nebze fayda sağlayabilir lâkin ne bu zikrettiğim oyuncular olmadan oynayabiliriz ne de yerlerine birini koyabiliriz. yok çünkü. hırslı oyuncu oynatalım ama öyle bir oyuncu yok. fernando yerine hadi donk'u oynattın, emrr yerine duruma göre selçuk'u mu oynatacağız? mariano yerine linnes olsun tamam ama deplasmanlarda sinen maicon yerine ozan'ı da yeterli tecrübeye sahip olmadığından rahatça oynatamıyorsun.
sorun bir an önce çözülmezse her deplasman maçında rakibimiz eksiklerimizi rahatça görüp bizi tarumar edecek.
iç sahada 35 bin taraftara karşı oynayan galatasaray ötle veya böyle bir şekilde rakibün kilidini açıp devamında rakip kaleyi abluka altına alıyor ve bu abluka da neredeyse her maç müspet sonuç veriyor. böylece galatasaray iç sahada anadolu takımlarına rahatça 3'er 5'er sallıyor.
deplasman maçlarına gelince de çoğu maçta rakibin 10-15 bin taraftarı oluyor ve yaklaşık 2000 civarı da galatasaray taraftarı oluyor. taraftar sayısı kalburüstü takımlarda bazan 30 bin civarı olsa bile bu deplasman performansının sebebi olamaz. rakip taraftar mutlaka etkiliyor ama ülkenin en üyük takımı dediğimiz galatasaray'ın taraftarlardan aşırı derecede etkilenmesi mantıklı değil ve eğer neden gerçekten buysa iş daha da vahim.
kötü zemin desek yine kurtarmıyor. bjk, fener ya da başak da gidip aynı yerlerde oynuyor. bakın onlar da her deplasmanı kazanmıyor ama en azından her deplasman maçında fark yiyerek yenilmiyorlar. en azından 1 puan alabilmeyi başarıyorlar.
şimdi nihayete yaklaşıyoruz. ilk olarak yaklaşık 20 maç geçmesine rağmen fatih hocanın bile bu sorun*u çözememesi beni iyice ümitsizliğe sevk ediyor.
ne yapılır çok bilemem ama deplasmanlarda kaybolan oyuncular yerine daha hırslı oyuncuları oynatmak işe yarayabilir. mariano, fernando ve hocanın takdirine bağlı deplasmanlarda sinen birkaç oyuncu da beraber deplasmanlarda 11 başlatılmazsa ve yerine hırsla mücadele eden oyuncular konursa bir nebze fayda sağlayabilir lâkin ne bu zikrettiğim oyuncular olmadan oynayabiliriz ne de yerlerine birini koyabiliriz. yok çünkü. hırslı oyuncu oynatalım ama öyle bir oyuncu yok. fernando yerine hadi donk'u oynattın, emrr yerine duruma göre selçuk'u mu oynatacağız? mariano yerine linnes olsun tamam ama deplasmanlarda sinen maicon yerine ozan'ı da yeterli tecrübeye sahip olmadığından rahatça oynatamıyorsun.
sorun bir an önce çözülmezse her deplasman maçında rakibimiz eksiklerimizi rahatça görüp bizi tarumar edecek.