• 19943
    sahte 9'lu kontra takımından başka çıkarı olmayan futbol takımı. galatasaray eldeki kadrosuyla ligin en iyi kontra takımı olmaya aday ancak hiçbir şekilde paslı çıkıp oyunu rakip sahaya yıkan, geri düşünce 10 tane pozisyon bulan takım olamaz. bu takımın ana mottosu ilk golü yememek ve mümkün mertebe topu ileri vurup onyekuru, rodrigues, n'diaye ve fiziken güçlenmiş emre akbaba gibi oyuncularıyla ani atak fırsatı bulmak olmalı. bana göre dünden sonra -esasında dün de öyleydi- eren, gomis tarzı topu ayağına bekleyen pivot santraforların 11 başladığı her galatasaray kadrosu baştan hatalıdır. emin olun dün üstte söylediğim tarzda diri ve baskılı, santraforsuz 11'le çıksaydık ilk 5 dakikada trabzon'un bulduğu golü biz atardık. rakibin zayıf stoperlerinin tutabileceği tarzdaki tek adamını en ileri uçta başlatmak galatasaray'ı sahada kafadan kaleci hariç 9 kişi oynatmaktır. bilhassa bizim bu yılki şampiyonlar ligi tavanımızı tamamen bu oyun sisteminin ve kadro yapısının belirleyeceğini düşünüyorum. eren'in 11 başladığı her maç bizim adımıza hatalı başlangıçtır. onyekuru, o olmazsa muğdat, o da olmazsa sinan'ın en uçta başlayacağı ve ilk planı topu rakibe verip yavurlar gegenpressing dediği, halbuki gordon milne'in 90'da, terim'in 98'de uyguladığı hücum presini atletik ileri uç oyuncularıyla oynayan galatasaray potansiyeli çok daha yüksek ve tehlikesi çok daha belirgin bir takımdır. bu gomis de olsa farklı olmayacaktı benim gözümde. bu tarz bir elzem değişiklikle emin olun rodrigues'in de, onyekuru'nun da, emre akbaba'nın da, n'diaye'nin de ve hatta feghouli'nin de verimi çok daha artar. artık şu büyük takım olmaktan uzaklaşıp ligin en iyi 3 kadrosunda olmadığımızı ve hiçbir zaman 11-12'deki gibi herkesin topa dokunurken sanat yaptığı bir kadro rotasyonumuzun olmadığını kabul etmemiz gerek. dünya futbolu da pivot santrafordan bu kadar uzaklaşmışken bizim ezberden çıkmayıp halen eren'de 9 numara diye ısrar etmemiz benim görüşüme göre bu takımın potansiyel tavanını çok aşağı çeken bir sistemdir. ki geçen sene gomis varken dahi en değerli galibiyetleri aldığımız beşiktaş ve başakşehir maçlarında, karşılaşmaların genelinde topu rakibe bırakıp hızlı ataklarla sonuca gittiğimiz düşünülürse geleceği parlak görünmeyen bu takım en kısa vadeden reçetesinin de tüm planını o 2 maçtaki gibi bir oyun anlayışına dökmesinden geçtiğini daha iyi idrak edebiliriz.

    bu anlamda ilk olarak 16'sındaki kasımpaşa maçını ciddi bir dikkatle takip edeceğim. eren'in 11'de başladığı, önüne 3 metre verimli top atmaktan aciz maicon, serdar, ahmet üçlüsünün ısrarla kısa pas oynama gayesinde olduğu bir galatasaray görürsem açıkcası bu sezonun geneline dair pek çok umudumdan da feragat etmek durumunda kalacağım. yukarıda bahsettiğim liverpool tarzı oyunun bu takımın selameti ve takımın tavan performansı açısından tek çare olarak görüyorum. bu neşteri vurmayıp halen 90'ların mantelitesiyle galatasaray topa hakim olur, herkese karşı ev sahibi gibi oynarsak bu yıl hiç yoktan 3-4 tane daha trabzon deplasmanı gibi hezimetler yaşayacağımızı düşünüyorum. biliyorum ki benim kıt futbol bilgimle dün gördüğüm galatasaray'ı fatih hoca ve ekibi de gayet iyi bir şekilde analiz edecektir. inşallah sistem içindeki bu devrimi de her zaman yaptıkları gibi ivedilikle yerine getirirler. trabzon maçındaki gibi gücümüz, yeteneğimiz yetmemesine rağmen dünkü maçın ilk 5 dakikasındaki gibi 20 yan pasla rakip sahaya geçmeye çalışırsak pek tabii ki trabzon'dan çok daha ciddi kadrolar bilhassa avrupa arenasında bize çok daha acı 90 dakikalar yaşatırlar. kırılmadan, bozulmadan ve en önemlisi utanmadan bu sistem değişimi yerine getirilmeli. ve son olarak maç içinde kalesindeki en büyük tehlikeleri top kendi ayağındayken yaşayan takım bu verimsiz, anlamsız pas oyununda ısrar ederse ben de dünkü trabzon maçındakinden farklı olarak bu sefer sahadaki 5-6 ruhsuz adamdan çok daha fazlasını suçlamaya başlarım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın