304
şu aralar bazı kişi ve grupların gazına gelmiş, bu sebeple de olabildiğince saçmalamış taraftar grubudur. söyleyeceklerim belki bazılarına ağır gelecek; ama galatasaray taraftarı -ki bu platformda da hepimiz birer taraftar olduğumuz için bizleri de kapsıyor söyleyeceklerim- kendi kimliğinin çok uzağında ne yazık ki. hatta belirgin bir grubun, malum takım taraftarıyla aynı seviyeye düştüğünü bile görüyorum. aradaki tek fark biri sarı-lacivert derken diğeri sarı-kırmızı diyor. geri kalan her şey aynı.
neden böyle düşündüğümü dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. yaklaşık bir aydır gönül verdiğim takımla ilgili şeylerden habersizim. maç sonuçlarını bile zamanında öğrenemediğim oldu. maçları ve maç özetlerini izleyemedim, dolayısıyla takımın nasıl oynadığını bilmiyorum. bu bir aylık izole yaşam, bazı şeyleri görmem için gerekliymiş demek ki. dün akşamdan beri, sözlüğü elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. maç yorumlarını -özellikle de puan kaybettiğimiz maçları- özellikle okumadım. okuyacaklarımdan çekindim çünkü. beklediğim şeylerin yazılmadığını tahmin edebiliyorum. muhtemelen yine futbolculara sallandı, sistem eleştirildi belki de.
frank rijkaard başlığında yazılan entryler dikkat çekici. büyük futbol dehaları olarak hepimiz futboldan öyle iyi anlıyoruz ki, hocamıza uygulaması gereken taktiği internet üzerinden anlatıyoruz. o derece bilgeyiz çünkü. her hafta halı saha maçı yapınca futboldan on numara anlamış oluyoruz hepimiz. rijkaard da kimmiş canım, yemişim sistemini taktiğini. puan aldıracaksa aldırsın, aldırmayacaksa bizi oyalamasın değil mi..? bravo bize!
takımına her zaman destek olması gereken taraftar, tepki göstermek için takımını desteklemiyor. bravo yine. sen desteği kesince biz derbiyi kazanmış olduk çünkü. aferin sana ultraslan, ne de güzel bir oluşummuşsun sen. gfb ile yarışabilecek seviyeye geldin nihayet. bu sezon tek amacımız fenerbahçe maçını almaktı çünkü. biz bunun için yaşıyoruz. varsın şampiyon olmayalım; yeter ki fener'e bi' koyalım da neşemizi bulalım. bi' dakka ya, bu sanki bir yerden tanıdık. sanki, tek amacı ezeli rakibini yenmek olan başka bir takım vardı. hatırladınız mı?
hep övündüğüm, iyi ki ben de onlardan biriyim dediğim taraftar grubu beni şaşırtıyor artık. diğerlerinden bir farkımız kalmıyor. bazı değerler tükenirse, geri dönüşü ne kadar mümkün olur bilinmez. yoldan iyice çıkmadan bir şeyleri düzeltme gayreti göstermek gerekiyor. üç-beş puan kaybetti diye takımdan desteğini kesecek adamlara ihtiyaç yok. fenerbahçe'ye yenildi diye takımına küsecek adamlara da ihtiyaç yok. bu takım, en değerli kadrosunu kurdu bu yıl. ve sene başında yola çıkarken 'sabır' dedik. sabredebilecek insanlar konuşsun, tribünlere koşsun. diğerleri sadece kazandığımız maçlarda açsın ağızlarını.
benim aşkım renklere ve o renkleri taşıyan aslan yüreklilere. ne bir maç kaybettik diye işinin uzmanı olan adamlara ders vermeye çalışırım ne de beş yaşındaki çocuk gibi "küstüm oynamıyorum" tavırları takınırım. sonuna kadar, nefesim tükenene kadar elimden geldiğince desteklerim bu renkleri. günü geldiğinde de çocuğuma en büyük mirasım olarak bırakırım. elimden gelenin en iyisi budur.
neden böyle düşündüğümü dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım. yaklaşık bir aydır gönül verdiğim takımla ilgili şeylerden habersizim. maç sonuçlarını bile zamanında öğrenemediğim oldu. maçları ve maç özetlerini izleyemedim, dolayısıyla takımın nasıl oynadığını bilmiyorum. bu bir aylık izole yaşam, bazı şeyleri görmem için gerekliymiş demek ki. dün akşamdan beri, sözlüğü elimden geldiğince okumaya çalışıyorum. maç yorumlarını -özellikle de puan kaybettiğimiz maçları- özellikle okumadım. okuyacaklarımdan çekindim çünkü. beklediğim şeylerin yazılmadığını tahmin edebiliyorum. muhtemelen yine futbolculara sallandı, sistem eleştirildi belki de.
frank rijkaard başlığında yazılan entryler dikkat çekici. büyük futbol dehaları olarak hepimiz futboldan öyle iyi anlıyoruz ki, hocamıza uygulaması gereken taktiği internet üzerinden anlatıyoruz. o derece bilgeyiz çünkü. her hafta halı saha maçı yapınca futboldan on numara anlamış oluyoruz hepimiz. rijkaard da kimmiş canım, yemişim sistemini taktiğini. puan aldıracaksa aldırsın, aldırmayacaksa bizi oyalamasın değil mi..? bravo bize!
takımına her zaman destek olması gereken taraftar, tepki göstermek için takımını desteklemiyor. bravo yine. sen desteği kesince biz derbiyi kazanmış olduk çünkü. aferin sana ultraslan, ne de güzel bir oluşummuşsun sen. gfb ile yarışabilecek seviyeye geldin nihayet. bu sezon tek amacımız fenerbahçe maçını almaktı çünkü. biz bunun için yaşıyoruz. varsın şampiyon olmayalım; yeter ki fener'e bi' koyalım da neşemizi bulalım. bi' dakka ya, bu sanki bir yerden tanıdık. sanki, tek amacı ezeli rakibini yenmek olan başka bir takım vardı. hatırladınız mı?
hep övündüğüm, iyi ki ben de onlardan biriyim dediğim taraftar grubu beni şaşırtıyor artık. diğerlerinden bir farkımız kalmıyor. bazı değerler tükenirse, geri dönüşü ne kadar mümkün olur bilinmez. yoldan iyice çıkmadan bir şeyleri düzeltme gayreti göstermek gerekiyor. üç-beş puan kaybetti diye takımdan desteğini kesecek adamlara ihtiyaç yok. fenerbahçe'ye yenildi diye takımına küsecek adamlara da ihtiyaç yok. bu takım, en değerli kadrosunu kurdu bu yıl. ve sene başında yola çıkarken 'sabır' dedik. sabredebilecek insanlar konuşsun, tribünlere koşsun. diğerleri sadece kazandığımız maçlarda açsın ağızlarını.
benim aşkım renklere ve o renkleri taşıyan aslan yüreklilere. ne bir maç kaybettik diye işinin uzmanı olan adamlara ders vermeye çalışırım ne de beş yaşındaki çocuk gibi "küstüm oynamıyorum" tavırları takınırım. sonuna kadar, nefesim tükenene kadar elimden geldiğince desteklerim bu renkleri. günü geldiğinde de çocuğuma en büyük mirasım olarak bırakırım. elimden gelenin en iyisi budur.