1342
--- alıntı ---
ben çocukken 8jk´ten 4-5 yer maskara olurduk.
avrupa´da 6s başarı sağlarken biz cannes´dan iki maçta 9 tane‚ sigma´dan tek maçta 7 tane yer maskara olurduk.
açılış maçında kadıköy´de 2. ligden yeni gelmiş aydın´dan 6 tane yer maskara olurduk.
hocalar vızır vızır gelir giderdi.
kongrede gruplar başkan belirlerdi. yöneticiler şu kadar para hibe edeceğim diye vaad verirdi.
futbolcular arasında da bir sakaryalılar grubundan bahsedilirdi hep.
köhne bir stad vardı. antremanlar dereağzı´nda yapılırdı. orası da köhneydi. 1 tane antrenman sahası vardı. futbolcular arabalarını sahanın yanına park ederdi‚ toplar çarpardı.
taraftarın kafası attı mı antrenman basardı.
ne olacak bu fenerbahçe´nin hali başlıca meselemizdi.
ali şen başkan fenerbahçe şampiyon derdik. geldi şampiyon oldu‚ sonra da bıraktı gitti.
aziz yıldırım diye bir adam çıktı. tanımazdık. o zaman internet de yoktu elimizin altında. gazetelerde projeler anlatırdı.
ali şen´in başlattığı samandıra´yı bitirdi. takım oraya taşındı. antrenman basma dönemi bitti.
dereağzı yenilendi‚ altyapı oraya geçti.
sponsor buldu‚ stadı kademe kademe yeniledi.
yıllarca 6s şampiyonluğu gördük. hatta uefa kupasını aldılar.
2007´de avrupa´da şampiyonluk vaad etti. hala yok...
bu arada aziz yıldırım sürekli istikrar istikrar diyordu. biz de istikrara inanıyorduk. geleceğe yatırım yapıyoruz‚ ilerde güzel günler göreceğiz diye sesimizi çıkarmadık‚ sabrettik.
sonra güç bela mustafa denizli döneminde aziz yıldırım ile ilk şampiyonluğu gördük. ertesi sene kovuldu.
daum gelene kadar yine şampiyonluk göremedik. daum ile 2 sene üst üste şampiyonluk gördük. 3. sene de son haftaya kadar götürdük. denizli´de başımızdan aşağı kaynar sular döküldü.
istikrar istikrar diyen adam daum´u kovdu.
zico´yu getirdi. tecrübesizdi. ilk senesinde yine şampiyon olduk. ikinci sene şampiyonlar ligi´nde çeyrek final gördük. ilk kez avrupa´da dişe dokunur bir başarı görmüştük.
zico´yu da kovdu.
hani istikrar lafları diye kafamızda şüpheler iyice oluşmaya başlamıştı.
bu sefer de emekli olmaktan caydırıp dede aragones´i getirdi. zico´nun çeyrek finali ile coşmuş‚ tamamdır artık ben bu işi iyi biliyorum diyordu. "betondan da anlarım futboldan da anlarım" lafını o zaman telaffuz etti.
kafama en uygun antrenör dediği aragones´le kan kustuk. aragones´i kovdu. dünyanın tazminatını verdi. şimdi torunları yiyor o paraları. ama a4 israfı yaptırmıyor.
daum‚ zico ve aragones ile 4 senedeki hoca kaosu ve betondan da anlarım futboldan da anlarım kibiri yüzünden oklar üzerine çevrildi.
söz veriyorum bu sene şampiyonlar ligi´ne giremediğimiz son sene olacak dedi. daha da şampiyonlar ligi yüzü göremedik.
kovduğu daum´a döndü‚ şampiyonluk gelirse bununla gelir diye...
bir de bakın işleri artık profesyonellere devrediyorum diyebilmek için aykut´u getirdi daum´un başına. bir de daum´u kovduğu zaman yerine getirmek için...
aykut‚ daum´u baltaladı‚ son haftada yine şampiyonluk kaçtı. bursa gibi bir anadolu takımına şampiyonluk kaptırıp rezil olmak yetmedi‚ bir de stadda sahte anons yapıldı. insanlar şampiyon olduk diye kutladı. rezaletin boyutu arşı alaya ulaştı.
daum´un sözleşmesine tazminat maddesi koyduran başkan‚ o tazminatı vermek istemedi‚ zira aragones´e de dünyanın tazminatı verilmişti.
yazın herkes tatilde iken daum memur gibi tek başına tesislere getirildi‚ yılıp istifa etmesi için mobbing yapıldı. dünyada futbolun efsane isimlerinden beckenbauer tarafından kulübümüze "sirk" denilmesine yol açtı.
daha önce ondan sonra göreve gelmem kendimi ve fenerbahçe´yi inkar etmek olur diyen aykut‚ kendini ve kulübü inkar ederek takımın hocası oldu. beckenbauer´i de yalancı çıkarmak istemediler belki.
bu arada aragones´in kovulması sırasında kendini oklardan kurtarmak için icat edilen sportif direktörlük de ortadan kaldırıldı. gidişine kadar aykut geniş yetkilerle görev yaptı‚ biraz da belki konjonktür eseri olarak.
sonra şike olayı patlak verdi.
şampiyonlar ligi´ne gidemedik. küme düşmelerden‚ şampiyonluğun elimizden alınmasından bahsedildi.
hiçbir sportif hezimetle kıyaslanamayacak bir krizin içerisine girdik.
olayın içindeki binbir boyutu irdelemeye başladık. cemaat mi hükümet mi diye tartıştık.
aziz yıldırım´ın hükümetle ilişkileri dikkatimizi çekti. hükümet yapıyor derken‚ aziz yıldırım´ın rte ile suriye´ye turnelere gitmesi‚ seçimden hemen önce kaptan alex´i alıp rte ile basına pozlar vermesi‚ yönetime başbakanın hısım‚ akraba ve ihale prenslerini doldurması dikkatimizi çekmeye başladı.
cas davası namusumuz dedik. geri çektik. tazminat alacaktık güya‚ babayı aldık.
yönetime doldurduğu hükümet yalakaları namusu boşverdi.
rte işe karıştı. tüpçü´yü tff başkanı yaptı. kupa gitmedi‚ küme de düşmedik.
aziz yıldırım da içerden çıktı.
bu arada sir kocaman ile ligde 2 sene üst üste 6s şampiyon oldu. biz ikinci olduk. avrupa´dan da bir çeyrek final çıktı.
tamam dedik‚ artık daha ceza almak yok derken uefa dosyayı yeniden açtı.
bizim yönetim kükredi‚ bunlar prosedür merak etmeyin.
prosedür dediklerinden 2+1 sene daha ceza çıktı.
merak etmeyin dediler cas bozacak. sonra bir gün aziz yıldırım gömlekle ter içinde fbtv´de canlı yayına çıktı. bu sene şampiyonlar ligi´ne gidiyoruz.
cas da onayladı‚ gidemedik.
sonra isviçre federal mahkemesi dediler. ordan da bir şey çıkmadı.
yeniden yargılama çıktı. hükümete teşekkür ettiler. ama bir yandan da hükümet bize şunu şunu yaptırmıyor diye aradan mesajlar verilmeye devam ediliyor. hükümet senin aleyhine çalışıyorsa‚ yargıyı eline geçirdikten sonra yeniden yargılamada ne bekleniyor belli değil.
bu sene cezamızın son senesi. normalde şike yaptı denilen kulüpler 1 sene ceza alır‚ biz 3 seneye bağladık müthiş savunma ile.
uefa´ya savunmaya gidip‚ bunları platini yaptırıyor‚ çıksın karşıma diye orda hakime çıkışırsan normaldir.
o platini zamanında fenerbahçe´yi överken iyiydi.
kongreye bakıyoruz‚ eski sporcuları doldurmuş. eski gruplar bitmiş‚ artık kongrede diktatörlüğünü ilan etmiş. ceketini assa başkan seçilir. sırf 1200 tane kürekçinin blok oy vereceğini açıkladı zaten şube kaptanı. diğer şubeler de cabası.
eskiden gfb ile arasından su sızmıyordu. stadda hacet gidermek için gfb´ye haraç veriyordun başkan sayesinde.
istifa ediyorum diye tiyatro yapıp sefa´ya talimat veriyordu. yürüyün diye... onlar da "taraftarız biz çekeriz cefa‚ büyük başkan bizi bırakma" diyordu. sonra gazetelerde başlıklar: "taraftar aziz yıldırım bırakmasın diye yürüdü!"
işi biliyordu. sonra bir ara ikinci bir istifa tiyatrosu oynadı. istifa ediyorum dedi. sonra istifa etmedim‚ bırakıyorum dedim dedi. zira istifa etse idi tüzük gereği aday olamıyordu.
yıllarca milleti ha bıraktım ha bırakıyorum diye kandırdı. ali koç´un‚ ferit şahenk´in gelmesi lazım dedi. ali koç geldi‚ bu başkanlığa devam etti.
maa´yı da kandırdı‚ benden sonra sen başkan olursun diye. o da saf inandı. sonra o da kendi hatalarının da etkisiyle badem oldu.
ali koç da bıraktı gitti.
bu arada gfb´yi böldü‚ ay-gfb diye bir kolunu kendisine bağladı. onları besliyor.
kaptan alex´i rezil etti gönderdi. tercüman samet ile havaalanında "doğru mu samet" kepazeliğine imza attı.
alex´i teneke bağlayıp gönderdi. cristian ile yobo´ya plaket verip gönderdi. bir de yüklü tazminat muhtemelen‚ ama borsaya bile açıklanmadı. çok kurumsalız ya...
aykut ile sayısız istifa tiyatrosu yaşattı. aykut ile devam dedi‚ sonra yine istifa etti ya da ettirildi.
bu arada aykut ile tavla attı‚ kurumsal başkan.
gitti ersun yanal ile anlaştı. sonra 1 ay başka hoca aradı. bir tane transfer yaptırmadı. truva atı olarak ismail´i bıraktı.
daha evvel 30. haftada havlu atan takım‚ ersun yanal ile 30. haftada rakiplere havlu attırdı.
şampiyonluk kutlamalarında herkese teşekkür etti‚ ersun yanal´a etmedi.
gfb onu protesto etti‚ mikrofonu eline alıp ağzından tükürükler saçarak avazı çıktığı kadar bağırdı‚ paralı köpekler dedi. kendisinin onlarla geçmiş ilişkisini ve ay-gfb ile mevcut ilişkisini unutarak...
o mikrofon hadisesi de yeni değildi zaten. ilk olarak staddaki kadınlara fırça çekmişti.
arada bir kongre olmuştu. gelin af çıkaracağım herkes gelsin dedi. sözünü tutmadı. sadettin saran´a hiç yanaşmadı. hadi o kötüydü diyelim... hulusi belgü gibi bir adam‚ projeleriyle geldi adam gibi aday oldu. orada af çıkmamasını sağladı.
bu arada rakiplerin birisi devlete modern stad yaptırdı. diğeri kendi çabasıyla stadını yapıyor. borç aldı başını gitti. yani bir avantaj da kalmadı.
sürekli ağlıyor‚ şikayet ediyor.
altyapı çok önemlidir diye yıllarca anlattı. oysa ki altyapıda 16 senede bir gelişme olmadı. eski futbolcuları besleme merkezine döndü.
hollanda´dan altyapı uzmanı getirildi. aylar içerisinde kovuldu.
güya bir ingiliz vardı‚ hocaları eğitiyordu‚ ne olduğu belli değil. eski futbolcunun biri gidiyor‚ diğeri geliyor. altyapıdan oyuncu çıkmıyor.
ersun yanal da rezil edilip gönderilenler kervanının son üyesi oldu. 30. haftada şampiyon yapmanın ödülü olarak gazetelerde adamın ******larla yatıp kalktığı dedikodularını yaydırdı.
soyunma odasından bir ses kaydı yayıldı.
bu arada semih´in menajerine internette bir forum kurduruldu. adam aziz yıldırım´ın locasından maç seyrederken görüntülendi. hesabından sürekli yönetim yanlısı mesajlar yayınlandı. ses kaydı da onunla alakalı bir yerden yayınlandı.
kongre‚ tribün ve internet... her tarafa ahtapot gibi kollarını uzatıp sıkı sıkıya kontrol altında tutuyor.
ersun yanal ses kaydını ben yaptırdım dedi‚ aziz yıldırım ise sızdırmayı onun yaptığı şeklinde onu da üstüne yıktı.
2. ligden öteye çalışmamış en sonra 3. ligde hocalık yapmış ismail kartal´ı hakederek buraya geldi diye takdim etti.
çıkıyor yemek dökmeyerek‚ a4 kağıt kullanımıyla tasarruf yapıyoruz diyor. diğer yandan milyon eurolar çarçur ediliyor. krasiç‚ stoch‚ cristian‚ yobo... daha evvelinden güizalara‚ kezmanlara‚ ortegalara gidenler cabası.
bu arada "kulübü yıllarca bakkal dükkanı gibi yönettim" ifadesi var. kurumsallık diye ceo getirdi. adamın bir işe karıştığı yok. her işe başkan burnunu sokuyor.
güya kurumsal olacaktık. işleri ceo yapacaktı. başkan kim olursa olsun işler devam edecekti.
bu arada takım kaptanının arabasının içinde dövülmesi olayı yaşandı.
denizli´de şike olduğuna dair belgelerim var diyordu. palavra atıyormuş. o ortaya çıktı.
avrupa´da kamp yapıyoruz‚ taraftar sahaya giriyor diyordu. kurumsallığa yakışmayan görüntüler ortaya çıkıyor diyordu. hem para gidiyor diyordu. topuk yaylası diye bir yere tesis yaptırdı. şimdi taraftarı kendisi getiriyor‚ sahaya girsin diye.
sonra ordan yine avrupa´ya gidiliyor maç yapmak için.
kurumsallık üstüne anlatılan masalların haddi hesabı yok.
bir ara "transferi teyit etmiyoruz" diye bir köşe vardı resmi sitede. gazetelerde ne haber çıkarsa onu yazar kurumsallık gereği teyit etmiyoruz derlerdi. bunun gerekçesi olarak da borsada halka açık olduğumuz için böyle yapmamız gerektiği söylenirdi.
3 temmuz´da kesildi. bir daha da yapılmadı. bir şey olmadığına göre halka açık bir şirket olmakla ilgisi olmayan bir palavra imiş bu da.
bu arada en sonra transferler borsaya bile bildirilmiyor doğru dürüst. o kadar kurumsalız.
en son fenerium müdürünü kovdu. abdullah kiğılı´ya da laf soktu. yıllarca süper düper diye propaganda yaptığı fenerium´un da cirosunun çok küçük bir kısmının aslında kar olduğunu itiraf ediverdi. 40.8 milyon doların 10.6 milyon doları karmış. bir de bundan vergi düşülecektir muhtemelen. ancak meireles ile kuyt´ın maaşı ile maç başılarını üretiyor fenerium.
fenerium´un hali bu ise topuk yaylası‚ incek gibi tesislerin durumu nasıldır artık...
ben buradayken ismi değişmeyecek dediği stad için sponsor aramaya çıktı. bulamadı. o kadar güç durumdayız.
formaya reklam sponsorsu bulamadık. 4. yıldız için reklamsız forma diye bir palavra uydurdular.
parasızlıktan transfer yapamadık. bir tane bonservisi elinde oyuncu aldık. hatta ersun yanal ile ilgili basın toplantısında parasını verin hoca getireyim dedi.
1 milyon üye projesi diye insanlar kandırılıyor. tüzüğe göre kongrede oy hakkı olmadan 2. sınıf üyelik verecekler. geçenlerde gazetecilere çıktığı turda herkes oy kullanacak diye yine utanmadan yalan söyledi.
isveç´te bu kadar rezalet yaşatan‚ dürüstlüğün "d"esine sahip olmayan bir kişi başkan kalamaz diyolla.
--- alıntı ---
aziz yıldırım hakkında güzel bir değerlendirme yazısı yazmış üyenin biri
ben çocukken 8jk´ten 4-5 yer maskara olurduk.
avrupa´da 6s başarı sağlarken biz cannes´dan iki maçta 9 tane‚ sigma´dan tek maçta 7 tane yer maskara olurduk.
açılış maçında kadıköy´de 2. ligden yeni gelmiş aydın´dan 6 tane yer maskara olurduk.
hocalar vızır vızır gelir giderdi.
kongrede gruplar başkan belirlerdi. yöneticiler şu kadar para hibe edeceğim diye vaad verirdi.
futbolcular arasında da bir sakaryalılar grubundan bahsedilirdi hep.
köhne bir stad vardı. antremanlar dereağzı´nda yapılırdı. orası da köhneydi. 1 tane antrenman sahası vardı. futbolcular arabalarını sahanın yanına park ederdi‚ toplar çarpardı.
taraftarın kafası attı mı antrenman basardı.
ne olacak bu fenerbahçe´nin hali başlıca meselemizdi.
ali şen başkan fenerbahçe şampiyon derdik. geldi şampiyon oldu‚ sonra da bıraktı gitti.
aziz yıldırım diye bir adam çıktı. tanımazdık. o zaman internet de yoktu elimizin altında. gazetelerde projeler anlatırdı.
ali şen´in başlattığı samandıra´yı bitirdi. takım oraya taşındı. antrenman basma dönemi bitti.
dereağzı yenilendi‚ altyapı oraya geçti.
sponsor buldu‚ stadı kademe kademe yeniledi.
yıllarca 6s şampiyonluğu gördük. hatta uefa kupasını aldılar.
2007´de avrupa´da şampiyonluk vaad etti. hala yok...
bu arada aziz yıldırım sürekli istikrar istikrar diyordu. biz de istikrara inanıyorduk. geleceğe yatırım yapıyoruz‚ ilerde güzel günler göreceğiz diye sesimizi çıkarmadık‚ sabrettik.
sonra güç bela mustafa denizli döneminde aziz yıldırım ile ilk şampiyonluğu gördük. ertesi sene kovuldu.
daum gelene kadar yine şampiyonluk göremedik. daum ile 2 sene üst üste şampiyonluk gördük. 3. sene de son haftaya kadar götürdük. denizli´de başımızdan aşağı kaynar sular döküldü.
istikrar istikrar diyen adam daum´u kovdu.
zico´yu getirdi. tecrübesizdi. ilk senesinde yine şampiyon olduk. ikinci sene şampiyonlar ligi´nde çeyrek final gördük. ilk kez avrupa´da dişe dokunur bir başarı görmüştük.
zico´yu da kovdu.
hani istikrar lafları diye kafamızda şüpheler iyice oluşmaya başlamıştı.
bu sefer de emekli olmaktan caydırıp dede aragones´i getirdi. zico´nun çeyrek finali ile coşmuş‚ tamamdır artık ben bu işi iyi biliyorum diyordu. "betondan da anlarım futboldan da anlarım" lafını o zaman telaffuz etti.
kafama en uygun antrenör dediği aragones´le kan kustuk. aragones´i kovdu. dünyanın tazminatını verdi. şimdi torunları yiyor o paraları. ama a4 israfı yaptırmıyor.
daum‚ zico ve aragones ile 4 senedeki hoca kaosu ve betondan da anlarım futboldan da anlarım kibiri yüzünden oklar üzerine çevrildi.
söz veriyorum bu sene şampiyonlar ligi´ne giremediğimiz son sene olacak dedi. daha da şampiyonlar ligi yüzü göremedik.
kovduğu daum´a döndü‚ şampiyonluk gelirse bununla gelir diye...
bir de bakın işleri artık profesyonellere devrediyorum diyebilmek için aykut´u getirdi daum´un başına. bir de daum´u kovduğu zaman yerine getirmek için...
aykut‚ daum´u baltaladı‚ son haftada yine şampiyonluk kaçtı. bursa gibi bir anadolu takımına şampiyonluk kaptırıp rezil olmak yetmedi‚ bir de stadda sahte anons yapıldı. insanlar şampiyon olduk diye kutladı. rezaletin boyutu arşı alaya ulaştı.
daum´un sözleşmesine tazminat maddesi koyduran başkan‚ o tazminatı vermek istemedi‚ zira aragones´e de dünyanın tazminatı verilmişti.
yazın herkes tatilde iken daum memur gibi tek başına tesislere getirildi‚ yılıp istifa etmesi için mobbing yapıldı. dünyada futbolun efsane isimlerinden beckenbauer tarafından kulübümüze "sirk" denilmesine yol açtı.
daha önce ondan sonra göreve gelmem kendimi ve fenerbahçe´yi inkar etmek olur diyen aykut‚ kendini ve kulübü inkar ederek takımın hocası oldu. beckenbauer´i de yalancı çıkarmak istemediler belki.
bu arada aragones´in kovulması sırasında kendini oklardan kurtarmak için icat edilen sportif direktörlük de ortadan kaldırıldı. gidişine kadar aykut geniş yetkilerle görev yaptı‚ biraz da belki konjonktür eseri olarak.
sonra şike olayı patlak verdi.
şampiyonlar ligi´ne gidemedik. küme düşmelerden‚ şampiyonluğun elimizden alınmasından bahsedildi.
hiçbir sportif hezimetle kıyaslanamayacak bir krizin içerisine girdik.
olayın içindeki binbir boyutu irdelemeye başladık. cemaat mi hükümet mi diye tartıştık.
aziz yıldırım´ın hükümetle ilişkileri dikkatimizi çekti. hükümet yapıyor derken‚ aziz yıldırım´ın rte ile suriye´ye turnelere gitmesi‚ seçimden hemen önce kaptan alex´i alıp rte ile basına pozlar vermesi‚ yönetime başbakanın hısım‚ akraba ve ihale prenslerini doldurması dikkatimizi çekmeye başladı.
cas davası namusumuz dedik. geri çektik. tazminat alacaktık güya‚ babayı aldık.
yönetime doldurduğu hükümet yalakaları namusu boşverdi.
rte işe karıştı. tüpçü´yü tff başkanı yaptı. kupa gitmedi‚ küme de düşmedik.
aziz yıldırım da içerden çıktı.
bu arada sir kocaman ile ligde 2 sene üst üste 6s şampiyon oldu. biz ikinci olduk. avrupa´dan da bir çeyrek final çıktı.
tamam dedik‚ artık daha ceza almak yok derken uefa dosyayı yeniden açtı.
bizim yönetim kükredi‚ bunlar prosedür merak etmeyin.
prosedür dediklerinden 2+1 sene daha ceza çıktı.
merak etmeyin dediler cas bozacak. sonra bir gün aziz yıldırım gömlekle ter içinde fbtv´de canlı yayına çıktı. bu sene şampiyonlar ligi´ne gidiyoruz.
cas da onayladı‚ gidemedik.
sonra isviçre federal mahkemesi dediler. ordan da bir şey çıkmadı.
yeniden yargılama çıktı. hükümete teşekkür ettiler. ama bir yandan da hükümet bize şunu şunu yaptırmıyor diye aradan mesajlar verilmeye devam ediliyor. hükümet senin aleyhine çalışıyorsa‚ yargıyı eline geçirdikten sonra yeniden yargılamada ne bekleniyor belli değil.
bu sene cezamızın son senesi. normalde şike yaptı denilen kulüpler 1 sene ceza alır‚ biz 3 seneye bağladık müthiş savunma ile.
uefa´ya savunmaya gidip‚ bunları platini yaptırıyor‚ çıksın karşıma diye orda hakime çıkışırsan normaldir.
o platini zamanında fenerbahçe´yi överken iyiydi.
kongreye bakıyoruz‚ eski sporcuları doldurmuş. eski gruplar bitmiş‚ artık kongrede diktatörlüğünü ilan etmiş. ceketini assa başkan seçilir. sırf 1200 tane kürekçinin blok oy vereceğini açıkladı zaten şube kaptanı. diğer şubeler de cabası.
eskiden gfb ile arasından su sızmıyordu. stadda hacet gidermek için gfb´ye haraç veriyordun başkan sayesinde.
istifa ediyorum diye tiyatro yapıp sefa´ya talimat veriyordu. yürüyün diye... onlar da "taraftarız biz çekeriz cefa‚ büyük başkan bizi bırakma" diyordu. sonra gazetelerde başlıklar: "taraftar aziz yıldırım bırakmasın diye yürüdü!"
işi biliyordu. sonra bir ara ikinci bir istifa tiyatrosu oynadı. istifa ediyorum dedi. sonra istifa etmedim‚ bırakıyorum dedim dedi. zira istifa etse idi tüzük gereği aday olamıyordu.
yıllarca milleti ha bıraktım ha bırakıyorum diye kandırdı. ali koç´un‚ ferit şahenk´in gelmesi lazım dedi. ali koç geldi‚ bu başkanlığa devam etti.
maa´yı da kandırdı‚ benden sonra sen başkan olursun diye. o da saf inandı. sonra o da kendi hatalarının da etkisiyle badem oldu.
ali koç da bıraktı gitti.
bu arada gfb´yi böldü‚ ay-gfb diye bir kolunu kendisine bağladı. onları besliyor.
kaptan alex´i rezil etti gönderdi. tercüman samet ile havaalanında "doğru mu samet" kepazeliğine imza attı.
alex´i teneke bağlayıp gönderdi. cristian ile yobo´ya plaket verip gönderdi. bir de yüklü tazminat muhtemelen‚ ama borsaya bile açıklanmadı. çok kurumsalız ya...
aykut ile sayısız istifa tiyatrosu yaşattı. aykut ile devam dedi‚ sonra yine istifa etti ya da ettirildi.
bu arada aykut ile tavla attı‚ kurumsal başkan.
gitti ersun yanal ile anlaştı. sonra 1 ay başka hoca aradı. bir tane transfer yaptırmadı. truva atı olarak ismail´i bıraktı.
daha evvel 30. haftada havlu atan takım‚ ersun yanal ile 30. haftada rakiplere havlu attırdı.
şampiyonluk kutlamalarında herkese teşekkür etti‚ ersun yanal´a etmedi.
gfb onu protesto etti‚ mikrofonu eline alıp ağzından tükürükler saçarak avazı çıktığı kadar bağırdı‚ paralı köpekler dedi. kendisinin onlarla geçmiş ilişkisini ve ay-gfb ile mevcut ilişkisini unutarak...
o mikrofon hadisesi de yeni değildi zaten. ilk olarak staddaki kadınlara fırça çekmişti.
arada bir kongre olmuştu. gelin af çıkaracağım herkes gelsin dedi. sözünü tutmadı. sadettin saran´a hiç yanaşmadı. hadi o kötüydü diyelim... hulusi belgü gibi bir adam‚ projeleriyle geldi adam gibi aday oldu. orada af çıkmamasını sağladı.
bu arada rakiplerin birisi devlete modern stad yaptırdı. diğeri kendi çabasıyla stadını yapıyor. borç aldı başını gitti. yani bir avantaj da kalmadı.
sürekli ağlıyor‚ şikayet ediyor.
altyapı çok önemlidir diye yıllarca anlattı. oysa ki altyapıda 16 senede bir gelişme olmadı. eski futbolcuları besleme merkezine döndü.
hollanda´dan altyapı uzmanı getirildi. aylar içerisinde kovuldu.
güya bir ingiliz vardı‚ hocaları eğitiyordu‚ ne olduğu belli değil. eski futbolcunun biri gidiyor‚ diğeri geliyor. altyapıdan oyuncu çıkmıyor.
ersun yanal da rezil edilip gönderilenler kervanının son üyesi oldu. 30. haftada şampiyon yapmanın ödülü olarak gazetelerde adamın ******larla yatıp kalktığı dedikodularını yaydırdı.
soyunma odasından bir ses kaydı yayıldı.
bu arada semih´in menajerine internette bir forum kurduruldu. adam aziz yıldırım´ın locasından maç seyrederken görüntülendi. hesabından sürekli yönetim yanlısı mesajlar yayınlandı. ses kaydı da onunla alakalı bir yerden yayınlandı.
kongre‚ tribün ve internet... her tarafa ahtapot gibi kollarını uzatıp sıkı sıkıya kontrol altında tutuyor.
ersun yanal ses kaydını ben yaptırdım dedi‚ aziz yıldırım ise sızdırmayı onun yaptığı şeklinde onu da üstüne yıktı.
2. ligden öteye çalışmamış en sonra 3. ligde hocalık yapmış ismail kartal´ı hakederek buraya geldi diye takdim etti.
çıkıyor yemek dökmeyerek‚ a4 kağıt kullanımıyla tasarruf yapıyoruz diyor. diğer yandan milyon eurolar çarçur ediliyor. krasiç‚ stoch‚ cristian‚ yobo... daha evvelinden güizalara‚ kezmanlara‚ ortegalara gidenler cabası.
bu arada "kulübü yıllarca bakkal dükkanı gibi yönettim" ifadesi var. kurumsallık diye ceo getirdi. adamın bir işe karıştığı yok. her işe başkan burnunu sokuyor.
güya kurumsal olacaktık. işleri ceo yapacaktı. başkan kim olursa olsun işler devam edecekti.
bu arada takım kaptanının arabasının içinde dövülmesi olayı yaşandı.
denizli´de şike olduğuna dair belgelerim var diyordu. palavra atıyormuş. o ortaya çıktı.
avrupa´da kamp yapıyoruz‚ taraftar sahaya giriyor diyordu. kurumsallığa yakışmayan görüntüler ortaya çıkıyor diyordu. hem para gidiyor diyordu. topuk yaylası diye bir yere tesis yaptırdı. şimdi taraftarı kendisi getiriyor‚ sahaya girsin diye.
sonra ordan yine avrupa´ya gidiliyor maç yapmak için.
kurumsallık üstüne anlatılan masalların haddi hesabı yok.
bir ara "transferi teyit etmiyoruz" diye bir köşe vardı resmi sitede. gazetelerde ne haber çıkarsa onu yazar kurumsallık gereği teyit etmiyoruz derlerdi. bunun gerekçesi olarak da borsada halka açık olduğumuz için böyle yapmamız gerektiği söylenirdi.
3 temmuz´da kesildi. bir daha da yapılmadı. bir şey olmadığına göre halka açık bir şirket olmakla ilgisi olmayan bir palavra imiş bu da.
bu arada en sonra transferler borsaya bile bildirilmiyor doğru dürüst. o kadar kurumsalız.
en son fenerium müdürünü kovdu. abdullah kiğılı´ya da laf soktu. yıllarca süper düper diye propaganda yaptığı fenerium´un da cirosunun çok küçük bir kısmının aslında kar olduğunu itiraf ediverdi. 40.8 milyon doların 10.6 milyon doları karmış. bir de bundan vergi düşülecektir muhtemelen. ancak meireles ile kuyt´ın maaşı ile maç başılarını üretiyor fenerium.
fenerium´un hali bu ise topuk yaylası‚ incek gibi tesislerin durumu nasıldır artık...
ben buradayken ismi değişmeyecek dediği stad için sponsor aramaya çıktı. bulamadı. o kadar güç durumdayız.
formaya reklam sponsorsu bulamadık. 4. yıldız için reklamsız forma diye bir palavra uydurdular.
parasızlıktan transfer yapamadık. bir tane bonservisi elinde oyuncu aldık. hatta ersun yanal ile ilgili basın toplantısında parasını verin hoca getireyim dedi.
1 milyon üye projesi diye insanlar kandırılıyor. tüzüğe göre kongrede oy hakkı olmadan 2. sınıf üyelik verecekler. geçenlerde gazetecilere çıktığı turda herkes oy kullanacak diye yine utanmadan yalan söyledi.
isveç´te bu kadar rezalet yaşatan‚ dürüstlüğün "d"esine sahip olmayan bir kişi başkan kalamaz diyolla.
--- alıntı ---
aziz yıldırım hakkında güzel bir değerlendirme yazısı yazmış üyenin biri