• 14348
    http://www.ligtv.com.tr/...spor/axel-meye-17361

    şu golü izledikten sonra ister istemez "bizim takımda bu golü atabilecek birisi var mı" diye düşündüm. sneijder? o kadar hızlı koşamaz, rakip defans şut açısını kapatır. podolski? ters ayağını o kadar iyi kullanamıyor, yine de belki atabilirdi. sinan? sakatlandı ve bir ay yok, ne halde dönecek bilmiyoruz. yasin? %99 kalecinin üzerine vurur. umut? topa vuramaz bile, ıskalayıp yere düşer. olcan? sağ ayağını topu düzeltmek için bile kullandığını görmedim.

    bu golü atan axel meye, eskişehirspor'a gabon ligi'ndeki missile fc'den gelmiş. piyasa değeri 50 bin euro. aldığı maaşı bilmiyorum ama maaş listemizin sonundaki jem karacan'ın aldığı paranın yarısı kadar bile almadığından eminim. ligin son sırasındaki eskişehirspor, bizim takımımızda belki bir belki de iki oyuncunun atabileceği bir golü atan bu adamı alıyor ve oynatıyor, verim alıyor. biz ise verimsiz futbolculara büyük paralar ödeyip, sürekli onları oynatıyoruz, yeni isimler denememekte ölümcül bir inat gösteriyoruz.

    şu an sakat olmasa ilk 11'e ilk yazılacak isimlerden olan sinan gümüş'ü bedavaya aldık. beşiktaş, şu an ligin en değerli on futbolcusundan biri olan oğuzhan özyakup'u 500 bin euro'ya aldı. çok büyük ihtimalle birkaç sene sonra milli takımda forvet hattını enes ünal'la beraber oluşturacak olan oğulcan çağlayan, kayseri erciyesspor'a 365 bin euro'ya transfer oldu.

    bu çocukların hiçbirisi büyük şöhrete sahip değildi, geldikleri zaman kimse onları havaalanında karşılamadı. kimse onlar adına beste yapmadı, kimse aldığı formaya onların adını yazdırmadı. ama gelin görün ki, onlar diğer şanlı şöhretli isimli futbolculardan çok daha başarılı oldular. demek istediğim şey şu, futbol sahada futbolcuların oynadığı bir oyun. kağıt üzerindeki isimlerin oynadığı, şanın şöhretin oynadığı, geçmişteki muhteşem performansların oynadığı bir oyun değil. futbolu sahadaki futbolcular oynar. futbolda dün yoktur, bugün vardır.

    galatasaray yönetimi ve teknik ekibi bunu idrak edemedi. performansı her geçen gün biraz daha düşen futbolcuları elinden çıkarmak için gayret göstermedi. bu sebeple onları suçluyoruz, kızıyoruz ama dönüp kendimize de bakmamız gerekiyor. acaba zaman zaman biz de aynı hataya düşüyor olabilir miyiz? "koskoca bilmemkim'i eleştirmek nedir abi, bu adama gelene kadar ohooo" diyerek süperstar parası alan futbolcuların vasat performansını övüyor olabilir miyiz? "bilmemnetakım'dan gelen futbolcunun galatasaray'da işi ne abi, niye geldi bu herif" diyerek, şöhretsiz futbolcunun iyi oynayamayacağı yanılgısına düşüyor olabilir miyiz?

    acaba koskoca bilmemkim'e gelene kadar bütün kötü futbolcuları sihirli bir değnekle yok etsek, yerine yeni ve üstün performans gösteren futbolcular koysak, böylece koskoca bilmemkim'in iyi anlaşacağı ve rahatça oynayacağı bir ortam hazırlasak, koskoca bilmemkim'in aldığı maaşı hak etmediği gerçeğini yok edebilecek miyiz? koskoca bilmemkim, takım arkadaşları kötü oynadığı için 1.5/5 oynarken, takım arkadaşları düzeldiğinde 3/5 oynasa bile, ancak 4/5 performans gösteren bir futbolcunun alacağı parayı alıyorsa çözüm nedir? onun etrafına sıfırdan yeni bir takım kurmak mı, yoksa aldığı parayı hak etmeyen koskoca bilmemkim'i göndermek mi?

    hatta koskoca bilmemkim, bu fahiş maaşı aldığı için yedek bırakılamıyor, hatta yerine transfer bile yapılamıyorsa, onu eleştirmeyi ertelemek takıma yapacağımız en büyük kötülük değil midir? "ona gelene kadar ohoooo" lafı, takımın günden güne vasat performanslarla eriyip gitmesi için en büyük desteği vermiyor mudur?

    bu yaz, herkesin adını ezbere bildiği ptt ligi ayarındaki futbolculardan kurtulduk diyelim. onların yerine aldığı maaşı hak etmeyen koskoca bilmemkim'ler gelmeye devam ettiği müddetçe, bu takım nasıl düzlüğe çıkabilir? üç liralık iş yapıp beş lira alan futbolcuların olduğu bir takımın gelişmesi, başı sarıklı petrol zenginleri istila etmedikçe nasıl mümkün olabilir?

    merak etmeyin, "ben bu laflarla kimseyi kastetmiyorum, sadece ufkumuzu genişletmeye çalışıyorum" yavşaklığını yapacak değilim. koskoca bilmemkim gerektiğinde muslera'dır, gerektiğinde sneijder'dir, gerektiğinde podolski'dir, gerektiğinde chedjou'dur, gerektiğinde selçuk'tur. gerektiği zaman her futbolcu eleştirilmelidir. performansı düşen ve aldığı parayı hak edip etmediği şüpheli hale gelen her futbolcu, serbestçe tenkit edilmelidir. ancak böyle büyük takım olabiliriz, bizi katar veya çin takımlarından ayırt eden şey budur.

    benim hayallerimdeki galatasaray'da en büyük yıldız futbolcular var gücüyle oynuyor, sanki a takıma yeni çıkmış gibi canla başla mücadele ediyor. ama bundan daha da önemlisi, kulübede ve yönetimde, en büyük yıldız bile kötü oynadığı zaman o yıldızı yedeğe çekecek veya satacak kadar cesur insanlar bulunuyor.

    ama bundan daha da önemlisi, tribünde en büyük yıldız bile kötü oynadığı zaman onu eleştirmekten korkmayan; en isimsiz, en ünsüz, en ezik büzük, en ramiz köfte takımdan gelen bir futbolcu bile canla başla oynayıp, aldığı paranın hakkını veriyorsa onu alkışlayan ve hakkını veren taraftarlar oturuyor.

    futbolu kağıt üzerindeki isimlerin değil, sahaya çıkan futbolcuların oynadığını unutmayalım. bunu unutursak, dün lig sonuncusu takımdan aldığımız mağlubiyet ne ilk ne de son olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın