• 299
    defolu çıkan hayat ve iyi yürekli çocuklar.

    uzun boylu ağrılara atıldım
    sokaklarda
    hırçın rüzgârlara katıldım
    iyi yürekli çocuklar sessizce
    büyümekte
    “dünyanın şavkı kendine,
    efkârı bize mi?” demekte;
    kimileri taburlara, koğuşlara gitmekte
    kimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara
    düşmekteydiler
    uzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce çürümekteydiler...

    iyi yürekli çocuklar
    günlerin rahmine yaslarken düşlerini
    bazen apansız ölmekte
    ölmekteydiler...

    ama şalvarları gül desenli döne’ler
    yeniden dillenip döllenmekte
    doğrulup yeniden dillenmekte
    ve sokakların, a(damların), kedilerin üstünden
    rüzgârlar esmekteydiler...
    (gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, nizipli bir tüccar üşümekte; kaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “püsküvit”(!) istemekte ve sımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından korkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler... iyi yürekli çocuklar düzineler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay ışığı ve iniltiler... hep aynı nakaratta köhne bir hayat...)
    sonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler
    ve her aşkın künyesine bir gün
    dökülen küller...

    sonrası pazaryerleri: patates, pırasa vs.
    taksitler ödenip senetler alınacak bu ay da
    bu ay da sürüm sürüm
    turplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda

    defolu çıkmış hayat
    kimin umurunda!

    kimin umurunda
    yeni donlar giyen eski kadınlar
    ve bilumum “öteki”ler
    dolup boşalan kültablaları
    bozuk sifonlar
    şerefsiz adisyonlar
    ve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar

    kimin umurunda
    buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı
    ve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder...

    /sürerken ıssızlığın ödül töreni
    sen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../

    “-vay anasını bu maçı da alamadık abiler
    ipne hakemler bizi yine mağlup ettiler!”

    iyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte
    en pahalı düşleri dolara endeksleyip
    en ucuz pazarlara sürmekteydiler
    sonrası aşkın
    ve şarabın şanına düşen gölgeler...

    gölgeler
    kimin umurunda?
    yoruldu yorgunluk da
    aşk bir yana, düş bir yana!

    paranın sultası düştükçe
    düştükçe aşka, ışığa ve şarkıya
    her şey hızla ayrışmakta
    üstelik gün ortası, ışıkta!

    her şey pazar
    ve karmaşa...
    /sürerken ıssızlığın ödül töreni
    sen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../

    iyi yürekli çocuklar sessizce
    o aşınmış saçaklarda, yollarda
    ısrarla yanlış atlara binip
    ısrarla düşmekteydiler...

    -yok yoluna geçti geçen günler
    ..k yoluna kaldı kalan günler geride
    bu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler?
    camları buğulu bir genelev odasında
    vizite fiyatına...

    solarken
    gecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar...

    sürerdi
    yine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat
    “bu maçı da alamazken abiler”
    iyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte
    büyüdükçe kirlenmekte
    kirlendikçe ölmekte
    öldükçe bilmekte
    bildikçe acımakta
    acıdıkça görmekteydiler
    ki her fırtınadan ve anıdan geride
    herkes figüran
    yaşamın sahnesinde...

    sahnesinde
    yaşamın
    kentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler
    minibüslerde demlenmiş ter ve çürük sperm kokusu
    sahnesinde
    aşklarla rus ruleti
    ve tel kaçıran çorapların kederi...

    sahnesinde
    brüt bir yaşam
    net bir ölüm

    (bırak rezil gündüzleri
    geceye yaslan gülüm!)

    iyi yürekli çocuklar o mahallelerden
    düzineler halinde geçmekteydiler...
    uzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce büyümekteydiler

    -işte bu vuruşlar sürdükçe
    maç mı alınır ulan sayın abiler
    ipne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler!

    aşkta
    düşte
    işte
    birer
    birer
    inerken
    beyaz
    bayrakları

    /bizim çocuklar,
    bütün maçlarda yenildiler.../

    yilmaz odabaşı
App Store'dan indirin Google Play'den alın