• 12791
    (bkz: #1764883)

    bu entry'de fenerbahçe 2015-2016 kadrosunun mevcut transferlerle bir analizini yapmıştım. aynı şeyi, aynı gün ve şartlarda galatasaray için de yapmak istedim... taraftar olarak objektif olmak kolay değil tabi, yazarken kendi takımına umut dolu, rakibe ise lanetli ve kötü senaryoyla bakmak arzusunda oluyorsun. ancak elimden geldiğince bunu törpülemeye çalışacağım.

    özetle belirtmem gerekir ki yukarıdaki entry'de fenerbahçe'nin bu sezon için kurduğu kadro ve yaptığı transferler için "kalitenin çok üst düzey olduğu ancak uyum ve kadro mühendisliği açısıdnan da bir o kadar zayıf olduğu" kanısında olduğumu belirtmiştim.

    galatasaray için durum aynı mı, farklı mı yoksa tamamen alakasız mı şimdi belirtmeye çalışacağım:

    - galatasaray geçen sene şampiyon olmanın etkisiyle çok az sayıda takviyeyle ve olabildiğince elindekileri değerlendirme arzusuyla, fazlalıkları göndererek bir transfer politikası kurmaya çalışıyor. başarılı oldukları söylenemez. takımdan gitmesi gerektiği düşünülen bir çok isim hala kamplarda, deneniyor, belki son şanslarını kullanıyorlar. takviye gerektiği mutlak olan bölgeler içinse hala ses seda yok

    - hamza hoca ısrarlı bir milliyetçilik politikası izliyor. burada milliyetçilikten kastımız yerli oyunculara yönelen bir bakış açısı. bu, geçen sene olsa kabul edilebilir bir çizgi ancak bu sene yabancı sınırı kalktığı için mantıklı bir yaklaşım olduğunu söylemek zor.

    - takım içi rekabet yetersiz düzeyde, pek çok oyuncunun kendi mevkisinde rakibi yok. örneğin takımın en zayıf halkası olarak görülen sabri sağ bekte alternatifsiz. stoperde ise chedjou ve semih'i bırakın rekabet yaratmak, yedekleyebilecek tek isim var o da hakan balta. koray günter umutsuz vaka çizgisine yaklaşmış durumda ve özgüveni çok düşük.

    - galatasaray kadrosunu gözünüz kapalı sayabiliyorsunuz, bu iyi olduğu kadar kötü de bir durum. muslera, sabri, semih, chedjou, telles/carole, ki carole daha ön plana çıkıyor görünene göre, melo, selçuk, sneijder, yasin, podolski ve burak... bu kadar... alternatif yok... "hangi adamı oynatayım?" sorusunu sorduracak bir derinlik mevcut değil... "keşke şu da oynasa" denecek bir isim sayamıyoruz.

    - herkes sağ bek transferi beklerken ışık vermeye başlayan telles, carole gibi bir isimle yedeklendi ki bu aslında hoş oldu, şöyle ki telles hırs yoksunu görüntüdeydi, kafayı bulmuş koala gibi görünen gözleri kampta biraz daha açılmış, yerini kaybetme korkusu yaşıyor gibi ama sanırım hamza'nın daha farklı planları var, bu sene telles'i daha önde, hatta carole ile önlü arkalı izleme ihtimali var gibi geliyor bana... haşa poldi'yi keseceğini sanmıyorum, sanırım durum biraz daha farklı, poldi'nin santrfor oynaması ve telles'in sol kanat olması ihtimali bu bahsettiğimiz, evet burak kesilebilir...

    - göbek ise biraz daha farklı yapıda... takımın bel kemiği bu nokta... bilal kısa, yerli pirlo bakış açısıyla takıma dahil edildi, biraz futbol bilen birisi için aslında bilal'in yedeklediği ya da kesebileceği isim selçuk inan gibi tahmin yürütülmeli. ama sanırım hamza hoca'nın kafasında bilal'e biçilen rol geçen sene melo'nun yokluğunda hamit'in üstlendiği rol... evet, selçuk ile yanyana oynayarak orta sahada melo'suz ve göbekte alan savunması yapacak bir ikili oluşturmak gibi bir plan olduğunu seziyorum ve bu beni biraz tedirgin ediyor. çünkü bu, hücum değil kontratak futbolu oynamak anlamına geliyor. melo'nun biçme özelliğiyle kapılan ani toplar kontraya çıkarıyor, ileri tek taşıdığı toplar ise set hücumunun hızlı yapılmasını sağlıyordu. bilal bu iki özelliğe de sahip değil, aksine bilal, alan savunmasını yapıp kapılan topta uzun pas ile kanatları ya da santrforu kaçıracak özellikte bir göbek oyuncusu. selçuk da keza böyle olunca mantalitede oluşacak farklılığı tahmin edeceğinizi düşünüyorum. melo'suz göbek bizi lucescu döneminin durağan ve zevksiz futboluna götürebilir.

    - hücum hattı ise umut verici... podolski, sneijder ve yasin üçlüsünün son 10 yıldaki en uyumlu hücumcu ortasaha ekibi olduğu inancındayım. üçü de alman - benelüks ekolü futbolcu ve birbirlerinin dilinden anlayacak yapıdalar. burada en büyük problem nokta santrafor kısmında ortaya çıkıyor. burak benim beğendiğim bir isim, ancak burak, poldi-şino-yasin üçlüsünün santrforu olacak bir isim değil malesef. oyun tipi onlarla uyumsuz. bu 3'lü hücum ortasaha tek pas, ara pası ve kanattan bindirme, kanattan içe kat edip şut çekme gibi özelliklere sahip. bu tipte bir hücum ortasahanız varsa santraforda drogba gibi, fernandao gibi rakibi sırtına alıp size servis yapabilecek ya da rakibe kendini kovalatıp size alan açacak bir oyuncu lazım. ama burak bu özelliklere sahip değil, burak, bilal-selçuk ortasahasının kontraya çıkardığı takımın uzun topla savunma arkasına sarkacak bitirici oyuncusu. bu sebeple, galatasaray'ın acilen bir nokta santrafora ihtiyacı olduğu gün gibi ortada. hatta en önemli ihtiyaç kesinlike bu şu aşamada...

    - bir diğer zaruret muslera'nın önündeki ikili mevkiinde. yıllardır sözlükte yazdığım bir mevzu var, akademisyen edasında "tandem nedir?" anlatmaya çalışıyorum. tandem, 1 adet stoper ve 1 adet süpürücüden oluşan, yani 1 adet hamle oyuncusu ve 1 adet kademeciden oluşan müdafa hattıdır. bu ikiliden ikisi birden hamleci olursa savunmanız önde yakalanır, ikisi birden süpürücü olursa önliberoyla bağınız kopar ve rakip sizi yarısahanıza kapatır. galatasaray'ın 2 tandem oyuncusu chedjou ve semih, ikisi de hamle oyuncusu, yani ikisi de stoper... bu yüzden geçen sene kalp krizi geçirdiğimiz pozisyonları yiyecek şekilde savunmamız önde yakalandı. iletişimleri kuvvetlense bile bu ikili bir arada olduğu sürece ikisi de topa müdahale eden olmak isteyecek, diğerinin arkasını süpüren olmadığından top arkaya sarkıp duracak ve muslera'nın mucize yaratmasını bekleyip duracağız. 4 yıl önceki müthiş savunma yapımızın kaynağı semih'in hamle oyuncusu, ujfalusi'nin ise süpürücü özelliğinde olmasıydı. isim isim çok üst düzey olmayan bu ikili, hatta kökende bek olan ujfalusi'ye rağmen, galatasaray'ın gelmiş geçmiş en iyi tandemlerinden birisini oluşturmuştu. işte eksiklik bu noktada. semih ya da chedjou ilk 11 oynayabilir, ancak yanlarına arkalarını süpürecek zeki bir savunmacı şart. yoksa işimiz zor. hakan balta bunu bir nebze yapabiliyor, ancak oyun zekası yetmiyor, yine de hakan balta'nın stoper olduğu maçların daha rahat geçtiği bir gerçek.

    - gelelim göbekteki alternatiflere/alternatifsizliğe... selçuk, melo, hamit, emre çolak, bilal, jem, dzemaili... hamit sakatlık yüzdesiyle, emre çolak devamsızlığıyla, jem yeni cam adam adayımız olmasıyla, dzemaili belirsizliği ile bu yapının zayıf halkaları. bilal umut vaadediyormuş, görmedim ama görenler bunu söylüyor. selçuk formdaymış, bu da anlatılanlardan. ama bunlar birbirinin ikamesi oyuncular. bilin bakalım alternatifi olmayan isim kim? evet... melo... melo ya sözleşme uzatmak ya da takımdan ayrılmak gibi bir karar aldı ancak başaramadı. şimdi geri döndü ve uzatılmayan 1 senelik daha sözleşmesi var. kendisini kasması ve herşeyini vererek oynaması için pek bir sebebi yok... kanımca o kadar da galatasaray sevdalısı ya da futbol karakterlisi bir oyuncu da değil... ben bu sene melo'dan beklentimi neredeyse sıfırladım, umarım beni utandırır. velhasıl yedeği yok, oynatılması gerekiyor, ancak melo melo gibi olmayacak... bu durumda göbek selçuk ve bilal'e kalacak ki... bu kısım muammanın tam kendisi. bu ikiliyi hamit babalar gibi yedekler, hamit'in oynayıp da katkı vermediği maç sayısı çok az. ancak selçuk-bilal ikilisinin göbek oynadığı, dolayısıyla önliberosuz bir galatasaray neler yapabilir çok kestiremiyorum. bilal'in önlibero oynamışlığı ve kesici rolü üstlenmişliği var diye biliyoruz, ancak ayağa dalıp rakibi bezdirecek oyuncumuz malesef kalmıyor sahada... allah yardımcımız olsun.

    - ve son olarak bonus... evet... galatasaray özetle hücum hattında santrfor haricinde müthiş etkili olabilecek, göbekte kararsızlıklara teslim, tandemde riskli bir yapıda... bekler soru işareti ve muslera takımın tek %100 noktası. ancak galatasaray'ın rakiplerce ve bizlerce çok dillendirilmeyen bir özelliği oldu şu kadro yapısıyla... şut zenginliği...

    mevcut 2015-2016 kadrosundaki oyuncular, potansiyellerinde olduğu kadar uzaktan şut atmayı deneyecek yapıda oynar ve inisiyatif alırlarsa galatasaray bu sene türk futbol tarihinin uzaktan gol atma rekorunu kırabilecek bir şut gücüne erişmiş durumda.... bu şut gücüne duran toplar, cephe frikikleri de dahil.

    * sneijder açık ara ligin en iyi şutörü... mesafe kavramı yok, muhtemelen ceza yayı ile orta saha dairesi arasında kalan tüm bölgelerden kaleyi görüp skor yapabilecek kapasitede...
    * podolski sneijder kadar isabetli olabilir mi bilmiyorumi, ama sneijder'den çok çok daha sert şut çekebilecek kapasitede, kaleyi cepheden görebilecek müthiş özelliklere sahip...
    * bilal kısa'nın da ligimizin aktif yerli oyuncuları arasında en iyi şutörü olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. beklemediğiniz anda 30 metreden fileye top asabilme yeteneği var...
    * selçuk inan, son yıllarda özellikle sneijder'in de gelişiyle uzaktan şut atma yüzdesini düşürmüş olsa da kaleyi gördüğünde isabetli şut atma konusunda en yüzdeli isimlerimizden, o, sert vurmaktansa kavisli ve falsolu vurmayı tercih ediyor, ama hala ligin kalburüstü şutörlerinden kesinlikle...
    * felipe melo, süpriz şutlarda kaleyi bulabiliyor, gol ihtimali düşük olacaktır melo'nun şutlarında, ancak dönen, seken toplar tam anlamıyla burak'ın damak tadında...
    * hamit altıntop, direkleri hedeflemediği sürece hala ama hala avrupa'nın sayılı şutörlerinden diye düşünüyorum, referans isteyenler schalke maçını izleyebilirler...
    * sabri sarıoğlu, adını yazarken 3'üncü harfe geldiğimde dalga geçilmeye başlanan isim olabilir, ama bu sabri'nin çok sert şutlar attığı, hatta son yıllarda ayağını biraz da olsa düzelttiği ve kaleyi bulduğunda etkili olabildiği gerçeğini gizlemez, geçen sene kupa maçında sivas'a attığı golü izleyenler, ki bu gol ters ayakla atıldı, ne demek istediğimi anlayacaklardır.

    yukarıda bir tabur oyuncu saydım, yarısından fazlası 11 oyuncumuz, yarısından fazlası yarı potansiyellerinde şut atsalar, bu sene ceza sahası dışından 15 golümüz garanti diyebilirim.

    galatasaraylı kardeşlerime söyleyebileceğim en iç açıcı olay bu olacaktır. evet sıkıntılıyız, tatmin olmamış durumdayız ve tranfer yapılmıyor, şampiyonlar ligine gideceğiz, çifte şampiyonluğumuzun tadını yaşayamadan fenerbahçe'nin transfer taaruzunun hevesimizi kursağımızda bırakışına şahit olduk...

    ama bol bol uzaktan goller, jeneriklik goller izleyeceğimizin müneccimliğini yapmaktan çekinmiyorum. bu entry burada dursun, buraya kadar okuyacak kadar azimli olan kardeşlerimle, gün gelir bu yazının bakınızını verir ve yediğimiz müneccim bokunun üzerine zafer şarabı içeriz belki...
App Store'dan indirin Google Play'den alın