resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 6663
    bir insanı objektif olarak eleştirebilmek için öncelikle kişisel siniri, kızgınlığı, bir kenara koyabilmek gereklidir. objektiflik, rasyonellik tarafsızlığı gerektirir. bir bilim adamının kendi düşünceleri bilimsel deneyin objektifliğini bozuyorsa artık o deneyin pek bir yararı yoktur. bilgi ise kaynaklarının güvenilirliği kadar güvenilirdir.

    ünal aysal, onu savunmak, onu eleştirmek minvaline gelmeden önce bu sabah güzel bir kısa yazı okudum onu paylaşmak isterim siz dostlarımla. "gerçek bir aslan gibidir, onu savunmaya gerek yoktur, o kendi kendine krallığını ilan eder.".

    gelin bir özet geçelim. galatasaray'da ben birkaç kutup sezinliyorum. bunlardan bir tanesi ali dürüst - fatih terim ekseni. ali dürüst'ün ultraslan üzerindeki etkisini canlı gözlemleyebildim geçmiş senelerde. hazırlanan pankartlardan bir tanesi mesela baroş'la ilgili idi "gerçek kral şöyle oynar vs". ben terim'in baroş'tan hazettiğine inanmıyorum. hazırlanan pankartların da ali dürüst etkisiyle hazırlandığına inanıyorum. bir başka fatih terim etkisi geçen sene oynanan ikincilik maçında (gençlerbirliği sanırım bu burada dursun ilk editte maçı bulup tarihini yazacağım) yaşandı. maç berabere ve 4 dakika uzamış, ultraslan mancini'yi istifaya davet etmek için maçın sonunu beklemedi. hani burada fatih terim ekseninde yazan, hamza hamzaoğlu'nu eleştirmeyin destekleyin diyen adamların belki de bir kısmı bu tezahürata katıldı. düşünün şampiyonlar ligine direkt gitmek için bir fırsatınız var ve bu fırsat için 4 dakikanız var. o golle biz bu sene 3-5 kuruş para kazandıysak kazandık yoksa üçüncü oluyorduk.

    yaklaşık 23 senedir galatasaray maçlarına giderim/izlerim. iddia ediyorum hiçbir hoca 35-40 yaşındaki bir galatasaray taraftarı kadar galatasaray maçı izlememiştir. neyse demek istediğim şu, 23 senedir bir tane galatasaray maçında arada 2 fark falan yoksa ya da havlu atılmamışsa asla 1-1'de dakika 90'da hoca istifaya davet edilmemiştir. o maçta oldu. (edit)

    bakın bir tez attım iki tane de kanıt sundum ali dürüst - terim ve ultraslan ekseninin varlığını kanıtlamak adına.

    liseli eksenini kanıtlamama gerek var mı? sanmam. peki bu liselilerin amacı nedir? sizin de benim gibi illaki kulupten tanıdığınız abileriniz falan vardır. bu abiler güler yüzlü, galatasaraylı olmakla övünen, futbol bilgileri orta düzeyde ama jantilikten taviz vermeyen şahıslardır genelde. yani adam galatasaray kulubü üyeliğini sanki ne bileyim lordlar kamarası üyeliği gibi görüyor lan. bu abiler senelerdir bize fenerbahçe örneğini verdiler. nedir fenerbahçe'nin örneği? açın bakın bir kemal sunal filmini adamlar taaa o zamanlardan futbolcu kaçırıyorlar, şike yapıyorlar, tehdit şantaj her bir bok var. neyse abilerimiz diyorlardı ki bize işte lise kültürü bizim kulubü koruyor. asla onlar gibi olmayacağız. gerçekten öyle mi peki? bu hani bazı arkadaşların öve öve bitiremediği içrek yapı bizi koruyabildi mi? bakın çok tartışmaya girmeyceğim size sadece bülent tulun diyeceğim. bu kulube polisi bizzat bir liseli janti abi sokmuştur. ne oldu şimdi o elit ailelerin, yüksek iq'lu çocukları tezine? daha cumartesi duydum bu cümleyi bir üyenin ağzından. ben hayatımda bu kadar iğrenç faşizan bir cümle daha duymadım. siktiri boktan bir anadolu lisesi sınavı mıdır iq ölçüsü? vurgu sınavda heyecana gerek yok. bir lisede okuyabilmek için ailelerin elit olup olmadığına mı bakılmaktadır? liseli içrek yapının sunduğu avantaj aslında dezavantajdır. bu eksen 2-3 ihtiyarın 30 milyonun sevgilisine hükmetmesinden ibarettir. 30 milyon kazan kaldırdı mı hoca/başkan değişir. bunu da ben söylemiyorum adann öztürk dile getiriyor. diyor ki "inan kıraç'ın desteklemediği aday olur, başkan olmaz.". yani içrek yapı ne yazık ki bizi ahlak erozyonundan koruyamadığı gibi sevgilimizi de rehin almış, onun büyümesini, onun elinden çıkmasını istemiyor. küçük olsun benim olsun.

    bir başka eksen de biz taraftarlar. bu yukarıdaki eksenlerin belki de en çile çekeni ultraslandır. ben bedava biletle maça girdiğimi hatırlamıyorum. kara borsa bilet sattığımı da hatırlamıyorum. çektiğimiz çileden para kazandığımız falan yok. bizler bu çileyi üzerine para vererek, forma alarak çekiyoruz. neden? bizlerin hayali nedir? istediğimiz tek şey galatasaray'ın o kupayı alması, almaya çalışması ve türkiye'nin bataklığında boğuşmaması. bunun için de büyümesi.

    ünal aysal'a gelince. benim babamın oğlu değil. iki yapı bir araya geldi ve onu getirdi. ali dürüst fatih terim ekseni, ünal aysal döneminde daha da güçlendi. fatih terim artık divan üyesi. lise ekseni ünal aysal'ı getirdi çünkü kulup batık durumdaydı. şimdi birçok arkadaş gelirler diye konuşuyorlar ancak benim bildiğim adnan polat döneminde bir çok gelire uzun vadeli el konulmuştu. zaten ünal aysal geldiği sene bunu açıklıyor. süper lig yayın geliri, türk telekom isim hakkı, forma sponsorluğu, forma reklam hakları, 3 sezonluk bilet gelirleri temlik altında. bunun içinde loca da var. bunları yalanlayan kimsenin olmaması da benim açımdan yeterli.

    beyler siz hangi gelirden bahsediyorsunuz? siz olsanız ne yapardınız? aysal ne yaptı? hisse senedi alana geçirdi. sonra bir daha geçirdi. bana geçiremedi ama kankalarıma geçirdi. kankalarım da küfür ettiler haliyle. valla kusura bakma kanka ben cimboma bakarım. sonra bir daha sermaye arttırdı yine geçirdi. sonra abuk sabuk bir vergi borcu çıkarıldı galatasaray'a. neymiş efendim biletlerin bağış kısımlarının vergisi yokmuşmuş. birader. hangi kulubün var ki? her kulup şirket ve dernek hokkabazlığını yapıyor zaten. yahu belli bir yaşın üstünde olan her türk vatandaşı bilir ki maliye dediğin yandaşı denetlemez.

    ünal aysal şike meselesinde küsküyü esirgemedi. vurdukça vurdu. ezdikçe ezdi. lakin son darbeyi vuramadı. benim şahsen en büyük eleştirim bunadır. ortalık paraya tapan putperestten geçilmiyordu. fener düşerse şöyle olur böyle olur. peki galatasaray çekilirse? kimse bunu düşünmedi. düşündüremedi. düşündürmesi gerekiyordu. bakın yapması değil, düşündürmesi. galatasaray suçlunun cezalandırılmadığı bir düzende olmaz demesi gerekiyordu. 17 haziran'da aklı başına geldi. lakin geçti borun pazarı.

    ünal aysal belli ki saygın bir işadamı. söylediği sözler asla ama asla biz ölümlüler(!) için değil. adamın oynadığı yerler bankalar, sermaye çevreleri. adamın konuşmasından sonra galatasaray'a kredi vermeyecek banka yok. bu çözüm müdür peki? bilmiyorum o kadar bilgim yok. bilgim olmadan sallayacak değilim ancak görünen o ki gelirimiz borcumuzdan daha fazla artmış. üstelik de temlikli gelirlere rağmen. bu ne demek?

    bu şu demek. gelirlerimiz artacak. o stat isim hakkı yine satılacak. o kombine geliri yine kasaya girecek. girene kadar liseci eksen ünal aysal'ı kullandı. daha sonra da hükümete yaltaklanma bahanesiyle kulube tekrar el koydular.

    tek dertleri var ne batalım ne de çıkalım. hesaplayamadıkları birşey var o da yabancı kısıtlamasının kalkması. moratti gibi bir cimrinin masasından sneijder'ı kapan adam bir düşünün kimleri kapar?

    peki transferler ve başarı mı bizi güdülemelidir? bizim eksenimiz nedir? nasıl bir politika düşünülmelidir?

    taraftar artık kulubün yönetimini ele almalıdır. birisi gelsin de bizi buradan çıkarsın diye dua etmeyi bırakmalı bizzat o birisini seçebilmelidir. bu ünal aysal'dır, terim'dir hasandır hüseyindir önemli değil.
App Store'dan indirin Google Play'den alın