8713
şimdi öncelikle ben hayatı sarı-kırmızı yaşayan bir insanım. o yüzden allah da hep bu konuda yüzüme gülmüştür çok şükür. ilginç şekilde hep çevremdeki insanların isimleri takımımızdaki oyuncuların başkanların teknik adamların isimleri falan olmuştur. o yüzden peşinen söylüyorum buradaki isimlerle takımımızdaki kişilerin isimlerinin denk gelmesi tamamiyle tesadüftür. gelelim olaya sevgili sözlük.
benim şirket uluslararası çalışıyor. iyi günlerimiz de oldu, kötü günlerimizde. bundan bir süre önce bizi başarıdan başarıya koşturan uğruna öl deseler öleceğimiz sevgili müdürümüz fatih, para ve güç çok tatlı gelince bizi bıraktı gitti. ondan sonra dikiş tutturamadık uzun bir süre. şirket sahibimiz ise, fatihten sonra yabancı arkadaşlarla çalışalım istedi. o yüzden bizim sektörde ünlü bir isim olan italyan robertoyu işin başına getirdi. allah var robertoyu sevdik hepimiz. ama yıl sonunda bizim patronla anlaşamadılar, ollmadı yani. neyse müdür robertoyu gönderip yerine başka bir italyan, cesareyi getirdi. getirdi getirmesine de, bu cesareyi müdür diye aldık, adam sezar salata çıktı. ağzımıza sıçtı resmen. uluslararası anlaşmalarımızı falan mahvetti. he bu sırada patronda şirketi devretti. yerine böyle yaşlı tonton bi dede geldi. bu işten pek anladığını zannetmiyorum ya o da başka konu. ne diyoduk. he sezar salata diyoduk. salata bizim şirketi harbiden salata gibi karıştırdı gitti. bunun üstüne, müdür olarak bu kaosta en iyi işi yapacağını düşünerek, bizim eski çalışanlardan hamza var onu işe aldılar. allah biliyor ya, hamza bu yıl boku yedi denen şirketi öyle ya da böyle ayağa kaldırdı. hamza gerçekten çok efendi , iyi niyetli bir insan. elinden geleni yapıyor. kayıp denen yılı kurtardı ve şu an rakip firmalara başabaş hale getirdi bizi. fakat hamza açıkçası bazen öyle hatalar yapıyor ki, biz çalışanlar olarak tepki gösteriyoruz. işte sıkıntı burada başlıyor. bir grup çalışan ısrarla gereksiz bir şekilde hamza yı ilahlaştırmaya çalışıyor. biz de seviyoruz hamza yı. biz de başarılı olsun istiyoruz. hele ki en son bi olay patlak verdi inanamazsınız. neymiş efendim, hamza bizim askerlik arkadaşımız değilmiş o yüzden adıyla hitap edemezmişiz. e iyide adama demezler mi "kardeşim ben roberto derken cesare derken neredeydin" diye. hamza burada önceden çalıştığı için onu eskiden beri tanırım. hamza benim için o iyi niyetli satış temsilcisi tatlı insandır. benim ona dost sohbeti sırasında hamza demem ne onu küçültür, ne de benim ona saygısızlık yapmak için yaptığım bir şeydir. biz bunları tartışırken bir de yönetim kurulundan açıklama gelmez mi " hamzaya hamza diyenlere idari yaptırım uygulayacağız" diye. arkadaş kraldan çok kralcı adamlar var. eminim ki hamza duysa sadece gülümser, uğraşmayın çalışanlarımla der. bu da böyle ilginç bir anımdır.
bak konu nerelere geldi arkadaş ya. neyse başlığa yazma nedenim şudur. benim gibi insanların, benim gibi sarı kırmızı renklere gönül verenlerin bir arada olduğu güzel bir yer galatasaray sözlük. kişisel egolarımıza alet etmeyelim lütfen.
eyyorlamam bu kadar.
benim şirket uluslararası çalışıyor. iyi günlerimiz de oldu, kötü günlerimizde. bundan bir süre önce bizi başarıdan başarıya koşturan uğruna öl deseler öleceğimiz sevgili müdürümüz fatih, para ve güç çok tatlı gelince bizi bıraktı gitti. ondan sonra dikiş tutturamadık uzun bir süre. şirket sahibimiz ise, fatihten sonra yabancı arkadaşlarla çalışalım istedi. o yüzden bizim sektörde ünlü bir isim olan italyan robertoyu işin başına getirdi. allah var robertoyu sevdik hepimiz. ama yıl sonunda bizim patronla anlaşamadılar, ollmadı yani. neyse müdür robertoyu gönderip yerine başka bir italyan, cesareyi getirdi. getirdi getirmesine de, bu cesareyi müdür diye aldık, adam sezar salata çıktı. ağzımıza sıçtı resmen. uluslararası anlaşmalarımızı falan mahvetti. he bu sırada patronda şirketi devretti. yerine böyle yaşlı tonton bi dede geldi. bu işten pek anladığını zannetmiyorum ya o da başka konu. ne diyoduk. he sezar salata diyoduk. salata bizim şirketi harbiden salata gibi karıştırdı gitti. bunun üstüne, müdür olarak bu kaosta en iyi işi yapacağını düşünerek, bizim eski çalışanlardan hamza var onu işe aldılar. allah biliyor ya, hamza bu yıl boku yedi denen şirketi öyle ya da böyle ayağa kaldırdı. hamza gerçekten çok efendi , iyi niyetli bir insan. elinden geleni yapıyor. kayıp denen yılı kurtardı ve şu an rakip firmalara başabaş hale getirdi bizi. fakat hamza açıkçası bazen öyle hatalar yapıyor ki, biz çalışanlar olarak tepki gösteriyoruz. işte sıkıntı burada başlıyor. bir grup çalışan ısrarla gereksiz bir şekilde hamza yı ilahlaştırmaya çalışıyor. biz de seviyoruz hamza yı. biz de başarılı olsun istiyoruz. hele ki en son bi olay patlak verdi inanamazsınız. neymiş efendim, hamza bizim askerlik arkadaşımız değilmiş o yüzden adıyla hitap edemezmişiz. e iyide adama demezler mi "kardeşim ben roberto derken cesare derken neredeydin" diye. hamza burada önceden çalıştığı için onu eskiden beri tanırım. hamza benim için o iyi niyetli satış temsilcisi tatlı insandır. benim ona dost sohbeti sırasında hamza demem ne onu küçültür, ne de benim ona saygısızlık yapmak için yaptığım bir şeydir. biz bunları tartışırken bir de yönetim kurulundan açıklama gelmez mi " hamzaya hamza diyenlere idari yaptırım uygulayacağız" diye. arkadaş kraldan çok kralcı adamlar var. eminim ki hamza duysa sadece gülümser, uğraşmayın çalışanlarımla der. bu da böyle ilginç bir anımdır.
bak konu nerelere geldi arkadaş ya. neyse başlığa yazma nedenim şudur. benim gibi insanların, benim gibi sarı kırmızı renklere gönül verenlerin bir arada olduğu güzel bir yer galatasaray sözlük. kişisel egolarımıza alet etmeyelim lütfen.
eyyorlamam bu kadar.