• 220
    biraz değiştim,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    değiştim,
    unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
    bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
    ben benimle savaşıyorum,
    seninle değil!
    sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
    ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
    sorun değil!

    elbet alışırım,
    biraz alıştım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    alıştım,
    varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
    ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
    bir yanım bırak diyor bir yanım –ma,
    kesin değil!

    henüz tanıştım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
    duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
    ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
    bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
    samimi değil!

    bir hayli kırıldım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
    gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
    aslında ne sana, ne olanlara…
    kendime kırgınım…
    maziye hiç değil, an’a kırgınım.
    anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
    dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
    beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
    bir hayli kırgınım…
    beni ben kırdım oysa,
    iyi değil!

    galiba yoruldum,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    kendime kalbimi kanıtlamaktan,
    ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
    ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum!
    aslında ne pişmanım ne de pes ediyorum,
    sadece beni kaybettikçe seni kaybediyorum,
    şu kalp denen, beni bana sorgulatıyor artık,
    ki seni sorgulamamasını nasıl beklerim,
    toprağa bakan yanım senden zaten ayrı,
    sana bakan yanımsa toprakla aynı,
    ne yaparsan yap gördüğünün seni görmesini bekleyemezsin,
    gözlerim yorgun, dudaklarım hissiz,
    dokunulmadan geçen yıllar bana ağır,
    sarılmadan geçip giden uğurlamaların kavuşmaları hep beklentisiz,
    söyleyemediklerini söylesen de şimdi, sesine aşina yanım onca sessizlikten sonra artık sağır!
    isteyerek değil!

    çok çalıştım,
    paylaştığımız hayatımızda bıraktığın onca üstü kapalı “git” izine,
    beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine,
    ve bence bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen,
    gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için çok çalıştım,
    daha önce de gitmiştim, kendi isteğimle!
    anladım ki daha önce sevmemiştim,
    çok çalıştım inan,
    değişen yanımın aslında hep aynı olduğunu göstermeye,
    her defasında daha da tozlaşan canımı kırmadan korumaya,
    ve alışmaya kendime, bu göz gözü görmez dumanlı halime,
    çok alışmaya çalıştım hem de,
    tanıştım seninle doğan yanımla da ölen yanımla da,
    birini yaşattım, yaşatıyorum da hala ama diğerinin ölmesine engel olamıyorum da!
    yorulmak dinlenmekle geçmiyor,
    an be an çöküyor insanın içindeki güç,
    işığı sönüyor, beyaza dönüyor rengi gitgide, hissizleşiyor,
    ne yormak istedim seni ne de yormak kendimi,
    çok çalıştım,
    gitmeye de kalmaya da,
    ikisi de aynı acı,
    kolay değil!

    çisel onat
App Store'dan indirin Google Play'den alın