209
nefret ortamının bizzat futbolu yönetenler ve siyasi iktidar tarafından harlandığı bir coğrafyada meşale yakılmasın, küfür edilmesin diye çıkarıldığına inanmak için fazla saf olmak gerektiğini düşündüğüm futbol kimlik kartı.
bu işten sağlanan rant hakkında zaten gereken şeyler yazıldı, çizildi. tekrar bahsetmeye gerek yok. ancak insanların fişlenme çekincesi hakkında konuşmak yararlı olacaktır.
15 ocak 2011 galatasaray ajax maçı'nda tribündeydim. erdoğan bayraktar'ın başkanlık makamımıza ve kulübümüze ettiği hakaretlerden sonra hiç kimseden onay almadan, maç öncesi böyle bir plan yapmadan bayraktar'ı ve tayyip erdoğan'ı yuhaladım, yuhaladık. kendisini ülkenin sahibi olarak gören şahsın muhtemelen bilmem kaçıncı sinir krizine girdiği o akşam adnan polat'ın neler dediği aklımdadır, "protestocuları kameralarla bulacağız ve bir daha stada sokmayacağız." dedi ki o günden sonra sami yen'e gittiğim maç sayısı haşmetmeap polat'ınkinden muhtemelen fazladır.
hayatım boyunca sahaya bir şey atmadım, meşale yakmadım, tribünde de bünyamin gezer dışında kimseye küfür etmişliğim yoktur. sadece ben değil, galatasaray taraftarı da -sevmesem de- ultraslan'ıyla, diğerleriyle aysal geldiğinden beri türk telekom arena'da maçı oynanmaz hale getirecek bir eylem yapmadı. bunun nedeni ise elbette tribünlerin lordlar kamarasından müteşekkil olması değil; zaten stadın çoğunluğunun kombine olması, sahaya su atan adamın bir sonraki maça giremeyeceğinin ve dolayısıyla parasının yanacağının bilincinde olmasıdır. buna en büyük kanıtım ise bir daha maç oynanma ihtimali olmayan süper kupa statları ve biletleri tek seferlik olan arsenal maçı'nda yaşananlar.
bu durumda, kombine satışı olan statlarda passolig'in yayılma çabasının ekonomik tabanlı rant nedeninden başka tek nedeni siyasi iktidara karşı tepki gösterilen mekanlar haline gelen stadyumları ele geçirmektir. ileri görüşlü ulu lider adnan polat'ın, 16 ocakta yapamadığını teknolojik sistemlerle, holiganizm bahanesine sığınarak gerçekleştirmektir. güvenlik nedenli uygulamalar ancak siyasal iktidar güven verici bir şeffaflıktayken desteklenmelidir, diğer türlü; hele bizimki gibi ismi kirli olanı bunu yapıyorsa insanların art niyet araması, fişlenme korkusu yaşamaları sahaya bonba atma niyetleri olmasa da normaldir. ultraslan zihniyeti falan eğil, zeka belirtisidir.
tabi ki ultraslan zihniyetli falan değilim. geçen sene aynı hür iradeyle 34. dakika protestoları yapan taraftarı sindirmeye, susturmaya çalışan grup ultraslan'dı. ultraslan'ın bu konudaki ve yine bilete dair aysal ile arıboğan konusundaki tavrı kesinlikle oportünisttir. oportünist olması, haklı oldukları gerçeğini değiştirmez. tutarlı değiller, tutarlı olmamaları haklı oldukları gerçeğini değiştirmez.
2014 yılındayız, bu ülkede sadece bağırıp protesto ederek bir şeylerin çözülmediğini artık anlamış olmanız lazım. passolig denen tepeden inme, aktifbank denen yandaş grubuna rant kazandırmaktan başka bir işlevi olmayan ve siyasi iktidar protestolarını yapanları fişleme amacı güttüğünü anlamak için dahi olmak gerekmediği bir uygulamayı bitirmek için galatasaray'ı, ondan uzak kalacak kadar sevmemiz gerekiyor. biz başta olmak üzere anadolu tribünleri de beşiktaş tribünü de boş kaldıkça futbol aziz yıldırım, başakşehir ve kasımpaşa arasında oynanan bir oyun haline gelmeyecek. hiçbir ideoloji, hiçbir rejim ekonomik koşullara üstün çıkamayacağı için bu uygulamadan seve seve vazgeçilecek.
ya da tüm dediklerimi boş verin. iyi bir galatasaraylı olmak için stada gidin, aksi bir hakem kararı oldu mu yeter yıldırım demirören yeter diye bağırırsınız, metroya giderken bizim stada neden bir çivi bile çakılmıyor diye düşünürsünüz.
atasözümüz bile var: "act, and you may eat dinner. think, and you may be dinner."
not: klingonum.
bu işten sağlanan rant hakkında zaten gereken şeyler yazıldı, çizildi. tekrar bahsetmeye gerek yok. ancak insanların fişlenme çekincesi hakkında konuşmak yararlı olacaktır.
15 ocak 2011 galatasaray ajax maçı'nda tribündeydim. erdoğan bayraktar'ın başkanlık makamımıza ve kulübümüze ettiği hakaretlerden sonra hiç kimseden onay almadan, maç öncesi böyle bir plan yapmadan bayraktar'ı ve tayyip erdoğan'ı yuhaladım, yuhaladık. kendisini ülkenin sahibi olarak gören şahsın muhtemelen bilmem kaçıncı sinir krizine girdiği o akşam adnan polat'ın neler dediği aklımdadır, "protestocuları kameralarla bulacağız ve bir daha stada sokmayacağız." dedi ki o günden sonra sami yen'e gittiğim maç sayısı haşmetmeap polat'ınkinden muhtemelen fazladır.
hayatım boyunca sahaya bir şey atmadım, meşale yakmadım, tribünde de bünyamin gezer dışında kimseye küfür etmişliğim yoktur. sadece ben değil, galatasaray taraftarı da -sevmesem de- ultraslan'ıyla, diğerleriyle aysal geldiğinden beri türk telekom arena'da maçı oynanmaz hale getirecek bir eylem yapmadı. bunun nedeni ise elbette tribünlerin lordlar kamarasından müteşekkil olması değil; zaten stadın çoğunluğunun kombine olması, sahaya su atan adamın bir sonraki maça giremeyeceğinin ve dolayısıyla parasının yanacağının bilincinde olmasıdır. buna en büyük kanıtım ise bir daha maç oynanma ihtimali olmayan süper kupa statları ve biletleri tek seferlik olan arsenal maçı'nda yaşananlar.
bu durumda, kombine satışı olan statlarda passolig'in yayılma çabasının ekonomik tabanlı rant nedeninden başka tek nedeni siyasi iktidara karşı tepki gösterilen mekanlar haline gelen stadyumları ele geçirmektir. ileri görüşlü ulu lider adnan polat'ın, 16 ocakta yapamadığını teknolojik sistemlerle, holiganizm bahanesine sığınarak gerçekleştirmektir. güvenlik nedenli uygulamalar ancak siyasal iktidar güven verici bir şeffaflıktayken desteklenmelidir, diğer türlü; hele bizimki gibi ismi kirli olanı bunu yapıyorsa insanların art niyet araması, fişlenme korkusu yaşamaları sahaya bonba atma niyetleri olmasa da normaldir. ultraslan zihniyeti falan eğil, zeka belirtisidir.
tabi ki ultraslan zihniyetli falan değilim. geçen sene aynı hür iradeyle 34. dakika protestoları yapan taraftarı sindirmeye, susturmaya çalışan grup ultraslan'dı. ultraslan'ın bu konudaki ve yine bilete dair aysal ile arıboğan konusundaki tavrı kesinlikle oportünisttir. oportünist olması, haklı oldukları gerçeğini değiştirmez. tutarlı değiller, tutarlı olmamaları haklı oldukları gerçeğini değiştirmez.
2014 yılındayız, bu ülkede sadece bağırıp protesto ederek bir şeylerin çözülmediğini artık anlamış olmanız lazım. passolig denen tepeden inme, aktifbank denen yandaş grubuna rant kazandırmaktan başka bir işlevi olmayan ve siyasi iktidar protestolarını yapanları fişleme amacı güttüğünü anlamak için dahi olmak gerekmediği bir uygulamayı bitirmek için galatasaray'ı, ondan uzak kalacak kadar sevmemiz gerekiyor. biz başta olmak üzere anadolu tribünleri de beşiktaş tribünü de boş kaldıkça futbol aziz yıldırım, başakşehir ve kasımpaşa arasında oynanan bir oyun haline gelmeyecek. hiçbir ideoloji, hiçbir rejim ekonomik koşullara üstün çıkamayacağı için bu uygulamadan seve seve vazgeçilecek.
ya da tüm dediklerimi boş verin. iyi bir galatasaraylı olmak için stada gidin, aksi bir hakem kararı oldu mu yeter yıldırım demirören yeter diye bağırırsınız, metroya giderken bizim stada neden bir çivi bile çakılmıyor diye düşünürsünüz.
atasözümüz bile var: "act, and you may eat dinner. think, and you may be dinner."
not: klingonum.