202
hem internette, hem arkadaş ortamında gördüğüm kadarıyla passolig birilerinin cebini dolduruyor olması sebebiyle eleştiriliyor. olayın fişleme boyutu, iktidar yalayıcılarının cebinin dolmasının yanında pek dikkat çekmeyen bir durum herhalde. ama asıl sıkıntılı nokta passolig uygulamasının "cep doldurma" boyutu olmasa birçok kişi tarafından onay alacak olmasında yatıyor. sistemin türkiye standartlarına yakışır bir şekilde eksik gedik işleyişi, tribün kültürüyle ters düşme, taraftara sormadan etmeden yukarıdan bir "taraftarlık kuralları" belirleyenlerin kurallarına uymadığın halde cezalandırılabilecek olman... say say bitmiyor bu uygulamanın getirdiği veya getireceği mantıksızlıklar.
çoğu insanın "ücretsiz passolig" sistemine tamam diyecek durumda olması maçlarda yaşadıklarından kaynaklanıyor. türkiye gerçeğidir, en ufak fırsatı buldu mu millet sapıtır. ben astım hastasıyım, her maç günü metro beklerken hayatımı riske atıyordum resmen. tüm istasyon duman bulutu, sana hava alacak yer kalmıyor. güvenlik olmadığını gören, olsa da "bu kadar kişi içinde bana laf etmeye götü yemez lan" diyen arkadaş içinde ne ukte kalmışsa orda salıveriyor. içki şişeleri, fosur fosur sigaralar, güvenli olmadığını bas bas bağırmana rağmen hareket halindeki vagonu sallayanlar... stadında birayı alıp içen alman taraftarında şunun onda biri yok. olay alkolden öte yani. memleketin taraftar kültürü de diğer çoğu unsuru gibi. eksik ve geri. aynı unsur milletin huzurunu maçta da kaçırıyor. bizde tribün dediğin "vahşi" olmalıymış biri bir algı var. rakip takıma sonuna kadar vahşi ol da, renkdaşından ne istiyorsun be arkadaş? kendi gibi olmayanın maç zevkinin içine sıçan bu güruhlar kimler, burda tribünle içli dışlı olanlar iyi bilir. passolig'e en büyük kozu verenler de işte bunlar. sorsan en büyük galatasaraylı, en büyük fenerli, en büyük beşiktaşlı olanlar. "hayatlarını armaya adayanlar."
dediğim gibi bu yukarıda bahsettiğim şeylerden rahatsız olan, bunları bir daha yaşamak istemeyen, maçını izlemek isteyen insana passolig çok makul bir uygulamaymış gibi geliyor. yasakla, olsun bitsin... ama bu zihniyet de, en az yukarıda bahsettiğim "eksik" taraftar zihniyeti kadar sakıncalı ve eksik. memleketimin güzide mantığı burada da devreye giriyor. öyle batı hayranı biri değilimdir ama, ekşisözlük'te gördüğüm şu entry hiç aklımdan çıkmaz:
"televizyonda bir haber programı izliyorum. konu sokaklarda içki içenler. cihangir, kadıköy vs. içenler oraya buraya işediği için semt sakinleri şikayetçi. türklerin hepsi, bu rezalet yasaklansın, buralarda içki içmesinler şeklinde gidiyor. aynı semtte yaşayan bir alman kadın ise buraya neden bir umumi tuvalet yapılmıyor diye soruyor, başka bir ingiliz semt sakinine soruyorlar, festivallerde falan kullanılan plastik portatif tuvaletlerden istiyor. sokak röportajlarındaki türklerin hiç biri çözüm düşünmüyor ve hemen hepsi yasaklama taraftarı, aynı semtte yaşayan 2 avrupalı ise, çözüm peşinde koşuyor. türkler, devleti, yasaklayarak çözüm bulan, avrupalılar ise hizmet ederek çözüm bulan bir mekanizma olarak görüyorlar. bence çok önemli bir fark."
(https://eksisozluk.com/entry/30395274)
işte memleketim zihniyeti, aynen bu olayda da geçerli. adam içip sapıtıyor mu, alkolü yasakla; ; kadın kocasından dayak mı yemiş, adamın kulağını çek kadını evine geri gönder, 3 gün sonra cenazesini kaldır; taraftar sapıtıyor mu, alma içeri. hepsi ayrı ayrı gözükse de birbiriyle çok alakalı, maalesef çok alakalı. passolig'e e-bilet'e gelmeden önce, bu ülkenin insanının bilinçlenmesi lazım. sapıtanı stada almadın, aklı başına mı geldi? aynı taşkınlığı kahvede maçını izlerken yapacak. bunlar yaşanmadı mı bu memlekette? hala neyin derdindeyiz ki?
yapılması gerekenler açık seçik ortadayken, hala bir sike yaramayacak iki günlük çözümlerin peşindeyiz. yasaklayın abi, "bu adam niye böyle davranıyor" diye soracağınız yerde yasaklayın. en rahatı o, bize en uygunu o çünkü.
zihniyetiniz de, rantınız da yerin dibine girsin.
bu da bonus: https://medium.com/@/...gerce-i-e7b170699056
çoğu insanın "ücretsiz passolig" sistemine tamam diyecek durumda olması maçlarda yaşadıklarından kaynaklanıyor. türkiye gerçeğidir, en ufak fırsatı buldu mu millet sapıtır. ben astım hastasıyım, her maç günü metro beklerken hayatımı riske atıyordum resmen. tüm istasyon duman bulutu, sana hava alacak yer kalmıyor. güvenlik olmadığını gören, olsa da "bu kadar kişi içinde bana laf etmeye götü yemez lan" diyen arkadaş içinde ne ukte kalmışsa orda salıveriyor. içki şişeleri, fosur fosur sigaralar, güvenli olmadığını bas bas bağırmana rağmen hareket halindeki vagonu sallayanlar... stadında birayı alıp içen alman taraftarında şunun onda biri yok. olay alkolden öte yani. memleketin taraftar kültürü de diğer çoğu unsuru gibi. eksik ve geri. aynı unsur milletin huzurunu maçta da kaçırıyor. bizde tribün dediğin "vahşi" olmalıymış biri bir algı var. rakip takıma sonuna kadar vahşi ol da, renkdaşından ne istiyorsun be arkadaş? kendi gibi olmayanın maç zevkinin içine sıçan bu güruhlar kimler, burda tribünle içli dışlı olanlar iyi bilir. passolig'e en büyük kozu verenler de işte bunlar. sorsan en büyük galatasaraylı, en büyük fenerli, en büyük beşiktaşlı olanlar. "hayatlarını armaya adayanlar."
dediğim gibi bu yukarıda bahsettiğim şeylerden rahatsız olan, bunları bir daha yaşamak istemeyen, maçını izlemek isteyen insana passolig çok makul bir uygulamaymış gibi geliyor. yasakla, olsun bitsin... ama bu zihniyet de, en az yukarıda bahsettiğim "eksik" taraftar zihniyeti kadar sakıncalı ve eksik. memleketimin güzide mantığı burada da devreye giriyor. öyle batı hayranı biri değilimdir ama, ekşisözlük'te gördüğüm şu entry hiç aklımdan çıkmaz:
"televizyonda bir haber programı izliyorum. konu sokaklarda içki içenler. cihangir, kadıköy vs. içenler oraya buraya işediği için semt sakinleri şikayetçi. türklerin hepsi, bu rezalet yasaklansın, buralarda içki içmesinler şeklinde gidiyor. aynı semtte yaşayan bir alman kadın ise buraya neden bir umumi tuvalet yapılmıyor diye soruyor, başka bir ingiliz semt sakinine soruyorlar, festivallerde falan kullanılan plastik portatif tuvaletlerden istiyor. sokak röportajlarındaki türklerin hiç biri çözüm düşünmüyor ve hemen hepsi yasaklama taraftarı, aynı semtte yaşayan 2 avrupalı ise, çözüm peşinde koşuyor. türkler, devleti, yasaklayarak çözüm bulan, avrupalılar ise hizmet ederek çözüm bulan bir mekanizma olarak görüyorlar. bence çok önemli bir fark."
(https://eksisozluk.com/entry/30395274)
işte memleketim zihniyeti, aynen bu olayda da geçerli. adam içip sapıtıyor mu, alkolü yasakla; ; kadın kocasından dayak mı yemiş, adamın kulağını çek kadını evine geri gönder, 3 gün sonra cenazesini kaldır; taraftar sapıtıyor mu, alma içeri. hepsi ayrı ayrı gözükse de birbiriyle çok alakalı, maalesef çok alakalı. passolig'e e-bilet'e gelmeden önce, bu ülkenin insanının bilinçlenmesi lazım. sapıtanı stada almadın, aklı başına mı geldi? aynı taşkınlığı kahvede maçını izlerken yapacak. bunlar yaşanmadı mı bu memlekette? hala neyin derdindeyiz ki?
yapılması gerekenler açık seçik ortadayken, hala bir sike yaramayacak iki günlük çözümlerin peşindeyiz. yasaklayın abi, "bu adam niye böyle davranıyor" diye soracağınız yerde yasaklayın. en rahatı o, bize en uygunu o çünkü.
zihniyetiniz de, rantınız da yerin dibine girsin.
bu da bonus: https://medium.com/@/...gerce-i-e7b170699056