7
turkiye'deki hali hayatin diger butun noktalarinda oldugu gibi cok farklidir. oncelikle ulkede takip edilen tek spor futbol desek yanlis olmaz. futbola en yakin ilgi toplayan spor basketbol olsa da, ancak derbiler ve avrupa maclari ilgi gormekte. nitekim 3 buyukler bile basketbol sezonun geri kalan bir cok macinda bos tribunlere oynar. bu nedenle futbol taraftarini merkeze alarak genelleme yapmakta bir sakinca gormuyorum.
kuluplerin yonetim tarzi ve yapilanmasindan dogan bir takim ufak farkliliklar olsa da, genel anlamda ulkenin taraftarlarinin yasanan durumlara gosterdigi reaksiyon asagi yukari aynidir. sadece bazi kulupler basariyi fazlaca yakaladigi icin, basarisizligi kabullenemeyen taraftar profili ortaya cikmakta. tabi bu durum yine turkiye'de boyle. baska ulkelerde basari kazanildikca basarisizlik icin kredi olma ozelligi tasir. yani belirli bir egitim ve kulture sahip insanlar, gonul verdikleri spor kulubunun bir ya da daha fazla basarilarla gecen senesinden sonra yasadiklari bos sezonu cok da kafaya takmazlar. herseyden once sportif rekabetin eglence dunyasina ait oldugunu bilmeleri, elestiriden bile keyif cikarmalarina sebep olur. gelismis ulkelerde insanlar hayatlarina bir cok farkli hayat mesgalesi sokabildiklerinden dolayi, yasamlarinin merkezinde bir spor kulubunun kazandigi maclar ya da kupalar olmaz.
iste tam bu noktada buyuk yanilgi baslar turkiye'deki taraftar olarak aidiyet yasayanlarda. kendilerini kuluplerini cani gibi seven insanlar olarak nitelendiren turkiye'deki taraftarlar, isler yolunda gitmeyince gosterdikleri reaksiyonla aslinda nasil bir celiski icinde olduklarini gostermektedirler. oysa burun kivirdiklari yurt disindaki taraftarlar, isler kotu giderken cok daha sahiplenici bir durus gosterebilmektedirler. her ne kadar italya ve ispanya akdeniz ulkesi olmalarindan dolayi ulkemizdeki taraftarlik anlayisiyla paralellik gosterse de, bizdeki olaylarin ancak kucuk birer ornegi olarak kalmaktadir yaptiklari. ornek olarak; ac milan seria a'da 2 sene sampiyon olup sampiyonlar liginde de bir ceyrek final ve bir 2. tur oynadiktan sonra, 3. senede sampiyonluktan uzaklasinca ac milan taraftari futbolcusunun aleyhinde bagirip, yonetimi ve hocasini istifaya cagirmaz. bir ornegi oldugunu sahsen gormedim.
ulkemizdeki taraftar karakteristigine bakilacak olursa; galatasaray ve fenerbahce'nin basarisizliga verdigi tepkinin asirilik derecesinde cok benzer oldugunu gormekteyiz. entry'nin basinda dedigim gibi besiktas dahil olmak uzere diger kulupler basarisizligi icsellestirmis olduklarindan, seslerini cikarmak onlar icin yorucu ve uzun bir maraton olacagindan dolayi sessiz kalmayi yegliyorlar. oysa ust uste basarisizlik yasamak esas tepki gosterilecek durumken, alistirdiklari duzene ayak uydurmak, mahkum edildikleri kafeste "karşı" edebiyati yapmak onlar icin daha makul olmakta.
diger taraftan tiraj ve kamuoyu baskisi sebebiyle galatasaray ve fenerbahce surekli tepede bulunmaktalar ya da bulunmalari uygun gorulmekte. turkiye'de saha disi gercekleri de goz ardi etmemek gerekiyor tabi. galatasaray ve fenerbahce'den her hangi birinin tarihte oldugu gibi 4 seneden fazla sampiyonluktan uzak kalacagini dusunmek suanki sartlarda komik olur. iste bu sartlarin da destekledigi rekabet bu iki takimin taraftarlarini basariya bagimli hale getirmekte. aslinda bu da bir nevi kafestir, aynen basarisizliga alistirilmis diger kuluplerin taraftarlarinin konuldugu kafes gibi. bu kafesin disina cikilmaya baslanildiginda hemen tepkili hale geliyor galatasaray ve fenerbahce taraftarlari da. her ne kadar bazi ekstra sebepler bu durumlari zaman zaman hafif gecirmeye ya da ertelemeye sebep olsa da, prensipte durum bundan ibarettir.
bu noktada cok ilginc bir tespitle karsi karsiyayiz aslinda. surekli basarinin pompalandigi kesim bile bir cesit kafesin icinde. basarisizligi ogrenme, basarisizligi kabullenme ve isler kotu gitmeye baslar baslamaz tepki gostermek gibi bir karaktere burunmemek adina, basarisizliktan muaf tutulmak da bir nevi ozgurluk kisitlamasi olarak kabul edilmelidir.
son olarak civisi cikmis ulkenin sporundan da kisa vadede buyuk atilimlar ve makul bir taraftar profili beklemiyorum tabi ki. insallah bir gun, her seyin normallesecegi gibi, taraftarlik anlayisimizin da degismesini umuyorum.
kuluplerin yonetim tarzi ve yapilanmasindan dogan bir takim ufak farkliliklar olsa da, genel anlamda ulkenin taraftarlarinin yasanan durumlara gosterdigi reaksiyon asagi yukari aynidir. sadece bazi kulupler basariyi fazlaca yakaladigi icin, basarisizligi kabullenemeyen taraftar profili ortaya cikmakta. tabi bu durum yine turkiye'de boyle. baska ulkelerde basari kazanildikca basarisizlik icin kredi olma ozelligi tasir. yani belirli bir egitim ve kulture sahip insanlar, gonul verdikleri spor kulubunun bir ya da daha fazla basarilarla gecen senesinden sonra yasadiklari bos sezonu cok da kafaya takmazlar. herseyden once sportif rekabetin eglence dunyasina ait oldugunu bilmeleri, elestiriden bile keyif cikarmalarina sebep olur. gelismis ulkelerde insanlar hayatlarina bir cok farkli hayat mesgalesi sokabildiklerinden dolayi, yasamlarinin merkezinde bir spor kulubunun kazandigi maclar ya da kupalar olmaz.
iste tam bu noktada buyuk yanilgi baslar turkiye'deki taraftar olarak aidiyet yasayanlarda. kendilerini kuluplerini cani gibi seven insanlar olarak nitelendiren turkiye'deki taraftarlar, isler yolunda gitmeyince gosterdikleri reaksiyonla aslinda nasil bir celiski icinde olduklarini gostermektedirler. oysa burun kivirdiklari yurt disindaki taraftarlar, isler kotu giderken cok daha sahiplenici bir durus gosterebilmektedirler. her ne kadar italya ve ispanya akdeniz ulkesi olmalarindan dolayi ulkemizdeki taraftarlik anlayisiyla paralellik gosterse de, bizdeki olaylarin ancak kucuk birer ornegi olarak kalmaktadir yaptiklari. ornek olarak; ac milan seria a'da 2 sene sampiyon olup sampiyonlar liginde de bir ceyrek final ve bir 2. tur oynadiktan sonra, 3. senede sampiyonluktan uzaklasinca ac milan taraftari futbolcusunun aleyhinde bagirip, yonetimi ve hocasini istifaya cagirmaz. bir ornegi oldugunu sahsen gormedim.
ulkemizdeki taraftar karakteristigine bakilacak olursa; galatasaray ve fenerbahce'nin basarisizliga verdigi tepkinin asirilik derecesinde cok benzer oldugunu gormekteyiz. entry'nin basinda dedigim gibi besiktas dahil olmak uzere diger kulupler basarisizligi icsellestirmis olduklarindan, seslerini cikarmak onlar icin yorucu ve uzun bir maraton olacagindan dolayi sessiz kalmayi yegliyorlar. oysa ust uste basarisizlik yasamak esas tepki gosterilecek durumken, alistirdiklari duzene ayak uydurmak, mahkum edildikleri kafeste "karşı" edebiyati yapmak onlar icin daha makul olmakta.
diger taraftan tiraj ve kamuoyu baskisi sebebiyle galatasaray ve fenerbahce surekli tepede bulunmaktalar ya da bulunmalari uygun gorulmekte. turkiye'de saha disi gercekleri de goz ardi etmemek gerekiyor tabi. galatasaray ve fenerbahce'den her hangi birinin tarihte oldugu gibi 4 seneden fazla sampiyonluktan uzak kalacagini dusunmek suanki sartlarda komik olur. iste bu sartlarin da destekledigi rekabet bu iki takimin taraftarlarini basariya bagimli hale getirmekte. aslinda bu da bir nevi kafestir, aynen basarisizliga alistirilmis diger kuluplerin taraftarlarinin konuldugu kafes gibi. bu kafesin disina cikilmaya baslanildiginda hemen tepkili hale geliyor galatasaray ve fenerbahce taraftarlari da. her ne kadar bazi ekstra sebepler bu durumlari zaman zaman hafif gecirmeye ya da ertelemeye sebep olsa da, prensipte durum bundan ibarettir.
bu noktada cok ilginc bir tespitle karsi karsiyayiz aslinda. surekli basarinin pompalandigi kesim bile bir cesit kafesin icinde. basarisizligi ogrenme, basarisizligi kabullenme ve isler kotu gitmeye baslar baslamaz tepki gostermek gibi bir karaktere burunmemek adina, basarisizliktan muaf tutulmak da bir nevi ozgurluk kisitlamasi olarak kabul edilmelidir.
son olarak civisi cikmis ulkenin sporundan da kisa vadede buyuk atilimlar ve makul bir taraftar profili beklemiyorum tabi ki. insallah bir gun, her seyin normallesecegi gibi, taraftarlik anlayisimizin da degismesini umuyorum.