398
(bkz: #1441048)
mezkur entrysini yeni gördüm; şu an nick altına yazıyor olmam da kesinlikle bir sataşma amacı güderek yaptığım bir şey değil. ancak belirtmekte fayda var ki, hukuk fakültelerinde 2. sınıfta okutulan ceza hukuku genel hükümler ile 3. sınıfta okutulan ceza hukuku özel hükümler kanunda açılıp bakıldığında ha bu böyleymiş diyebileceğiniz kadar kolay bir içeriğe hiç sahip değil, bilakis dışarıdan çok basit görülebilecek olayların içinden hakimlerin, savcıların avukatların çıkamadığı oluyor. bu dersler, baba üniversitelerde öğrencinin kafasına çakılarak veriliyor ve salt görünüşe bakarak ve somut olayın birçok etkeni gözardı edilerek, sen böyle demişsin yaptığın kanunsuz denmesi mümkün değil, hele ki hukuk devletinden bahsediyor isek.
öncelikle maddi unsur (fail, mağdur, suçun konusu, korunan hukuki değer, nedensellik bağı, objektif isnadiyet, hareket vs.) ve manevi unsur (kast, olası kast, bilinçli taksir, adi taksir) o kadar titizlikle incelenmelidir ki, en ufak bir ihmalkarlık büyük bir adaletsizliğe sebep olabilir. dahası bunları takiben, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunup bulunmadığı, yoksa kusurluluk bahsi incelenir. kusurluluk dediğimiz, kişinin işlediği fiilden dolayı kınanabilme yargısını ifade eder. örneğin hırsızlık hastası (kleptomani) birinin hırsızlık yapması durumunda, suç oluşmuştur ancak kişinin bu doğrultuda bir hastalığı, fiili üzerinde engelleyemediği bir durum söz konusudur, bundan dolayı işlediği fiil somut olayın şartlarına göre cezalandırılmaz ya da cezası azaltılır. nitekim haksız tahrik de cezada indirim nedenlerindendir. biri af edersiniz annenize sövdüğünde, birçoğumuz karşılık vermiyor muyuz? bu bile kabaca bakışla suç ama sizi suç işlemeye cezbeden haksız durumlar var. tayyip erdoğan'ın "emri ben verdim" dediği bir ortamda, üstelik daha hakaret suçuna gelmeden tck 24 uyarınca suçluluğun irdelenmesi gerekirken, halihazırda kendi kabul ettiği bir olaydan dolayı kendisine isnatta bulunmak*, bırakın suç teşkil etmeyi, hukuka aykırı bile olmaz. hatta halk ağzıyla buna "göte göt demek" de denebilir.
madem bu kadar kanuni takılma amacımız var; "ispat etmeyen şerefsizdir"ler, yok efendim "onlar başbakanlarına küfredecek kadar alçaktırlar"lar(u: bu ikisinde kendisine hakaret edilen kişi ya da kişilerin yokluğunda en az üç kişinin önünde hakaret ediliyor olması suçun nitelikli halini oluşturur) gibi örneklerden de bahsetmek gerekir. "katil", "hırsız" hakaret suçu da başbakan allah mı da(u: duyarlılar için "haşa") onu eleştiremeyelim?
burada neverfall hem iğneyi kendisine* batırmalı hem de bu iş bu kadar kolaysa bunları da değerlendirmeli. ve bir de bu işlerin gerçek adaleti sağlama konusunda ince elenip sık dokunması gerektiğini de bilmeli ki, adaleti hedef tutan hukuk devleti kavramından bahsedebilsin.
mezkur entrysini yeni gördüm; şu an nick altına yazıyor olmam da kesinlikle bir sataşma amacı güderek yaptığım bir şey değil. ancak belirtmekte fayda var ki, hukuk fakültelerinde 2. sınıfta okutulan ceza hukuku genel hükümler ile 3. sınıfta okutulan ceza hukuku özel hükümler kanunda açılıp bakıldığında ha bu böyleymiş diyebileceğiniz kadar kolay bir içeriğe hiç sahip değil, bilakis dışarıdan çok basit görülebilecek olayların içinden hakimlerin, savcıların avukatların çıkamadığı oluyor. bu dersler, baba üniversitelerde öğrencinin kafasına çakılarak veriliyor ve salt görünüşe bakarak ve somut olayın birçok etkeni gözardı edilerek, sen böyle demişsin yaptığın kanunsuz denmesi mümkün değil, hele ki hukuk devletinden bahsediyor isek.
öncelikle maddi unsur (fail, mağdur, suçun konusu, korunan hukuki değer, nedensellik bağı, objektif isnadiyet, hareket vs.) ve manevi unsur (kast, olası kast, bilinçli taksir, adi taksir) o kadar titizlikle incelenmelidir ki, en ufak bir ihmalkarlık büyük bir adaletsizliğe sebep olabilir. dahası bunları takiben, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunup bulunmadığı, yoksa kusurluluk bahsi incelenir. kusurluluk dediğimiz, kişinin işlediği fiilden dolayı kınanabilme yargısını ifade eder. örneğin hırsızlık hastası (kleptomani) birinin hırsızlık yapması durumunda, suç oluşmuştur ancak kişinin bu doğrultuda bir hastalığı, fiili üzerinde engelleyemediği bir durum söz konusudur, bundan dolayı işlediği fiil somut olayın şartlarına göre cezalandırılmaz ya da cezası azaltılır. nitekim haksız tahrik de cezada indirim nedenlerindendir. biri af edersiniz annenize sövdüğünde, birçoğumuz karşılık vermiyor muyuz? bu bile kabaca bakışla suç ama sizi suç işlemeye cezbeden haksız durumlar var. tayyip erdoğan'ın "emri ben verdim" dediği bir ortamda, üstelik daha hakaret suçuna gelmeden tck 24 uyarınca suçluluğun irdelenmesi gerekirken, halihazırda kendi kabul ettiği bir olaydan dolayı kendisine isnatta bulunmak*, bırakın suç teşkil etmeyi, hukuka aykırı bile olmaz. hatta halk ağzıyla buna "göte göt demek" de denebilir.
madem bu kadar kanuni takılma amacımız var; "ispat etmeyen şerefsizdir"ler, yok efendim "onlar başbakanlarına küfredecek kadar alçaktırlar"lar(u: bu ikisinde kendisine hakaret edilen kişi ya da kişilerin yokluğunda en az üç kişinin önünde hakaret ediliyor olması suçun nitelikli halini oluşturur) gibi örneklerden de bahsetmek gerekir. "katil", "hırsız" hakaret suçu da başbakan allah mı da(u: duyarlılar için "haşa") onu eleştiremeyelim?
burada neverfall hem iğneyi kendisine* batırmalı hem de bu iş bu kadar kolaysa bunları da değerlendirmeli. ve bir de bu işlerin gerçek adaleti sağlama konusunda ince elenip sık dokunması gerektiğini de bilmeli ki, adaleti hedef tutan hukuk devleti kavramından bahsedebilsin.