8320
galatasaray taraftarları olarak kendisiyle yaşadığımız sorunlar veya olaylara siyah ve beyaz netliğinde bakmaya çalıştığımıza düşündüğüm eski teknik direktörümüz. şöyle ki ilkokuldaki türkçe ve lisedeki edebiyat derslerinde anlatılır ya hep "masallarda karakterler ya çok iyi ya da çok kötülerdir" diye. taraftarlarımız öyle bir bölündü ki fatih terim hakkında herkes ya nefret edilmesi gerektiğini ya da tapılma noktasında sevilmesi gerektiğini düşünüyor. ama ne yazık ki gerçek hayatta hiç bir insan bu kadar net şekilde iyi veya kötü olamıyor arkadaşlar. evet fatih terim türkiye'deki hiç bir insanın hayalini bile kuramayacağı şeyler yaşattı belki bize. hem de futbolculuğu boyunca şampiyonluk göremeyip "uğursuz fatih" şeklinde anılmaya başladığı takımda. ilk döneminde türkiye'deki bütün kupalara ambargo koydu, 4 senenin sonunda da avrupa'dan tarihte ilk kez kupa getirdi bu ülkeye. buraya kadar her şey mükemmel. burasıyla ilgili çok net konuşamayacağım yaşımdan ötürü ama büyüklerimden duyduklarım kadarıyla fatih terim'in ilk ayrılışı da takımımızdan öyle çok sorunsuz, severek ayrılma şeklinde olmamış. evet o dönemin yönetimi kendisini sindirmek için çok çabalamış (çok tanıdık geliyor) ama fatih terim de yurt dışında bir takımda başarılı olmak hedefini galatasaray'da kalmanın önüne koyup italya'ya gitmiş. italya'da zaman zaman başarılı zaman zaman başarısız bir performans sergileyip daha sonra tekrar galatasaray'a döndü. o dönemde gerek takım gerek yönetim, gerek izlenen yanlış transfer politikası gerekse kulübün kötü ekonomik durumundan dolayı fatih terim ve galatasaray için iyi bir birliktelik olmamış ve yine yollar ayrılmıştı. fatih terim, galatasaray'dan ayrıldıktan sonra milli takımda ülkemize yine çok güzel başarılar yaşatıp zaman zamanda üzerken, galatasaray'ımız inişli çıkışlı bir performans sergileyip eski "avrupa aslanı" imajından uzaktaydı. en sonunda da 2010 - 2011 döneminde dibi görmüştü. 10-11 sezonunun sonlarına doğru ünal aysal başkanlığa geldi, ve takımı tanıyan ve başarılı olabileceğini düşündüğü fatih terim'i takımın başına getirdi. fatih terim her zaman tek adam olmak istemiştir, zaten italya'da fiorentina ve milan'dan ayrılışı hep yönetimle sorunlar yaşadığı için olmuştu. türkiye'de bu zamana kadar bu pek sorun edilmemişti ama ünal aysal zaten biraz daha avrupalı kafasında bir adam olduğundan dolayı ne takımı tamamen tek bir adama emanet etmeye ne de en başında fatih terim'e çok sıcak bakmıyordu bence. fatih terim'in başa gelmesinin sebebi bence galatasaray'ın o dönemde gerçekten dibe vurmuş olması ve hiç bir avrupalı hocanın o dönemde bizimle çalışmaya pek sıcak bakmaması olduğunu düşünüyorum. bence ünal aysal her zaman fatih terim'e takımı 10 yıl boyunca emanet edeceği hoca olarak bakmadı, sadece geçiş dönemini kazasız atlatması için taraftarında olur diyeceği bir hoca olarak bakıyordu ve bunu fatih terim'e de hissettirmişti. fatih terim ve ünal aysal arasındaki bu sorunda bence iki tarafında haklı olduğu noktalar var, ama ben bu konuda mantık olarak bakınca ünal aysal'a, duygusal açıdan bakınca da galatasaray taraftarının büyük kısmına benzer şekilde babam gibi sevdiğim fatih terim'e hak veriyorum. ama ne yazık ki artık günümüz futbolunda mantık duyguyu alt ediyor. ünal aysal gönderilme sürecinde yaptığı yanlışlar dışında bence haklıydı. fatih terim'de kendi açısından haklıydı ama bu ayrılık yaşanması gereken bir ayrılıktı bence. yalnız fatih terim ayrıldıktan sonra galatasaray başındayken yerden yere vurduğu ve türk futbolu'nu sürekli bataklığa sürükleyen yıldırım demirören ile "kader arkadaşlığı" yapma kararı aldığı noktada yaptı en büyük yanlışı. milli takım'daki görevi kabul etse bile en azından yd ile bir olup galatasaray başkanı'na saygısızlık etmemeliydi diye düşünüyorum. evet ünal aysal ile şahsi sorunları olabilir, ama galatasaray başkanı!na saygı göstermeliydi diye düşünüyorum. sonuç olarak fatih terim'in şu anda gösterdiği "salla başı, al maaşı" tavrı beni gerçekten çok yaralıyor. belki de metin oktay'dan sonra galatasaray tarihi'nin en büyük efsanesi olabilecekken bu şansını kaybetti. kendisi hala efsanemizdir ama metin oktay ve hagi gibi isimlere kıyasla bu konuda çok daha geride kalmıştır. çünkü bazı arkadaşlarımızın da dediği gibi kendisi bize ihanet etmiştir. daha önce gibi babam gibi sevdiğim adama, bir insan babasına ne kadar kızabilir ve kırılabilirse o derece kızgın ve kırgınım. en başta söylediğim gibi fatih terim'e ne "siyah gibi kötü, ne de beyaz gibi iyi" olarak bakabiliyorum şu anda. kendisiyle ilgili kafamdaki her şey gri