2
alternatifi yerli teknik direktördür. türkiyede 4 tane kalburüstü takım, üç tane de kalburüstü yerli teknik direktör var. birincisi mustafa denizli emeklilik günlerinde. ikincisi fatih terim galatasaraydan başka takım çalıştırmaz türkiyede. bundan sonra da galatasaraya ancak yönetici olarak döner. üçüncüsü şenol güneşin ise sadece adı var.
futbol bir taktik oyunu. ezberlerle olan bir iş değil. maç olur rakibinin beklerinin zaaflarına göre ters ayaklı kanat oyuncusu, ya da rakibinin kanatlarına göre ters ayaklı bek oyuncusu denersin. maç olur uzun boylu forvetine doldur boşalt üzerine oyun kurarsın. maç olur rakibin tandemi sıkıntılıdır, ortadan verkaçlarla yardırırsın, maç olur kanatlardan gitmen gerekir. maç olur topa sahip olmak istersin, maç olur geriye yaslanıp kontratak aramak. maç olur yağmur çamur yerden oynayamazsın. yine tüm bu durumlara göre sistemden sisteme geçersin. rakibe yığılacağın maçta belki 3-5-2 bile oynarsın, drogbaya top dolduracağın maçta arkasını kalabalık tutarsın, ortadan yardıracaksan 4-3-1-2 oynarsın, genel oyun planın 4-1-4-1 olur, yemezse 4-2-3-1 olur, bazı maçta 4-3-3 olur. bunlara da öyle 30 sene bu ülkede çalışınca karar verebilir hale gelmezsin. rakibin dört tane maçının videosunu seyretmek 360 dakika.
barcelona gibi bir sistemin olursa sen oyununu oynarsın, herkes sana göre oynar. teknik direktör diye top toplayıcı çocuğu koysan da sırıtmaz o düzende. real madrid gibiysen standart bir düzenin olur ama rakibe göre şerbet verirsin. teknik direktör çok önemli olur o zaman. ama her ikisi de büyük takımdır. galatasarayın olduğu gibi.
şimdi bir düşünelim. senin altyapın dünyanın en yetenekli gençlerini 10-11 yaşında keşfedip getiriyor mu? hayır. senin belirli bir düzenin var da alt yapında o çocuklar 10-11 yaşından itibaren o oyun düzenini öğrenerek mi yetişiyor? hayır. şu anda galatasaray kadrosunda alt yapından yetişip onbire girebilecek semihten başka futbolcun da yok. istediğimiz kadar romantikleşip bizim altyapı şöyle böyle diyelim, bizim altyapı hikaye. bizden barcelona olmaz. o zaman da teknik taktik önemli arkadaş.
idman meselesi apayrı. eğer idman hikayeleri her yerde üç aşağı beş yukarı aynı olsaydı, ersun yanalın çalıştırdığı takımlar her sene şampiyonluğa oynardı. neden ersun hocanın takımları liglerin ikinci devresini kaldıramıyor? neden scott piri bizdeydi diye övünüyorduk? idman heryerde aynıysa galatasaray neden 30. dakikadan sonra çöküyor da, real madrid, juventus doksan dakika oynayabiliyor?
kadron 6 yabancı beş yerli oyuncudan oluşuyor. drogbayı, sneijderi kulübedeki duruşuyla, kariyeriyle mancini mi daha çok etkiler, fatih terim mi acaba? galatasarayda yaptığı büyük işler bizi etkiliyor olabilir ama mancini mi daha büyük isim fatih terim mi dünya futbolu için? romantikleşmeden bir cevap ver bakalım. sahada altı yabancı oyuncu olduğuna göre, hangi isim daha motive edicidir takımı?
yerli fetişimiz yüzünden hep aynı kafadayız. galatasaray küçük olsun bizim olsun. ulan hangi dünya takımı, ya hoca da bizim memleketten olmazsa takımı motive edemez diye teknik direktöre karar veriyor? ayrıca hepsi de genç hocalara şans tanıyorlar. aynı adama, allah uzun ömür versin, ömrü yettiğince bağlanmıyorlar.
dünya futbolunda farkı teknik direktörünle ve yıldız oyuncularınla yaratıyorsun. ama arkada çalışan da bir dişli var, görev adamlarından oluşan. o dişli işlemezse gelen yıldız ortega, anelka oluyor. işlerse ronaldo oluyor, messi oluyor. dişlin düzgün çalışacak bir. galatasarayda 2 senededir o dişli malesef tekliyor. teknik direktörün takımı bizim son real maçında olduğu gibi, kör gözlerle, inatlarıyla dizmeyecek iki. üç elinde drogba gibi sneijder gibi yıldızların olacak. en önemlisi de bu üçü ahenkle çalışacak. melo oyunu tek yönlü oynarken, selçuk ileriye top taşımazsa, tandeme dany gibi bu takımda ne işi olduğu belli olmayan adamları koyarsan, eboue her maç rakibini kaçırıp kendisini yerlere atarsa, yıldız futbolcun sneijdere göre hücum organizasyonunu kurmazsan, kanatların al verleri yapamazsa, burak önüne gelen topları atamazsa, ileride birtek drogba rakibe basarsa, kenarda aklı milli takımda, ünal aysalla ego yarışında olan hocan maçı senin evinde, tribünde seyrettiğin gibi seyrederse, geldiğin nokta 7 haftada dokuz puan fark olur.
o yüzden bu işler öyle saba tümerle falan olmaz. saba tümer manciniden daha başarılı olacaksa, zaten şu tabloda bizim top toplayıcılar da aklı demirörende olan bir fatih terimden daha başarılı olur kimse merak etmesin.
futbol bir taktik oyunu. ezberlerle olan bir iş değil. maç olur rakibinin beklerinin zaaflarına göre ters ayaklı kanat oyuncusu, ya da rakibinin kanatlarına göre ters ayaklı bek oyuncusu denersin. maç olur uzun boylu forvetine doldur boşalt üzerine oyun kurarsın. maç olur rakibin tandemi sıkıntılıdır, ortadan verkaçlarla yardırırsın, maç olur kanatlardan gitmen gerekir. maç olur topa sahip olmak istersin, maç olur geriye yaslanıp kontratak aramak. maç olur yağmur çamur yerden oynayamazsın. yine tüm bu durumlara göre sistemden sisteme geçersin. rakibe yığılacağın maçta belki 3-5-2 bile oynarsın, drogbaya top dolduracağın maçta arkasını kalabalık tutarsın, ortadan yardıracaksan 4-3-1-2 oynarsın, genel oyun planın 4-1-4-1 olur, yemezse 4-2-3-1 olur, bazı maçta 4-3-3 olur. bunlara da öyle 30 sene bu ülkede çalışınca karar verebilir hale gelmezsin. rakibin dört tane maçının videosunu seyretmek 360 dakika.
barcelona gibi bir sistemin olursa sen oyununu oynarsın, herkes sana göre oynar. teknik direktör diye top toplayıcı çocuğu koysan da sırıtmaz o düzende. real madrid gibiysen standart bir düzenin olur ama rakibe göre şerbet verirsin. teknik direktör çok önemli olur o zaman. ama her ikisi de büyük takımdır. galatasarayın olduğu gibi.
şimdi bir düşünelim. senin altyapın dünyanın en yetenekli gençlerini 10-11 yaşında keşfedip getiriyor mu? hayır. senin belirli bir düzenin var da alt yapında o çocuklar 10-11 yaşından itibaren o oyun düzenini öğrenerek mi yetişiyor? hayır. şu anda galatasaray kadrosunda alt yapından yetişip onbire girebilecek semihten başka futbolcun da yok. istediğimiz kadar romantikleşip bizim altyapı şöyle böyle diyelim, bizim altyapı hikaye. bizden barcelona olmaz. o zaman da teknik taktik önemli arkadaş.
idman meselesi apayrı. eğer idman hikayeleri her yerde üç aşağı beş yukarı aynı olsaydı, ersun yanalın çalıştırdığı takımlar her sene şampiyonluğa oynardı. neden ersun hocanın takımları liglerin ikinci devresini kaldıramıyor? neden scott piri bizdeydi diye övünüyorduk? idman heryerde aynıysa galatasaray neden 30. dakikadan sonra çöküyor da, real madrid, juventus doksan dakika oynayabiliyor?
kadron 6 yabancı beş yerli oyuncudan oluşuyor. drogbayı, sneijderi kulübedeki duruşuyla, kariyeriyle mancini mi daha çok etkiler, fatih terim mi acaba? galatasarayda yaptığı büyük işler bizi etkiliyor olabilir ama mancini mi daha büyük isim fatih terim mi dünya futbolu için? romantikleşmeden bir cevap ver bakalım. sahada altı yabancı oyuncu olduğuna göre, hangi isim daha motive edicidir takımı?
yerli fetişimiz yüzünden hep aynı kafadayız. galatasaray küçük olsun bizim olsun. ulan hangi dünya takımı, ya hoca da bizim memleketten olmazsa takımı motive edemez diye teknik direktöre karar veriyor? ayrıca hepsi de genç hocalara şans tanıyorlar. aynı adama, allah uzun ömür versin, ömrü yettiğince bağlanmıyorlar.
dünya futbolunda farkı teknik direktörünle ve yıldız oyuncularınla yaratıyorsun. ama arkada çalışan da bir dişli var, görev adamlarından oluşan. o dişli işlemezse gelen yıldız ortega, anelka oluyor. işlerse ronaldo oluyor, messi oluyor. dişlin düzgün çalışacak bir. galatasarayda 2 senededir o dişli malesef tekliyor. teknik direktörün takımı bizim son real maçında olduğu gibi, kör gözlerle, inatlarıyla dizmeyecek iki. üç elinde drogba gibi sneijder gibi yıldızların olacak. en önemlisi de bu üçü ahenkle çalışacak. melo oyunu tek yönlü oynarken, selçuk ileriye top taşımazsa, tandeme dany gibi bu takımda ne işi olduğu belli olmayan adamları koyarsan, eboue her maç rakibini kaçırıp kendisini yerlere atarsa, yıldız futbolcun sneijdere göre hücum organizasyonunu kurmazsan, kanatların al verleri yapamazsa, burak önüne gelen topları atamazsa, ileride birtek drogba rakibe basarsa, kenarda aklı milli takımda, ünal aysalla ego yarışında olan hocan maçı senin evinde, tribünde seyrettiğin gibi seyrederse, geldiğin nokta 7 haftada dokuz puan fark olur.
o yüzden bu işler öyle saba tümerle falan olmaz. saba tümer manciniden daha başarılı olacaksa, zaten şu tabloda bizim top toplayıcılar da aklı demirörende olan bir fatih terimden daha başarılı olur kimse merak etmesin.