6184
2012-2013 sezonunun geride kalan bölümü itibari ile mevcut görüntüsü, geçtiğimiz sezonun aynı dilimindeki görüntüsüne çok benzemektedir; yavaş paslaşmalar, temposuz bir oyun, topu organize bir şekilde 3. bölgeye taşımadaki sıkıntı, gol pozisyonuna girme sıkıntısı. fakat geçen sezonun ilk haftasında oynadığımız istanbul bb spor maçı* sonrası hemen hemen herkesin düşüncesi "bu sene de kayıp" şeklindeyken, sezon sonunu kimsenin tahmin bile edemeyeceği şekilde bitirmiştik; şampiyonluğu kadıköy'de ilan etmek.
oyunumuza dair yukarıda bahsettiğimiz sıkıntılar geçtiğimiz sezon başında da mevcuttu ve aynen şimdi olduğu gibi "yaratıcı oyuncu ve bitirici forvet transferi" çözüm önerisi olarak öne sürülüyordu. aslında durum hiç de öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi karanlık değil bizim için. çünkü geçtiğimiz sezona göre çok daha güçlü bir hücum hattımız, amrabat gibi geçen sezon kadromuzda mevcut olmayan bir açık kanat oyuncumuz var. fakat ordu-braga-eskişehir üçgenini umduğumuz gibi atlatamadığımız için hemen felaket tellalları peydah olmuş meydanlarda. kimisi "bu takım şampiyonlar ligi grubu'nda 0 çeker, hatta gol bile atamaz!" derken, kimisi de geçen sezon olduğu gibi "kaka gibi yaratıcı oyuncu ve falcao gibi bitirici oyuncu şart!" şeklinde sığ görüşlerini öne sürüyorlar. 3 başarısız sonucun hemen ardından sistem değiştirecek olsaydık, takıma uygulayabileceğimiz bir diziliş kalmayabilirdi futbol literatüründe; çünkü sürekli iyi sonuç, sürekli galibiyet alma ihtimalimiz maalesef mevcut değil.
takım performansımızı yukarı çekecek önerilerden 4-3-3'e saygıyla ve anlayışla yaklaşmaya çalışıyorum fakat burada atlanılan nokta eldeki mevcut forvet oyuncularımızın hiçbirisinin bu dizilişe uygun olmaması. ne elmander ne de umut, uç forvette tek başlarına oynayabilecek tarzda oyuncu değiller. şenol güneş'in, sağ açıktan alıp forvete koyarak baştan yarattığı burak yılmaz'ı ise 4-3-3 dizilişinde yeniden sağ açığa koymak, onu fenerbahçe, beşiktaş, manisaspor yıllarındaki silik performansına geri itmek demek olacaktır. bu kadar maceraya hiç ama hiç gerek yok.
aslında çözüm yalnızca zaman ve sabır; ne sistem değişikliğine ne kaka transferine gerek yok. zaman içerisinde fatih terim ideal 11'ini bulacak, takım da performans çizgisini haliyle yukarılara taşıyacak. şu anda mevcut olan sıkıntılı futbolumuzu, 2011-2012 sezonunda 14. haftada oynadığımız 7 aralık 2011 galatasaray fenerbahçe maçı ile üzerimizden attığımızı, o maçtan itibaren sürekli artan bir form grafiği ile mücadelemize devam ettiğimizi düşünürsek takımın zamanla daha iyi olacağını anlayabiliriz. çünkü geçen sezona göre kadroda birçok yeni oyuncumuz var; hamit her ne kadar kaliteli, marka bir isim olsa da takıma, oyuna aniden uyum sağlaması mümkün olan bir şey değil; savunmada geçen sezon oluşturduğumuz ve şampiyonluğun temellerinden olan semih-ujfalusi ikilisinin ujfalusi'nin sakatlığı ile bozulması sonrası orada yakalayamadığımız istikrar, kanat oyuncu tercihlerindeki düzensizlik şu anki durumumuzun sebepleri olarak karşımıza çıkıyor. semih-dany ikilisinde ısrar etsek ve bu ikili oturana kadar orada rotasyona girmesek, kadromuzdaki en büyük hücum silahlarından biri olan amrabat'ı kötü oynasa bile oyundan almasak, elimizde her ne kadar yetersiz de olsa savunmadan anlayan bir hakan balta varken riera gibi arayışlara girmesek, kısaca düzenli bir ilk 11 oluştursak ve bu oyuncularda ısrar etsek takım oyunumuz da zamanla bir kalıba oturacak. o zaman selçuk - melo da takım oyunu oturduğundan takımı hücuma çıkarmakta daha az zorlanacak.
sezon başında (ujfalusi'nin sakatlığı sonrası) herkesin ortak düşüncede olduğu bir kadro vardı; muslera, eboue - semih - dany - hakan, hamit - melo - selçuk - amrabat, elmander - burak. bu kadro ile mümkün olduğunca az oynamalıyız, çünkü geçen sezonki ideal kadromuza kıyasla 4 oyuncu yeni ve bu da haliyle bir uyum süreci, takıma alışma dönemi gerektiriyor. iyi oyuncuların transferi sonrası bu iyi oyunculardan "takım" olması, zamanla kazanılan bir olgu ve henüz sezonun çok başındayken üst üste alınabilecek 3 başarısız sonuç da gayet doğal bir durum. yani ne "bittik bittik bittik biz beyler" moduna girmeye gerek var, ne "kaka gel bizi kurtar" diye tek çözüm önerisini kaka olarak görmeye gerek var, ne de mevcut kadromuzun hiç mi hiç uygun olmadığı 4-3-3 sistemine dönmeye gerek var.
yalnızca zamana gerek var; sonrası güzel, mutlu günler, bol şampiyonluklar...
oyunumuza dair yukarıda bahsettiğimiz sıkıntılar geçtiğimiz sezon başında da mevcuttu ve aynen şimdi olduğu gibi "yaratıcı oyuncu ve bitirici forvet transferi" çözüm önerisi olarak öne sürülüyordu. aslında durum hiç de öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi karanlık değil bizim için. çünkü geçtiğimiz sezona göre çok daha güçlü bir hücum hattımız, amrabat gibi geçen sezon kadromuzda mevcut olmayan bir açık kanat oyuncumuz var. fakat ordu-braga-eskişehir üçgenini umduğumuz gibi atlatamadığımız için hemen felaket tellalları peydah olmuş meydanlarda. kimisi "bu takım şampiyonlar ligi grubu'nda 0 çeker, hatta gol bile atamaz!" derken, kimisi de geçen sezon olduğu gibi "kaka gibi yaratıcı oyuncu ve falcao gibi bitirici oyuncu şart!" şeklinde sığ görüşlerini öne sürüyorlar. 3 başarısız sonucun hemen ardından sistem değiştirecek olsaydık, takıma uygulayabileceğimiz bir diziliş kalmayabilirdi futbol literatüründe; çünkü sürekli iyi sonuç, sürekli galibiyet alma ihtimalimiz maalesef mevcut değil.
takım performansımızı yukarı çekecek önerilerden 4-3-3'e saygıyla ve anlayışla yaklaşmaya çalışıyorum fakat burada atlanılan nokta eldeki mevcut forvet oyuncularımızın hiçbirisinin bu dizilişe uygun olmaması. ne elmander ne de umut, uç forvette tek başlarına oynayabilecek tarzda oyuncu değiller. şenol güneş'in, sağ açıktan alıp forvete koyarak baştan yarattığı burak yılmaz'ı ise 4-3-3 dizilişinde yeniden sağ açığa koymak, onu fenerbahçe, beşiktaş, manisaspor yıllarındaki silik performansına geri itmek demek olacaktır. bu kadar maceraya hiç ama hiç gerek yok.
aslında çözüm yalnızca zaman ve sabır; ne sistem değişikliğine ne kaka transferine gerek yok. zaman içerisinde fatih terim ideal 11'ini bulacak, takım da performans çizgisini haliyle yukarılara taşıyacak. şu anda mevcut olan sıkıntılı futbolumuzu, 2011-2012 sezonunda 14. haftada oynadığımız 7 aralık 2011 galatasaray fenerbahçe maçı ile üzerimizden attığımızı, o maçtan itibaren sürekli artan bir form grafiği ile mücadelemize devam ettiğimizi düşünürsek takımın zamanla daha iyi olacağını anlayabiliriz. çünkü geçen sezona göre kadroda birçok yeni oyuncumuz var; hamit her ne kadar kaliteli, marka bir isim olsa da takıma, oyuna aniden uyum sağlaması mümkün olan bir şey değil; savunmada geçen sezon oluşturduğumuz ve şampiyonluğun temellerinden olan semih-ujfalusi ikilisinin ujfalusi'nin sakatlığı ile bozulması sonrası orada yakalayamadığımız istikrar, kanat oyuncu tercihlerindeki düzensizlik şu anki durumumuzun sebepleri olarak karşımıza çıkıyor. semih-dany ikilisinde ısrar etsek ve bu ikili oturana kadar orada rotasyona girmesek, kadromuzdaki en büyük hücum silahlarından biri olan amrabat'ı kötü oynasa bile oyundan almasak, elimizde her ne kadar yetersiz de olsa savunmadan anlayan bir hakan balta varken riera gibi arayışlara girmesek, kısaca düzenli bir ilk 11 oluştursak ve bu oyuncularda ısrar etsek takım oyunumuz da zamanla bir kalıba oturacak. o zaman selçuk - melo da takım oyunu oturduğundan takımı hücuma çıkarmakta daha az zorlanacak.
sezon başında (ujfalusi'nin sakatlığı sonrası) herkesin ortak düşüncede olduğu bir kadro vardı; muslera, eboue - semih - dany - hakan, hamit - melo - selçuk - amrabat, elmander - burak. bu kadro ile mümkün olduğunca az oynamalıyız, çünkü geçen sezonki ideal kadromuza kıyasla 4 oyuncu yeni ve bu da haliyle bir uyum süreci, takıma alışma dönemi gerektiriyor. iyi oyuncuların transferi sonrası bu iyi oyunculardan "takım" olması, zamanla kazanılan bir olgu ve henüz sezonun çok başındayken üst üste alınabilecek 3 başarısız sonuç da gayet doğal bir durum. yani ne "bittik bittik bittik biz beyler" moduna girmeye gerek var, ne "kaka gel bizi kurtar" diye tek çözüm önerisini kaka olarak görmeye gerek var, ne de mevcut kadromuzun hiç mi hiç uygun olmadığı 4-3-3 sistemine dönmeye gerek var.
yalnızca zamana gerek var; sonrası güzel, mutlu günler, bol şampiyonluklar...