11
bu başlıkta ele alınması gereken iki bileklik değil de, atıp tutma kısmı olmalıydı. bizler galatasaray spor kulübünün taraftarıyız. her ne kadar bazen taraftarlığı futbol takımı taraftarlığı düzeyine kadar indirgesekte galatasaray bir spor kulübüdür. profesyonel ve amatör olmak üzere onlarca branşı vardır. bu branşların desteklenmesi sponsorlardan gelecek maddi kaynağın yanı sıra, en büyük sponsor olan taraftarlardan gelecek maddi kaynağa da bağlıdır. onun için mümkün olduğunca, kendi maddi imkanlarınız ölçüsünde galatasaray store'dan alışverişinizi yapın, gsmobile kullanın, galatasaray dergisi'ne abone olun, gsbonus kullanın v.b.
mesajımızı verdiğimize göre gelelim asıl meseleye. muhtemelen bu sözü söyleyenler de şöyle bir savunma argümanı
geliştirebilirler doğal olarak. tabii ki kimse kimsenin galatasaray'a olan sevdasını maddiyatla ölçmez. sevda adı üstünde maneviyat duygusudur.
bu önermede ele alınması gereken atıp tutma kısmı muhtemelen şöyle bir şeydir. bu atıp tutma'yı gerçekleştiren taraftar profili en çok transfer döneminde, klavye delikanlısı olarak karşımıza çıkmaktadır. şöyle ki; taraftarı olduğu kulübün yönetiminden, hocasından dünyanın en iyi futbolcusunu/ futbolcularını, sporcusunu kulübe kazandırmasını isterken, dünyada ki en büyük nakit akışının döndüğü piyasalardan biri olan futbol piyasasının bedava döndüğünü zannetmektedir. keza o futbolcu, küçüklüğünden beri hayran olduğu o renklere sırf forma aşkıyla gelmektedir zaten. feda yapıyordur muhtemelen.
transfer dönemi ve sezon açılışlarına denk gelen zamanlarda da şu tür diyaloglar çok fazla dillendirilmektedir.
konuşma iki taraftar arasında geçmektedir.
- ya bu yönetim tırt çıktı, bak rakip, milyon dolarlar harcayıp x futbolcuyu getirdi, bizimkiler para yok deyip yerinde sayıyor.
- bula bula afrika'nın balta girmemiş ormanlarından adı uzun kendi kısa bu futbolcuyu mu bulmuşlar.
muhtemelen sezonun ilk maçından sonra şöyle devam eder;
- bak oğlum ben dememiş miydim, bu yeni transfer de tırt çıktı. ben böyle yönetimin de, hocanın da...
kimse kimseye takımını, futbolcunu, sporcunu eleştirme diyemez. bunu takımına yaptığın maddi katkı üzerinden de sınırlayamaz. ama şöyle bir gerçek var ki, eğer taraftarı olduğun takımda en iyilerin olmasını istiyorsan, maddi imkanların ölçüsünde elini biraz cebine atacaksın. sen yapmazsan, ben yapmazsam o katkıyı, bu kulüp sıradan adamlarla, sıradan kulüpler gibi yönetilir. bir de bu açıdan bakmak lazım olaya.
mesajımızı verdiğimize göre gelelim asıl meseleye. muhtemelen bu sözü söyleyenler de şöyle bir savunma argümanı
geliştirebilirler doğal olarak. tabii ki kimse kimsenin galatasaray'a olan sevdasını maddiyatla ölçmez. sevda adı üstünde maneviyat duygusudur.
bu önermede ele alınması gereken atıp tutma kısmı muhtemelen şöyle bir şeydir. bu atıp tutma'yı gerçekleştiren taraftar profili en çok transfer döneminde, klavye delikanlısı olarak karşımıza çıkmaktadır. şöyle ki; taraftarı olduğu kulübün yönetiminden, hocasından dünyanın en iyi futbolcusunu/ futbolcularını, sporcusunu kulübe kazandırmasını isterken, dünyada ki en büyük nakit akışının döndüğü piyasalardan biri olan futbol piyasasının bedava döndüğünü zannetmektedir. keza o futbolcu, küçüklüğünden beri hayran olduğu o renklere sırf forma aşkıyla gelmektedir zaten. feda yapıyordur muhtemelen.
transfer dönemi ve sezon açılışlarına denk gelen zamanlarda da şu tür diyaloglar çok fazla dillendirilmektedir.
konuşma iki taraftar arasında geçmektedir.
- ya bu yönetim tırt çıktı, bak rakip, milyon dolarlar harcayıp x futbolcuyu getirdi, bizimkiler para yok deyip yerinde sayıyor.
- bula bula afrika'nın balta girmemiş ormanlarından adı uzun kendi kısa bu futbolcuyu mu bulmuşlar.
muhtemelen sezonun ilk maçından sonra şöyle devam eder;
- bak oğlum ben dememiş miydim, bu yeni transfer de tırt çıktı. ben böyle yönetimin de, hocanın da...
kimse kimseye takımını, futbolcunu, sporcunu eleştirme diyemez. bunu takımına yaptığın maddi katkı üzerinden de sınırlayamaz. ama şöyle bir gerçek var ki, eğer taraftarı olduğun takımda en iyilerin olmasını istiyorsan, maddi imkanların ölçüsünde elini biraz cebine atacaksın. sen yapmazsan, ben yapmazsam o katkıyı, bu kulüp sıradan adamlarla, sıradan kulüpler gibi yönetilir. bir de bu açıdan bakmak lazım olaya.