• 55
    bu sene gerek çalışma temposu, gerek yolun uzunluğu, gerekse de hevesimdeki azalmışlık yüzünden ramazan bayramında memleketim izmir'e gitmek istemiyordum. hem kasımpaşa maçımız da * bayramın ikinci günüydü. maça gidilirdi. babaya durum anlatılmalıydı:

    baba: bayrama geliyor musun babacım?
    staywithus: baba belli değil, işler güçler, git gel ık mık...
    b: kasımpaşa maçı pazartesi mi sizin?
    s: hıhı evet. ama bab..
    b: tamam hadi hadi, bak işine.

    (vicdanın orta yerine bir ateş düşüren baba, her türlü uçak ve otobüs firmalarının sefer saatlerini inceleyip bir ihtimal beklemektedir. çünkü liseden beri yatılı okuyan oğlunun, çok kez gelmeyecekken bu tarz özel günlere son dakikada gelebildiği olmuştur.)

    bir şekilde bir yol üretip hem vicdanıma hem de malum maça hitap eden bir yol üretebildim. yani dönüş biletimi pazartesi öğlene almıştım, istanbul'a varır varmaz maça gidecektim. çok kısmetli olduğumu söyleyebilirim ama ayrıntılar uzun.

    eve geldiğimde sürpriz, şaşkınlıkar, "aaaa aman da amman"lar, yemek, sohbet falan derken dinlenmek için odama gittim. içeriden bir bağlama sesi yükseldi bir anda. kalkıp gittim. 30 yıllık saz sanatçısı olmasına rağmen son 5-6 senedir eline bağlamasını almamış babam, elinde sazıyla odaya girmemi bekliyormuş. ben girince bir anda şampiyonlar müziğini çalmaya başladı. o melodiyi duymam bile tüylerimi diken diken ederken * babam benim için çalıyordu, canlı canlı. kendisi iyi bir beşiktaş'lı olmasına rağmen bu sene şampiyonlar ligi için ne kadar hevesli olduğumu ve benim bu olaydan ne kadar etkileneceğimi tahmin etmişti. bir yandan çalarken:

    baba: "çeyrek final garanti"
    ben: ah be baba, ne yaptın sen?
    ...

    toz kaçtı ulan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın